"Kürtçe'nin edebiyatını yapan çok, çocuğuna tercih ettiren az"... Kürt dili uzmanları: Siyasi hareketler, politik gerekçelerle destek vermiyor

2021-2022 eğitim ve öğretim döneminde okullarda seçmeli dersleri tercih etme süresi yarın sona eriyor. Sosyal medyada en çok gündeme getirilen Kürtçe'nin seçmeli ders olarak tercih edilmemesini nedenlerini konunu uzmanları anlattı

Kürtçe ders kitapları / Fotoğraf: AA

Türkiye'de çözüm sürecinin başlamasıyla Eylül 2012'de yabancı dil kontenjanından Kürtçe seçmeli ders Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) müfredatına girdi.

Aynı yıl birçok ilde binlerce öğrenci Kürtçe (Kurmanci-Zazaki) dersini seçti.

Ancak ilk yıllarda Kürtçe derse gösterilen ilgi artık 'yok denecek' kadar azaldı.

Her yıl seçmeli ders tercihlerinin yapıldığı tarihlerde özellikle Kürtçe'nin seçilmesi için kampanyalar düzenleniyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Kürtçe konuşan ve konuşulması için çaba gösteren dil uzmanları, sosyal medya hesaplarında yaptıkları paylaşımlarla öğrencileri teşvik ediyor, Kürt anne ve babalarına "çocuklarınıza Kürtçe'yi seçmeli ders olarak seçtirin" çağrısı yapıyor. 

Ancak tüm çaba, gayret ve çağrılara rağmen Kürtçe istenildiği gibi tercih edilmiyor. 

Buna birçok sebebin etki ettiği belirtiliyor. Öncelikle dersin seçiminde öğretmen ve materyal yetmezliği ile hükmet ve okul idarecilerinin tutumun olumsuz etki ettiği iddialar arasında. 

Bir diğer neden de Kürt siyaset kurumunun ciddi ve samimi bir şekilde sahiplenmemesi.

Sonuçta daha önce açılan Kürtçe kursların ilgisizlikten kapandığı da bir gerçek.

Öğrencilerin ilgi göstermeleri için bu yıl da 4-22 Ocak 2021 tarihleri arasında okul müdürlüklerine Kürtçe'nin tercih edilmesi için kampanyalar düzenlendi.

Başta Kürt dil hareketleri ve bazı sivil toplum kuruluşları hatta Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) gibi siyasi partiler de Kürtçe'nin tercih edilmesi için çağrı yaptı.

 

Kürtçe ders
Kürtçe ders seçme süresi yarın doluyor / Fotoğraf: AA

 

Yürütülen kampanyalara rağmen çok az kişinin Kürtçe'yi tercih ettiği ifade ediliyor.

Tabiri caizse herkes Kürtçe'nin edebiyatını yapıyor ama bu bir türlü uygulamaya girmiyor.

Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz uzmanlar, Kürt siyasi hareketlerinin ciddi ve samimi bir şekilde seçmeli dersi sahiplenmediği konusunda hemfikir. 

Kürtçe sözlük çalışmalarıyla bilinen siyaset bilimci Prof. Dr. Abdullah Kıran, yazar ve çevirmen Vahdettin İnce ve RAWEST Araştırma Direktörü Reha Ruhavioğlu, dersin seçilmemesinin nedenlerini Independent Türkçe'ye anlattı.

"HDP'nin karşı çıkması nedeniyle süreç akamete uğradı"

Kıran, Lozan Antlaşması'ndan sonra Türkiye'nin üniter bir devlet anlayışıyla Kürtleri görmezlikten geldiğini ve uzun bir dönem tutumunu sürdürdüğünü söyledi.

 

Abdullah Kıran
Abdullah Kıran / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Barış sürecinin başlamasıyla Kürt meselesinin çözümü konusunda AK Parti'nin önemli reformlara imza attığını kaydeden Kıran, "İktidar tarihi reformlara imza attı. Çözüm anlamında psikolojik eşikte aşılmıştı ama süreç 2015'te akamete uğradı" dedi.

2012'de Kürtçe seçmeli ders imkanı ortaya çıktığında HDP'nin buna karşı çıktığını hatırlatan Kıran, "HDP ders seçimine karşı çıktı. 'Biz anadilde eğitim hakkı istiyoruz' diyerek karşı çıktılar. Bu bir süreç işidir. Kürtler bir günde hakkı yitirmediler ki bir günde alabilsinler. Bu fırsatı değerlendirip anadil için yine tutumunu sürdürebilirdi. Çünkü bu anadile giden yolda bir fırsattı. HDP'nin karşı duruşu nedeniyle süreç yürüyemedi" diye konuştu.

"Devlet de çok gönüllü değil"

HDP'nin sabote etmesiyle sürecin bir nevi akamete uğradığını ve bu noktaya geldiğini savunan Kıran, "Doğrusu bunu bir trajedi olarak görüyorum. Şimdiye kadar birçok platformda neden tercih edilmediğine ilişkin görüşlerimi paylaştım. HDP hala güçlü ve samimi bir şekilde bu süreci desteklemiyor. Bölge illerinden yüzde 60-80 arası oy alan bir parti ağırlığını koysa sonuç böyle olmaz" ifadelerini kullandı. 

Devletin de Kürtçe seçmeli dersin tercih edilmesi konusunda çok gönüllü olmadığını ifade eden Kıran, devamında şunları söyledi:

"Elbette devlet de çok gönüllü değil. Örneğin öğrenciler öğretmen yokluğundan Kürtçe'yi seçemiyor. Hz. Peygamberin hayatını Kürtçe seçmeli dersin yanına konuldu. Kürt toplumu dindar ve muhafazakar bir toplum. Okul müdürü 'Hz. Peygamberin hayatı mı yoksa Kürtçe'yi mi seçeceksin' diye sorduğunda veli Hz. Peygamberin hayatını tercih ediyor. Benzer uygulamalar dersin tercih edilmemesini çok etkiliyor." 

 

Vahdettin İnce
Vahdettin İnce / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Siyasi tavır psikolojik yıkıma yol açtı"

Kıran gibi İnce de birçok sebebi olmakla birlikte siyaset kurumunun zamanında sahiplenmemesi nedeniyle Kürtçe dil tercihinin akamete uğradığı görüşünde.

Benzer meselelerin tek bir sebep ile izah edilemeyeceğini aktaran İnce, "Yönetim, 80-90 yıllık Kemalist sistemin baskısı, korku, iş bulamama ve psikolojik gibi nedenler sıralanabilir" dedi.

Kürt siyasi hareketi ismiyle sahnede bulunan hareketlerin meselenin ilk gündeme geldiğinde karşı tavır takınmaları nedeniyle konunun büyük bir psikolojik yıkıma yol açtığını ifade eden İnce, "'Seçmeli ders değil, anadilde eğitim istiyoruz' gibi gerekçeler en büyük sebeplerden biri oldu" değerlendirmesinde bulundu.

"Dil insanın evidir. Ev, insanları tehlikelerden, baskılardan kurtulmak için sığındığı bir yuvadır. Kürtler doğaları gereği dillerine sığınmalı" diyen İnce, devamında şunları söyledi:

"Eğer Allah yakın tarihte Kürtlerin yeryüzünden gitmesini murat etmemişse bu dil de yok olmayacaktır. Kürtler diline sahip çıkacak ve dil yaşayacaktır. Mümkünse seçmeli ders tercih edilmeli. Bunu yapamıyorsak dilimizi yaşatmak adına evde çocuklarımızla Kürtçe konuşalım. Bu çok önemlidir. Hatta istersek evde Kürtçe'yi zorunlu halede getirebiliriz."

"Kürtçe'yi evde mecburi dil haline getirebiliriz"

Bir şeyi öğrenmenin okuldan ibaret olmadığını ve anadilin konuşulmasının hayati önem arz ettiğine vurgu yapan İnce, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Olabildiğince Kürtçe'yi okumak, yazmak ve konuşmak gerek. Hatta babalarımızın, dedelerimizin yaptığı gibi hikaye ve masalları anlatmak verilebilecek tüm eğitimlerden daha etkili ve kalıcı olacaktır. Eğitim sadece okullardan ibaret değildir. Evimizde Kürtçe'yi seçmeli değil, mecburi hale getirebiliriz. Ben işin daha çok evde konuşulmasına odaklanıyorum. Her şeyi devletten beklememek gerek. Kürtçe yasak olduğunda evde, sokakta ve alışverişte konuşuluyordu. Şu an pratikte resmi olarak yasaklama yok ama konuşulma oranı neredeyse yarı yarıya azaldı. Dolayısıyla odaklanması gereken yer evimizdir diyorum."

 

Reha Ruhavioğlu
Reha Ruhavioğlu / Fotoğraf: Murat Bayram

 

"Ev ve mahallelere 'dersi seçin' çağrısı gitmiyor"

RAWEST Araştırma Direktörü Ruhavioğlu ise siyasi hareketlerin desteklememesinin yanında sosyal medyada yürütülen kampanyaların çok etkili olmadığı görüşünde.

Dil seçimi ile ilgili kampanyaların genelde sosyal medyada yürütüldüğünü kaydeden Ruhavioğlu, sözü edilen kampanyaların sokağa yansımadığını belirtti.

Kitle ile en büyük diyaloğu olan siyasi hareketlerin ders seçimini kendi politik gerekçeleri olmakla birlikte desteklemediğini belirten Ruhavioğlu, "İstekli bir şekilde çağrı yapılmıyor. Ev ve mahallelere dersleri seçme çağrısı gitmiyor. Konuyla ilgili yaptığımız araştırmalara göre böyle bir dersin varlığından haberdar olan velilerin oranı yüzde 30 dolayındadır. Geriye kalan yüzde 70'de dersin varlığından haberdar olmadığını belirtiyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

Ruhavioğlu, son dönemde bölgede dil hareketinin yükseldiğini ve sürecin böyle devam etmesi durumunda yeterince güçlü çağrı yapmayan siyasi organizasyonların daha fazla sahiplenmek zorunda kalacaklarını söyledi.

"Sosyal medya ve basın açıklamalarıyla bu hareket yükselmez"

Ailelerin, dilin devlet tarafından kriminalleştirilmesi, öbür taraftan da politikleştirilmesi arasında ikilemde kaldıklarını ifade eden Ruhavioğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu ikilem aileleri dilden uzaklaştırıyor. Diğer azınlık dilleri de asimile oldular ama Türkiye'de bunu belki sadece Kürtçe için görüyoruz.  Örneğin bir iş yerine Kürtçe isim vermek hala riskli durumda. 'Çerkes'in yeri' diye yazabilirsiniz ama 'Kürt'ün yeri' diye yazamazsınız. Dilin politikleşmesi ve kriminalleştirilmesi sona ermeli. Öte yandan öğretmen atamaları yapılmıyor. Mesela matematik öğretmeni olmayınca 'matematik dersi veremiyoruz' denilmiyor. Yapılması gereken önce talebi almak ve sonra atamayı yapmaktır. Bugün sadece 50 Kürtçe öğretmeni var. Bu sayı 300'e çıkarılırsa tercih de artar."

"Devlet resmi olarak tanıdığı bu hakların önündeki fiili engelleri kaldırmalı, siyasi hareketler ve sivil toplum kuruluşları da ev ev, sokak sokak dolaşarak bu kampanyayı yürütmeli" diyen Ruhavioğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Maalesef sosyal medya ve basın açıklamalarıyla bu hareket yükselmez. Kürtçe Türkiye'de resmi olarak pazar ve eğitim dili olmadan yaygınlaşmaz ve güçlenmez. Kürtçe'nin önce eğitim ve bürokrasi dili, sonra pazar diline dönüştürülmesi lazım. Bunun büyük sorumluluğu devletin üzerine düşüyor ama sadece devletin kaldıracağı bir yük ve sorumluluk değildir. Bu herkesin sorumluluğunda."
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU