İklim değişikliğine karşı uyaran Prof. Dr. Tolunay: Sıcaklık artışı sürdükçe afetlerin sayısı artar

Orman Mühendisi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Türkiye'nin harekete geçmemesi durumunda yakın gelecekte gıda ve su krizi yaşayabileceğini savunurken, dışa bağımlı kalınabileceği uyarısı yaptı

 

“Enerji yatırımları ticarileştirildiğinden yenilenebilir enerji kaynakları yapılırken doğaya zarar veriliyor” /

Fotoğraf: Pixabay

Türkiye son zamanlarda en kurak dönemlerinden birini yaşıyor.

Ülke genelindeki yağışlarda düşüş ve hava sıcaklıklarında mevsim normallerinin üzerindeki artış dikkat çekiyor.

Kuraklık nedeniyle İstanbul barajlardaki doluluk oranı yüzde 19 seviyesiyle alarm veriyor.

Çevre konularında son yıllarda yaşananlar, gelecek için olumsuz senaryoların ihtimal dışı olmadığına işaret ediyor.

Harekete geçilmediği takdirde Türkiye'nin özellikle yakın gelecekte bir su krizi ile karşı karşıya kalma ihtimali gündemde.

İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay'la genel hatlarıyla 2020 yılında meydana gelenfçevre olaylarını ve iklim değişikliğine karşı yapılması gerekenleri konuştuk.

Giresun'da sel, Elazığ, Malatya ve İzmir'de deprem, farklı kentlerde orman yangınları gibi pek çok afetin 2020'de yaşandığını anımsatan Tolunay, mart itibarıyla pandemi nedeniyle evlere kapanılmasıyla dünya genelinde 2020'de küresel sera gazı salımında yüzde 7-8'lik düşüş beklendiğini söyledi.

"Dünya hedefin çok uzağında, artık eyleme geçme zamanı"

Özellikle sanayi tesislerinin kapalı olması ya da düşük kapasiteyle çalışması, gemicilik başta olmak üzere taşımacılık faaliyetlerinde azalma görülmesi, uçuş seferlerinin de en aza indirilmesi gibi faktörlerin sera gazı salımını azalttığına değinen Tolunay, pandemiye rağmen arzu edilen hedefin çok gerisinde kalındığını söyledi.

2015'te imzalanan ancak Türkiye'nin bu anlaşmaya katılmayan 7 ülkeden biri olduğu Paris İklim Anlaşması'na da değinen Tolunay, "2019 yılında atmosfere 59 milyar ton karbondioksit eş değeri sera gazı verilmiş. 2020'de pandeminin etkisiyle bu oran yüzde 7-8 azalarak 55 milyar ton civarına düşmüş olsa da asıl hedef 30 milyar ton karbondioksit. Dünya bu hedefin çok uzağında. 2050'de bunu sıfırlamamız gerekiyor. Artık eyleme geçme zamanı" dedi.

 

Prof. Dr. Doğanay Tolunay - İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Doğanay Tolunay / Fotoğraf: İstanbul Üniversitesi 

 

"Türkiye neler yapması gerektiğini biliyor ama pratiğe dökmüyor"

Tolunay, Türkiye'nin neler yapılması gerektiği konusunda bilgi ve çalışmalarının bulunduğunu ancak bu çalışmaların hep teoride kaldığını ve pratiğe dökülmede eksikliklerin bulunduğu yorumunu yaptı.

Sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde hava sıcaklıklarının mevsim normalleri üzerinde seyretmesi ve yağışların azalmasına ilişkin ise Prof. Dr. Doğanay Tolunay, "Sıcaklıklarda ciddi olarak artışlar görüyoruz. 2020 yılının ortalama sıcaklık artışı henüz hesaplanmadı ama ekim sonuna kadar olan verileri, önceki yıllarla karşılaştırdığımızda, dünya geneli 1850'deki Sanayi Devrimi'ne kıyasla 2020 yılında 1,2 derece sıcak olabilir. 2020 büyük ihtimalle bugüne kadarki en sıcak 3 yıldan biri olmaya aday" yorumunu yaptı.

 

kuraklık su iklim değişikliği AA.jpg
Fotoğraf: AA

 

"Sıcaklık artışı sürdükçe afetlerin sayısı artar"

1,2 derecelik sıcaklık artışının nelere neden olduğunu da sorduğumuz Tolunay, afet sayısının artacağını söyledi:

Bir derecelik ısınma çok değilmiş gibi gözükse de, uzun yıllar ortalamada bu artış sürdükçe, bizleri hayatın her aşamasında olumsuz etkiler, en başta afetlerin sayısı artar. 90'lı yıllarda 30'un altında afet yaşanırken, 2000'li yıllarda 100'lü sayılara çıktı. 2018'de 840, 2019'da 935 afet oldu. Afet kaynaklı can kayıpları ve ekonomik kayıp meydana geliyor.

Sıcaklık artışının sağlık, turizm gibi alanların yanı sıra orman yangınları ve tarımsal üretime de olumsuz etki ettiğini belirten Tolunay, 2020 yılında geçmişe kıyasla daha fazla orman yangını meydana gelmesinin başlıca nedeninin de yaşanan yaz ve sonbahar kuraklığı olduğunu söyledi.

"Orman ve tarım alanları artırılmalı"

"Sadece 1 derecelik ısınma sonucunda bunlarla karşılaştık" diyen Tolunay, harekete geçilmesinin şart olduğunu, özellikle orman ve tarım alanlarının artırılması gerektiğini vurguladı.

Merkezi yönetim, yerel yönetim ve halkın birlikte hareket etmesinin şart olduğunu belirten Tolunay, su israfından kaçınılması, su hasadı yapılması ve tarımda ürün deseni gibi konularda da eylem gerektiğini ifade etti. 

Kötü senaryoya göre Türkiye'yi nasıl bir 2040 yılı bekliyor?

Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün (MGM) geleceğe yönelik iklim senaryolarına da değinen Prof. Doğanay Tolunay, 2040'a ilişkin kötü senaryoya göre, afetlerin artacağını, Türkiye genelinde yağışların yüzde 20 azalabileceğini, özellikle yaz ve sonbahar yağışlarındaki azalış nedeniyle kuraklığın şiddetlenmesinin öngörüldüğünü söyledi. Kış ve ilkbahar yağışlarının ise artabileceği uyarısını yapan Tolunay, "Bu iyi bir durum değil, sel ve taşkınların artması anlamına gelir" şeklinde konuştu.

Tahminlere göre 2070-2100 yılları nasıl geçecek?

2070-2100 yıllarına uzanan tahminlerdeki kötü senaryoya göre ısınmaların günümüze kıyasla 3-4 derece artabileceği, yaz sıcaklıklarının ise ortalama 5-6 derece yükselebileceği uyarısında bulundu.

Yağışlarda yüzde 40'a varan azalmaların yaşanabileceğini de belirten Tolunay, "İlkbahar-yaz-sonbahar yağışları azalırken, kış yağışlarında artış yaşanabilir. Kış yağışlarındaki artış, fayda sağlamaz, aksine sellere neden olabilir. Genel olarak yeterli yağış olmadığında tarımsal üretimde azalma yaşanabilir. Kayak turizmi etkilenebilir, kar yağışı da azalacağından, kar olmazsa su kaynakları daha erken kuruyabilir, orman yangınlarında artış görülebilir" dedi.

 

Küresel ısınma dünya yangın Pixabay.jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

"Nüfus artışı, doğal kaynakları daraltıyor"

Karşılaşılan en büyük problemlerden birinin nüfus artışı olduğunu belirten Prof. Dr. Doğanay Tolunay, nüfus artışının doğal kaynakları daralttığını, iklim değişikliğinin hiç dikkate alınmadığı takdirde bile sadece mevcut nüfus artışıyla kişi başına düşen su miktarının azaldığına dikkati çekti.

"Kuraklık olmasa, aynı miktarda yağış olsa bile kişi başına düşen su miktarı azalıyor" diyen Tolunay, 2000 senesinde bin 650 metreküp olan miktarın 2020'de bin 350 metreküpe düştüğünü söyledi.

"Bu miktarın bin metreküpün altına düşme riski var" uyarısını yapan Tolunay, kişi başına düşen su miktarının bin 500 metreküpün altında seyretmesinin su sorunu yaşandığı anlamına geldiğini kaydetti.

"Nüfusun 100 milyonu aşması halinde Türkiye su krizi yaşayan ülke haline gelir"

Doğanay Tolunay, şu yorumu yaptı:

Türkiye nüfus artışına bağlı olarak su stresi yaşanan bir ülke haline geldi. Nüfusun daha da artması, 100 milyonu aşması halinde Türkiye su krizi yaşayan ülke haline gelir.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


"İklim değişikliği Türkiye'nin en önemli beka sorunlarından biri"

Nüfus artışının tarımsal arazileri azaltması bakımından da sorun teşkil ettiğini belirten Tolunay, önlem alınmazsa toplumun ihtiyacını karşılamak için dışa bağımlı hale gelinme riskinin bulunduğuna da dikkati çekti.

İklim değişikliğinin Türkiye'nin en önemli beka sorunlarından biri olduğunu savunan Doğanay Tolunay, tarım ürünlerine ulaşamama riskine dikkati çekti.

Tolunay, "Su kaynaklarının azalması, tarım açısından da güvenlik riski oluşturuyor. İklim nedeniyle göçlerin yaşanma riski bulunuyor ve Türkiye bu göç yolu üzerinde yer alıyor. İklim değişikliği, güvenlik sorunlarının artmasına yol açabilir, bu nedenle Türkiye'nin en önemli beka sorunlarından biridir. Dünyanın çoğu ülkesi iklim değişikliğinden olumsuz etkilenecek. Ülkeler, tarım ürünü ihracatını durdurabilir, paranız olsa bile erişemeyebilirsiniz. 2010'da Rusya, buğday ihracatını durdurmuş ve dünya borsalarında buğday fiyatı çok yükselmişti" ifadelerini kullandı.

"Harekete geçilmezse yakın gelecekte gıda ve su krizi kapıda"

Doğanay Tolunay, harekete geçilmezse, yanlış arazi kullanımı, tarım arazisi yapılmaması, kentlerin plansız büyümesi, yanlış kentleşme, büyük şehirlere göç, iklim değişikliği gibi faktörler nedeniyle yakın gelecekte gıda ve su krizinin kapıda olduğu yorumunu yaptı.

Yörenin ekolojik durumuna uygun ürün yetiştirilmesi ve çok su tüketen ürünlerden vazgeçilmesi gerektiğine de vurgu yapan Tolunay, "Devlet, çiftçinin zararını karşılamalı ki başka ürün yetiştirilsin. Ülkemizde kuraklık beklendiği için tarımsal ürünlerin kuraklığa dayanıklı çeşitlerinin geliştirilmesi lazım" yorumunu yaptı.

"Hem Türkiye'de hem de dünya genelinde sera gazı salımlarını süratle azaltmamız şart"

Gelecekte böyle bir tablo ile karşı karşıya kalmamak için neler yapılması gerektiğini sorduğumuz Tolunay, iklim değişikliği özelindeki "azaltım" ve "uyum (adaptasyon)" başlıklarına dikkati çekti.  

 

Doğa çevre yeşil dünya elma Pixabay.jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

"Enerji yatırımları ticarileştirildiğinden yenilenebilir enerji kaynakları yapılırken doğaya zarar veriliyor"

"Hem Türkiye'de hem de dünya genelinde sera gazı salımlarını süratle azaltmamız şart" diyen Tolunay, Paris İklim Anlaşması'nda 2030 senesi için konulan hedefin neredeyse iki katı salım yaşandığına yeniden dikkati çekerek, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

Acilen fosil yakıt kullanımlarını azaltmalıyız. Yenilenebilir enerji kullanımına yönelmeliyiz. Tek bir kaynağa yönelmemek, kaynak çeşitliği yaratmak şart. Türkiye'nin toplam enerji üretiminin yüzde 20-25'i hidroelektrik santrallerden karşılanıyor. Kurak yıllarda su olmadığından Türkiye, buradan da elektrik üretemiyor. Enerji yatırımları ticarileştirildiğinden yenilenebilir enerji kaynakları yapılırken doğaya zarar veriliyor. Bir rüzgar santralini ormanları parçalayarak, zarar vererek yapıyorsanız, buradan çıkan elektrik yenilenebilir enerji olarak değerlendirilemez! HES'ler için de benzer durum sözkonusu.

"2000'li yıllarda inşaat odaklı kalkınma politikaları nedeniyle…"

Yoğun fosil yakıt kullanan sektörlerin başında çimento fabrikalarının geldiğini belirten Prof. Dr. Tolunay, çimento üretiminin özellikle 2000'li yıllarda inşaat odaklı kalkınma politikaları nedeniyle çok yükseldiğini ifade ederek, "Mümkünse bu sektörlerden vazgeçmeliyiz, olmuyorsa da fosil yakıt yerine yenilenebilir enerjiye geçmeliyiz" dedi.

Karbon vergilerinin tartışılması gerektiğini savunan Tolunay, bir ceza ve tespit mekanizması oluşturulması gerektiğini ifade etti.

Kentsel ve kırsal yoksulluğun ortadan kaldırılması gerektiğini dile getiren Doğanay Tolunay, her türlü afetten en olumsuz etkilenen kesimin yoksullar olduğunu kaydetti.

"İklim değişikliğine karşı yapılabilecek en iyi uyum çalışması, yoksulluğu ortadan kaldırmaktır" diyen Tolunay, kentler özelinde önlem alınmasının ise deprem, sel, dolu, hortum gibi doğa olaylarına hazırlıklı olmayı sağlayacağını da sözlerine ekledi.

 

Giresun Dereli sel 2 İHA.jpg
Giresun sel / Fotoğraf: İHA

 

"İhtiyacımız olmadan aldığımız her elbise, elektronik eşya gibi ürünlerle karbon ayak izi artıyor"

İklim değişikliğinin beklenen etkilerine karşı hükümet, ilgili bakanlıklar, yerel yönetimler ve bireylerin hazırlıklı olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Doğanay Tolunay, bunun "uyum"  başlığı altında değerlendirildiğini söyledi.

Siyasilere iklim değişikliğine karşı harekete geçilmesi konusunda baskı yapılması gerektiğini savunan Tolunay, bireysel tedbirler arasında ev yalıtımı, çatı izolasyonu, elektrik ve su israfından kaçınma ve aşırı tüketimden vazgeçilmesini de sıraladı. Doğanay Tolunay, bugün sera salımından vazgeçilse bile mevcut etkilerin uzun yıllar süreceği uyarısında bulundu:

Her ürünün bir karbon ayak izi var. İhtiyacımız olmadan aldığımız her elbise, elektronik eşya gibi ürünlerle karbon ayak izi artıyor. Artık bireylerin iklim değişikliğine karşı siyasilere baskı yapması, onlardan talepte bulunması gerekiyor. Siyasilere baskı şart. İklim değişikliğinin Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi olduğunu siyasilere kabul ettirmemiz gerekli.

Dünyada bugün karar alınsa ve tüm ülkeler sera gazı salımlarını sıfırlasa da iklim değişikliği onlarca yıl devam edecek, etkisi hemen görülmeyecek. Bu nedenle önlem alsak bile hortum, dolu, deprem, sel gibi afetleri yaşamaya devam edeceğiz.

 

Elazığ deprem AA.jpg
Elazığ deprem Fotoğraf: AA

 

"İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek yerler, plansız büyümüş kentler"

Şehirlerin betonlaştırılması nedeniyle toprak kalmadığı eleştirisinde bulunan Doğanay Tolunay, merkezi hükümetin yanı sıra yerel yönetimlere de büyük iş düştüğünü söyledi.

"İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek yerler, plansız büyümüş kentler" yorumunu yapan Tolunay, uyum konusunu şu örnekle açıkladı:

2017 yılının temmuz ayında İstanbul'da dolu oldu. Bir sonraki dolu uyarısında arabalar kapalı alanlara çekildi ya da üstleri kapatıldı. Bir önceki doluda halk ne olduğunu gördüğü için, bir sonraki dolu uyarısında ne yapacağını biliyordu. Uyum dediğimiz bu tecrübe etme durumu.

İklim değişikliğine uyum açısından dirençli kentler oluşturma kavramına da değinen Doğanay Tolunay, "Deprem dahil tüm afetlere karşı hazırlıklı olmak gerekiyor. Kent planlaması aşamasında dere yataklarının yerleşime açılması, kent içindeki ağaçlıklı alanların miktarının artırılması, kentin su kaynaklarının korunması ve çeşitlendirilmesi gerekiyor" dedi.

İzmir depremi bir doğal afet olsa da Bayraklı'daki yıkımın, yapı stoku nedeniyle bu denli büyük olduğuna ve kayıplar verildiğine dikkati çeken Tolunay, can ve mal kayıpları önlenebilecekken "facia" yaşandığını dile getirdi. Mavi Şehir'in yanındaki Kuş Cenneti'ne de değinen Tolunay, deniz seviyelerinin küresel ısınmaya bağlı olarak yükselmesi halinde bu bölgenin sular altında kalma riskinin bulunduğu gerekçesiyle, aslında yerleşime hiç açılmaması gerektiğini ifade etti.

Tolunay, son olarak, merkezi hükümet ve yerel yönetimler ile halkın ele ele vermesi gerektiğini, her kentin ve her sektörün kendisini bekleyen risklere karşı önlem almasının şart olduğunu vurguladı.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU