Camara Laye ve Afrikalı Çocuk

Ahmet Sait Akçay Independent Türkçe için yazdı

Frankofon Afrika edebiyatı, ifade biçimi ve algı dokusu olarak anglofon estetik biçime uyar. Fransız sömürge biçiminin daha katı ve sert oluşu frankofon yazarlar da çok daha aşırı tepkiselliğe yol açar.

Şüphesiz Kameron'dan Ferdinand Oyono, Mongo Beti, Gine'den Camara Laye, Senegal'den Sheikh Hamidu Kane, Ousmane Sembene ve Sudan'dan Albert Memmi, Mali'den Yambo Ouologuem, Cezayir'den Kateb Yacine ve Muhammad Dib'in romanları olmadan Afrika edebiyatı eksik kalır. 

1950'lerden sonra Fransızca yazan şair ve romanların ülkelerine dönüşüyle birlikte edebiyatın yeni formu daha çok kültürel değerleri, hatta kültürel çatışmayı, inanç sorununu öne çıkarmak olacaktır. 


Camara Laye'nin Fransa'da öğrencilik yıllarında yazdığı otobiyografik romanı The African Child ([Afrikalı Çocuk] 1953 yılında yayımlanır.

Dark Child olarak da İngilizce yayımlanan roman, Cümle Yayınları tarafından Türkçe edebiyata kazandırıldı. 


Animist bir Müslüman yazar olan Laye, Achebe'den sonra Afrika edebiyatının en etkili isimlerindendir, denebilir.

Fransa'ya gelmeden önceki çocukluk ve ergenlik yıllarını anlattığı Afrikalı Çocuk, bir arayışın, konumlanışın öyküsü olarak pekâlâ okunabilir. 
 


Frankofon siyah yazarlarda dikkati çeken en önemli husus da şüphesiz Afrika yerel inanç sistemini yaşayan değerler olarak, hatta gerek İslam gerekse Hıristiyanlığın içinde bile yaşayabileceğini göstermeleridir. 

Postkolonyal eleştirmen Kwame Antony Appiah'ın "Afrika'nın en büyük yazarlarından birisi" olarak gördüğü Laye, medrese ve Fransız okullarında yetişti.

İslam kültüründen gelmesine rağmen, romanlarında İslam daha çok gündelik anıştırmalar olarak yer alır, diğer frankofon romancılardaki gibi kültürel bir çatışma formuna dönüşmez.

Laye'nin 1966'da yayımladığı A Dream of Africa [Bir Afrika Rüyası] romanı da benzer biçimde anılarından devşirilmiş. 

Afrikalı Çocuk romanının üne kavuşmasını sağlayan şüphesiz Afrika'daki yaşamdan ziyade geleneksel kültüre yaklaşımıdır.
 


Kendi hikayesinden yola çıkarak Afrikalılığın ne olduğuna cevap vermeye çalışan eser, kadının özgürlüğünden eğitime kadar pekçok konuya değinir.

Romanda siyah çocukların ergenliğe adım attıklarında bir ormanda çeşitli testlerden geçerek kendilerini kanıtladığı ritüellerden bahsedilir.

Siyah kültürlerde ergen çocukların mutlaka tecrübe ettiği "adamlığa geçiş" [Initiation] olarak da adlandırılan "ergenliğe geçiş" ve sünnet merasimi de romanda detaylıca anlatılır. 

Initiations, ergenliğe geçiş, neredeyse tüm kuzeyden güneye kadar tüm siyah uluslarında görülen bir ritüeldir.

Çocuklar ergenliğe varınca, ormanlık alanda çeşitli testlere tabi tutulurlar. Geleneksel olarak sünnet olma töreni de bunun bir parçasıdır.

Hece Dergisi Afrika Özel Sayısında yer alan "Geçiş Ayinlerinin Analizi" başlıklı yazısında Kasomo Daniel, geçiş ayinlerinin rite of passages toplumdaki işlevselliğine değinir.

Geçiş ayinlerinin "bireyin gerçeklik hakkındaki görüşünü toplumunkiyle uyumlu hale getirmek için kişinin düşünce, duygu ve davranışlarını değiştirmeyi hedeflediğini" söyler. 

Bu yolla "Toplum, toplumun dünya görüşünü̈ oluşturan değerler dizisini kabul etmesini ve içselleştirmesini sağlar. Daha aşağı bir hayattan üstün birine geçiş̧ var. Bu özellikle birey ve genel olarak toplum için değerlidir. Ayrıca birey ve toplum üyeleri arasında yeni ilişkiler kurulur. Atalar, tanrısal varlıklar ve nihayetinde Tanrı ile yeni bir ilişki kurulmuştur. Bu yeni ilişkiler, kişinin gerçeklik algısını zenginleştirir. Sadece dünyevi olanı idrakten kutsalı idrak etmeye geçer."

Laye'nin dünyasını daha iyi anlamak için Gineli romancı Williams Sassine'e kulak verelim.  Sassine moderniteyi tartışırken, İslam ve Hristiyanlık karşısında Afrika kültürünü şöyle savunur: 

Her modernite din ve kültür üzerine kurulur. Bizi sömürgeleştirmek için kendi dinlerini bize veren de tanrılarımızı yok eden aynı beyaz adamlardı. Gerek Müslümanlar gerek Hristiyanlar kendi tahayyülünde bir tanrıya sahipler ve siyahları da kötücül olarak yansıtırlar. Bu nedenle, tanrılarına artık inanmayan siyahlar bile onların [yabancıların] kültürlerini kullanarak Afrika'yı ve siyahlığı kötü, tehlikeli ve umutsuz olarak algılıyorlar.


Şöyle devam eder Sassine:

Çocuklarımızın eğitimi ve kendimize saygı duymamız için bize yol gösterecek ve özellikle de kültürümüze esas teşkil edip sürekliliği sağlayacak bir tanrıya ihtiyacımız vardır.


İşte Laye'nin Afrikalı Çocuk romanı da tam da bu amaca hizmet eder. Ben anlatıcıyla kurgulanan romanda Laye, tamamen kendi deneyimlerinden yola çıkarak sömürgeci Afrika formunu geçersiz kılmayı hedeflemiştir. 

Afrika, Batılı gezginler, yazarlar ve romancılar tarafından esas olarak klişeler görüşlerle tasvir edildi. Laye'nin bu romanındaki başarısı, o güne kadar dayatılan Afrika anlatısının gerçekliğini sorgulamaktır.

Laye, sömürgeciler tarafından Afrika halkları ve kültürü hakkında yaratılan ikilemleri ve klişeleri çürütür. 
 


Afrika hakkındaki bu yanlış varsayımların farkında olan Laye, bize en başından bir hikaye anlatarak bir bildungsroman yazar. her ne kadar anı olarak adlandırılsa da Laye'nin çocukluğuna ve ergenliğine dayanan bir has bir kurmacadır Afrikalı Çocuk.

Özgünlükle ilgili olarak, okuyucuyu çok güçlü bir şekilde ikna etmek için "ben" zamirini kullanır. Bunu yaparak, bizi Afrika deneyimleri olarak bütün hikâyenin bir tanığı kılmayı başarır Laye.

Daha çocuktum ve babamın kulübesinin etrafında oynuyordum. O zamanlar kaç yaşındaydım tam olarak hatırlamıyorum. Bayağı küçüktüm: beş, altı olsa gerek. Annem atölyede, babamın yanındaydı. Nalbanta gelen müşterilerin seslerine ve örs sesine karışan sakin ve güven verici konuşmalarını duyabiliyordum.


Gerçekçi ve güven hissi veren anlatım aynı zamanda anlatıcının anlattığı hikâyenin muğlaklığını da salık verir.

Romanda bahsettiğim animist kültür gündelik hayatta sıradan olarak yansıtılır. Sözgelimi, şu pasaj "yılanın" kutsiyetini göstermesi açısından çarpıcıdır: 

Birden oyun oynamayı bıraktım ve babamın kulübesinin etrafında sürünen, daha doğrusu dolaşmaya çıkan yılana tüm dikkatimi verdim. Çitlerden sürekli düşen kamışlardan birini alıp hayvanın ağzının tam ortasına fırlattım. Fakat yılan korkmadı bile: onunla oyun oynadığımı düşünmüştü sanki. Fırlattığım kamışın bir kısmını avını yutmak istercesine büyük bir hazla yakaladı. Mutluluktan hayvanın gözlerinin içi güler gibiydi; fakat bir yandan da yanıma gelmeye devam ediyordu. Bir an gözleri yarım kalan avına takıldıysa da parmaklarıma doğru ilerlemeyi bırakmamıştı.


Bu bağlamda romanda anlatıcının doğduğu Kourassa köyü ahalisinin doğaüstü güçlerinden bahsetmeliyim.

Anlatıcının babası, zihnini açan ve ona geleceği ya da karşılaşabileceği sıkıntıları önceden haber veren yılandan ilham alır örneğin. Animistik kültürde herkes totem sahibidir.

Herkesin babası gibi bir totem vardır. Annesinin totemi ise, büyükbabasından miras kalan ve toplum tarafından tanınan timsahtır. Annesinin başka güçleri de var, vahşi hayvanları eğitebiliyor mesela. 

Anlatıcı doğaüstü, mucizevi olaylarla ilgili olarak da şunları söyler:

İnanılmaz görünüyorlar; inanılmazlar. Yine de sana sadece kendi gözlerimle gördüğümü söyleyebilirim.


Sömürge romanlarında tamamıyla bir obje olarak değersizleştirilen kadının Afrika toplumundaki yerine değinir Laye.

Afrika'nın genişliği ölçüsünde çeşitli olduğunu da vurgulayan anlatıcı, "kadının ülkemizdeki rolü temel bir hürriyet ve gurur vericidir" der.

Roman ayrılıkla biter. Anlatıcı Fransa'da okumak için burs alınca köyünden ayrılmak zorunda kalır. "Kaderim evden uzaklaşmaktı" der. 

Afrikalı Çocuk romanının Fransız rejimine eleştirisi dolaylı olarak görülebilir. Laye'nin odak noktası şüphesiz Afrika'nın yaşayan bir kültüre sahip olduğu gerçeğidir.  
 


Negritude ya da Siyahi Bilinç akımının içerisinde yer alan Camara Laye, Afrikalılık bilincinin gelişmesinde çağdaşlarına oranla daha realist bir çizgide yer alır. 

Afrikalı Çocuk, siyah benliğinin yükselişinin bir tanığı olarak okunabilir. 

Afrikalı Çocuk, Afrika imgeleminin otantik yapısının yanı sıra siyahların maneviyatını ve kültürel hayatını resmeder. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU