Emin olun, Amerika güvende ve güçlü

Siyasi bir protestocu veya bir hareketin savunucusu asla bir yağmacı ve anarşist olamaz

Son dönemde ABD'de artan protestoların seçim sürecinde şiddet olaylarına dönüşebileceğinden endişe ediliyor (Reuters)

Birçok gözlemcinin zihnini, ABD başkanlık seçimlerinin yapılacağı günün getirdiği heyecan veya kaygı, Joe Biden ya da Donald Trump'ın başarılı veya başarısız olma ihtimali ve sonuçtan neler beklenebileceği (ülkede bir iç savaş yaşanması olasılığı gibi) meşgul ediyor. İlginçtir ki, ülkedeki Amerikalılar bu kaygıyı taşımıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Elbette bazı medya temsilcileri, ABD'de seçim sonrası muhtemel bir savaş yaşanması endişesinin yaratılmasında rol oynadı. Ancak gerçekte, her iki cephedeki anarşist destekçilerin yol açması olası ayaklanmalara dair bazı kaygılar haricinde bir savaş yaşanmayacak.

Demokratik kurumlar olan Anayasa, Kongre ve Senato'nun bireysel ve sosyal özgürlükleri, hakları ve ülke yönetimini güvence altına aldığı bir ülke olan ABD'de, seçimlerde savaş yaşanmayacağından ve kan dökülmeyeceğinden emin olun.

Yaklaşık iki gün önce yayılan haberlerde, ülkedeki büyük dükkanlar, ünlü butikler ve hatta bankalarla ticaret merkezlerinin pencereleri için koruyucu panolar yapan marangozların en yoğun günlerini yaşadığı anlatılıyordu.

Gerçekten de ABD'de seçim sonrası ayaklanmalar ve krizlere dair mevcut bazı kaygılar olsa da, bu tür hadiselerin arkasında yatan sebepler başkanlık seçimleriyle hem bağlantılı hem de bağlantısız bir nitelik taşıyor.

Bunun seçimle bağlantısı, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, adayların başarısızlığını veya başarısını kargaşa, güvensizlik ve ayaklanma yaratmak için kullanarak yağma için elverişli bir ortam yaratmak isteyen fırsatçıların varlığından kaynaklanıyor.

Bunun başkanlık seçimiyle bağlantısız olma nedeni, geçen yaz yaşanan deneyimin, "Siyahların Hayatı Önemlidir" hareketinin ve polisin siyah Amerikalılara karşı yaklaşımının serseriler ve kanunsuzlar tarafından çeşitli şehirlerde yağma ve kamu mallarının imhası için bahane olarak kullanıldığını apaçık göstermesi. Sonuçta ortalama Amerikalılar, gösterilerin ardındaki güdülere güvenmiyor.

Bunun iyi bir örneği, birkaç gün önce siyah bir adamın polis tarafından öldürülmesini "protesto edenlerin" gece yarısından sonra büyük mağaza "yağmacılarına" dönüşmesinde görülebilir. Kanunsuzların ve yağmacıların yarattığı huzursuzluğun siyah bir adamın öldürülmesiyle hiçbir ilgisi yoktu. Bunu iki günlük sokağa çıkma yasağı ve Philadelphia'da ilan edilen olağanüstü hal izledi. Siyasi bir protestocu veya bir hareketin savunucusu asla bir yağmacı ve anarşist olamaz.

Wall Street protestoları (Eylül 2011) büyük bir kalabalığı sokaklara çekmiş ancak yağma ve yıkım olmamıştı. Durumdan faydalananları kamufle eden son yağmalamaların arkasındaki gerçek sebeplerin koronavirüs pandemisi sonrası kapatılan işletmelerin neden olduğu yaygın işsizlik ve yoksullukla beraber ekonomik kriz olduğu görülüyor.
 


Tüm bunlar sebebiyle, seçim sonuçlarını protesto edenler arasındaki çatışmalara yönelik kaygılarla toplumda kasten karışıklık çıkaranları birbirinden ayırmamız lazım. Dükkan vitrinlerinin tahkim edilmesinin sebebinin sokak savaşları korkusu değil, seçim sonuçlarını kendi gizli amaçlarını gizlemek için kullanabilecek gece yağmacılarını savuşturmak olduğunu söylemeliyiz.

300 milyon nüfuslu ve bir kıta kadar geniş bir ülkede bazı şehirlerde görülen kanunsuzluk veya ayaklanmalar ulusal bir krizi temsil etmez.

İnsanlar arasında ne bir kargaşa ne de çatışma yaşanmayacağının gayet farkında olan yabancı gözlemcilerin ABD'deki duruma dair dile getirdikleri kaygılar, bu sebeple daha çok seçim sonucuna ve Amerika'nın sıradaki başkanına yönelik yatıştırıcı bir bakış içeriyor.

Pazar sabahı market alışverişi için dışarı çıktığımda savaş kıtlığı korkusuyla panik içinde bir şeyler satın alan kimseye rastlamadım ve yoldan geçenlerde herhangi bir kaygı görmedim.

Bu ülkede yaşayan Amerikalılar, yabancı gözlemcilerin kaygılarını paylaşmıyor. Biden veya Trump hakkında ne düşündüğünüzün onlar için bir önemi yok. Ne Trump'ın takipçileri duyduğunuz gibi aptal ne de Biden hayranları aşırı solcu veya komünist. Dünyanın her yerinde, milyonlarca takipçi ve seçmeni çevrenize toplamak için, liderlik mücadelelerinin zirvesindeki adaylığa ulaşmanızı sağlayacak ve sonrasında kazanacak yeteneğe ve zekaya sahip olmalısınız.

Başkan olmak herkesin yapabileceği bir iş değil.

Filipinler'deki Duterte'den Mahmud Ahmedinejad'a ve Trump'a kadar devlet başkanları, seçilmeleri entelektüellerce çok fazla eleştiriye ve alaya konu olan kişilikler oldu.

Milyonlarca insanın bu bireylerden etkilendiği gerçeği değişmiyor. Kendi seçimlerinde elde ettikleri kasıp kavurucu başarılar, toplumlarının büyük bir kısmının iradesini temsil ediyordu. İstisnai kişiliklerinin kendilerini seçen insanlara liderlikte rol oynadığına pek şüphe yok.

Burası Amerika. Tek vatanları Amerika olan, Pensilvanya ve Teksas'taki geleneksel Cumhuriyetçilerden Florida ve Kaliforniya'daki Demokratlara, kendisini yasalara saygı gösteren kurumlar demokrasinin parçası olarak görenlerin paylaştığı bir ilke var: Başkalarının haklarına saygı.

Bir Amerikalı için adalet, demokrasi ve insan hakları dokunulmazdır.

Şüphesiz Trump destekçileri kendilerini gizlemiyor, Biden takipçileri de dayak yeme endişesi taşımıyor. Seçimlerde heyecan yaşanması normal ve çok özel nitelikli bu seçim heyecanı iki katına çıkardı.

Bu iki adayın baş başa yarışması, ikisinin de pozisyonunun toplum tarafından reddedilmediğini gösteriyor.

Başkanlık seçimlerinin sonuçları ne olursa olsun, ülkedeki 50 eyalette de bir iç savaş veya ayaklanma ve kaos çıkmayacağından emin olun. ABD'nin yasalara uyan kurumlara ev sahipliği yaptığından emin olun.


 

* İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

english.aawsat.com/home/article

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

DAHA FAZLA HABER OKU