Emekli polisler ve adli tıp uzmanları anlattı: Doğal afetler, hırsızlar ve yağmacılar, kimi zaman da katillerce bile fırsata çevriliyor

Her doğal afetin ardından yaşanan sorunların başında güvenlik açığı geliyor. Fırsattan istifade etmeye çalışan kimi yağmacılar afet bölgelerine akın ederken, yaşanan karmaşa kimi cinayetlerin üstünü örtmek için kullanılmaya çalışılabiliyor

Doğal afetlerin ardından yağma olayları dünyanın çeşitli yerlerinde görülüyor /  Fotoğraf: AFP

Türkçe'de "Koyun can, kasap et derdinde" diye bir atasözü var.

Bu söze uygun olarak insanların büyük çoğunluğunun canının derdinde olduğu veya hayatının en büyük acısını yaşadığı doğal afetlerde bile durumdan istifade etmeye çalışan fırsatçılar her zaman çıkar.

Dünyanın her yerinde görülen bu durum Türkiye'deki doğal afetlerin ardından da yaşanıyor.

Geçen günlerde İzmir'de depremin ardından farklı illerden hırsızlık amacıyla geldiği iddia edilen dokuz kişinin yakalanması bunun sadece son örneği oldu.

Yine İzmir'de bazı kişilerin mağdur olmadıkları halde deprem yardımlarını toplayarak sattıkları tespit edildi.

Bunlar doğal afetlerin ardından yaşanan ne ilk ne de son örnekler olacak.

Her doğal afetten sonra yaşanan ve en hızlı çözüm bulunması gereken sorunların başında oluşan güvenlik açığı, asayişsizlik riski geliyor.

Çünkü oluşan kaos ve felaketten diğer insanlar gibi etkilenen güvenlik güçlerinin organize olmada yaşadığı sorunlar özellikle hırsızlık ve yağma gibi olayların artmasına neden oluyor.

Bunun yanında afet sonrası süreçler provakasyonlara yol açabileceği gibi cinayet gibi suçların gizlenmesi için de fırsat yaratabiliyor.

33 bin kişinin öldüğü ve sadece Türkiye değil dünyanın en büyük depremleri arasında yer alan 1939'daki Erzincan depreminin ardından ülkenin çeşitli yerlerinden yardıma gelenler olduğu kadar yağmacı grupların da bu ile geldiği hatta cenazelerin üzerlerindeki ziynet eşyalarını dahi çaldıkları iddiası o günkü gazetelerin haberlerine yansımıştı.

Yine Erzincan'da 653 kişinin öldüğü 1991'deki depreminde de 1939'daki kadar olmasa da kimi asayiş sorunları yaşanmıştı.

erzincandepremi.jpg
Erzincan'da 1991'de yaşanan depremin ardından kimi kişilerin de hırsızlık amacıyla kente geldiği iddia edilmişti / Fotoğraf: AA

 

"Yardım amaçlı getirilen yağları kaçırmaya çalışan kamyonu yakaladık"

O dönemde Erzincan'da polis olarak görev yapan Necdet Özkan, o günlere dair anısını Independent Türkçe'ye şöyle anlattı:

Depremin ardından kentin içindeki kimi suçlularla şehir dışından yardım adı altında kente gelen kimi kişilerin hırsızlık ya da yardım malzemelerini toplayıp kendisi için satmak gibi gayretleri oldu. Erzincan'da çalışan polisler olarak bizlerin de evi hasar gördüğünde ilk birkaç gün çalışamadık. O nedenle ilk günlerde biraz suistimaller oldu. Ancak çevre illerden de polislerin gelmesiyle kontrol daha da arttı. Örneğin yardım amaçlı gelen yağları toplayıp kent dışına çıkarılan bir kamyonu yakaladık.

"İstanbul'daki hırsızların deprem bölgesine akın ettiğini biliyorduk"

2011 yılındaki Van'da meydana gelen deprem sırasında Ağrı'da görevli olan ve depremin ardından geçici süre bu şehre gönderilen emekli emniyet görevlisi Halil Kara da o günlere dair anılarını şu şekilde aktardı:

Depremden sonra suistimale açık bir durum olduğundan istismar etmek isteyenler oldu. Yardım kamyonlarından hırsızlık-gaspa teşebbüs oldu. Ama daha çok 17 Ağustos 1999 depreminde oldu bu tür olaylar. Çünkü çok daha geniş bir alan afetten etkilenmişti ve o günlerde daha hazırlıksızdık. Ben o dönemde İstanbul'da görevliydim. İstanbul'daki hırsızların da deprem bölgelerine akın ettiğini biliyorduk. Hırsızlar her zaman bu durumları takip eder.  Ancak çok organize halde hareket ettiklerini de söylemek zor. Daha çok bireysel ya da küçük gruplar halinde fırsattan istifade etmeye çalışıyorlar.

hırsızlar.jpg
Afetlerden sonra yapılan operasyonlarda yakalanan hırsızlar da oluyor / Fotoğraf: AA Arşiv

 

Deliller de yok olabiliyor

Adli Bilimciler Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Hamit Hancı ve Adli Bilimciler Derneği Adli İstihbarat Komisyonu Başkanı Mete Uzgur ise verdikleri ortak yanıtta doğal afet sonrasında yaşanan güvenlik sorunlarına şu sözlerle dikkati çekti:

"Doğal afetlerde arama kurtarma çalışmaları yürütülürken ortam ve olay yeri güvenliği bazen göz ardı edilebilmekte. Bu nedenle güvenlik sorunları çıktığı gibi ileride afetlerde meydana gelen zarara sebep olan kişilere ait deliller kaybolabilmektedir."

hamid hancı.jpg
Prof.Dr.Hamit Hancı, 1999 depreminde tanık olduğu bir olayı anlattı / Fotoğraf: AA

 

Arbedede bir ambulans şoförünü bıçaklanarak öldürüldü

Arama-kurtarma ekiplerinin ve yardım malzemelerinin paylaşımı esnasında da o gergin ortamda çatışmalar çıkabildiğini söyleyen Hancı, "17 Ağustos'taki depremin üçüncü gününde yıkım bölgesine yardıma gittiğimde ilk gün yardıma gelen bir ambulans şoförünün çıkan arbedede bıçaklanarak şehit olduğunu öğrenmiştim" diye konuştu.

adli bilimci.jpg
Adli Bilimci Mete Uzgur, afet sonrası yaşanan karmaşanın kimi cinayetlerin gizlenmesi amacıyla fırsata çevrilmeye çalışıldığını öne sürdü / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Öldürdüğü akademisyene depremzede süsü vermeye çalıştı

Afetlerin genel asayiş, kaçakçılık ve terör konuları itibariyle yasadışı faaliyetlerin yaygın olabileceği ortamlar olabildiğini söyleyen Uzgur ise "Yine 17 Ağustos depreminde öldürülen bir öğretim üyesi depremde öldü denilerek defnedilmiştir" ifadelerini kullandı. 

Uzgur'un bahsettiği kişi ise Prof. Dr. Hasan Coşkun.

Depremin yaşandığı 17 Ağustos 1999'da kaybolan ve 22 gün boyunca kayıp olan Coşkun'un cinayete kurban gittiği anlaşılmıştı. 

Katilinin Coşkun'a depremzede süsü verme planını cep telefonu kayıtları bozmuştu.

Bu olay o günkü gazetelerde çokça haber olmuştu.

depremyardımları.jpg
İzmir'deki depremin ardından yardımları satmaya çalıştıkları iddia edilen kişi böyle görüntülendi / Fotoğraf: AA

 

"Afetler istihbarat toplamak için uygun ortamlardır"

Afetlerin oluşturacağı ortamların tarihi eser ve kültür varlıklarının kaçakçılığı yönü ile de dikkate alınması gerektiğini söyleyen Uzgur, "Afet ortamları yardım görüntüsü altında istihbarat faaliyeti yürütme amacı taşıyan yabancı servislere de uygun zemin sağlamaktadır. Afetler istihbarat toplamak için uygun ortamlardır" diye konuştu.

"Afete maruz kalanlar kolay provakasyona gelebilirler"

Afete maruz kalan kişiler çok gergin oldukları için kolaylıkla provakasyona da gelebildiğine dikkat çeken Hancı ise şu iddiada bulundu:

Bu da toplumsal hareketler oluşturabilmektedir. Ayrıca çeşitli organizasyonlar yine yardım adı altında yeni teknolojilerini deneme ve bunları satma imkanı da elde etmektedirler.

depremfırsat.jpg
Afetlerde ölenlerin kimliklendirilmesi için kriminal incelemede gerekiyor / Fotoğraf: AA

 

Emniyet bünyesinde 10 gün "afet kriminal inceleme eğitimi" verildi

Hancı, bütün bu nedenlerden dolayı bu yıl içerisinde ağustos ayında Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı'nca kendilerinin de bilimsel destek verdikleri 10 günlük bir "afet kriminal inceleme eğitimi" gerçekleştirildiğini söyledi.

Hacı, afet kriminal incelemenin dünyada felaket kurbanlarının kimliklendirilmesi amacıyla kurulduğunu ancak bir adım daha ileri giderek felaketten sorumlu olan kişi ya da nedenleri de araştırma amacı olan bir yapılanma olduğunu söyledi.

Kriminal ekipleri, İzmir depreminde de devrede

Hancı, kriminal inceleme ekiplerinin İzmir depreminde de görev aldığını kaydederek, "Afetlerde ölenlerin kimliklerinin tespit edilmesinin yanı sıra sorumluların kriminal olarak tespit edilmesinde de rol alıyorlar" diyerek sözlerini tamamladı.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU