Washington Bağdat'taki büyükelçiliğini kapatacak mı?

Irak'taki maliyetlere ve kayıplara, aynı zamanda İran'a ilişkin yerel ABD siyasi hesapları, Suriye'deki mevcut ABD varlığı için de aynı ölçüde geçerlidir

Fotoğraf: Reuters

5 Ocak 2009 Pazartesi günü, Irak başkentindeki yeni ABD büyükelçiliğinin açılış töreninin tarihiydi ve bu törene bizzat şahit olmuştum.

O gün güneş ışınları yumuşak bir incelikle parlıyordu. Dışişleri bakan yardımcısı ve ABD'nin eski Irak büyükelçisi John Negroponte, doğrudan Washington'dan gelmişti ve görevde olduğu sürece derisini yakan yakıcı Irak güneşinden başını koruyan büyük bir şapka takmıştı.

Yeni ABD Büyükelçisi Ryan Crocker bir konuşma yapmış ve yeni büyükelçiliğin açılışının Irak-Amerikan ilişkilerinde yeni ve gelecek vadeden bir döneme girmekle eşdeğer olduğunu söylemişti.


Bu tarihten 6 gün önce Cumhurbaşkanlığı Sarayını Irak hükümetine iade etmiştik. İki taraf arasında yeni bir ikili güvenlik anlaşması imzalanmıştı.

Anlaşma kapsamında -yeni ABD büyükelçiliği binasını içeren- Yeşil Bölge Irak askeri kontrolü altında bulunuyordu. Böylece tüm ABD askeri güçlerinin Irak'tan çekilmesinden önceki üç yıllık dönem başladı.

Eski Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani de açılış törenine katılmış ve diğer Arap halkları için örnek olacak demokratik bir Irak devletinin kurulmasına yardımcı olduğu için ABD tarafına derin teşekkürlerini iletmişti.

Çeşitli yemek ve içeceklerin dizili olduğu masaların bulunduğu büyük beyaz çadırlar kurulmuştu ve iki ülke arasında daha iyi ilişkiler kurmayı umuyorduk.

ABD Büyükelçisi Crocker, ABD ve Irak'ın birbirlerine eşit muamele etmeleri gerektiğini belirtmişti. Dönemin Irak Başbakanı Nuri el-Maliki'nin, İran'ı ziyaret ettiği için açılış töreninde hazır bulunmadığını da çok iyi hatırlıyorum.


Bugün, bu tarihten yaklaşık 12 yıl sonra ABD yönetimi, güvenlik gerekçesiyle Bağdat'taki ABD büyükelçiliğini kapatmaya yönelik bir "ön" karar aldı.

Ancak Bağdat'taki güvenlik durumunun şimdikinden daha kötü olduğu zamanlar da vardı. Hatırlıyorum da yeni büyükelçiliğin açılış gününde Bağdat'ta 4 bomba yüklü araçla saldırı düzenlenmiş, 4 Irak vatandaşı hayatını kaybederken 19'u yaralanmıştı.

İran'a bağlı milisler birkaç günde bir ABD büyükelçiliğini hedef alan roketli saldırılar düzenliyorlardı. Büyükelçilikteki ABD'li çalışanlar, büyükelçiliğin Cumhurbaşkanlığı Sarayından Yeşil Bölge'ye taşınmasından son derece mutlulardı.

Çünkü yeni konut binaları, zaman zaman maruz kaldığı roket ve havan topu saldırılarına dayanabilecek ve direnebilecek kadar güçlü inşa edilmişlerdi.

Binalar o kadar güçlü ve güvenliydi ki adeta büyük bir hapishanede çalışıyormuş hissi veriyordu. 2009 yılında birkaç ay büyükelçi yardımcılığı görevini üstlendiğim sırada, bu roketlerden biri benim evimi de hedef almıştı ama hiç kimse zarar görmemişti. Bu roketin bir parçasını hala kitaplığımda saklıyorum.


Bu yılın ekim ayında, Bağdat'taki güvenlik durumu geçmişte olduğundan daha kötü kabul edilemez ama Washington'un politikaları o zamandan beri birçok değişikliğe uğradı.

Daha önce Irak'ta görev yapan ABD'li diplomatik personelin öldürülmesi konusu, ABD'nin iki büyük partisi Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti arasında hiç siyasi bir tartışmanın konusu olmamıştı.

Yine geçmişte, ülkemizin büyükelçiliğinin ve Irak'ta bize bağlı diğer birimlerin uğradığı saldırılardaki insani kayıpları araştırmakla görevli Kongre komitelerinin oluşumuna hiç tanık olmamıştık.

Ancak, 2012 yılında ABD'nin Libya büyükelçisi öldürüldüğünde, Cumhuriyetçi Parti yurtdışında yaşanan bu cinayeti, o dönem Dışişleri Bakanlığı yapan Hillary Clinton, seçim kampanyasını başlatmadan önce onun güvenirliğini zayıflatmak için bir araç olarak kullanmıştı. Bu olayları araştırmak için 12 komite oluşturuldu.


Mevcut Dışişleri Bakanı Mike Pompeo -ABD büyükelçisinin Libya'nın Bingazi şehrinde öldürülmesi trajedisini sömürenlerin başında geliyordu-  tam anlamıyla politik sezgileri olan biridir.

O zamanlar 2020'deki başkanlık seçimlerinde aday olmak istediğinden, bu tarihe kadar, seçim kampanyasında Demokrat Parti'nin kendisine karşı kullanabileceği Bingazi'dekine benzer yeni bir kaybın yaşanmasını ya da Bağdat'ta herhangi bir güvenlik olayının patlak vermesini hiç istemiyordu.

Ne var ki, sonrasında Washington ile Bağdat arasındaki ikili ilişkiler, açık siyasi hedefleri nedeniyle Pompeo için ikincil bir endişe haline geldi.


5 Ocak 2009'daki açılış sırasında taşıdığımız umutlar, önemli miktarda ve tekrarlanan hayal kırıklıklarına şahit oldu.

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani yeni ABD büyükelçiliğini, Irak ve ABD halkı arasındaki derin yakınlaşmanın sembolü olarak tanımlamıştı.

Şimdi ise Bağdat sokaklarını kasıp kavuran protesto gösterilerinin ortasında Iraklı protestocular, ABD ve İran İslam Cumhuriyeti'ne Irak topraklarından tamamen çekilme çağırısı yapıyorlar.

Iraklı protestocular, Bağdat'taki ABD büyükelçiliğinin kapatılmasını talep etmemiş olabilirler, fakat iki ülke arasındaki fiili ilişkilerin Irak'ın çıkarına olmadığını düşündükleri kesin.

ABD tarafına baktığımızda, büyükelçiliğin açıldığı 5 Ocak'ta ABD'li medya organlarına verdiği demeçte büyükelçi Ryan Crocker, Saddam sonrası Irak'ın, ABD ile yeni ilişkilere çok değer verdiğini, sağlam ve sarsılmaz ikili ilişkiler kurmak için ABD yönetiminin, büyük bir sabırla Irak hükümeti ile çalışmaya devam etmesi gerektiğini kaydetmişti.


Fakat bugün ABD'de, Cumhuriyetçi ve Demokrat partilerin pek çok üyesi, Irak dahil Arap dünyasının ABD çıkarları açısından artık daha az bir önem taşıdığına inanıyor.

Ölümcül pandemi ve beraberindeki ekonomik kriz çağında, ABD açısından terörizm nispeten en düşük tehdit haline geldi.

Ortadoğu'dan petrol ithalatı eskisinden daha az bir önem teşkil etmeye başlarken Çin, Washington'daki politikacılar için daha büyük bir önem kazanmaya başladı.

2009'da Irak ile geniş kapsamlı ikili ilişkiler kurmak istiyorduk, şimdi ise ABD yönetimi, İran hükümeti ile ikili ticari ilişkilerinin seviyesini düşürmemesi halinde Irak hükümetini, 47 gün içinde kendisine mali yaptırım uygulamakla tehdit ediyor.

Mike Pompeo -belki de Başkan Donald Trump'ın kendisinden daha fazla- ABD-Irak ilişkilerini, 38 milyon Irak halkının bakış açısından değil, komşu İran'daki iktidar üzerinde mümkün olan azami baskıyı uygulama açısından ele almaya başladı.


Oysa Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi 8 hafta önce, yeni ticaret anlaşmaları yapmak için Washington'u ziyaret etmiş ve iki taraf birbirine alışıldık diplomatik övgüler ve methiyelerde bulunmuşlardı.

Ne olağanüstü ve dikkate değer bir değişiklik! ABD yönetiminin nihayetinde büyükelçiliği mi kapatacağını yoksa Irak'a ekonomik yaptırımlar mı uygulayacağını bilmiyorum.

Kesin olan, ABD yönetiminin Irak'tan tüm askeri güçlerini tamamen çekmeyeceğidir. Zira halihazırda Suriye'nin doğusundaki Haseke'de yürütülen askeri operasyonlar, Irak'ın Kürt Erbil şehrinde bir ABD lojistik üssünün bulunmasını gerektiriyor.

Şimdi ABD yönetimi, Irak hükümetini hem yaptırım hem de Bağdat'taki büyükelçilik binasını kapatmakla tehdit ediyor.

Ancak, Irak'taki maliyetlere ve kayıplara, aynı zamanda İran'a ilişkin yerel ABD siyasi hesapları, Suriye'deki mevcut ABD varlığı için de aynı ölçüde geçerlidir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU