Koronavirüs hiçbir yere gitmeyecek

Bundan sonra ne olursa olsun, virüs dünyada yayılmaya devam edecek

Dünya çapında Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 773 bine yaklaştı (Reuters)

Kovid-19'a neden olan koronavirüs, 6 kıtada 16,5 milyondan fazla kişiyi hasta etti (bu yazı kaleme alınırken kaydedilen bu rakam 18 Ağustos itibariyle 21 milyonu geçti -ed.n). Onu kontrol altına alamayan ülkeleri kırıp geçiriyor. Kontrol altına alanların çoğundaysa tekrar diriliyor. Bu koronavirüsün kontrol altına alınabileceği bir zaman vardıysa bile, muhtemelen geride kaldı. Şimdiyse neredeyse kesin görünen bir sonuç var: Bu virüs hiçbir yere gitmeyecek.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Basitçe söylemek gerekirse koronavirüs hem çok yaygın hem de çok bulaşıcı. Uzmanların en olası senaryosuna göre pandemi bir noktada sona erecek çünkü yeteri sayıda insan enfekte olmuş ya da aşılanmış olacak ama virüs dünyanın bir yerlerinde düşük düzeyli olarak yayılmaya devam edecek. Vakalar zaman içinde artıp azalacak. Sağda solda salgınlar belirecek. Dört gözle beklenen aşı gelince de virüsü sadece yavaşlatabilecek ama asla tamamen ortadan kaldıramayacak. (Bağlam açısından insanı etkileyen bir düzineden fazla virüsün aşısı olduğunu ama sadece çiçek hastalığının dünyada yok edildiğini ve bunun 15 yıllık muazzam bir küresel koordinasyon gerektirdiğini hatırlayın.) Hayatımızın geri kalanında muhtemelen bu virüsle birlikte yaşayacağız.

Geçen kış halk sağlığı yetkilileri, Kovid-19'a neden olan SARS-CoV-2 koronavirüsü konusunda daha umutluydu. Son derece benzer bir koronavirüs olan SARS, 2002'nin sonlarında ortaya çıktı ve 8 binden fazla kişiye bulaştı ancak yoğun tecrit, temas takibi ve karantina sayesinde yok edildi. Virüs 2004 itibarıyla insanlar arasında temizlenmişti. Fakat SARS ve SARS-CoV-2 arasında mühim bir fark var: Yeni virüs daha kolay ve çoğu durumda da asemptomatik bir şekilde yayılıyor. SARS için başarılı olan stratejiler, Kovid-19'u bulaştıran bazı kişiler enfekte olduklarını bile bilmediğinden daha az etkili oluyor. Columbia Üniversitesi'nden epidemiyolog Stephen Morse, "SARS'a karşı kazandığımıza benzer bir zafer ilan etmemiz pek olası değil" diyor.

Öyleyse, Kovid-19'un geleceği neye benzeyecek? Yonatan Grad bunun virüse karşı bağışıklığın gücüne ve süresine bağlı olacağını söylüyor. Harvard'da bulaşıcı hastalıklar araştırmacısı olan Grad ve meslektaşları birkaç olası gidişat modelledi. Eğer bağışıklık sadece birkaç ay sürerse, büyük pandemiyi takiben her yıl nispeten küçük salgınlar yaşanabilir. Eğer bağışıklık iki yıla yakın sürerse, Kovid-19 her iki yılda bir zirve yapabilir. 

Şu anda Kovid-19'a bağışıklığın ne kadar süreceği belirsiz. Virüs insanlara bizim bilgi edinebileceğimiz kadar uzun zamandır bulaşmıyor. Ancak benzer koronavirüsler makul karşılaştırma noktaları teşkil ediyor: Bağışıklığın bileşenlerinden olan antikorlar, SARS söz konusu olduğunda iki yıldan sonra azalıyor. Soğuk algınlığına neden olan diğer birkaç koronavirüsteki antikorlarsa sadece bir yıl içinde kayboluyor. Görüşmemizde Grad, "Virüse karşı koruma ne kadar çabuk ortadan kalkarsa, virüsü yok etmeye yönelik projeler de o kadar zora girer" dedi.

Bunun aşı için de sonuçları var. Kovid-19 aşısı başarı kazandığı zaman bağışıklığı bir kerede sağlamaktan ziyade zaman içinde devam ettirecek takviye aşılar gerekebilir. Tıpkı grip aşısı gibi bunu da her yıl ya da her iki yılda bir yaptıracak olabilirsiniz.

Virüs bir şekilde insan popülasyonu içinde yok edilse bile hayvanlarda yayılmaya devam ederek tekrar insanlara geçebilir. SARS-CoV-2 muhtemelen bir yarasa virüsü olarak ortaya çıktı ve hala tanımlanamayan bir hayvan belki ara konak görevi gördü ki bu hayvan bir kez daha virüsün kaynağı olabilir. (SARS da yarasalardan kaynaklanmıştı, kedigillerden palmiye misk kedisi de ara konak görev görmüştü ve bu da yetkililerin binlerce misk kedisinin itlaf edilmesi emrini vermesine yol açmıştı.) Chapel Hill'deki North Carolina Üniversitesi'nden virolog Timothy Sheahan, insanların bu kadar yayılan SARS-CoV-2'yi başka türlere bulaştırarak yeni kaynak hayvanlar oluşturup oluşturmadığını merak ediyor. Sheahan, "İnsan popülasyonu dışındaki vahşi hayvanlarda ve evcil hayvanlarda yayılan virüsün kapsamını öğrenmeye nereden başlayabilirsiniz?" diye soruyor. Şimdiye dek Bronx Hayvanat Bahçesi'ndeki kaplanlara ve Hollanda çiftliklerindeki vizonlara insanlardan Kovid-19 bulaştığı görüldü ve vizonlar virüsü tekrar çiftlikte çalışanlara bulaştırdı.

İnsanları tekrar enfekte etmeye devam edebilen kaynak hayvanların varlığı, bilim insanlarının bu virüslerin "yok edilmesinden" bahsetmemesinin de sebebi. Örneğin Ebola virüsü muhtemelen yarasalardan geliyor. Ebola'nın insandan insana bulaşması Batı Afrika'daki salgında 2016'da sona ermiş olsa da virüs hala Dünya'da bir yerlerde varlığını sürdürüyordu ve doğru konağı bulduğu takdirde yine insanlara bulaşabiliyordu. Ebola, gerçekten de 2018'de Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde yeniden patlak verdi. Ebola temas takibi, tecrit ve yeni aşı yoluyla kontrol altına alınabilse de "ortadan kaldırılamıyor". Hiç kimse SARS'ın neden yeniden bir kaynak hayvandan ortaya çıkmadığından tam olarak emin değil ama bu koronavirüs farklı bir yol izleyebilir.

En iyi senaryoda aşı ve daha iyi tedaviler, Kovid-19'un şiddetini azaltarak onu çok daha az tehlikeli ve daha az zararlı bir hastalık haline getirecek. Zamanla SARS-CoV-2, soğuk algınlıklarının büyük kısmına neden olan diğer 4 koronavirüse (229E, OC43, NL63 ve HKU1) benzer şekilde yalnızca başka bir mevsimsel solunum yolu virüsü haline gelecek. Bu soğuk algınlığı koronavirüsleri o kadar yaygın ki büyük olasılıkla hepimiz bir, hatta birkaç kez bunlara yakalandık. Özellikle yaşlılarda ciddi salgınlara neden olabilseler de genelde fark edilmeyecek kadar hafif geçerler. Olası sonuçlardan biri de, SARS-CoV-2’nin insanlar arasında sürekli dolaşan 5. koronavirüs olması.

Aslına bakılırsa virologlar da soğuk algınlığına neden olan yaygın koronavirüslerin rutin virüsler olarak yerleşmeden önce pandemi şeklinde başlayıp başlamadığını merak ediyor. 2005'te Belçika'daki biyologlar, inekleri etkileyen son derece benzer bir koronavirüsten evrilmesi muhtemel görünen soğuk algınlığı koronavirüsü OC43'ün geçirdiği mutasyonları incelemişti. Genetik mutasyonlar oransal olarak nispeten düzenli biriktiği için araştırmacılar hastalığın ineklerden insanlara 1800'lerin sonlarında geçmeye başladığını tespit edebildi. O dönemde epey bulaşıcı bir solunum yolu hastalığı inekleri öldürüyordu ve daha da ilginci 1889'da dünyanın dört bir yanında insanları öldüren bir pandemi patlak verdi. İnsanlar yaşlandıkça hastalığa yakalanma riski de artıyordu. "Halsizlik, ateş ve belirgin merkezi sinir sistemi semptomları" yaratan bu hastalık, yarım yüzyıl sonra hayatta kalanlarda bulunan antikorlara dayanarak griple ilişkilendirilmişti. Ancak hastalığın nedeni, doku örnekleriyle tam olarak kanıtlanamamıştı.

Bu, ineklerden insanlara bulaşan bir koronavirüs olabilir mi? Western Cape Üniversitesi'nde koronavirüs araştırmacısı Burtram Fielding bunların tamamen spekülatif olduğunu ve soğuk algınlığına neden olan diğer üç koronavirüsle eski pandemiler arasındaki olası bağlantıların daha da belirsiz olduğunu söylüyor. "Ama buna şaşırmazdım" diyor. Bir bakıma bu iyi bir haber olabilir çünkü Kovid-19'un zamanla daha az ölümcül hale gelerek pandemiden soğuk algınlığına dönüşebileceğini gösteriyor.

Virüsler söz konusu olduğunda bulaşıcılık ve ölümcüllük arasında genel bir denge söz konusudur. SARS ve SARS-CoV-2 aydınlatıcı karşılaştırma noktaları olabilir: Bu virüslerden ilkinin hastaları öldürme oranı çok daha yüksek olsa da yayılması o kadar kolay değildi. Dahası, virüsün en nihayetinde yapmak istediği şey yayılmaya devam etmektir ki bunu canlı ve ayakta olan bir konakta yapmak, ölü birinde yapmaktan çok daha kolaydır. Texas Üniversitesi Tıp Bölümü’nde koronavirüs araştırmacısı olan Vineet Menachery, "Bildiğiniz üzere büyük resimde ölü bir konak, virüsün işine yaramıyor" diyor. Diğer 4 koronavirüs de çocukken hepimiz onlarla karşılaştığımız için daha az ölümcül olabilir. Bağışıklığımız onlara tekrar yakalanmamızı engellemese de ağır hastalıkları önlüyor olabilir. Aşıların getirdiği bağışıklık da dahi olmak üzere tüm bunlar, Kovid-19'un zaman içinde muhtemelen çok daha az saldırgan hale geleceği anlamına geliyor.

Grip de karşılaştırma yaparken bir diğer faydalı nokta olabilir. "Grip" de aslında tek bir virüs değil mevsime bağlı olarak yayılan birkaç farklı virüs alt türüdür. Domuz gribi diye de bilinen 2009'daki H1N1 gribi gibi pandemilerin ardından bu pandemideki virüs alt türleri kolayca yok olmuyor. Aksine, tüm yıl dolaşıp kışın zirve yapan mevsimsel bir grip türüne dönüşüyor. 2009'daki H1N1 pandemisinde virüsün alt türleri bugün hala mevsimsel gripte yaşıyor. Mevsimsel zirveler, nüfus bağışıklık kazandığı için hiçbir zaman pandemi seviyesine ulaşmıyor. Nihayetinde, insanların bağışıklığının olmadığı yeni bir virüs alt türü ortaya çıkıyor ve yeni bir pandemiye yol açıyor. Bu da daha sonra baskın ve yeni mevsimsel virüs alt türü haline geliyor.

Bu şekilde Kovid-19'a yönelik uzun vadeli tahminler normale dönüş için biraz umut verebilir. Johns Hopkins'de aşı araştırmacısı olan Ruth Karron, "Sanıyorum bu virüs gelecekte de bizimle olacak. Ama aynı şekilde grip de bizimle ve çoğunlukla insanların eve kapanmasına yol açmıyor. Üstesinden gelebiliyoruz” diyor. 


 

*Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.theatlantic.com/health

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

DAHA FAZLA HABER OKU