Uluslararası Af Örgütü, geçen yıl dünya genelinde yaşanan insan hakkı ihlallerini incelediği raporunu yayınlandı.
Raporda Asya, Amerika, Ortadoğu ve Türkiye’de yaşanan insan hakkı ihlalleri anlatıldı.
Raporun Türkiye ile ilgili bölümünde, mahkemelerin internetteki birçok içeriği engellediği belirtilerek, yüzlerce sosyal medya kullanıcısına cezai soruşturmalar açıldığı ve internette yayın yapan platformların içeriklerini RTÜK denetimine tabi tutarak RTÜK’ün internet üzerinde sansür yetkisini artıran düzenlemenin yürürlüğe girdiği ifade edildi.
Gazetecilerin işlerini yaptıkları için gözaltına alındıkları ve yargılandıkları iddia edilen rapırda, onlarca basın çalışanının tutuklu yargılandıkları veya hapis cezası aldıkları için halen cezaevinde oldukları belirtildi.
Gezi Davası’nın 2019 yılında da devam ettiğine değinilen raporda, 10 Aralık’taki Osman Kavala’nın serbest bırakılmasına yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen Kavala’nın serbest bırakılmadığı hatırlatıldı.
Af Örgütü, HDP’nin eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın “güvenilir deliller olmaksızın mahkum edildiğini” öne sürdü. Raporda, yerlerine kayyum atanan 20 HDP’li belediye başkanının tutuklu yargılandığı da ifade edildi.
“Çok sayıda vali, barışçıl toplanma hakkını sınırlandırmak için olağanüstü hal döneminin sona ermesinin ardından çıkartılan yasaların tanıdığı olağanüstü yetkileri kullanmaya devam etti” denilen raporda LGBTİ etkinliklerinin de yasaklandığı, 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü ile 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Ulusal Mücadele Günü için toplanan kadınlara aşırı güç kullanıldığı aktarıldı..
1990’lardan beri her hafta Galatasaray Meydanı’nda toplanan “Cumartesi Anneleri”nin protestolarına Ağustos 2018’den beri yapılan engellemenin devam ettiği de raporda ifade edildi.
Raporda, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ile ihraç edilenler hakkında şu ifadeler kullanıldı:
İşinden ihraç edilen 129 bin 411 kamu sektörü çalışanından, 115 bininden fazlasının kamu sektöründe çalışması hala yasak ve bu kişiler hala pasaport alamıyor. KHK’larda “terör örgütlerine üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı” olduğu gerekçesiyle adları listelenen birçok çalışan ve aileleri, yoksulluk ve korkunç bir toplumsal damgalanma yaşadı.
Türkiye’nin tüm dünyada en yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olmaya devam ettiğinin belirtildiği raporda, “Ancak 2019 yılında, Türkiye’deki siyasi kutuplaşmanın şiddetlenmesi ve ekonomik göstergelerin kötüye gitmesi ile birlikte Suriyeli mülteciler giderek artan zorluklarla karşı karşıya kaldı ve kamuoyunda Suriyelilere yönelik eleştiriler ve hoşgörüsüzlük arttı. Temmuz ve ekim ayları arasında en az 20 Suriyeli zorla ve hukuka aykırı bir şekilde ağır insan hakları ihlallerine uğrama riskiyle karşı karşıya kaldıkları kuzeybatı Suriye’ye geri gönderildi. Yetkililer, bu iddiaları resmi olarak reddetti ve ısrarla toplam 315 bin Suriyelinin “gönüllü şekilde” geri döndüğünü söyledi” denildi.
Ocak ayında İstanbul Havaalanı’nda gözaltına alınan Muhammed Abdulhafız Hüseyin’in zorla ülkesi Mısır'a gönderildği, hücre hapsinde tutulan Hüseyin'in idam edilme tehlikesi olduğu ddiası da yer aldı.
Af Örgütü’nün raporunda diğer bölgelerle ilgili tespitler ise şöyle:
Avrupa
Avrupa genelinde protestoları bastıran ve hesap vermekten kaçınmak için yargı bağımsızlığını zayıflatan bölge hükümetleri insan haklarını ihlal etti. Birçok insan tehdit edildi, korkutuldu, yargılandı, polisin aşırı güç kullanımına maruz kaldı ve ayrımcılığa uğradı.
Fransa, Avusturya, Polonya, Romanya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan gibi çeşitli ülkelerde kitlesel protestolar gerçekleştirildi. İnsanlar kemer sıkma önlemlerine ve yolsuzluğa karşı çıkmak, sosyal adaleti ve yargı bağımsızlığını savunmak için protestolara katıldı.
Rusya’da yetkililerin muhalefet partilerinden adayların kent seçimlerine katılmasını engellemesine karşı son yılların en geniş katılımlı barışçıl protestoları düzenlendi. Protestolara baskılarla yanıt verildi, polisin hukuksuz güç kullanımıyla birçok protestocu yaralandı.
Polonya, Macaristan ve Romanya’da yargı bağımsızlığına müdahale edildi, hakimler sıklıkla taciz edildi, birçok saldırıya uğradı ve iktidar partileri yargıyı kontrol etmek için adımlar attı.
Toplanma özgürlüğü ihlal edildi
Doğu Avrupa ve Orta Asya’da Belarus’tan Kazakistan’a kadar birçok ülkede toplanma özgürlüğü hakkı sert bir biçimde sınırlandırdı; birkaç istisna dışında sokaklarda yapılacak tüm protestolar resmi izne tabi tutuldu.
Azerbaycan’dan Rusya’ya kadar çeşitli ülkelerde barışçıl yürüyüşlere polis şiddeti ile karşılık verildi, yürüyüşleri düzenleyenler ve katılanlar hakkında ceza soruşturmaları açıldı. Bölgedeki tüm ülkelerde ifade özgürlüğüne saldırıldı.
Türkmenistan’da yetkililer, ülkelerini ‘karalamasınlar’ diye insanların yurt dışına çıkmasını yasaklayacak kadar ileri gitti.
Moldova ve Ermenistan gibi çeşitli ülkelerdeki yargı sistemleri siyasi baskılara karşı savunmasızdı.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika
2019’da başta Cezayir, İran, Irak, Lübnan ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları olmak üzere Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin dört bir yanında yaygın kitlesel protestolar gerçekleştirildi. Yetkililer, protestoları bastırmak için aşırı güç kullandı ve protestocuları keyfi olarak gözaltına aldı.
İran ve Irak’ta korkunç şekilde öldürücü güç kullanımıyla en az 800 protestocu öldürüldü, binlerce kişi ise yaralandı.
İsrail’in askeri ve güvenlik güçleri Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki protestolarda uzun yıllardır yaptıkları gibi onlarca Filistinliyi öldürdü.
Sahada değişen ittifaklara ve dış askeri kuvvetlerin çıkarlarına göre şiddetin boyutlarının artıp azaldığı Irak, Libya, Suriye’de hükümet ve silahlı muhalif gruplar; Suudi Arabistan’da Husiler; Yemen’de hem Husi güçleri hem karşıtları, hem de Suudi Arabistan ve BAE öncülüğündeki koalisyon; Libya’da hem Ulusal Mutabakat Hükümeti hem de Libya Ulusal Ordusu dahil olmak üzere bölgedeki silahlı çatışmaların neredeyse tüm aktörleri savaş suçları da dahil olmak üzere birçok ciddi insancıl hukuk ihlali gerçekleştirdi.
Yıl boyunca insanlar yerinden edilmeye devam etti. Suriye’nin kuzeybatısı ve kuzeydoğusuna gerçekleştirilen askeri harekatlar, 500 binin üzerinde kişiyi yerinden ederek, ülke içinde yerinden edilenlerin toplam sayısını 6 milyon 600 bine çıkardı.
Irak’ta kendini İslam Devleti olarak adlandıran gruba karşı verilen savaş sonucunda yerinden edilen 1 buçuk milyonun üzerinde kişinin büyük çoğunluğu kamplarda ve kayıt dışı yerleşimlerde yaşıyor.
Libya’nın başkenti Trablus ve civarındaki savaş 140 binin üzerinde kişiyi yerinden etti.
Başta Körfez ülkelerinde olmak üzere birçok ülkede, göçmen işçileri korumayı öngören reformların yapılacağı duyuruldu; ancak göçmen işçilere yönelik sömürü ve istismar devam etti.
Suudi Arabistan, ayrımcı erkek vasi sisteminde oldukça geciken önemli değişiklikleri yaparak kadınların seyahat özgürlüğü üzerindeki ağır kısıtlamaları hafifletti fakat kadınların evlenmek için halen erkek bir vasiden izin alması gerekiyor.
Tunus ve Ürdün 2018’de kadınları ve kız çocukları şiddete karşı koruma mekanizmalarını geliştirmek amacıyla attıkları adımların devamını getirdi.
Tunus, Kuveyt, Filistin, Mısır ve Tunus da dahil olmak üzere bölgenin dört bir yanındaki yetkiler LGBTİ+ haklarını ağır şekilde baskı altına aldı.
Amerika
Amerika kıtası genelinde eşitsizlik, yolsuzluk, şiddet, çevre sorunları ve cezasılık milyonlarca insanın haklarını ihlal eden yaygın sorunlar olmaya devam etti.
Protestolara yönelik şiddet sonucu Amerika kıtası genelinde en az 210 kişi hayatını kaybetti.
Bölgede 208 hak savunucusu öldürüldü, birçoğu taciz edildi, zorla kaybedildi ve hak savunuculuğu suç haline getirildi.
BM Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu’nun Kasım ayında açıkladığı rakamlara göre, 2018’de 16 Latin Amerika ülkesi ve 9 Karayipler ülkesinde en az 3 bin 500 kadın cinayeti gerçekleştirildi.
Venezuela’da süren insan hakları krizi nedeniyle yaklaşık 4.8 milyon kişi mülteci oldu. Bu, Suriye’den sonraki en yüksek sayı.
Trump yönetimi, ABD’nin uluslararası yükümlülüklerine aykırı olarak sığınmacıların Meksika sınırından geçmesini engelleyecek önlemler ve politikalarla sığınmacılık kurumunu saldırmaya ve zayıflatmaya devam etti.
Afrika
Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Sudan ve Güney Sudan'daki uzun süreli çatışmalar, sivillere hedef alan veya sivilleri ayırmayan saldırılarla devam etti.
Kamerun, Mali, Nijerya, Somali ve diğer yerlerdeki silahlı gruplar, öldürmeler ve kaçırmalar da dahil olmak üzere toplu zorla yerinden edilmelere neden olan birçok ihlal gerçekleştirdi.
20’den fazla ülkede barışçıl protestolar hukuksuz şekilde yasaklandı, bu protestolarda aşırı güç kullanıldı, keyfi gözaltılar gerçekleştirildi ve protesto hakkı bu şekilde hakkı ihlal edildi.
Sudan'dan Zimbabve'ye, Kongo'dan Gine'ye, barışçıl protestocular, darp edilmelerine ve mermilere rağmen haklarını savunmak için protestolar gerçekleştirdiler. Bu protestolar Sudan ve Etiyopya gibi ülkelerde ciddi kurumsal reformlar ile sonuçlandı.
Asya-Pasifik
Güneydoğu Asya'da baskıcı hükümetler daha fazla sertleştiler, muhaliflerini ve medyayı susturdular ve birçok ülkede barışçıl bir protestoya katılmanın bile tutuklanmayla sonuçlanacağı kadar sivil alanı küçülttüler.
Çin hükümetinin tüm baskılarına rağmen Hong Konglular haklarını sokaklarda cesaretle savundu.
Milyonlarca insan vatandaşlık kanununda Müslümanlara karşı ayrımcılık yapan yeni düzenlemeye karşı Hindistan’da sokaklara çıktı.
Azınlıkları milli güvenlik sorunu olarak gören bakış açısı nedeniyle Uygurlar, Çin’in Sincan bölgesinde “yeniden eğitim kampı” adı verilen yerlerde zorla tutuldu.
Hindistan’ın Müslüman çoğunluklu tek eyaleti olan Keşmir’in otonom statüsü kaldırıldı ve eyalet yıl sonunda hala kuşatma altındaydı.
Baskılarını meşrulaştırmak için, Asya çapındaki hükümetler kendilerini eleştirenleri, düzenli olarak “dış güçlerin piyonları” olarak gösterdiler. Fakat tüm zorluklara rağmen, kıtadaki gençler büyük riskler alarak yerleşik düzene meydan okumaya devam ettiler.
Uluslararası Ceza Mahkemesi 2017 yılında Myanmar Ordusu tarafından işlenen suçlarla ilgili bir soruşturmaya izin verdiği için adalet çarkları yavaşça Arakan için dönmeye başladı. Ardından Gambiya, Myanmar'ı soykırım suçlamasıyla Uluslararası Adalet Divanı'na götürme kararı aldı.
Independent Türkçe