Nazlı Sinem Erköseoğlu davasında yeniden yargılanan Paksoy kardeşlere beraat

Beyoğlu'nda 2010'da bir apartman boşluğunda cesedi bulunan Nazlı Sinem Erköseoğlu'nu öldürdükleri iddiasıyla yargılandıkları davada beraatlerine hükmedilen Can ve Emre Paksoy kardeşlerin, yeniden yargılandıkları davada beraatlerine hükmedildi

Fotoğraf: AA

Beyoğlu Gümüşsuyu İnönü Caddesi'ndeki Mithatpaşa Apartmanı'nın havalandırma boşluğunda 26 Eylül 2010'da cesedi bulunan  Nazlı Sinem Erköseoğlu'nu öldürdükleri iddiasıyla yargılandıkları davada verilen beraat kararı verilen  Can ve Emre Paksoy için yeniden yapılan yargılamada da beraat verildi.

A2709096_03.JPG
Hayatını kaybeden Nazlı Sinem Erköseoğlu babası Ergun Erköseoğlu ile birlikte / Fotoğraf: İHA

 

İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi duruşmaya sanıklar katılmadı. Sinem Erköseoğlu'nun annesi Ferah Kural ile babası Ergun Erköseoğlu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı ve tarafların avukatları duruşmada hazır bulundu.

Esasa ilişkin önceki celse açıklanan mütalaaya karşı söz alan müşteki Erköseoğlu'nun avukatı Rezan Epözdemir, 10 yıldır adaletin tecelli etmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkması için haykırdıklarını söyledi.

Yargıtay'ın bozma kararı sonrası gelinen noktada hazırlanan mütalaaya göre sanık Can Paksoy'un kasten öldürme suçundan cezalandırılmasının, sanık Emre Paksoy'un ise beraatinin istendiğini vurgulayan Epözdemir, mütalaanın Mahmut Emre Paksoy ile ilgili olan kısmına katılmadıklarını belirtti.

Kızım intihar etseydi sanıklar yanımda olurdu

Erköseoğlu'nun babası Ergun Erköseoğlu da 10 yıldır adaletin tecelli etmediğini dile getirerek şunları söyledi:

Bütün deliller kolluk kuvvetlerince karartılmıştır. Eğer kızım intihar etmiş olsaydı, sanıklar kızımın cenazesinde gelip koluma girer, yanımda olur, 'Ergun Amca kurtaramadık' derlerdi. İddia makamı, mütalaasında 10 yıldır söylediğim şeyleri dile getirdi. Getirdikten sonra sanıklar ortada yok. Ben Türk adaletine güveniyorum.

Anne Ferah Kural ise "Kızımın 26 Eylül 2010'da bu güzel hayatından nasıl gönderildiğini öğrenmek istiyorum. Sanıklar bugün yok. Babalarının pırlanta oğulları nerede? Bence her iki sanık da suçlu. Bu suçun cezasını çekmeliler" dedi.

Müştekilerin ardından söz alan sanık kardeşlerin avukatı Dilek Helvacı, mütalaada tüm somut delillerin görmezden gelindiğini, dinlenen tanıkların olayın yaşandığı saatlerde hiçbir şekilde tartışma, bağrışma duymadıklarını söylediğini belirtti. Helvacı, "Olay gecesi maktulün üzerinde straplez bir elbise, dantel bir askısı var. İddia edildiği gibi kolları olan bir elbise değil. Aileyi üzmemek için elbiseyi buraya getirmedik" diye konuştu.

Baba Erköseoğlu avukatın sözlerine, "Getirin, getirin buraya biz üzülmeyeceğiz. Dayanamıyorum, babayım yani" diye yanıt verdi.

Bu dosyada  aydınlanmamış hiçbir şeyin olmadığını savunan avukat Helvacı, "Müvekkilim 10 yıldır duruşmaların çoğuna katıldı. 18 duruşmaya katıldı. Söyleyeceklerini, son sözlerini söylediler. Duruşmaya katılma zorunlulukları yoktur. Gerginlik olmasın diye bugün duruşmaya katılmadılar. Kaçma şüpheleri bulunmamaktadır" dedi.

Karar duruşmasından önce Sofya’ya gitti

Müşteki avukatı Rezan Epözdemir'in, mahkeme heyetinin karar için ara verdiği sırada, sanık Can Paksoy'un 6 Ocak 2020'de hakkında ceza istenen mütalaa açıklandıktan sonra aynı gece 23.25 uçağıyla Bulgaristan'ın başkenti Sofya'ya kaçtığını ve o tarihten beri geri dönmediğini içeren bir dilekçe sunduğu öğrenildi.

Duruşmanın sonunda mahkeme heyeti, sanıkların atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetlerine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden her iki sanığın ayrı ayrı beraatine karar verdi.

20200205_2_40688251_51842896.jpg
Fotoğraf: AA

 

Baba Ergun Erköseoğlu, duruşma salonu önünde "Sofya'ya kaçmış. Avukatları diyor ki herhangi bir olay çıkmaması için burada değiller. Kızımı öldüren katil Sofya'da. Türk adaleti böyle işte, işliyor" diyerek karara tepki gösterdi.

Dava süreci 10 yıl sürdü

Nazlı Sinem Erköseoğlu 26 Eylül 2010'da Beyoğlu Gümüşsuyu İnönü Caddesi'ndeki Mithatpaşa Apartmanı'nın havalandırma boşluğunda ölü bulunmuştu. Olayla ilgili hazırlanan iddianamede, Mahmut Emre ve Can Paksoy kardeşlerin, TCK'nın 81/1. maddesi gereğince ''kasten öldürme'' suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmaları istenmişti.

İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi, 4 Aralık 2014'te, "kasten öldürme" veya "tedbirsizlik, dikkatsizlik neticesinde ölümüne sebebiyet verme" suçlarından "şüpheden uzak yeterli delil elde edilemediğinden" Paksoy kardeşlerin beraatine karar vermişti.

Karar müdahil Ergun Erköseoğlu ve avukatlarınca, "usul ve yasaya aykırı olduğu" gerekçesiyle temyiz edilmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da temyiz incelemesi yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi'ne 25 Ocak 2018'te yazdığı ek tebliğnamede, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın müdahillik haklarından yararlandırılmadan hüküm kurulduğu gerekçesiyle kararın usulen bozulması gerektiği görüşünü bildirmişti.

Ek tebliğnamede ayrıca, "evdeki sabit telefonun, olay gecesine ilişkin kayıtlarının getirtilerek kimlerle konuşma yapıldığının mahkemece araştırılmadığı, kafa arkasındaki yaraların maktuldeki diğer yaralarla aynı zaman diliminde veya ne kadar önce oluştuğu hususunda Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'ndan rapor alınıp sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmediği, maktulün arka kısmı uzun fermuarlı olan elbisesinin fermuarını tek başına kapatıp kapatmayacağının araştırılması gerektiğinin düşünülmediği, yerel mahkemenin verdiği beraat hükmünün yasaya aykırı bulunduğu ve kararın bozulması gerektiği" ifadeleri de yer almıştı.

Temyiz talepleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesini değerlendiren Yargıtay 1. Ceza Dairesi de 23 Mayıs 2018'de yazdığı kararla, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın bu suçun "zarar göreni" olduğunu belirterek, müdahillik haklarından yararlandırılmadığını bildirmiş ve yerel mahkeme kararını usulden bozmuştu.

Yargıtay tarafından usulen bozmanın ardından dava dosyası, yeniden görülmek üzere İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gelmişti.

 

Ajanslar

DAHA FAZLA HABER OKU