Dervişoğlu’ndan, İmralı ziyareti tepkisi: Bu komisyon korsan bir komisyon

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin 4. Olağan Trabzon İl Kongresi'ne katıldı

Fotoğraf: İYİ Parti X Hesabı

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun, Abdullah Öcalan'la görüşmek için İmralı'ya bir heyet gönderme kararına tepki göstererek, "Bu, toplumun bir kesiminin haklarının ve hukukunun savunulması işi değildir. Bu yapılan iş ve işlem, teröre, terörist başına, terörün uzantısı olan siyasi partiye cüret ve cesaret vermekten başka bir şey değildir. Anayasamıza ve kanunlarımıza göre de suçtur. Bu büyük millete karşı bu suçu işleyenler gün gelecek adalet huzurunda vallahi hesap verecektir, billahi hesap verecektir. Bu hesabı bize sormayı nasip etmesi için Cenabı Allah'a yalvarıp yakarıyorum” dedi.

Burada konuşma yapan Dervişoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dervişoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Tek adam, kendi beklentilerini karşılarken ağzından kelamı sarf ediyor rahatlıkla ama milletin geleceğiyle ilgili bir durum söz konusu olduğunda işi komisyona havale ediyor. Şimdi diyorlar ki 'İmralı'ya gidilsin mi gidilmesin mi?' İmralı'ya daveti yapan Abdullah Öcalan, davetiyeyi gönderen malum kişi, ben artık onun adını kullanmıyorum, 'İmralı'ya gidilmelidir' diyor.

Dediğimiz çıkıyor her zaman olduğu gibi. Milletin meseleleri gündeme gelince Sayın Cumhurbaşkanı sıfatıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğan çekimser kaldı, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olarak da bu işe resmiyette onay verdi. Beklentilerine karşılık bulacak bir sonuç çıkarsa dünya lideri olacak, çıkmayacaksa milletin adamı olup bizi kandırmaya çalışacak. Bu numarayı yemeyeceğiz. Bizim siyasi ömrümüze dün de vade biçiyorlardı bugün de vade biçecekler normal bu. İYİ Parti üzerinde oynadıkları oyunlara sakın ama sakın inanmayın, ara vermeyecekler. Bizi rahat bırakmayacaklar hiçbir zaman rahat bırakmayacaklar. Bizi bitiremeyenler içimizde bir zafiyet varmış hissiyatı yaratmaya kalkışacaklar. Neden? Çünkü olup bitenlere bakın bizden gayri dik duran yok da ondan. Türkiye'nin son kalesi biziz de ondan. Kazdığımız siperde vatanı müdafaa eden, tek başına müdafaa eden biziz de ondan.

Türkiye'nin önemli sorunları var, biz İYİ Parti olarak eylül ayının başında Türkiye'nin 77 vilayetini gezdik. Bu ziyaretler esnasında 500'den fazla sivil toplum kuruluşu ile görüştük. Hem Türkiye'nin sorunları ile alakalı hem yaşadığımız yörelerin dertleriyle alakalı karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Emeklinin derdi büyük, asgari ücret girdabında boğuşan emekçinin derdi büyük; çiftçi'nin, üreticinin derdi büyük, gençlerin derdi büyük, geleceklerinden umudunu kesmiş yabancı konsolosluklar önünde istikbal arayan yavrularımızın dertleri büyük, sanayicinin, işverenin derdi büyük, her geçen gün farklı kıskaca alınmak istenen esnafın derdi büyük. Velhasıl yapmış olduğumuz bu ziyaretlerde, Türkiye'de iktidara yandaş olanların dışında 'halimden memnunum' diyen bir tek Allah'ın kuluna bile rastlamadık.

“23 yıldan beri bu ülkenin başına gelen hangi felaket varsa bunun sorumlusu AK Parti iktidarı, Erdoğan ve onun ortağıdır”

Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik alabildiğine büyümüş, yargı araçsallaşmış, iktidar siyasi rakiplerini tasfiye edebilecek bir hukuki zemin oluşturmuş ve millete tanık satmak istemekte.

Bütün bunların yanında bir de sosyal hayatta ve ahlakta olan olumsuz gelişmeleri dikkatinize sunmak istiyorum. Türk milletinin karakteri ile uyuşmayan olaylar yaşanıyor Türkiye'de. Her gün ortalama asgari 3 kadın öldürülüyor. Sokakta kadınlarımız öldürülüyor, uyuşturucu kullanma yaşı ilkokul seviyesine inmiş durumda, kumar ve yasa dışı bahis, cep telefonları aracılığıyla artık hanelerimize kadar nüfuz etmiş. Hiç bunlarla uğraşan yok. Sanki Türkiye'nin başına ben bela etmişim gibi uzaktan seyrediyorlar. 23 yıldır bu memleketi yönetiyorlar, 23 yıldan beri bu ülkenin başına gelen hangi felaket varsa bunun sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, Recep Tayyip Erdoğan ve onun ortağıdır. Başka suçlu aramaya gerek yok. Ahlak elden gitmiş, din, iman elden gitmiş bunlarla hiç uğraşan yok. 'Dindar nesil yetiştireceğiz' diye geldiler deist sayısı arttı, ateist sayısı arttı, imansız sayısı arttı bu memlekette.

Memleket elden gitti. 5 vakit secdede eğilen insanların yönettiği Türkiye'de Allahsız sayısı, dinsiz sayısı artıyor, bunlar da İmralı'ya gidelim mi gitmeyelim mi onu tartışıyorlar. Hiç vicdanınız yok mu sizin?

Türkiye'nin konuşulması gereken sorunları konuşulmuyor ama Türkiye'de bir ihanet planı yaşama geçirilmeye çalışılıyor. Bu süreç 1 Ekim 2024 tarihinde başladı. TBMM'nin açılış töreninde bir siyasi partinin genel başkanı gitti, Türkiye'de PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olduğunu bir kere bile inkar etmeyen bir siyasi partinin sıralarında onlarla tokalaştı bütün iş böyle başladı. Ondan sonra da bundan cesaret alan terör örgütü ve onun siyasi uzantısı parti TBMM'de işi, Abdullah Öcalan'a numayişte bulunmaya kadar götürdü. Abdullah Öcalan'ın hedef ve projelerini, TBMM kürsülerine taşımaya kadar götürdü. Ondan sonra da bu bahse konusu siyasi partinin genel başkanı, işin vekille olmadığını, aslının TBMM'ye gelmesi gerektiğini söyledi yani 'Abdullah Öcalan buraya gelsin, umut hakkından yararlanmak istiyorsa örgütünü feshettiğini açıklasın ve umut hakkında da sonuna kadar yararlansın' dedi. Bu toplumun bir kesiminin haklarının ve hukukunun savunması işi değildir. Bu yapılan iş ve işlem, teröre, terörist başına, terörün uzantısı olan siyasi partiye, cüret ve cesaret vermekten başka bir şey değildir. Anayasamıza göre de  kanunlarımıza göre de suçtur. Bu büyük millete karşı bu suçu işleyenler gün gelecek adalet huzurunda vallahi hesap verecektir, billahi hesap verecektir. Bu hesabı bize sormayı nasip etmesi için Cenabı Allah'a yalvarıp yakarıyorum.

"Bu komisyon kurulacak diye direten Öcalan'dır"

Bunlara tek başına söyleyemeyeceklerdi biliyorsunuz çünkü millet bu konularda ziyadesiyle uyanık. Bunun gerçekleşmesinin temin içinde bir vekalet müessesesi oluşturdular. İşte kurulan komisyon aslında budur. Bu hükümet kendi görev alanında sorumluluklarını üstlenmekten imtina ettiği anda dikkat edersiniz sürekli devreye başkalarını sokar. Bazen ortağını sokar, bazen de böyle komisyonlar ihdas eder. Bu komisyonu kurulacaktır diye direten ve dayatan da aslında bakarsanız Abdullah Öcalan’dır. 2013 yılında o birinci ihanet sürecinde kendisi ile yapılan görüşmelerde önerdiği şeydir aslında bu komisyon. Ve komisyonun kurulmasını dayatan, arzulayan odur. Ama TBMM'de komisyonu kurmak kolay değildir çünkü komisyon kurmak kanunla olur. Dolayısıyla bir komisyonun kaç kişiden oluşacağı, ayrıca o komisyonun kararını hesabının ne olacağız, çalışma alanının ve çalışma takviminin nasıl belirleneceği siyasi partiler tarafından değerlendirilmelidir. Hiç böyle bir şey yapmadılar. TBMM Başkanı o bahsettiğim partisinin genel başkanının çağrısı üzerine Abdullah Öcalan'ın talimatı ile TBMM'de bu komisyonun kurulmasında öncülük ve önderlik etti. Bu komisyonun kanunu yok, kanun teklifi hazırlama yetkisi yok. Bu komisyon bir korsan komisyon. Onun için dedik ki sayısı başkaları tarafından belirlenmiş ve aslında tuzak hazırlanmış, karar hesabı da yine onlar tarafından belirlenmiş bu komisyona girilmesi halinde, komisyona giren siyasi partiler şayet sürece muhalifler ise kullandığı oylar zaten alınacak kararları etkilemeyecek boyutta olacak. Onun için 51 kişilik komisyonu var 26'sı ellerinde. Bugün anlaşıldı ki marjinal partiler bunlara katıldığında 12'si ellerinde. Bize de soruyorlar İYİ Parti olarak siz niye katılmadınız? İYİ Parti olarak şayet biz oraya katılsaydık 3 üyeyle oraya katılmış olacaktık ve alınacak kararını değiştirilmesi yolunda etkili olamayacaktık, sözde demokratik hale getirecektik.

“Ana muhalefet partisinin tarafımızdan uyarılması durumu söz konusu oldu”

Onun için siyasi partilerin özellikle ana muhalefet partisinin tarafımızdan uyarılması durumu söz konusu oldu. ‘Bu komisyona girmeyin, bu komisyon sadece melun hedefleri meşrulaştırmak amacıyla kurulan bir komisyondur, siyasi partiler tuzağa düşürülmek suretiyle sürecini figüranı yapılmak istenilmektedir’ dedik. Ama partiler bizi dinlemedi, ‘ biz gidelim orada görüşlerimizi söyleyelim, kabul etmediğimiz şeyler varsa da buna karşı duralım’ dediler. Karşı dursan ne olur ki zaten bir şeyi değiştiremiyorsun ki. İşte bugün CHP karşı durdu. Ve emin İmralı ziyaretine katılmayacağını söyledi ama komisyonda çalışmaya da devam edeceğini ifade etti. İmralı'ya gidilmesini engelleyemeyen koskoca ana muhalefet partisi artık o komisyondan çekilmelidir, artık o komisyonda bulunmamalıdır, bu ihanete daha fazla ortak olmamalıdır. Aynı çağrım diğer partiler için de geçerlidir. Bu komisyon Abdullah Öcalan'ın inadıyla, arzusuyla ve beklentisi ile kurulmuştur. Efendim iyi takım şeyler konuşulacakmış yavaş yavaş baklayı da ağızlarından çıkarıyorlar. Şiimdi komisyonun hiçbir yetkisi yok ya bu komisyonda dinlemeler bittikten sonra yasal düzenlemelerin yapılmasına temin edebilecek bir takım çalışmalara dahil olmak gerekiyormuş. Bunu da bugün Mehmet Uçum açıkladı Cumhurbaşkanı danışmanı, diyor ki 'bu komisyonun sonunda kürtçenin özgürlüğü güçlendirilece, yerel yönetimler yeniden yapılandırılacak, eşit vatandaşlıkla ilgili yeni düzenlemeler gerçekleştirilecek' diyor. Eşit değil miydik biz daha önce?

“Gasp edilen bazı haklar olabilir, bunlar hepimiz için geçerli”

Bu memlekette yaşayan insanlara sen bu ülkede yaşayamazsın mı deniliyor, hangisi kanunlar önünde eşit değil, hangisi demokratik haklardan ve hürriyetlerden yararlanma ehliyetini kullanamıyorlar. Kürt kökenli kardeşlerimizin yüzde 60'dan fazlası Ankara'nın batısında yaşıyor, müteahhitlik yapıyorlar, otelcilik yapıyorlar, benzin istasyonlarında çalışıyorlar. Siz uğraşın durun çay bahçelerinde, fındık bahçelerinde. Eşit insanlar. Bunlar eşit olmasaydı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bizim kullandığımız kürsüye çıkıp konuşabilirler miydi? Ayrıca gasbedilen bazı haklar olabilir, verilmeyen bir takım haklar olabilir ya da birtakım haklar vardır da kullanılamıyor olabilir. Bunlar hepimiz için geçerli.

Bizim görevimiz bu alanda bir eksiklik var ise o eksikliğin giderilmesine temin etmektir. Devleti yönetenin görevi bu olmalıdır. Bir kesime imtiyaz tanımak değil, aslına bakarsanız toplumun tamamını kucaklayacak tedbirleri almak durumundadır devlet. Devlet zaten onun için devlettir.

“İmralı yolcusu kalmasın hadi bakalım”

Bunu gerçekleştirmek için de İmralı yolculuğunun çok önemli olduğuna işaret ediyorlar. İmralı yolcusu kalmasın, hadi bakalım. Ben böyle deyince güya bir kesimi incitiyormuşum. Aslında bu iş gündeme geldiğinden beri ben kurduğum cümlelere çok özen gösteriyorum. Benim aslında yaptığım, Kürt kökenli kardeşlerimiz için de bir savunma hattı kurmaktır. Yani ben hiçbir vatandaşımı incitmek istemiyorum ama benden ve sözlerimden, terör örgütü incinecekse, terör örgütünün başı incinecekse, o terör örgütünün uzantısı siyasi partilerin sözcüleri incinecekse onları incitmeye ve onların melun emellerine karşı durmaya sonuna kadar devam edeceğim. Bu tarihe karşı verilmiş sözümdür.

Ben size diyorum ki 'Abdullah Öcalan eşittir PKK; o da eşittir Kürtler denklemi Türkiye'nin millî barışına zarar verecek bir denklemdir.' Kürtlerin temsilcisi, Abdullah Öcalan ve onun cani örgütü PKK olamaz diyorum. Ayrıca bu hain terör örgütüne karşı verilen terörle mücadelede, sadece ana dili Türkçe olanlar bulunmadı; o bölgede binlerce polisin ve askerin yanında yöre halkına mensup korucu da görev yaptı. Şayet siz 'Abdullah Öcalan eşittir Kürtler' denklemini inşa ederseniz orada yaşayan ve teröre karşı olan vatandaşın aslında kendini yalnız hissetmesine sebep olacaksınız. Bu, Türkiye'de birçok dengeyi de uzun vadede bozacak. Dolayısıyla böyle olmasını arzulayan PKK'dır diyorum.

"Bu ülkenin açılıma ihtiyacı varsa kardeşlik açılımını İYİ Parti iktidarında yapacağız"

Bana kızıyorlar, 'Siz varken PKK'ya gerek yok' dediğim için. Hakikaten öyle değil mi? PKK bunu istiyor, Abdullah Öcalan bunu istiyor, Abdullah Öcalan'ın bütün fikirdaşları, terör örgütünün bütün sözde önderleri bunu istiyor; aynısını bu ülkeyi yönettiğini zannedenler de istiyor. O zaman siz varken PKK'ya gerek yok dememden neden rahatsız oluyorsunuz?

Bu belanın üstesinden siyasi bir duruş ve siyasi bir tavırla çıkmak mecburiyetindeyiz, yani bu ülkeyi yönetmeye talip olmak mecburiyetindeyiz. Biz İYİ Parti'yi bu ülkeyi yönetmek için kurduk zaten.

Dar alanda kısa paslaşmalar yapmayacağız. Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi, Türk milliyetçiliğine sıkı sıkıya sarılarak, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i koruyup kollama görevini ihmal etmeyerek ve bu büyük milleti bu karanlık günlerden kurtarıp, aydınlık ufuklarla buluşturacak merkez siyaseti inşa etmekle görevlisiniz. Bu ülkede sadece sağcıyı solcuyla, Aleviyi Sünniyle, Türkmeni, Gürcü'yü, Çerkezi Türk ile birleştirmek İYİ Parti'nin görevleri arasındadır. Bu ülkenin açılıma ihtiyacı varsa kardeşlik açılımını İYİ Parti iktidarında yapacağız.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU