CHP Genel Merkezi'nde açıklanan parti programını CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke okudu. Parti programı taslağı, 28–30 Kasım tarihlerinde Ankara Arena Spor Salonu’nda gerçekleşecek CHP 39. Olağan Kurultayında delegelerin oylamasına sunulacak.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Böke'nin ardından konuşan Özgür Özel; programın içeriğine ilişkin açıklamalarda bulundu. Özel, şunları söyledi:
Cumhuriyet Halk Partisi bir program partisidir. Kuruluşundan bugüne kalkınma, adalet, demokratikleşme ve sosyal devlet vizyonlarımız programlarımızda hep yer almış ve hükümet programlarına evrilerek ülkemiz için, cumhuriyetimiz için güçlü kazanımlara dönüşmüştür. Biz de yeni parti programı çalışmalarımıza başlarken Türkiye'yi gelecek 10 yıllara hazırlayacak Cumhuriyet devrimleri ve altı okumuzun üzerine inşa edilmiş bir vizyon metni oluşturmak hedefiyle yola çıkmıştık. Çalışmalarımızı katılımcı, kapsayıcı ve dinamik süreçlerle yürüttük. Bunun her birine her biriniz şahitsiniz. Ülkemizde önce 81 ilde, sonra 900'ün üzerinde ilçede, sonra tekrar 81 ilde hem örgütümüzle hem yereldeki dinamiklerle, meslek örgütleriyle, sendikalarla, kanaat önderleriyle, kentin, ilçenin önde gelenleriyle tüm sorunların konuşulduğu ve beklentilerin, önerilerin alındığı, daha sonra bunların hepsinin birlikte harmanlandığı bir süreci hep birlikte yaşadık. Bir yandan dünyaya baktık; çeşitli komisyonlarımız dünyadaki başarılı kalkınma programlarını, parti programlarını, değişim dönüşüm programlarını izlediler. 4-9 Eylül arasındaki kuruluş haftamızda da burada 600 örgüt temsilcimiz, 600 genç arkadaşımız ve yine 250 çok değerli akademisyenimizle birlikte bir büyük haftayı çalışarak, üreterek ve parti program taslağımızın son şeklini vererek gerçekleştirmiştik. Program taslağımız bugün bu tanıtımdan sonra tüm delegelerimize dijital olarak gönderilecek, ayrıca basılı olan talep edenlere de basılı olarak teslim edilecek. Önümüzdeki hafta bu saatlerde 39. Olağan Kurultayımıza da bu metin emanet edilecek.
Orada ilgili genel başkan yardımcılarımızın aktif katılıma açık lansmanlarıyla önce tanıtılacak, ardından üzerindeki görüşmelere ve varsa değişiklik önergeleriyle son şeklinin verileceği aşamaya geçilecek. Ortak aklı arama kültürü bize kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten mirastır. Gazi 1922'de, yani Sivas Kongresi’nden 3 yıl sonra ve partinin resmi kuruluşuna 1 yıl kala partinin programını anlatırken şöyle demişti:
"Herhangi bir programın uzun bir çalışma devrine yol göstermesi için memlekette bütün vatanseverlerin onun hazırlanmasına yardımcı olmaları lazımdır. Gerçekte büyük vatansever kitlenin reform isteklerini taşımayan bir program başarılı ve verimli olamaz."Biz de programımızı işte bu anlayışa uygun olarak bizatihi milletimizle birlikte hazırladık. Değerli arkadaşlarım, 102 yıl önce büyük mücadeleler sonucu ilan edilen Cumhuriyet'in kurucu gücü olan partimiz yine milletimizin huzurundadır. Bugün Türkiye'nin kurumları ve kuralları örselenmiştir. Demokratik, sosyal hukuk devleti kimliğimiz maalesef zedelenmiştir. Eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk ülkemizin dört bir tarafını sarmıştır. Bugün bir zümrenin çıkarlarıyla milletin çıkarları çatışma halindedir. Ve bu zümre şahsi çıkarları için milletin huzurunu ve refahını feda etmekten çekinmemekte, geri durmamaktadır. Şüphesiz Türkiye 102 yıl önce büyük mücadelelerle o dönemin kuşatmalarından, işgallerinden kurtarılmıştır.
Ülkemiz 102 yıl sonra bu kez küçük bir zümrenin demokrasi ve adaleti hedef alan kuşatması altındadır ve bugün Cumhuriyetimizin kendini hatırlamasına ve kuruluş ruhuyla çağın kuşatmasından kurtarılmasına ihtiyaç duymaktadır. Program metnimizde bunun işaret fişeği yakılmıştır. Devletin her kurumuyla zedelendiği bu ağır şartlar bir asır öncesinin kararlılığını ve cesaretini yeniden kuşanmamızı zorunlu kılmaktadır. İşte bu nedenle bu ülkenin demokratları, egemenliğin yalnızca millete ait olduğuna inanan onurlu yurttaşları en az bu ülkeyi kuran kahramanlar kadar cesur ve inançlı olmak durumundadır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu inançla bu güzel ülkeyi çöküşün eşiğinden döndürmek için mücadele vermekten tereddüt etmedik, etmiyoruz, etmeyeceğiz. Bu yolda yürüyenler olarak geçmişin irfanı, bugünün cesareti ve yarınların sorumluluğuyla yeniden diyoruz: Milletimizin haysiyetli yaşam, eşitlik ve sosyal adalet arayışından süzülüp gelen parti programımızı da işte bu sarsılmaz inancın bir yansıması olarak bugün milletimizle paylaşıyor, sizlere ve delegelerimize emanet ediyoruz.
Özel programda olan vaatleri de özetledi ve şunları söyledi:
CHP'nin vaatleri
Bu programın sahibi millettir. Türkiye Cumhuriyeti'ne yurttaşlık bağıyla bağlı olan tüm halkımızdır. Bu program milletimizin güçlü yurttaş, güvenli gelecek kazanan Türkiye manifestosudur. Millet bu programı yazarken Türkiye'de bir sistem çöküşü ile karşı karşıyadır. Kadınları, çocukları, yeni doğan bebekleri şiddetten koruyamayan, şehirlerimizi afetlere karşı, işçileri iş cinayetlerine karşı, milyonları enflasyona, yoksulluğa karşı güvende tutamayan, sokakları uyuşturucudan ve suç örgütlerinden temizleyemeyen, siyaseti ayarlı davalarla demokratik rekabeti; kayyım atamalarıyla millet iradesini yok sayan bir yönetimle milletimiz karşı karşıyadır. Milletimiz zenginleri daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan, kara bir düzen kuran, vergi yükünü kazananlara değil yoksulların üzerine yıkan, kaliteli eğitim ve kaliteli sağlık hizmetine ulaşımı sınıfsal bir ayrım haline getiren bu düzenle ve bu kötü yönetime muhataptır. İşte bu program, bu çökmüş devlet mekanizmasına karşı bir itirazdır. Programımızın ana sütunlarından bir tanesi demokrasidir. Bu program yeniden millî egemenliğe dayalı hukuk devleti inşa etme kararlılığımızın nişanesidir. Devlet yurttaşların kontrolünde olacak ve her an denetlenecek. Her bir yurttaşın özgürlüğü ve kazanımları garanti altına alınacak. Her bir yurttaşın hukuk önünde eşit olduğu bir düzen kurulacak. Güçlü yurttaşların güçlü meclisine dayalı, kuvvetler ayrılığı ilkesini esas alan parlamenter sistem mutlaka kurulacaktır. Yurttaş güçlü oldukça sistem de güçlü olacak. Yüzde üç seçim barajı ile halkın meclisteki temsilinde hakkaniyet sağlanacaktır. Siyasi partilerin hazine yardımı yüzde bir oy eşiğine indirilecektir. Siyasi ahlak kanununu mutlaka çıkaracağız. Kamu ihale kanununu yeniden yazıp suistimale izin vermeyeceğiz. Yolsuzlukla mücadeleyi hayatın merkezine yerleştireceğiz. Siyasetin finansmanını mutlaka şeffaflaştıracağız. Devlette lükse, şatafata değil hizmete öncelik vereceğiz. Devletin kurumlarından israfı söküp atacağız. Demokrasi tüm kimliklere ve tüm inançlara saygı gerektirir. Eşit yurttaşlık hakkını mutlaka güvence altına alacağız. Aleviliğin bir inanç olduğu gerçeğini mutlaka hayata geçireceğiz. Cem evlerine ibadethane statüsü kazandıracağız. Geçmişte Alevilere yönelik tarihin kara lekeleriyle yüzleşeceğiz. Madımak'ı bir utanç müzesi haline getirecek; Aleviler için eşit yurttaşlık ilkesini en önemli kazanım olarak tarihimizden aldığımız sorumlulukla önümüzdeki kanun metinlerine ve anayasamıza nakşedeceğiz.
Ekonomi vaatleri
Değerli arkadaşlar, bugün yurttaşlarımızın en yakıcı sorunlarından bir tanesi hiç şüphesiz ki ekonomidir. Özellikle 2018 sonrasında adaletin çöküşü ve demokrasinin rafa kaldırılması ülkemizi içinden çıkılamayan bir ekonomik buhranın pençesine düşürmüştür. İktidarın sabah kalkıp kimin malına çökeceği, kimi sıfırdan alıp Karun gibi zengin yapacağı belli değildir. Ülkede çalışmanın, işini iyi yapmanın, daha kaliteli ürün ve hizmet üretmenin bir anlamı kalmamıştır.
Emeksiz zenginleşenler bu hastalığı topluma yaymaktadır. Çaresiz vatandaşlar bahiste, kumarda ve mafyatik yapıların içerisine dahil olmakla ve bu acımasız sarmaldan kurtulamamakla kendi hayatlarını kararttıkları gibi ailelerine ve çevrelerine büyük hüzün ve travmalar yaşatmaktadırlar. Gençler uyuşturucu bataklığına saplanmaktadır. Sadece bir avuç insanın zenginleştiği, geri kalan herkesin sefalete yelken açtığı bu kara düzeni milletimizle birlikte ters yüz etme sorumluluğundayız. Planlı, öngörülebilir, üretime dayalı kamucu ekonomiyi inşa edeceğiz. İktidarımızda daha iyi kazanmanın yolu ancak daha yenilikçi fikirler, daha verimli üretim ve daha iyi hizmet vermekten geçecek. Herkes çabasının karşılığını adil biçimde alacak. Planlamacı, kamu aklını hayata geçiren bir yönetim anlayışını belirlemek zorundayız. Vergi adaletini mutlaka sağlayacağız. Çok kazanandan çok, az kazanandan az, hiç kazanmayandan hiç vergi almayacağız.
Gelirde adaleti sağlayacak eşit işe eşit ücreti mutlaka uygulayacağız. Asgari ücrete, emekli ve memur maaşlarına gerçek enflasyon farkının yanında büyüme ve refah payıyla iyileştirmeler yapacağız. Birkaç yıl içinde asgari ücretle çalışanların oranını düşürecek; asgari ücreti tüm Avrupa'da olduğu gibi işe başlayanların bir yıl süreyle aldığı, sonra hızla uzaklaştıkları bir ücret haline getirecek; asgari ücreti temel veya ortalama ücretin biraz altında olan bir ücret olmaktan mutlaka çıkaracağız. Tarımda ithalata bağımlılığı bitireceğiz. Çiftçilere ve besicilere kanunda öngörülen destekleri vereceğiz. Köylüyü yeniden milletin efendisi yapacağız.
"Yoksulluğu yok etmeye geliyoruz"
Ekonomide dönüşümün dört ayağına inanıyoruz: Yeşil, mor, dijital ve nitelikli istihdam dönüşümü…Doğayı koruyan, kadını güçlendiren, teknolojiyi halka kazandıran, herkesi nitelikli işlere ulaştıran bir büyüme modelini mutlaka kuracağız. Güçlü sosyal devlet anlayışımızla kimseyi geride bırakmayacağız. Yoksulluğu yönetmeye değil, yoksulluğu yok etmeye geliyoruz. Temel vatandaşlık geliriyle kimse yoksulluğa terk edilmeyecek. Sosyal yardımları, hak ettiği için ve bu ülkenin vatandaşı olduğu için daha fazla ve daha adil dağıtacağız. Yardım almak için kimse birilerinin tanıdığı olmak ya da bir partiye üye olmak zorunda olmayacak. Her çocuk ücretsiz okul yemeğine ve nitelikli eğitime ulaşacak. Kamu kreşleriyle bakım hizmetlerini kadının sırtından alacağız; kadınlara istihdamda kolay ve geniş yer açacağız. Sağlık hizmetini parayla değil, yurttaşlık hakkıyla alınabilen bir hizmet hâline getireceğiz. Her yurttaş nitelikli, kamucu, parasız ve eşit sağlık hizmetine erişecek. Barınma bir yatırım aracı değil, bir insan hakkıdır. Rant yerine kamusal faydayı esas alan konut politikalarıyla herkesin başını sokacak bir eve sahip olmasını sağlayacağız.
Biz yoksulluğu yönetmeye değil, yoksulluğu yok etmeye geliyoruz. Temel vatandaşlık geliriyle kimse yoksulluğa terk edilmeyecek. Sosyal yardımları, hak ettiği için ve bu ülkenin vatandaşı olduğu için daha fazla ve daha adil dağıtacağız. Yardım almak için kimse birilerinin tanıdığı olmak ya da bir partiye üye olmak zorunda olmayacak. Her çocuk ücretsiz okul yemeğine ve nitelikli eğitime ulaşacak. Kamu kreşleriyle bakım hizmetlerini kadının sırtından alacağız. Kadınlara istihdamda kolay ve geniş yer açacağız. Sağlık hizmetini parayla değil, yurttaşlık hakkıyla alınabilen bir hizmet hâline getireceğiz. Her yurttaş nitelikli, kamucu, parasız ve eşit sağlık hizmetine erişecek. Barınma bir yatırım aracı değil, bir insan hakkıdır. Rant yerine kamusal faydayı esas alan konut politikalarıyla başını sokacak bir eve sahip olmayı hayal olmaktan çıkaracağız. Biz yaşlılığı, hayattan çekilme değil; aktif, üretken ve onurlu bir yaşam evresi olarak görüyoruz. Yaşlılarımızın bu onurlu hayatını güvence altına alacağız. Sosyal devleti bütün kurumlarıyla ve mekanizmalarıyla yeniden hayata geçireceğiz. Çocukların, kadınların, yaşlıların ve engellilerin yaşamına dokunan bir refah devletini kuracağız.
Dış politikada neler vadediliyor?
Nasıl ki adalet ve ekonomik düzen sadece şahsi çıkarlar için yürütülüyorsa, dış politika da maalesef ülkemizde aynı mantıkla yürütülüyor. Milletin aleyhindeki pazarlıkların etkileri, onlarca yıl sürecek gizli anlaşmaların üzerine verilen pozlarla bir propagandaya dönüştürülüyor. Milletten meşruiyet alamayanların okyanus ötesinde meşruiyet araması bu milletin ve hepimizin onurunu zedeliyor. Bunun için Türkiye’nin menfaatlerinden tavizler veriliyor. Nadir toprak elementleri gibi geleceğimizin güvencesi olan bir servet pazarlık konusu yapılabiliyor. Adaletin ve demokrasinin tesis edileceği Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında dış politika yeniden milletin çıkarları yönünde evrilecek ve bu anlayış kalıcı hâle gelecek. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı; dünyadaki hiçbir lidere karşı boynunu bükmeyen, halkından başka hiçbir güç odağında meşruiyet aramayan, ülkenin menfaatlerini al–ver pazarlıklarına konu etmeyen bir zemine mutlaka oturacaktır.
Dış politika kurumsal bir çerçevede yürütülecek. Oğullar, damatlar, enişteler üzerinden ciddiyetsiz bir yöne evrilmeyecek. Türkiye Cumhuriyeti pasaportu yeniden saygınlık kazanacak. Dünyanın her yerinde vatandaşlarımız devletini yanında hissedecek. Ülkemiz bölgesel istikrarın da güvencesi olacak. Keyfiyetten uzak, ciddi bir dış politika bölgemize de umut olacak. Orta Doğu’daki özgün yerimizi, yıldız gibi parlayan bir bölgesel barış ve refah ülkesi konumumuzu mutlaka kuracağız. Demokrasi, adalet ve ekonomide atacağımız adımlar; dış politikada elde edeceğimiz saygınlıkla birleşecek ve Türkiye’ye çoktan hak ettiği Avrupa Birliği tam üyelik kapısını açacaktır. Türkiye kısa sürede Avrupa Birliği’ne tam üye olacak ve gençler başta olmak üzere milletimiz yasaksız Türkiye’ye, vizesiz Avrupa’ya kavuşacaktır. Programımızın en önemli başlıklarından biri de hiç şüphe yok ki dirençliliktir. Biz bugünün iktidarını değil, geleceğin sorumluluğunu üstleniyoruz. Afetlerde, krizlerde ve belirsizliklerde toplumun ayakta kalabileceği kurumsal direnç sistemlerini kuracağız. Afet yönetiminden iklim krizine kadar her alanda hazırlıklı olacağız. Artık depremlerde, sellerde, orman yangınlarında milletimiz sanki devlet yokmuş gibi kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmayacak. Güçlü yurttaşla güvenli geleceği kuracağız; kazanan Türkiye olacak. Değerli yol arkadaşlarım, kıymetli katılımcılar; Türkiye hem şifasını hem yeniden inşasını bu programın içinde bulacaktır. “Sanma ki zalimin ettiği kârdır” diyen Yunus’un geçtiği topraklarda, kötülüğün en çok sahibine zarar verdiğini unutmamalıyız.
"Kayyum uygulaması sona ermeli"
Kötülüğe karşı mücadelemizi cesaretle ve kararlılıkla sürdüreceğiz. Gerekirse sistemi çürümenin başladığı dip noktalara kadar topyekûn değiştirmenin kararlılığında olacağız. Kötülüğü kökünden kazanacağız. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu şey, sorunları görmezden gelen değil, onlarla yüzleşen, çözen ve siyaset üreten bir anlayıştır. İç barış meselesine de bu pencereden baktık, bakmaya devam ediyoruz. Toplumsal barışımızı sağlamayı olmazsa olmaz görüyoruz. Bu nedenle, bakın birileri bırakın Kürt sorununu, Kürtlerin varlığını bile inkar ederken, biz bu sorunun var olduğunu söyledik ve orada durmaya devam ediyoruz.
Kayyum uygulamasının sona ermesini, siyasi tutukluların serbest kalmasını ve demokratik siyasetin önünün açılmasını savunuyoruz. Bu ülkede son Alevi “sorunum var” diyene kadar Alevilerin eşitlik sorunu vardır. Bu ülkede en son bir Kürt “benim sorunum var, eşitlik sorunum var” diyene kadar Kürt sorunu vardır. Bunları demokratik zeminde, adaletle, birlik ve beraberlik anlayışı içinde mutlaka hep birlikte çözeceğiz. Tüm bu konuların mecliste konuşulması fikrinin de sahibi zaten biziz. Birileri milletin barış umutlarını heba ederse, hiç merak etmesinler; biz buradayız. Türkiye'ye adaleti, demokrasiyi ve barışı getirmeye kararlıyız. Bu devlet milletin devletidir. Egemenlik sadece millete aittir. Biz bu programımızla herkese kendisine ait hissedeceği, güven duyacağı, sırtını yaslayacağı bir devlet vaat ediyoruz. Birilerinin eşit, birilerinin daha az eşit olduğu; birilerinin güvende tutulup milyonların güvencesiz bırakıldığı; birilerinin servet sahibi olup milyonların geçim derdi çektiği bu kara düzeni değiştirmeye ant içtik. Bu yolda yürüyeceğiz.
Biliriz ki bu millet cesaretiyle her zorluğun üstesinden gelmiş, her kuşatmayı kırmıştır. Bizden önceki kuşaklar korkunun üzerine yürüdü. Şimdi artık sıra bizdedir. Çağın kuşatmasını kırmanın parolası sadece cesarettir. Bir büyük hikâyeyi yazmanın heyecanını ve umudunu taşıyoruz. Herkesi, bu onurlu hikâyeyi yazdığımız bu sürecin içinde olmaya, omuz vermeye ve katkı sağlamaya davet ediyoruz. Gelecek hafta delegelerimizin takdiriyle programımız kesinleştikten sonra Cumhurbaşkanlığı aday ofisimizle birlikte artık bu parti programı, yani birilerinin yazdığı iddianamelerde “973 kez mış, mış, mış” sayılıyorken, biraz önceki sunumda binin üzerinde kez “yapacağız, edeceğiz”i duyduk. Cumhuriyet Halk Partisi sorunları biliyor. Peki çözüm ne, diyenlere; 18 yıl sonra bir yıllık emekle, çağı gören, bugünü yakalayan, yarınların neye gebe olduğunu öngören ve buna hazırlık yapan; ülkenin ihtiyaçlarını ve gelecek perspektifini doğru yerden yakalayan; kısa ama olabildiğince kapsamlı, detaydan kaçınan ama derdini anlatabilen, kolay anlaşılabilir ve bir hükümet programına evrilmek üzere en doğru zemini tarif eden bir metne sahibiz. Bu metinden politika belgeleri çıkacak. Bu metinden seçim vaatleri çıkacak.
"Kapkaç vakalarıyla karşılaştık"
Elbette ilk günlerden birtakım kapkaç vakalarıyla karşılaştık. Bu kaçınılmaz; bu üzülecek değil, memnun olunacak bir durum. Türkiye ilk kez kiralık sosyal konut projesini bu lansmanda duyacağız derken, 4-9 Eylül’deki kiralık sosyal konut projemiz olgunlaşmış ve bir anda heyecan yaratmıştı; bunu bir hükümet projesi olarak duyduk. Hiç üzülmedik, hiç bozulmadık. Eğer seçim iki yıl sonra olacaksa, demek ki iki yıl zaman kaybetmeyeceğiz. O projenin bize uygun taraflarını görüyor ve destekliyoruz. Eksik gördüğümüz, özellikle kiralık konut sayısındaki eksikliğin, bizim önerimizin neredeyse onda bir noktasındaki eksikliği iktidara geldiğimizde revize edeceğiz. Elbette önerilerimizi ve eleştirilerimizi söyleyeceğiz. Bugün biraz önce vatandaşlık temel geliriyle ilgili programdaki bilgiler yaklaşık üç aydır bizler tarafından dile getiriliyor. Aslında Cumhuriyet Halk Partisi bu eksiği çok öncelerden tespit etti, çeşitli yöntemler ve öneriler ortaya koydu. Ama dünyadaki gelişmeler ve uygulamaların en doğru yönlerinin alınmasıyla temel vatandaşlık geliri projeksiyonumuz netleşti, somutlaştı ve ortaya çıktı. Bununla ilgili önümüzdeki günlerde toplumu çok heyecanlandıracak ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın onurunu nasıl yaşanacağını gösterecek bu projeyi bolca konuşacağız. Lansmanımıza birkaç gün kala iktidara yakın gazetelerde, gelecek yıl bunun pilot uygulamasının yapılacağı ve seçim yılında da iktidar tarafından verilmeye başlanacağını gördük.
Bakarsanız, bu ülkede emekliye iki maaş ikramiye de böyle geldi, taşerona kadro da böyle geldi; ama bu iktidarın. Hayata nasıl baktığını, kişiye, vatandaşa, sosyal haklara ve sosyal devlete nasıl baktığını bilen biri olarak buradaki meselenin basit bir taktik ve ön alma olduğunu şimdiden görüyoruz. Çünkü vatandaşlık temel gelirine pilot yapılmaz. Dünyanın dört bir yanında yaşayan uygulamalar varken neyin pilotunu yapıyorsunuz? Bir sene boyunca bir mahalleye vatandaşlık temel geliri verip o parayla karnını doyurabilir, ısınabilir, barınabilir. Geri kalan ülkeyi bir yıl daha çözümsüz bırakıp seçime birkaç ay kala bir şeyleri başlatıp, hani meydanlara koydukları ucuz gıda, ucuz tarım ürünleri ve ucuz et için seçimden sonra götürdükleri kamyonlar gibi, samimi olmadıklarını vatandaş görür ve bilir. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın bir asgari ücret gelmiyorsa, bunun evine devletin ayıbı, kişinin eksiği değil; devletin ortadan kaldırması gereken bir durum olduğunu biliriz. Biz bu ülkede yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti kimliği alan herkesin onurlu şekilde yaşamasını, barınmasını, karnını doyurmasını; evlatlarının karnını doyurmasını; istedikleri zaman istedikleri kadar çocuk sahibi olup aile kurumu içinde en iyi şekilde yaşamalarını ve hiçbir çocuğun hayata kapatamayacağı farkla geriden başlamamasını; hiçbir çocuğun annesinden, babasından yoksulluğu miras almamasını savunuyoruz. Bu yüzden vatandaşlık temel geliri de, her bir doğan çocuğun artık kapatamayacağı farkla geriden başlamamasını sağlamak da, sosyal demokratların, sosyal devlete inananların, kendi yandaşlarını değil bütün vatandaşları düşünenlerin işi olduğunu biliyoruz.
Independent Türkçe