CHP Genel Başkanı Özel: Türkiye’nin bir temel vatandaşlık gelirini uygulaması lazım

“Prime değil, vergiye dayalı; kiranın da katılım payının da priminde alınacaksa gelire göre alındığı ya da sistemin doğrudan bir adil vergi sistemiyle beslendiği bir Türkiye’yi umut ediyoruz”

Fotoğraf: ANKA

Türk Eczacıları Birliği (TEB) 45’inci Olağan Büyük Kongresi, Ankara’da başladı. Kongreye, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de katıldı. Özel’e, Genel Başkan Yardımcıları Gamze Taşcıer, Burhanettin Bulut, Zeliha Aksaz Şahbaz ve Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş eşlik etti.

Kongre saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Ardından TEB Başkanı Arman Üney açış konuşmasını yaptı. CHP Lideri Özel de yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

Gördüğüm kadarıyla bütün zorluklara, sıkıntılara rağmen hepiniz iyisiniz. Bizi sorarsanız, ben de iyiyim. Biraz daha ustalaştık taşı kırmakta, dostu-düşmanı birbirinden ayırmakta. Onun dışında aynı mücadeleyi nasıl meslek örgütünde verdiysek şimdi de üstlendiğimiz görevlerde yapmaya çalışıyoruz. Bana bazen diyorlar, ‘Bu kadar çok miting nasıl oluyor?’ Bizim geçmişimizde 21 Aralık 2008 ‘Artık Yeter’ mitingi var. O bütün Türkiye’deki eczacıları bir meydana topladığımız ve ‘Artık yeter’ dediğimiz, meslek elden gitmek üzereyken kanun teklifi verildiğinde, ‘Dönemin Adalet Bakanı açıklama yapmazsa biz buradan eczanelere dönmez, eyleme geçeriz’ dediğimiz ve eczanenin sahip ve mesul müdürü kelimeleri arkasına ‘veya’yı koymakla ilgili önergenin ‘Eczacılar istemedikten sonra meslek kanunları değişmeyecek’ garantisini Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ‘dan alıp da evimize döndüğümüz o muhteşem mitinglerden geliyoruz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Türkiye’de halk eczanelerinin korunuyor olması muazzam bir başarı"

Bugün buraya geldiğimde şöyle bir mutluluğu yaşadım: Burhan’a da Gamze’ye de danıştım. Biz partilerde eczacı yönetici arardık, o partiye nüfus edelim diye. Benim şu anda iki genel başkan yardımcım da eczacı. Partinin Genel Başkanı eczacı. İlk beni Meclis’e yolladığınızda 12 eczacı vardı, CHP’de tek eczacı bendim. Şimdi 11 eczacı var, CHP’nin beş eczacı milletvekili var. Bu sayının bütün partilerde artması son derece kıymetlidir. Bu yüzden hangi görüşten olursa olsun bütün arkadaşlarımı siyasete ilgi duymaya ya da duyan meslektaşlarımızı yüreklendirmeye, desteklemeye, partilerde etkin pozisyonlarda rol almaya teşvik etmeye davet ederim. Aslında ilk hedef meslek hep eczacılıktır. Market eczaneler, zincir eczaneler; bir yanda da varlığını koruyan halk eczaneleri. O yüzden 25 yılın sonunda bu kadar eczacılık fakültesinin açılmış olması berbat bir sonuç. Bu kadar yüksek kontenjanlar berbat bir sonuç. Eczacı kârlılığın hala ufak bir nüans dışında ilaç fiyatına bağlı olması berbat bir sonuç. Yaşanan birçok sıkıntı var ama şu anda bu mesleğin, halen daha eczacıların sahipliğinde yapılıyor olması ve Türkiye’de halk eczanelerinin korunuyor olması muazzam bir başarı. Bu başarı da bu örgütü 69 yıl önce kurumsallaştıran ve ilk kurucularımızdan bugüne kadar görev yapan her arkadaşımızın emeği ve her ilde mesleki birliği, beraberliği, örgütlenmeyi sağlayan eczacı odalarının yöneticilerinin çok büyük emeği var. Hepinizin emeğine, yüreğine sağlık.

"Programda sağlığa, sağlık hizmetlerinin sunumuna son derece kamucu bir yerden baktığımızı göreceksiniz"

Hala elinizde kurtarılabilecek bir mesleğimiz, sahip çıkılabilecek bir geleceğimiz, mesleğimizle çocuklarımızı büyüteceğimiz, yarınlara olan inancımız, umudumuz var. Ben yarın bir tanıtım, bir lansman toplantısında olacağım. Bir hafta sonra başlayacak partimizin kurultayına yönelik, orada kurultayın ilk gününde yapılacak olan program değişikliğine yönelik bir tanıtım toplantısı. Tabii bu kürsüden CHP’nin programını tanıtacak değilim, onu yarın yaparız. Ama o programla birlikte biz ülkede gördüğümüz sorunları tespit etmeyi değil, nasıl çözeceğimizi ve iktidar olduğumuzda ne noktaya, hangi alandaki sorunu çözerek geleceğimizi anlattığımız bir süreç olacak. Burada sağlığa, sağlık hizmetlerinin sunumuna son derece kamucu bir yerden baktığımızı; ilaç-eczacılık hizmetinin sorunlarını çok yakından bilip buna hem kamunun menfaatini ki yaşadığımız süreçleri karşılaştırırsanız hep öyle görünür. Örneğin market eczanelerinin, zincir eczanelerin olduğu ülkede ilaç bağımlılığı da daha fazladır ilacın kötüye kullanımı da daha fazladır tedavinin birim maliyeti, ilacın birim maliyeti de hasta başına çok daha fazladır. Halk eczaneleri hem hastayı korur hem kamuyu korur hem mesleğin kendisini korur.

"Eczacı emeğinin ilaç fiyatından kurtarıldığı bir öneriyi duyacaksınız"

Bu açıdan CHP’nin programında ve gelecek eczacılıkla ilgili ortaya koyduğu iyileştirmede, mutlaka herkes CHP iktidarında, sağlık hizmetlerine son derece kamucu bir yerden yaklaşıldığını; adil bir vergi sistemiyle ve prime dayalı değil adil toplanan vergilerle, çok kazanandan çok vergi alınan, az kazanandan az vergi alınan, hiç kazanmayandan hiç alınmayan bir sistemde; sosyal güvenlik sisteminin primlerle değil aksine adil toplanmış vergilerle desteklendiği; özel hastaneciliğin özendirilip, güçlendirip olmazsa olmaz ve sınıfsal olarak erişebilenlerin en iyi hizmeti alıp erişemeyenler alabildiğine razı olduğu bir sistemden eşit, ayrımsız ve mümkün olduğunca ücretsiz ve özel hastaneleri süreç içinde kendi pozisyonlarında değerlendiren ve bir geçiş sürecine tabi tutan bir sağlık sistemini bize neden duyacaksınız. Devamında eczacılığın, başta eczacı emeğinin ilaç fiyatından kurtarıldığı bir öneriyi duyacaksınız. Çünkü bugün yaşanan sorunların temelinde. Devlet öyle bir işler yapıp öyle bir açmazın içine geldi ki satranç bu açmazda oyunun sonunda ne yaptığınızla değil, başında ne yaptığınızla ilgili bir şeydir. Doğru bir açılış yapmazsanız, sonunda bir açmazın içinde kalırsınız.

"Hayat pahalılığını baskılamıyor ama ilaç fiyatını baskılıyor"

Eczacılığa özel alanda da baskılanan kur fiyatı, asgari ücreti baskılamıyor. Eczanede asgari ücretin çok daha üzerinde verilmek zorunda olan o profesyonel emeğin karşılığı hizmeti baskılamıyor. Elektriği, suyu, telefonu, temel giderleri baskılamıyor. Hayat pahalılığını baskılamıyor ama ilaç fiyatını baskılıyor. Ve burada bir de fevkalade acımasız bir şekilde siz geçinemediğinizi, artık var olmak için, yaşamak için, insanları yaşatmak yaşamak zorunda olduğunuzu anlatmaya çalıştıkça, ‘Sen ilaca fiyatına zam mı istiyorsun, pahalı ilaç mı istiyorsun?’ Eczacılar bundan 35 yıl önce, ‘İlaç satın alınabilir olmalıydı’ pankartlarını camlarına asan bir meslek grubudur. Ama burada ilaç fiyatından eczacı emeğini arındırmak, onu sembolik bir noktaya getirmek, hibrit bir model de olsa çok daha sembolik bir noktaya koymak, zaten ilacı fiyatına göre değil, bütün ilaçları eczacının gözüyle de aynı görebilmek, o ilacı raftan alıp hastaya verirken kutuya kattığı değerin bilgi olduğunu, bilim olduğunu, eğitim olduğunu görmek, bunu ücretlendirmek lazım. Bunun üzerine bir sistem kurmak lazım. Yoksa ilaç fiyatı üzerinde konuştuğumuz her şey bomboş.

"Planlama neye ihtiyaç duyuyorsa o kadar eczacı mezun etmeye yönelik bir planlama yapılmasını düşünüyoruz”

TEB’in yönetiminde olmazsa olmaz iki şey vardır: Bir tanesi, fedakârlık. Yani zaman mekan gözetmeden, birazcık böyle hani eşim, dostum, arkadaşım demeden burası için yoğun bir mesai harcamak; diğeri de dürüstlük. Bu ikisi varsa bunun dışında hiçbir şey aramaya gerek yok. Çünkü kaliteli kadroları vardır, dünyaya bakmayı bilir, sorunları doğru tespit eder ve bir mücadeleyle bu iş bir noktalara gelir. Biz, CHP’nin eczacılığa bakışına, TEB’in imbiğinden ne süzüldüğüne bakarız. Yani buraya rağmen, muhalefette de bir şey yapmadık iktidarda da yapmayacağız. Meseleyi daha cesur bir yere oturtmaya da kararlıyız. Bundan sonrasında eczacılık fakültelerinin kontenjanlarının sınırlanmasından, eczacılık fakültelerinin artık eczaneye eczacı değil, aksine ilaç sanayine eczacı, ARGE’ye eczacı, akademiye eczacı yetiştiren ve klinik eczacılar yetiştiren noktaya ve sadece ihtiyaç kadar planlama neyi ihtiyaç duyuyorsa o kadar eczacı mezun etmeye yönelik bir planlama yapılmasını düşünüyoruz.

"Türkiye’nin bir temel vatandaşlık gelirini uygulaması lazım"

Bir de ülkede yoksulluk, sağlık önündeki en büyük tehdit. Yoksullukla mücadele etmeden, yoksulluğu yok etmeden gerçek anlamda bir sağlık ve ilaç, eczacılık hizmeti sunulamayacağını da biliyoruz. Bunun için bundan iki ay önce gündeme getirdik, yarın sunumunu yapacağız. Bir temel vatandaşlık gelirini Türkiye’nin artık tartışması falan değil, uygulaması lazım. 25 yıl önceki orta direk, ben bakıyorum bugün eczaneme, şimdi yoksul olmuş. 25 yıl öncenin zenginleri, ortalama gelire gelmiş. Orta direk yoksullaşmış, yoksunlar derin yoksulluğun pençesinde perişan durumda. Eczanelerde tek tek çocuk bezlerinin satıldığı, tek tek kadın pedlerinin satıldığı, kadın ve bebek sağlığının yoksulluk yüzünden tehdit altında olduğu, 50 sene öncesine döndüğü hasta sohbetlerini evde eşimden dinliyorum, gırtlağım düğümleniyor. Bu yüzden bu ülkede derin yoksulluğu kazımak, yoksulluğu yok etmek ve minimum bir gelir seviyesinde vatandaşlık onurunu temin etmek durumundayız. İşte onun üzerine biraz önce söylediğim gibi prime değil, vergiye dayalı; kiranın da katılım payının da priminde alınacaksa gelire göre alındığı ya da sistemin doğrudan bir adil vergi sistemiyle beslendiği bir Türkiye’yi umut ediyoruz, müjdeliyoruz, ona doğru ilerliyoruz.

"Dünyanın en müreffeh ülkesi olabilecek bir Türkiye’nin mümkün olduğunu biliyoruz"

Elbette siyasette zorluklarımız var, bir mücadelenin içindeyiz. O tartışmanın yeri burası değil. Ama Türkiye’nin, Cumhuriyet’in 102’nci yılında ve Türk eczacılarının da kurumsal meslek birliklerinin 69’uncu yılında; artık bir değişime, bir dönüşüme, bundan sonra geri dönülemez hasarların önüne geçilebilecek yeni bir kurucu iradeye ihtiyaç var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın, mezhebine göre, etnisitesine göre, oturduğu yere göre anayasada tam eşit olduğu, bu anayasal eşitlik üzerinden devletin, cumhuriyetin güçlü bir yurttaş için yurttaşın üzerine titrediği, hem ekonomik olarak, sağlık olarak, aldığı bakım hizmetleri olarak, doğduğu günden hayatının son bulduğu güne, taziyesine kadar devletin güçlü bir yurttaş için üzerine titrediği, hem jeopolitik açıdan hem birer birer hem yaş gruplarıyla gençlerin ya da çocuğu olmayan bir yaşlının, hem jeopolitik olarak ülkenin durduğu yerden, hem yaş gruplarına göre hem meslek gruplarına göre, tüm vatandaşların kendini güvende hissettiği ve hep birlikte yeni bir kalkınma modeliyle öyle sanayiciye, ihracatçıya, üreticiye düşmanlık yapmadan ama yeni bir kalkınma modeliyle kalkındığımız, onu adaletli ve eşit paylaştığımız, onun üzerinden doğru bir şekilde vergiyi de miras hukukunu da her şeyi de doğru kurguladığımız ve dünyanın en zengin ülkesi olabilecek en müreffeh ülkesi olabilecek bu ülkeye bugünleri yaşatmadığımız, bu günlerden başka bir yere taşıdığımız bir Türkiye’nin mümkün olduğunu biliyoruz.

Bunun için biz Türkiye’ye diyoruz ki ‘Kimse üzülmesin, kimse enseyi karartmasın. Her şey çok güzel olacak. Eczacılardan da kimse endişe etmesin. Bu mesleği buraya kadar getirdik. Kaptırmadan, yok etmeden, eczacıyı işçileştirmeden, köleleştirmeden.’ Artık böyle eczacıların sendikalarda örgütlenmek zorunda olduğu bir felaket senaryosuna değil, meslek örgütünün dimdik ayakta olduğu bir noktaya taşıdınız burayı. Buradan sonra kimse merak etmesin, eczacılar için de yarınlar çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak.

 

 

ANKA 

DAHA FAZLA HABER OKU