DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları: Barış yolunda birlikte yürümeye çağrı

“Cuma günü Meclis Komisyonu İmralı'ya gidiş kararını oylayacak. Bu karar, sadece bir prosedür veya gündelik siyasi manevra değil; 27 Şubat’ta aralanan barışın kapısının eşiğinden geçme şansıdır”

Fotoğraf: ANKA

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları barış süreci ile ilgili T247e bir yazı kaleme aldı.

“Bugün Türkiye, tarihi bir kavşakta duruyor. Ortadoğu'da jeopolitik fay hatları kırılıyor, bölgesel dengeler yeniden şekilleniyor. Türkiye tarihin hem en kırılgan hem de fırsatlara en fazla açık olduğu bir dönemden geçiyor” diyen Hatimoğulları yazısında özetle şunları aktardı:

“İmralı’ya gitmek neden önemli?”

Bu kırılgan coğrafyada Kürt meselesinin çözümü artık sadece bir iç mesele değil; ülkemizin geleceğini belirleyecek stratejik bir öneme dönüştü.

Gelecek yüzyılda varoluşumuzu şekillendirmek ve tahkim etmek için Kürt meselesinin çözümü hepimiz için bir çağ dönümüdür.

Cuma günü Meclis Komisyonu İmralı'ya gidiş kararını oylayacak. Bu karar, sadece bir prosedür veya gündelik siyasi manevra değil; 27 Şubat’ta aralanan barışın kapısının eşiğinden geçme şansıdır. Bu karar, barışın kapısını aralama gücü, cesareti ve iradesidir.

“İmralı’ya gitmek neden önemli?” Bu soruyu soranlara en net yanıtı vermeliyiz. Çünkü kırk yılı aşkın çatışmayı sona erdirme fırsatı önümüzde duruyor.

Bu ziyaret, “artık bu savaş bitsin” diyen milyonların ortak vicdanının sesini taşıyor. Komisyon üyeleri yapılacak oylamada yalnız kendilerini değil, bu topraklarda barış özlemi çeken herkesin umudunu temsil edecek. Her bir komisyon üyesi arkadaşımızın klasik ideolojik etkilere kapılmadan, basit oy hesaplarına düşmeden, onlarca yıldır bu topraklarda çekilen acılara son vermek için oylamaya katılacağına inanıyoruz.

“Öcalan’ın fikirlerine katılmaktan öte bir noktadayız”

Peki, bu tarihi sorumluluktan kaçmak mümkün mü? Bugün Öcalan’ı sevmek veya onun fikirlerine katılmaktan öte bir noktadayız. Fakat şu gerçeği görmezlikten gelemeyiz. 1993'ten bu yana kesintisiz çözüm önerileri sunuyor, barış için yol haritaları çiziyor, tek taraflı ateşkesler ilan ediyor.

Öcalan’ın çağrısıyla Kandil ve Avrupa'dan heyetler kamuoyu tanıklığında demokratik çözüm ve barış için Türkiye'ye geliyor. Onca yıldır, maruz kaldığı hak ihlallerine ve mutlak tecritlere rağmen aktif şekilde demokratik çözüm için kafa yoruyor, çabalıyor, barış imkanını ortaya çıkarmaya çalışıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Denenmeyen yöntem kaldı mı?”

Bir an herkes elini vicdanına koysun. Bu birikimi, bu çabayı görmezden gelip barış inşa edilebilir mi?

Öcalan'ın önerdiği demokratik cumhuriyet modeli, Türkiye'nin demokratikleşmesini, çok kültürlü ve çok inançlı bir yaşamı, yerinden yönetimi savunuyor.

Çatışmayı değil barışı, ayrışmayı değil birleşmeyi, kutuplaşmayı değil bütünleşmeyi esas alıyor. Müzakere ve diyalog mekanizmalarını vurguluyor. Silahsızlanma ve demokratik hakların tanınmasını içeriyor, çoğulculuğu merkeze alıyor. Bu tezde bir yanlışlık var mı? Hayır. Herkesin ortaklaşabileceği doğrular bunlar.

Ortada bir sorun var ve bunu nasıl çözeceğimize odaklanmalıyız. 40 yılı aşkındır denenmeyen yöntem kaldı mı?

Çözümsüzlüğü derinleştiren eski anlayış ve yöntemlerde ısrar mı edeceğiz, yoksa barış ve demokratik toplum için yeni bir yol mu açacağız? Toplumun ortak çözüm aklı "yeni bir yol" diyor. Peki, çatışma ve şiddeti sonlandıracak barış için muhataplarıyla konuşmaktan daha iyi ve hayırlı bir yol var mı?

“Bu sürecin dışında kalmayın”

Muhalefete çağrı: Tarihin doğru tarafında durmak topluma karşı tarihi bir sorumluluktur! Sürecin dışında kalmayın!

Öte yandan elbette demokratik çözüm sadece iktidarın muhataplığında değil, tüm muhalefette ve bunun da ötesinde tüm toplumsal kesimlerin sorumluluğundadır.

Demokratik çözüm ve barış iktidarların insafına bırakılamayacak kadar 86 milyonundur, yani hepimizindir.

Bu nedenle; tüm muhalefet partilerine samimi bir çağrı yapmak istiyorum: Bu sürecin dışında kalmayın.

Türkiye'nin en önemli meselesinde hiçbir parti kenarda seyirci kalamaz/kalmamalı. Siyasetin varlık nedeni sorunları çözmekse, bu görevden kaçmak kendi varlık nedeninin inkârı anlamına gelir.

Kuşkusuz Türkiye halkları tarihin doğru tarafında durmayanları not eder.

“Cesur bir çıkış”

Sürecin şeffaf olmadığını söyleyenlere açık çağrım var: Buyurun, dahil olun. Abdullah Öcalan'la yüz yüze görüşün, bütün kaygılarınızı, eleştirilerinizi, değerlendirmelerinizi paylaşın.

Sayın Bahçeli “Gözüne baka baka konuşacağım” dedi. Cesur bir çıkış. Komisyonun bütün üyeleri Öcalan’ın gözünün içine baka baka konuşabilir. Emin olun muhatapla konuşmak şeffaflığın ta kendisi olacak.  Unutulmamalı ki, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne dair toplumun farklı kesimlerin ve farklı partilere oy veren seçmenlerin sahip olduğu “şeffaflık, alenilik” gibi eleştirileri ve kaygıları doğrudan muhatabıyla konuşmak tarihsel bir siyaset sorumluluğudur.

Bu hususta tarihi bir fırsat penceresi açılmaktadır. Sürekli olarak sürecin kapalı kapılar ardında yürüdüğünü söyleyenler için İmralı’da kapıları açma ve şeffaf şekilde her şeyi tartışma şansı vardır. Eleştiri ve itirazlar masada ele alınmalı. Bu fırsat değerlendirilmeli. Bu bize yol aldırır.

“Hangi diyalog zemini lazımsa cesurca uygulayın”

Bu süreçte, geçmiş deneyimlerden farklı olarak Meclis daha fazla rol üstlendi. Komisyonun varlığı, sürecin şeffaflığının ve meşruiyetinin en büyük teminatı. Ve komisyon varlığını ve inisiyatifini topluma daha çok gösterebilmeli.

Siz sadece bir ziyaret yapmayacaksınız; milyonların barış umuduna hayat vereceksiniz. Lütfen, hangi adım gerekiyorsa, hangi diyalog zemini lazımsa cesurca uygulayın.

Meclis'in varlık nedeni ülkedeki sorunların çözümüne katkı vermektir. Bu sadece bir partinin işi değil, tüm Meclis'in ortak sorumluluğudur. Sorumluluk almamak siyasetin doğasına aykırıdır.

“Diyalog ve müzakere, önyargıların kırılmasıyla başlar”

Barışı bu topraklara armağan etmek için Öcalan'la görüşmeyi tabu olmaktan çıkarmak demokratik çözümün ve çağa uygun siyaset üretmenin temel zeminlerinden biridir. Tabularla, dogmalarla yeni bir yaşamı inşa etmek imkansızdır. Ama önyargıları, bagajdaki ezberleri geride bırakarak demokratik, adil, özgür ve eşitlikçi bir ülkeye kavuşabiliriz.

Bunun yolu demokratik müzakeredir. Diyalog ve müzakere, önyargıların kırılmasıyla başlar. Komisyon İmralı’da Sayın Öcalan ile görüşerek barışın toplumsal psikolojisini güçlendirebilir. Demokratik çözüm iradesini toplumsallaştırabilir.

Bu görüşme, Türkiye'nin demokratik olgunluğunu dünyaya gösterme fırsatıdır. “Yurtta sulh cihanda sulh” felsefesinin dünyaya göstereceği bir referanstır.

 

Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz

 

T24

DAHA FAZLA HABER OKU