Sanatçı Vahap Aydoğan, son çalışmasında Filistin'in sessiz acılarını ve savaşın gölgesinde var olan kırılgan direnci gözler önüne seriyor.
Çatlamış bir yumurta kabuğundan yükselen çocuk siluetleri, düşmüş bayraklar ve kurumuş toprak, unutulmaya direnç gösteren bir hafızanın ve insanlığın kırılgan ama ısrarcı direncinin simgesi olarak öne çıkıyor.
Her çatlak, geçmişin ağırlığını, bugünün suskunluğunu ve zamanın sessiz tanıklığını taşıyor; her kırık parça, hatırlamayı seçmiş bir vicdanın yankısı oluyor.
Yerde savrulmuş yiyecek ve plastik şişeler, dünyanın ölçüsüz bolluğunu temsil ediyor; ancak bu bolluk, açlıkla sınanan Filistinli halkın yaşamına ulaşmıyor.
Aydoğan, bu çarpıcı karşıtlıkla insanlığın vicdanına sessiz ama sarsıcı bir ayna tutuyor.
Sanatçının felsefi yaklaşımı, eser boyunca kendini hissettiriyor:
Kırılganlık, direncin en saf hâlidir. Çatlamış kabuktan yükselen bir çocuk figürü, yalnızca bir varlık değil; hatırlamayı seçmiş insanlığın sessiz çığlığıdır. Bolluk ve yokluk yan yana durduğunda, zamanın hafızası çıplak ve acımasız hâliyle görünür olur. Sanat, o görünmeyeni görünür kılmanın dilidir.
Eserdeki detaylar sessiz ama yoğun bir anlatım taşıyor.
Her düşmüş parça, unutulmaya karşı bir ısrarı; her çatlak, zamanın unutkanlığıyla yüzleşmeyi simgeliyor.
Aydoğan, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Sanat, hatırlamanın direncidir. Sessizlik çoğu zaman susturulmuş bir çığlıktır; benim işim o çığlığı görünür kılmaktır. Her çatlak, unutulmaya karşı bir çağrıdır; her kırık parça, hatırlamanın direnişidir.
Eser, yalnızca bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın vicdanını ve hafızasını sorguluyor.
Açlığın, yoksulluğun ve sessizliğin ortasında kalan insanlık hâli, geçmişin ağırlığı ile geleceğin belirsizliği arasında bir köprü kuruyor.
Aydoğan, çatlakların ve düşmüş parçaların içinde insanlığın evrensel direncini görür:
Çatlaklar yalnızca kırılmayı değil, direnmeyi anlatır. Sessizlik, susturulmuş bir çağrıdır. Sanat, o çağrıyı duyurmanın evrensel ve zamansız dilidir.
Bu çalışma, unutulmaya karşı direnen bir hafızanın sessiz tanığı olarak, insanlığın vicdanına dokunuyor.
Filistin'in hikâyesi, yalnızca bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın belleğinde iz bırakıyor; hatırlamanın, direncin ve vicdanın zamansız önemini gözler önüne seriyor.
© The Independentturkish