NATO'nun yükselen yeni yıldızı: Polonya

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Atlantic Council

Polonya, Rusya tehdidine karşı savunma harcamalarını hızla artırıp kapsamlı modernizasyonla NATO'nun doğu kanadında yükselen güç olurken, Türkiye'nin uzun süredir sahip olduğu NATO Kara Kuvvetleri liderliği pozisyonu için de yeni bir rekabet ortamı doğuyor. Bu durum hem ittifak içi güç dengelerini hem de bölgesel güvenlik dinamiklerini yeniden şekillendiriyor.


Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisinde Polonya

Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'ya karşı başlattığı kapsamlı işgal, Avrupa güvenliğinde köklü bir değişime yol açtı. NATO'nun doğu kanadında bu değişime en güçlü yanıt veren ülke ise Polonya oldu.

Tarihsel hafızasında istilalar, işgaller ve bölünmeler olan Polonya, bu travmatik geçmişin de etkisiyle, tehdit algısını derinleştirdi ve hızla harekete geçti.

Savunma harcamalarını eşi görülmemiş seviyelere çıkaran, kapsamlı modernizasyon programları başlatan ve NATO'nun doğu kanadında stratejik bir merkez haline gelen Polonya, artık "NATO'nun yükselen yıldızı" olarak anılıyor.

Peki, bu yükseliş ne kadar sürdürülebilir ve hangi zorlukları barındırıyor?


Stratejik derinlik ve tarihsel bağlam vurgusu

Polonya'nın güvenlik politikalarını anlamak için tarihine bakmak gerekir.

18'inci yüzyılda 3 kez bölünmüş, 20'nci yüzyılda Nazi Almanyası ve Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmiş bir ülke olarak Polonya, dış tehditlere karşı derin bir uyanıklığa sahiptir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Batı'ya yönelen Polonya, 1999'da NATO üyesi oldu ve ittifaka hızla entegre oldu.

Rusya'nın 2014'te Kırım'ı işgali, Polonya'nın savunma politikalarında bir kırılma yarattı.

Ancak asıl dönüm noktası, 2022'deki tam kapsamlı işgal oldu.

Bu olay, Polonya'nın güvenlik stratejisinde daha radikal adımlar atmasına yol açtı.

Polonya'nın tepkisi, tarihsel hafızası ve jeopolitik gerçekliklerine dayanan proaktif bir stratejiydi.

Bu perspektif, Polonya'nın neden Ukrayna savaşı sonrası bu denli hızlı ve radikal savunma politikaları benimsediğini anlamak için kritik.


Eşi görülmemiş savunma harcamaları

Polonya, 2024 itibarıyla Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nın (GSYİH) yüzde 4'ünden fazlasını savunmaya ayırarak NATO içinde birinci sıraya yerleşti. 2025'te bu oranı yüzde 4,7'ye çıkarmayı hedefliyor.

Bu oran, ABD dahil tüm müttefikleri geride bırakıyor.

2025 savunma bütçesi yaklaşık 45 milyar dolara ulaşacak.

Bu artış, uzun süredir devam eden bir stratejik zihniyetin ürünü.

Polonya, 2020'den beri NATO'nun yüzde 2'lik hedefini aşmış durumda.

Bu agresif harcama politikası, diğer müttefikler için yeni bir çıta da oluşturuyor.

Ancak bu yüksek savunma harcamalarının uzun vadede Polonya ekonomisine etkileri daha fazla incelenmeye değer.

GSYİH içindeki payın hızla artması, diğer sosyal ve altyapı yatırımlarını kısıtlayabilir ve büyüme üzerinde yük yaratabilir.


Askeri modernizasyon: Eski Sovyet teçhizatından modern NATO gücüne

Polonya, Sovyet döneminden kalan askerî yapısını tamamen dönüştürmeye yönelik iddialı bir modernizasyon programı yürütüyor.

2032'ye kadar tamamlanması planlanan bu dönüşüm, ülkeyi Batı'nın en ileri teknolojileriyle donanmış, birlikte çalışabilir bir NATO gücü haline getirecek.

Başlıca alımlar arasında şunlar var:

  • 250 adet M1A2 Abrams ve 1000 adet Güney Kore yapımı K2 Panter tankı
  • 212 adet K9A1 obüs, 486 adet HIMARS roket sistemi
  • 96 adet AH-64E Apache helikopteri ve 48 adet FA-50 savaş uçağı
  • Patriot ve Küçük Narew hava savunma sistemleri

Polonya, ithalatla birlikte yerli üretimi ve teknoloji transferini de teşvik ediyor.

Özellikle HIMARS ve K2PL tanklarının önemli bir kısmı Polonya'da üretilecek.

Böylece hem bağımsız bir savunma sanayii oluşturuyor hem de ekonomik dayanıklılığını artırıyor.

Ancak ABD'ye yüksek bağımlılık ve Güney Kore gibi yeni ortakların teknik ve stratejik sınırlılıkları daha fazla tartışılmalı.

ABD'nin politikalarındaki değişimlerin Polonya'yı nasıl etkileyeceği, mevcut stratejik çeşitlendirme çabalarının derinleştirilmesini gerektiriyor.


NATO'nun doğu kanadında stratejik merkez

Polonya, coğrafi konumunun avantajını stratejik bir avantaja çevirdi.

Ülke, ABD ve NATO'nun doğu kanadındaki en önemli lojistik ve operasyonel merkezi haline geldi.

ABD'nin Polonya'daki varlığı son yıllarda arttı. Poznań'daki ABD Kara Kuvvetleri V. Kolordu İleri Komutanlığı, Redzikowo'daki Aegis Ashore füze savunma sahası ve Powidz'deki devasa ekipman depolama tesisleri NATO'nun doğu kanadındaki caydırıcılık kapasitesini ciddi biçimde artırıyor.

Rzeszów'daki lojistik merkezi (POLLOGHUB) Ukrayna'ya yapılan yardımın yüzde 80'inin geçişini sağlıyor.


Polonya'nın düşünce liderliği ve NATO'daki yeni rolü

Polonya, askeri gücünün yanı sıra, ittifak içindeki stratejik vizyonuyla da dikkat çekiyor.

Uzun yıllar boyunca Rusya'ya karşı daha sert bir duruş sergilenmesi gerektiğini savunan Varşova, 2022'den sonra haklı çıktığını gördü.

Şimdi, daha yüksek savunma harcamaları, doğu kanadında daha güçlü bir savunma hattı ve hatta NATO'nun nükleer paylaşım programına katılım için baskı yapıyor.

Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda'nın savunma harcamalarının NATO üyeleri için yüzde 3'e çıkarılması çağrısı, doğu kanadında daha sağlam bir savunma kurulması için önerileri ve AB dönem başkanlığında "Güvenlik, Avrupa!" mottosunu seçmesi, Polonya'nın NATO içinde bir düşünce lideri olmak için gayret sarfettiğini gösteriyor.

Ancak Polonya'nın agresif savunma duruşunun Batı Avrupa'daki bazı ülkelerce provoke edici olarak görülmesi de dikkatlerden kaçmıyor.


Nükleer paylaşım tartışmaları

Polonya, NATO'nun nükleer paylaşım programına katılmak için yoğun çaba harcıyor.

Rusya'nın nükleer tehditlerini caydırmak ve doğu kanadının savunmasını daha sağlam kılmak için bu programın önemini vurguluyor.

Ancak bu talep, hem NATO içindeki bazı üyeler tarafından endişeyle karşılanabiliyor hem de Rusya ile ilişkilerde ciddi risk oluşturuyor.
 


Komuta reformları bağlamında Polonya

Fransız düşünce kuruluşu IFRI'de yayınlanan 23 Haziran 2025 tarihli raporda vurgulandığı üzere, NATO'nun komuta yapısında "Avrupalılaştırma" arzusu güçleniyor.

Özellikle ABD'nin yeni yönetiminin (Trump'ın ikinci döneminde) SACEUR gibi bazı komuta pozisyonlarından çekilmeyi düşünmesiyle birlikte, Avrupa ülkelerinin liderlik talepleri öne çıkıyor.

IFRI raporuna göre, Polonya'nın 2035'e kadar Avrupa'nın en büyük konvansiyonel ordusuna sahip olması bekleniyor.

Bu bağlamda, NATO'nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı (LandCom) gibi (halen Türkiye'de, İZMİR'de bulunuyor) üst düzey görevler için Polonya'nın da aday olabileceği belirtiliyor.

Bu gelişmeler, Polonya'nın Avrupa'nın güvenlik mimarisinin yeni mimarlarından biri olabileceğini gösteriyor.


Polonya'nın çelişkili konumu: Tampon mu, hedef mi?

Polonya, coğrafi konumu itibarıyla Ukrayna'dan sonra Rusya'nın hedef alabileceği en önemli NATO ülkesi konumunda.

Doğu kanadında yer alması, onu hem bir ön cephe hattına hem de Avrupa'nın savunması için stratejik bir tampon bölgeye dönüştürüyor.

Avrupa açısından bakıldığında, güçlü bir Polonya, Rusya'yı olası bir saldırıda durdurmak, yıpratmak ya da en azından caydırmak için hayati öneme sahip.

Bu nedenle Avrupa ülkeleri, Polonya'yı hem cesaretlendiriyor hem de askeri ve siyasi olarak destekliyor.

Varşova'nın yükselen askeri kapasitesi, Batı için doğuda güvenli bir bariyer işlevi görüyor.

Ancak bu durum, Polonya'yı Rusya'nın öncelikli hedeflerinden biri haline de getiriyor.

Sadece savaş olasılığı değil; siber saldırılar, dezenformasyon, ekonomik baskılar ve iç karışıklıkları körükleme gibi savaş dışı yöntemlerle de Rusya'nın hedefinde olabilir.

Yani Polonya'nın durumu bir anlamda "ateşle dans etmek" ya da "ince buz üzerinde ilerlemek" şeklinde de betimlenebilir; güç ve risk arasında hassas bir denge kurmak zorunda.

Diğer yandan, Polonya'nın 2035'e kadar Avrupa'nın en büyük konvansiyonel ordusuna sahip olması hedefi, sadece Rusya'ya karşı değil, NATO içindeki güç dengeleri bakımından da önemli.

IFRI'nin raporunda da vurgulandığı gibi, bu askeri kapasite onu NATO Kara Kuvvetleri Komutanlığı (LandCom) gibi kritik görevler için doğal bir aday haline getiriyor.

Bugüne kadar Türkiye'nin kara gücü üstünlüğü nedeniyle öne çıktığı bu tür pozisyonlar, Polonya'nın yükselişiyle birlikte yeni bir rekabet alanına dönüşebilir.

Bu durum, Türkiye açısından hem iş birliği hem de rekabet anlamına gelebilecek yeni bir güç dinamiği yaratıyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU