Tutuklanmasının ardından Beylikdüzü Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Mehmet Murat Çalık'ın avukatları, Çalık hakkında Adli Tıp Kurumu'nun mevcut raporu yeterli bulmadığı ve Çalık'ın yeniden hastaneye yatırılarak ileri tetkiklerin baştan yapılmasını istediğini aktararak, "Buradaki temel mesele; müvekkilin hastalığının kesin teşhisi değil, mevcut sağlık durumu ve mevcut bulgular ışığında cezaevi koşullarında kalıp kalamayacağı sorunudur. Ne yazık ki Adli Tıp Kurumu raporunda bu soruya doğrudan ve net bir yanıt verilmemiştir. Bu nedenle yaşanan süreç artık tıbbi ve hukuki bir değerlendirme olmaktan çıkmış, insan hakları ihlaline ve sistematik bir eziyete dönüşmüştür" açıklamasını yaptı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tutuklanmasının ardından Beylikdüzü Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Mehmet Murat Çalık hakkında Adli Tıp Kurumu’nun yeniden kapsamlı tıbbi tetkik talep etmesi, avukatlarının tepkisine neden oldu. Çalık’ın avukatları, mevcut raporların yeterli olduğunu belirterek, “Süreç insan hakları ihlaline dönüşmüştür” açıklamasını yaptı. Açıklamada şunlar kaydedildi:
"Müvekkilimiz Beylikdüzü Belediye Başkanı Sayın Mehmet Murat Çalık hakkında, devletin tam teşekküllü sağlık kurumlarında son haftalarda çok sayıda ciddi ve kapsamlı tıbbi tetkik gerçekleştirilmiştir. Bu işlemler arasında:
Kemik iliği biyopsisi ve patoloji analizi, CEA, CA19-9, AFP, beta-HCG, tPSA, fPSA gibi tümör belirteçleri, tam kan sayımı, biyokimya ve hematolojik testler, malnutrisyon ve kilo kaybı etiyolojisinin değerlendirilmesi, nötropeni ve bağışıklık sistemi zafiyeti saptamaları, boyun bölgesindeki kitleye yönelik radyolojik ve klinik takip, tüm bu bulgular doğrultusunda hazırlanmış Durum Bildirir Sağlık Kurulu Raporu yer almaktadır.
Yukarıda sayılan işlemler sonucunda müvekkilin sağlık durumunun cezaevi koşullarına kesinlikle uygun olmadığı, lösemi nüksü riski ile birlikte bağışıklık sistemine ilişkin bozulmalar nedeniyle yüksek enfeksiyon riski taşıdığı açıkça ortaya konmuştur.
'Bu tetkiklerin tamamına yakını halihazırda yapılmış ve Sağlık Kurulu raporuna yansıtılmıştır'
Ancak Adli Tıp Kurumu, bu kapsamlı tıbbi verileri yeterli bulmamış, kemik iliği biyopsisi dâhil olmak üzere birçok ileri tetkikin yeniden yapılmasını talep etmiş; müvekkilin yeniden hastaneye yatırılmasını ve tedavi sürecinin baştan başlatılmasını istemiştir. Üstelik bu kapsamlı tekrar taleplerinin tıbbi gerekçesi de net biçimde ortaya konmamıştır. Oysaki bu tetkiklerin tamamına yakını halihazırda yapılmış, belgelenmiş ve Sağlık Kurulu raporuna yansıtılmıştır.
Müvekkilimiz yaklaşık 15 gün boyunca bu işlemler nedeniyle fiziksel ve psikolojik olarak tükenmiş; sürekli kan alınmış, izlem altında tutulmuş ve cerrahi girişim hazırlıklarına maruz kalmıştır. Şimdi yeniden benzer işlemlere tabi tutulmasının hem sağlık bütünlüğü açısından ilave riskler oluşturacağı hem de hastada ciddi bir yıpranma yaratacağı açıktır. Nitekim Adli Tıp Kurumu raporunda, 'Mevcut bulgularla hastalık dışlanamamaktadır' şeklinde bir ifade ile lösemi nüksü ihtimalinin halen dışlanamadığı, bu nedenle kesin tanı konmasa dahi müvekkilin yüksek riskli hasta olarak değerlendirilebileceği bizzat kurumun kendisi tarafından da kabul edilmiştir.
'Yaşanan süreç, insan hakları ihlaline ve sistematik bir eziyete dönüşmüştür'
Öte yandan bilimsel literatür ışığında bilinmelidir ki; yoğun fiziksel ve psikolojik stres, lösemi hastalarında nüks riskini artıran önemli bir faktördür. Cezaevi gibi yüksek stresli, izole ve tıbbi imkanların kısıtlı olduğu bir ortamda tutulmak, müvekkil açısından sadece sağlık açısından değil, yaşam hakkı bakımından da telafisi imkansız zararlar doğurabilir. Ayrıca, müvekkilin hastalığının bu aşamasında psikolojik, fiziksel ve sosyal açıdan aile desteğine olan ihtiyacı hayati önemdedir. Cezaevi koşullarında bu desteğe erişememesi, hem tedavi uyumunu hem de genel iyilik halini ciddi biçimde zedelemektedir.
Unutulmamalıdır ki müvekkil bir hükümlü değil, tutukludur. Tutukluluk yalnızca bir koruma tedbiridir. Bu tedbirin, mevcut sağlık durumu gibi istisnai șartlarda adli kontrol gibi daha hafif alternatiflerle değiştirilmesi, hem yasal hem de insani olarak mümkündür. Sonuç olarak, buradaki temel mesele; müvekkilin hastalığının kesin teşhisi değil, mevcut sağlık durumu ve mevcut bulgular ışığında cezaevi koşullarında kalıp kalamayacağı sorunudur. Ne yazık ki Adli Tıp Kurumu raporunda bu soruya doğrudan ve net bir yanıt verilmemiştir. Bu nedenle yaşanan süreç artık tıbbi ve hukuki bir değerlendirme olmaktan çıkmış, insan hakları ihlaline ve sistematik bir eziyete dönüşmüştür. Durumu kamuoyunun ve yetkili mercilerin dikkatine saygıyla sunarız."
Sezgin Tanrıkulu: Murat Çalık'a yapılanın tek bir adı vardır; zalimliktir, zulümdür ve vicdansızlıktır
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Adli Tıp Kurumu'nun sağlık tetkiklerinin yeniden yapılmasına karar verdiği tutuklu Beylikdüzü Belediye Başlakı Murat Çalık'a zulmedildiğini belirterek, "Tedavisi yapılamıyor ve sağlık hakkından faydalanamıyor, kendisini daha önce tedavi eden hekimler ulaşamıyor. Bunun tek bir adı vardır; zalimliktir, zulümdür ve vicdansızlıktır" ifadelerini kullandı.
Tanrıkulu, yaptığı açıklamada, Adli Tıp Kurumu'nun Murat Çalık’ın sağlık tetkiklerinin yeniden yapılmasına karar verdiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Murat Çalık İzmir'den alındı, Adli Tıp’a götürüldü, sonra o ağır koşullarda tekrar İzmir’e cezaevine getirildi. Şimdi Adli Tıp diyor ki; bu tetkiklerin hepsi yeniden yapılacak. Tetkikleri yapan kim? Hangi hastane? İzmir'de Üniversite Hastanesi. Bu kadar eziyet yapmayın insanlara.
Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık tutukludur, hükümlü değil. Dolayısıyla Adli Tıp araya girmeden de tutuklamayı inceleyen hakim, mevcut raporlarına bakarak tahliyesine karar verebilir, ev hapsi gibi başka tedbirlere de karar verebilir. Bunları yapmadan bu kadar eziyet etmenizin anlamı nedir? Kendisi hükümlü değil, daha iddianamesi bile yazılmadı. Hüküm alsa, infazına ara verilmesi bakımından veya Cumhurbaşkanı affı bakımından Adli Tıp raporu gerekli olabilir ama tutuklular için böyle bir gereklilik yok.
Neden bu eziyet? Bu, doğrudan doğruya Murat Çalık'ın yaşam hakkına müdahaledir. Yolda veya başka bir zaman dilimi içerisinde bu hastalığın yeterince tedavi edilmemesi nedeniyle bu hastalık daha da ilerlerse bu kararı vermeyenler ne yapacaklar? Biraz vicdan lazım, vicdan! Aldınız İstanbul'dan, gönderdiniz İzmir'e. Neden Silivri Cezaevi’nde kalmadı? Amaç, akrabalarına, eşine, avukatlarına eziyet olsun, kendisi yalnız kalsın. Bunu yapmaya çalıştınız.
Şimdi de oradan oraya sevk ediyorsunuz, tedavisi yapılamıyor ve sağlık hakkından faydalanamıyor, kendisini daha önce tedavi eden hekimler ulaşamıyor. Bunun tek bir adı vardır; zalimliktir, zulümdür ve vicdansızlıktır."
Sezgin Tanrıkulu: Murat Çalık'a yapılanın tek bir adı vardır; zalimliktir, zulümdür ve vicdansızlıktırhttps://t.co/KXPvwZx6MI pic.twitter.com/WGPsU743F5
— Independent Turkish (@TurkishIndy) July 18, 2025
ANKA