Adanın hafızası sanatla beden buluyor: Meltem Şahin

Bozcaada Caz Festivali'nin 5-6-7 Eylül'de gerçekleşecek 9. edisyonu öncesinde, etkinliğin bu seneki tasarım dünyasını kuran Meltem Şahin'le sanata, bedene, sezgiye ve adanın hikayelerine birlikte kulak verdik

Meltem Şahin, "'Sanat terapidir' gibi doğrudan bir cümle kuramam ama üretimin benim için zaman zaman bir tür içsel dayanıklılık alanına dönüştüğünü inkar edemem" diyor (Meltem Şahin)

Bozcaada'ya ayak bastığınızda değişir zaman. Rüzgar, eserken dinlemeye can attığınız hikayeler anlatır, güneş bir başka açıdan vurur taşlara. Bu ada, yılın üç günü cazla ve hayal gücüyle yeniden kurulur. Eylül geldiğinde Bozcaada Caz Festivali, yalnızca bir müzik etkinliği değil; bir deneyime, bir düşünce biçimine ve bir çağrıya dönüşür. 5-6-7 Eylül'de gerçekleşecek 9. edisyonunda "Bedenlenme/Embodiment" temasıyla yola çıkan festival, zihinsel bir fikir olmaktan öte, bedensel bir varoluşa davet çıkarıyor. Düşündüğümüz gibi hareket etmek, hissettiğimiz gibi yaşamak ve inandığımız gibi üretmek... Ada bu yıl bunların izini sürecek.

Festivalin bu sezondaki görsel dünyasını, her işiyle normları zorlayan ve gerçekliğe farklı gözlerle bakan sanatçı Meltem Şahin şekillendiriyor. Meltem'in çizgileri, yalnızca bir temayı temsil etmiyor; adanın taşlarını, denizini, rüzgarını, mitolojik seslerini de bedenliyor. Bozcaada'nın antik hikayelerinden, çok katmanlı coğrafyasından ve festivalin çağdaş ruhundan ilhamla ortaya çıkan bu görsel evren, ziyaretçilerin sezgisel bir yolculuğa çıkmasına vesile oluyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Meltem Şahin, bu yıl festivalin yalnızca afişlerini ya da görsel kimliğini tasarlamıyor; aynı zamanda katılımcılara bakan, onlarla ilişki kuran, onları içine çeken bir dünyanın kapısını aralıyor. Onun sanatı, sadece görmekle kalmıyor, duyulara da dokunuyor. "Bedenlenme" teması, çizgilerinde bir sezgiye, bir harekete, bazen bir duruşa dönüşüyor.

Bir festivalin ruhunu şekillendiren şey sadece programı ya da sahnesi değildir. Mekanı, teması ve görsel diliyle bir bütün olarak kurulan dünyasıdır. Bozcaada Caz Festivali'nin 2025 edisyonu da bu bütünlük içinde, bedenin hafızasına ve hareketin anlamına kulak vermek isteyen herkesi adaya çağırıyor.

Meltem Şahin, son zamanlarda artan baskı ortamına ve yaratıcılar üzerindeki yıldırma iklimine karşı, üretmeye devam etmeyi bir direnç şekli olarak görüyor. Sevdikleri, üretimden aldığı haz ve anlam, bu zorlayıcı dönemlerde onu ayakta tutan en önemli dayanaklar. "Bedenlenme" teması da bu içsel yolculuğun bir uzantısı gibi. Sanatçı, bu temayı sadece gözlemlemekle kalmayıp onunla fiziksel, duygusal ve sezgisel bir bütün haline gelmenin yollarını arıyor. Tasarladığı afişlerde de bu ruh halini düşünmüş. Müzisyenin seyirciyle, festivalle, adayla ve hatta rüzgar ve doğayla kurduğu bağı anlatmak istemiş:

Bozcaada Caz Festivali'nin ada halkıyla, coğrafyayla, geçmişle ve şimdiyle kurduğu bu bütünleşme, bana göre bedenlenmenin en güzel karşılıklarından biri.

Bozcaada, Meltem Şahin için sadece bir tasarım konusu değil, aynı zamanda köklerine dokunan bir yer. Yaklaşık 15 yıl önce ailesiyle adaya yaptığı ziyarette, dedesinin Anton Çehov'un oyunlarını ezbere okuması hafızasında derin bir iz bırakmış. Bu kişisel deneyimi, adanın mitolojik ve arkeolojik hafızasıyla buluşturarak, tasarımlarının duygusal katmanını oluşturmuş. 

Bozcaada caz fest

Yaratıcılığını ortaya koymak için farklı disiplinler aracılığıyla ilhamını somutlaştıran Meltem Şahin, Bozcaada'ya özgü antik hikayelerden yola çıkarak "Bedenlenme" etrafında festivalin bu yılki görsel dünyasını şekillendirdi (Bozcaada Caz Festivali)


2023'te adada yapılan kazılarda bulunan çocuk mezarları, dans eden ve müzik çalan figürler, Dionysos ve Kybele kültlerine dair ipuçları taşıyor. Bu simgeler, onun çizimlerinde festivalin ruhuyla harmanlanarak, seyirciyi hem tarihsel hem de sezgisel bir anlatıya taşıyor. "Bu simgelerin Dionysos ve Kybele kültleriyle ilişkilendirilmesi benim için çok anlamlıydı" diyerek ekliyor:

Çünkü bu iki figür, adadaki doğu ve batı etkilerini, eril ve dişil ritüel geleneklerini bir arada düşündürüyor. Dionysos'un temsil ettiği coşku, ritim ve trans hali, festivalin bu yılki 'Bedenlenme' temasıyla kendiliğinden örtüştü.

Şahin'in çizim süreci, bu yıl şubatta başlamış ve mayıs sonunda tamamlanmış. Özgürce çalışabildiği bu süreçte en çok etkilendiği imge, beden aracılığıyla tanrısal olana ulaşma hali olmuş. Oklasma dansında olduğu gibi, bedenin ritimle çözülüp kontrolü bırakması ve dönüşüme açılması, onun çizgilerinde ritmik bir akış, rüzgarla karışan saçlar ve tanrısal olana yaklaşan hareketler olarak hayat bulmuş.


"Bu imgede hem ruhsal bir yoğunluk hem de fiziksel bir özgürlük var" diyor Meltem. "Ve bence bu iki uç noktanın birleştiği yer, bedenlenmenin en saf hali olabilir" diyerek ekliyor: 

Çizim sürecinde de hep bu hali çağıran görsel imgelerin peşinden gittim: Ritimle çözülmüş bir beden, rüzgârla karışan saçlar ve tanrısal olana dönüşen hareketler... O görsel hafızaya tutunarak hissettiğimi çizgilerle yeniden bedene getirmeye çalıştım.

Sanatçının cazla bağı da zaman içinde dönüşümler geçirmiş. Klasiğin dışına çıkan, hip-hop, dark jazz, African beats gibi türlerle yoğunlaşan deneysel ses dünyası, onun disiplinlerarası çalışma tarzıyla da bütünleşiyor. İllüstrasyondan heykellere, AR ve AI gibi dijital tekniklerden animasyona uzanan çalışma pratiği, sanatçıya her defasında farklı bir bakış ve yeni bir duyumsama alanı sunuyor. Teknikleri birbirine eklemlemekten çok, onları birbirine dönüştürebilecek yolları arıyor.


"Her teknik, ele aldığım konuya göre şekilleniyor" diyor: 

O yüzden malzeme ve yöntem benim için içerikle birlikte evrilen şeyler.

"Her şeyin mükemmel olması gerekmiyor"

Şahin, üretimlerinde "kusurlu güzellik", "aşırılık" ve "tutarsızlık" gibi temalara bilinçli olarak yer veriyor. Ona göre bu unsurlar, bir eksiklikten çok, gerçekliğin ve samimiyetin ta kendisi. Zamanın izlerini taşıyan imgeler, onun gözünde içtenliği ve dönüşümü temsilen önemli bir estetik değer taşıyor.

Her şeyin mükemmel, simetrik ya da pürüzsüz olması gerekmiyor; tam tersine, çatlaklar, kaymalar ve fazlalıklar bazen daha çok şey anlatıyor. Kırılganlıkla temas eden, geçiciliği kabul eden, işlenmemiş ama içten bir estetikle ilgileniyorum. Çünkü bence güzellik, çoğu zaman tam da o küçük kaymalarda, beklenmedik fazlalıklarda ortaya çıkıyor.

Sanat, Meltem Şahin için bir çıkış değil, daha çok bir kalma ve bakma biçimi. Zorlu dönemlerde onun için içsel bir dayanıklılık alanına dönüşüyor. Bazen anlatılamayan duygular malzeme ve biçim aracılığıyla su yüzüne çıkıyor. Ortaya çıkan eser ise sadece bir sonuç değil, aynı zamanda o anki ruh halinin bir yansıması oluyor. Onun için sanat, dünyaya bir iz bırakmaktan çok, o izleri fark ederek onlarla birlikte yaşamayı öğrenme biçimi.

Meltem Şahin

Meltem Şahin, Amerika'da bireysel anlatıların daha kolay karşılık bulduğunu belirtirken, Türkiye'de bir ifade alanı yaratmanın ve onu korumanın başlı başına bir çaba gerektirdiğini ekliyor (Meltem Şahin) 


Beeing Hope projesiyle bu direnci kolektif bir üretim alanına taşımış; 2021'deki yangınlar sırasında şahit olduğu yıkımı, arıların önemini odağa alarak yeniden anlamlandırmış. Dijital ortamda NFT olarak sunulan bu projeyle doğaya katkı sunmak, onun dijital sanata bakışını da yeniden biçimlendirmiş:

Bu bana daha geniş bir perspektif kazandırdı. Sadece kayba değil, onarıma da odaklanabilmek; üretimimi bu onarma arzusunun bir parçası haline getirebilmek, kişisel olarak çok dönüştürücüydü.

"Doğada olmak ritmimi değiştiriyor"

Doğayla bağıysa çocukluktan beri süregelen bir aidiyet hissiyle biçimlenmiş. "Marmaris'te doğada büyüdüm" diyor. Denize atlamak ya da kayalarda yalın ayak yürümek onun için bedensel bir meditasyon. Bu ritimle, bedenini ve zihnini hizaya sokan süreçler, yaratıcılığını da besliyor:

Bu anlar bir tür 'hayvan oluş' hissi veriyor bana. Bedenimle, taşla, denizle daha doğrudan bir temas kuruyorum. Bu hal, ritmimi değiştiriyor.

Meltem Şahin için çizim, çocuklukta anneannesinin koltuk desenlerini parmağıyla takip ederken başlamış. "İlk anım 3–4 yaşlarıma dayanıyor" diyor: 

Sanki onları yeniden çiziyormuşum gibiydi. Kalem yoktu ama bir iz sürme, bir desenle temas kurma hissi vardı. O an, çizmenin sadece iz bırakmak değil, var olan bir izi takip etmek olduğunu hissetmiştim sanırım.

Bu içsel sezgi zamanla grafik tasarıma, oradan illüstrasyona ve çok disiplinli bir sanatsal ifadeye evrilmiş. Bugün geldiği nokta, aslında hep içinde olan çocuğun izini takip ettiği bir yolculuğun sonucu. 


Meltem, sanatla iç içe ama farklı yönlerden beslenen bir ailede büyümüş. "Annem seramik sanatçısı, babam ise diş hekimi ama aynı zamanda uzun yıllar Türk sanat müziğiyle ilgilendi" diyor: 

Evde üretmek, gözlem yapmak, detaylara dikkat etmek bizim için çok doğaldı.

Önceleri endüstriyel tasarım okumayı da düşünse de kalbinde yatan başkaymış: Resim...

O dönemde aile dostumuz ressam Mahmut Karatoprak, resim yerine grafik tasarımı önerdi. Birlikte araştırdık ve bu alan içime sindi. Böylece üniversiteye hazırlanırken grafik tasarım alanına yöneldim.

Çizimden hiç kopmadığını söyleyen Meltem, bir anlamda kendiliğinden ama içinde hep var olan bir yere dönmüş. "Teknik olarak kazandıklarım bir yana, bu geçiş süreci kendi sesimi bulmamda çok belirleyici oldu" diyor.

Meltem Şahin

Meltem Şahin, yüzün ötesine geçen, ses, mekan ve duyguya uzanan filtrelerin sanatçılar için önü açık bir tuval sunduğuna inanıyor (Meltem Şahin)


Yaratım süreci Meltem Şahin için sadece ilhama dayalı değil; aynı zamanda gündelik hayatın ritminden, hareketin ve durağanlığın iç içe geçtiği o sıradan anlardan da besleniyor. Şahin'e göre fikirler çoğu zaman masaya oturup beklerken değil, yürürken, yemek yaparken ya da duşta zihnin gevşediği o sessiz anlarda geliyor. Bu yüzden yaratıcı sürecinde aceleye değil, farkındalığa ve akışa alan açmaya özen gösteriyor.

Çalışma ortamı ise onun için sabit bir yer değil, bir ruh hali meselesi. Bazen bir kafede başka üreticilerin arasında, bazen de evinde kedisi ve köpeğinin sessiz eşliğiyle çalışıyor. "Orada olmaları bile bana iyi geliyor" diyor. Nasıl gelmesin ki? Şahin, fiziksel düzenin değil, zihinsel açıklığın önemli olduğunu söylüyor. Heykel ya da animasyon gibi tekrar eden işler yaparken podcast dinlemek ona iyi geliyor; yazı yazarkense çevresindeki üretken enerjiden besleniyor. Daimi eşlikçisi ise kupasındaki kahvesi...

"Bu topraklar çok güçlü bir hafıza ve direniş potansiyeli barındırıyor"

Türkiye'de kadın sanatçı olmanın çok katmanlı bir deneyim olduğunun altını çizen Meltem Şahin, bu coğrafyada üretmenin aynı anda hem güç hem de yük getirdiğini vurguluyor. Sistemik engellere ve görünürlük mücadelesine rağmen bu topraklardaki güçlü hafıza ve direniş potansiyelinin üretimlerini beslediğini dile getiriyor: 

Çoğu zaman tam da bu çatışma noktalarından besleniyorum.

Yakın gelecekte ise Vancouver Bienali kapsamında yerli topluluklardan bir kadın sanatçıyla birlikte çalışacağı iki aylık rezidans projesine hazırlanıyor. Yeni bir coğrafyada, bambaşka bir bakış açısıyla üretimde bulunacak olmak, onun için hem heyecan verici hem de dönüştürücü bir deneyim olacak gibi görünüyor.

Meltem Şahin'in çizgileri, kelimeleri ve fikirleri, bu yıl Bozcaada Caz Festivali'nin görsel dünyasına can verirken, bizleri de kendi bedenlenme hallerimizle yüzleşmeye davet ediyor.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU