TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Terörsüz Türkiye" çalışmaları kapsamında Meclis'te kurulması planlanan komisyona ilişkin, "Bu tür şeylerde zaman vermek işi kolaylaştırmak yerine zorlaştırabilir. Mühim olan hem toplumun bu işe hazır hale gelmesi hem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki siyasi partilerin bu konudaki tartışmalara hazır bir vaziyette olduğunun ortaya konulmasıdır." dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Terörsüz Türkiye" kapsamındaki çalışmalar hatırlatılarak, "Bayramdan sonraki mesaide yeniden bir grup ziyareti ya da liderlerle bir araya gelme gibi bir programınız olacak mı? Özellikle Meclis tatile girmeden önce bir komisyon kurulması yönünde beklenti var, neler söylersiniz?" denilmesi üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:
Bu süreç aslında planladığı gibi gidiyor. Önce İmralı'nın açıklama yapması, arkasından örgütün birleşenlerinin bu açıklamaya uyduklarını ifade etmeleri önemliydi. Bundan sonra da siyasetin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi söz konusu. Bu çerçevede tabii ki Meclis'te bir komisyon kurulması en doğal yoldur. Yani siyaset nihayetinde, sadece yasa çıkarmak bakımından söylemiyorum, siyasetin yapılacağı zemin de TBMM'dir. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 6 farklı siyasi parti var, 10 tane de parti grubu olmayan partiler var, bütün bunların sözünü söyleyebilecekleri, konuşabilecekleri bir platformun, mekanizmanın oluşturulması lazım. Burada çok titiz davranmamız gerekiyor. Ben ilk görüşmemde partilere de ifade ettim, bu konuyla ilgili teklifi olan partilerin de tekliflerini çok süratle olgunlaştırmaları ve sonuçta gerçekten milletin hayrına tarihi bir fırsatı değerlendirmek üzere bu komisyonun görevine başlaması, en kısa süre içerisinde iyi belirlenmiş bir yol haritası içerisinde çalışmaları başlatmamız şarttır.
Başka bir gazetecinin söz konusu komisyonun yaz arasından önce kurulup kurulamayacağına ilişkin sorusu üzerine ise Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
Bu tür şeylerde zaman vermek, işi kolaylaştırmak yerine zorlaştırabilir. Mühim olan hem toplumun bu işe hazır hale gelmesi hem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki siyasi partilerin bu konudaki tartışmalara hazır bir vaziyette olduğunun ortaya konulmasıdır. Sonuçta burada evet, işin bir siyasi tarafı var, hukuki bazı meseleler karşımıza çıkacak. Ama çok daha önemli olan kısmı toplumsal psikolojiyle ilgili kısmıdır. Yani toplumdaki bütün yurttaşlarımız Türkiye'deki Türk, Kürt, hangi kimliğe sahip olursa olsun insanlarımız: 'Evet, iyi bir şey yapılıyor. Bu, Türkiye'nin hayrına olan bir süreçtir. Artık 50 yıl ayaklarımıza pranga gibi vurulan, emperyalistlerin bu tuzağından Türkiye’nin kurtulması lazım, terörü geride bırakması lazım' diyerek destek vereceği bir süreci yönetebilmek, asıl olan budur. Onun için tabiri caizse yüz düşünüp bir konuşarak, kılı kırk yararak ve gerçekten bütün toplum kesimlerinin işin içerisinde olabileceği, herkesin gönül rahatlığı içerisinde destek vereceği bir süreci ortaya koymak lazım. Bu süreçte şahsen en temel motto olarak şunu görüyorum, Kürtlerin onuru, Türklerin gururunun korunduğu bir süreci inşallah en güzel şekliyle takip etmemiz gerekiyor.
Yeni anayasa konusunda somut adımın atılıp atılmayacağına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Türkiye'de yeni anayasa yapılacaksa bunun konuşulacağı yerin TBMM olduğunu vurguladı.
Toplumun her kesiminin yeni anayasayla ilgili tekliflerini ve çalışmalarını gündeme getirebileceğini dile getiren Kurtulmuş, "Ama sonuçta anayasa, millet adına yapılan mutabakat metnidir. Yani A partisinin anayasası, B partisinin anayasası olmaz, partilerin anayasa teklifleri olur. Partiler bu anayasa tekliflerini ortaya koyarlar, kimisi şu kadar madde yapar, öteki başka bir şey der ya da bir sivil toplum kuruluşu, 'Beni ilgilendiren iki tane madde var, bunu teklif ediyorum.' der. Bütün bu teklifler ortaya çıkarılır, konulur ve sonuçta da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bu konu müzakere edilir." diye konuştu.
Kurtulmuş, anayasa yapmanın tam zamanı olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bunun da TBMM'nin 28. Dönemi'nin üzerinde tarihi yükümlülük olduğu kanaatindeyim. Gerçekten bazıları şu eleştiride bulunuyor: 'Kaç kere değiştirildi?' Evet, kaç kere değiştirildi ama Anayasa'nın ruhu hala bu metinlerin içerisinde mündemiçtir. Sivil, demokrat, katılımcı, toplumun bütün kesimlerini kapsayan, kuşatan yeni anayasaya ihtiyaç vardır. Bu bir fantezi, 'Olsa da olur, olmasa da olur.' diye konuşacağımız bir mesele değil. Türkiye için tabii ki aşması gereken önemli demokratik eşiktir. Bu demokratik eşiği aşmanın yolu da yine demokratik olgunluk içerisinde herkesin kendi fikrini tam kamil hale getirmesi ve bunun da TBMM'de tartışılmasının başlamasıdır.
"Herkes kendi hazırlığını yapsın"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, "AK Parti, yeni anayasa konusunda bir komisyon oluşturmuştu. Bu bağlamda diğer siyasi partilerden beklentiniz nedir? Bir siyasi partiler turu olur mu?" sorusuna şu yanıtı verdi:
Olur tabii. Bu konunun herhangi bir şekilde müzakere edilmesi işin doğalıdır. 'Ben konuşmuyorum, kapımı kapattım, bu konuyla ilgili fikir beyan etmiyorum.' demek, siyasette istisna olan durumdur. Demokratik siyaset konuşmakla geçer. Meclis Başkanı seçildiğimde yaptığım teşekkür konuşmasında da ifade etmeye çalıştım: 'Siyasetin yarısı mücadeledir, yarısı müzakeredir.' Yani siyasi partiler farklı fikirleri çarpıştıracak, mücadele edecek ama yeri geldiğinde el sıkışacak, masaya oturacak, ortak kanaatleri, fikirleri ortaya koyacak. Sonuçta biz partilerimizin çatısı altında siyaset yapıyor olmakla birlikte milletin adına ve hayrına siyaset yapıyoruz. Millet de izliyor; kimlerin yapıcı, kimlerin oyun bozucu olduğunu görür. Onun için bütün partilere tavsiyemiz şudur; herkes kendi hazırlığını yapsın. Sadece partiler değil, dediğim gibi STK'ler ve bu konudaki fikri olan bütün kesimler fikirlerini ortaya koysun ve müzakere edilmeye başlansın.
"Hiçbir partinin bu süreçte 'Ben konuşmuyorum, görüşmüyorum.' deme lüksü yoktur"
Kurtulmuş, "Yeni anayasayla ilgili özellikle CHP her tartışma açıldığında tabiri caizse kapıları kapatıyor ve tırnak içi ifade etmek gerekirse, 'Anayasa'ya uymayanlarla anayasa yapmayız.' diyor. CHP'siz bir denklem olabilir mi, olursa nasıl olur?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
Şimdi ben bu farazi şey içerisinde konuşmak istemem ama sonuçta ifade ettim. Hiçbir partinin bu süreçte 'Ben konuşmuyorum, görüşmüyorum.' deme lüksü yoktur; fikrini söyler. Nihayetinde benim başından beri söylediğim, en ideali, TBMM'de 400'ü aşkın bir oyla yapılacak anayasa teklifinin Meclis'te kabul edilmesidir. Böylece milletin yeni mutabakat metni olarak anayasa ortaya çıkar. Doğru olan büyük çoğunlukla, büyük konsensüsle kararın alınmasıdır. Ama sonuçta hangi metni çıkarırsanız çıkarın nihayetinde hiçbir metne yüzde 100 destek bulunması mümkün değil. İtiraz edenler, katılmayanlar olur. Mühim olan bunun demokratik olgunluk içerisinde sürdürülen bir süreç olmasını sağlamamız gerekiyor. Bu da sadece Meclis Başkanı olarak benim sorumluluğum değil, bütün siyasi partilerin, bütün siyaset dünyasının ortak sorumluluğudur diye düşünüyorum.
"Ortak çalışmayı yapıp Meclis'te bunu deklare edeceğiz"
Meclis İç Tüzüğü'nde değişiklik yapılıp yapılmayacağına yönelik soru üzerine Kurtulmuş, daha evvel de bu konuyla ilgili çalışmalar yapıldığını, farklı partilerin de çalışmalarının bulunduğunu belirtti.
Meclis Başkanı olduğu günden itibaren yeni içtüzük ve yeni anayasa konusunda açıklamalarda bulunduğunu anımsatan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
Yeni Meclis İç Tüzüğü'ne ihtiyaç var. Komisyon esaslı çalışmaların gerçekleştiği, her konunun komisyonlara geldiği ama Meclis Genel Kurulu'nda da süratle milletvekillerinin, olgunlaştırılmış olan kanun teklifi metni üzerinde görüşmeleri yaptıktan sonra oylamaya geçildiği bir düzenin kurulması lazım. Hakikaten şunu objektif olarak söylüyorum; dünyada herhalde en çok çalışan meclislerden birisi TBMM'dir. Bazılarının Meclisi kifayetsiz göstermesine, 'Meclis demokratik ortamda çalışmıyor.' eleştirilerine rağmen TBMM, dünyanın en çok çalışan ve gerçekten çok yoğun siyasetin yapıldığı bir yerdir. Dolayısıyla bunun daha nezih ortamlarda olması, insani çalışma düzenlerinin ciddi şekilde konuşulması ve özellikle komisyonlarda çok yoğun müzakerelerin gerçekleşmesi şarttır.
AA