Almanya'nın militarizasyonu ve Avrupa'nın istikrarı üzerine

Fotoğraf: Reuters

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri Almanya'nın askeri olarak yükselmesinden korkuyor mu?

Bu, Başkan Trump dönemindeki ABD politikalarının gündeme getirdiği bir soru işareti, zira Amerikan yönetimi dikkatini Pasifik ve Hint-Pasifik bölgelerinde Çin'e karşı koymaya odakladı.

Buna karşılık II. Dünya Savaşı sonrası kurulan Avrupa ittifakı dönemi sona ermiş gibi görünüyor.

Geçen şubat ayındaki seçimler ve Friedrich Merz'in zafer kazanıp şansölye olmasından bu yana, başta silahlı kuvvetler olmak üzere Alman devletinin yapısındaki radikal dönüşümlerle ilgili söylenenler, birçok gözlemcinin zihnini meşgul ediyor.

Bunlar arasında Washington'daki Katolik Üniversitesi'nde tarih profesörü olan Profesör Michael King ve Alman Marshall Fonu'nda Kıdemli Üye ve Dış İlişkiler Başkanı olan Sudha David Wilp de yer alıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Görevinden ayrılmadan önce eski Şansölye Olaf Scholz, II. Dünya Savaşı'nın sonundan itibaren Almanya'ya uygulanan kısıtlamalar nedeniyle önemli ölçüde geri kalmış olan Almanya'nın savunma altyapısını yenilemek için 100 milyar dolar tahsis etti.

Ancak, Almanya’nın borcuna ilişkin anayasal sınırlamalar Scholz'un, özellikle Putin'in Ukrayna'yı işgalinden bu yana, Avrupa'nın bir bütün olarak karşı karşıya olduğu büyük meydan okumalarla yüzleşebilmesi için Alman silahlı kuvvetlerini yenilemesini engelledi.

Merz'in zaferiyle birlikte, Alman kamuoyunda radikal bir değişim yaşandı; öyle ki ülkenin yeni Şansölyesi, Atlantik ittifakına ilişkin önceki görüşüne rağmen, vatandaşları için dış politika ve ekonomide bir değişimin kesin garantisi haline geldi ve bu süreç çoktan başladı.

Alman Bundestag (meclisi), Almanya gibi büyük bir Avrupa gücüne yakışır şekilde ordunun silahlandırılmasını engelleyen borç sınırını kaldırmak için yapılan oylamada üçte iki çoğunlukla bu yönde oy kullandı.

Bu karar, savunma ve altyapı için 1 trilyon dolardan fazla harcamanın önünü açtı ve Merz askeri teçhizata, istihbarata ve bilgi güvenliğine yatırım yapma sözü verdi.

Bu değişim, her şeyden önce politik olarak ne anlama geliyor?


Kısacası, Alman hükümeti Washington'dan bağımsızlıkta tarihi bir aşamanın eşiğinde görünüyor.

ABD'nin artık Avrupa'nın güvenliğinin güvenilir temel taşı olmadığı ve ordusunu geliştirip ekonomisini canlandırdığı bir geleceğe hazırlanıyor.

Berlin ayrıca uzun süre devam eden kemer sıkma bağımlılığından da kurtuluyor.

Bu bağlamda, savaş uzarsa ve ateşkes, ardından Moskova ile Kiev arasında kalıcı bir barış sağlama girişimleri başarısız olursa, Almanya Washington tarafından yönlendirilmeden Ukrayna'yı destekleyebilir.

Bu noktada da Alman modeli, Sam Amca'ya olan mutlak güvenlerini kaybetmeye başlayan birçok Avrupa ülkesi için cazip ve çekici hale gelebilir ve bu modeli takip edebilirler.

O zaman Berlin Ukrayna'nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumaya öncülük edebilir ve Avrupa Birliği'ni (AB) Ukrayna'yı aktif bir üye olarak kabul etmeye teşvik edebilir.


Avrupa, kendisini korkutabilecek ve 1930'ların başında Nazizmin yükselişini, II. Dünya Savaşı'na yol açan anılarını uyandırabilecek bir Alman askeri uyanışıyla mı karşı karşıya?

Mevcut Alman durumu, çoğu Alman'ın ABD’nin artık Avrupa'nın güvenliğinin garantörü olmak istemediği ve Ukrayna'ya yardımını durdurabileceği inancından, ayrıca Avrupa'daki askeri varlığını azaltma olasılığından kaynaklanıyor.

Ancak, Almanya İçin Alternatif Partisi’nin son seçimlerde Alman oylarının yaklaşık yüzde 20'sini alarak kazandığı zaferle somutlaşan Alman popülizminin yükselişi korkutucu bir soruyu gündeme getiriyor; güçlü, modern ve gelişmiş bir Alman ordusu neyi savunacak?

Açıkçası, korkular, görünüşte Rus tehdidini püskürtmek ve caydırmak için süper güçlü bir Alman ordusunun ortaya çıkması ve yükselişi fikri etrafında dönüyor.

Siyasi olarak ılımlı bir hükümet tarafından desteklenen Avrupa yanlısı bir ordu olup olmayacağı tartışılıyor.

Zira Alman sağının artan varlığı göz önüne alındığında, ülke daha sonra Reich'ın tarihsel görüşleri temelinde Almanya'nın sınırlarını yeniden dayatmaya veya askeri şantaj kartı ile diğer Avrupa komşularıyla siyasi angajmandan vazgeçmeye istekli liderlerin eline düşebilir.
 


Alman militarizmi bahsi, 2 faktör sebebiyle birçok kişiyi korkutuyor;

Birincisi, Avrupa'nın Nazi ırkçı ideolojisinin ortadan kalkmasından ve milli şovenist boyutlara sahip Alman sloganlarının Nazizmin yenilgisiyle birlikte kaybolmasından bu yana 80 yıllık bir sükunet dönemi yaşamasıdır.

Bu arada, Almanya'da benzer çağdaş dalgaların- gizli de olsa- geri dönüşü birçok Avrupa ülkesindeki rakiplerini cezbedebilir.

İkincisi, Rusya'nın kendisine yönelik tehdidini azaltmak için Alman askeri uyanışını engellemek amacıyla belki de silahlı çatışmalar dahil sorunlar çıkarmaktan çekinmeyecek olmasıdır.

Henry Kissinger bir keresinde Almanya'yı “Avrupa için çok büyük ve dünya için çok küçük” olarak tanımlamıştı.

Almanya'nın yeniden silahlanması Avrupa’da istikrarsızlığının başlangıcı mı?

Cevap, yaşlı kıtada “dengeli bir güç” olarak kalabilecek Sam Amca'da.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU