Bahar yaza dönmeden hemen önce notaların denize karıştığı, melodilerin rüzgara eşlik ettiği Antalya Akra Caz Festivali, bu sene de nefes kesen bir program ve hafızalara kazınacak anlarla geri döndü.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Akdeniz'in sonsuz maviliği ve Bey Dağları'nın büyüleyici manzarası eşliğinde 8.'si düzenlenen Antalya Akra Caz Festivali, yalnızca caz tutkunları için değil, iyi müziğin peşine düşen herkes için yılın en özel buluşmalarından biri. Burada müzik sadece kulağa değil, denizin kokusuna ve rüzgarın melodisine de işliyor. Sahneyle gökyüzünün iç içe geçtiği bu atmosferde, her şarkı biraz daha derine dokunuyor, her melodi günbatımıyla yarışıyor. Bazen bir parçanın tam ortasında, her şeyden bağımsız bir an yakalıyor insan. İşte o an bu yıl benim doğum günüme denk geldi. Daha güzel bir hediye hayal edemezdim.
Doğu'nun ruhu, Batı'nın ezgileri ve hayatın içinden bir senfoni
Biletleri anında tükenen konseri için sahneye adım attığı an, tüm Akdeniz havasını başka bir renge boyadı Ibrahim Maalouf. Onu tarif etmek kolay değil; sadece bir caz müzisyeni demek haksızlık olur. O, babasının icat ettiği mikrotonal trompetle Doğu'nun hisli makamlarını, Batı'nın özgür caz yapısıyla harmanlayan, her notasında başka bir öykü anlatan modern bir hikaye anlatıcısı. Fransız, Lübnanlı, biraz da bizden... Zaten konser sırasında seyirciyle kurduğu sıcak bağda bu "herkesten" olma halini fazlasıyla hissettirdi.
The Trumpets of Michel-Ange: Bir aile sahnesi
14 Mayıs akşamı, Akra Hotel'in açık hava sahnesi, hem ruhu dinlendiren hem de yürek burkan melodilerle yankılandı. Maalouf, The Trumpets of Michel-Ange projesiyle sahnedeydi. Ekibi için "ailem" ifadesini kullanan Maalouf, konser boyunca da bu samimiyeti seyirciye her saniye hissettirdi. Bu ekip, her bir parçanın performansında dinleyiciyi de yanlarına aldı. Neticede o gece hepimiz bir bütün olduk.
Maalouf, konser boyunca adeta bir orkestra şefi gibiydi. Her bir müzisyeni tek tek tanıttı, onların yeteneklerine olan hayranlığını seyircisiyle paylaştı. Müziğin doğaçlamayla nasıl evrildiğine, ritmin nasıl bir anda değişip başka bir duyguya büründüğüne tanık olduk. Seyirciyle etkileşimiyse bambaşkaydı. Kimi zaman binlerce kişi aynı anda dans etti, kimi zaman tek bir notada herkes derin bir sessizliğe büründü. O anlarda müziğin sınır tanımayan evrensel diliyle birleşmenin kıymetini bir kez daha hissettik.
Konser değil, hayatın müziği
Konserde birkaç kez gözlerimin dolduğunu da itiraf etmeliyim. Bunda elbette müziğin çok büyük payı vardı ama o akşamın kendine has büyüsünü de yok sayamayız. İnsan hayatında nadiren böyle geceler yaşar. Doğum günümde, Akdeniz'in kıyısında, yıldızların altında ve hayatı müziğiyle anlatan bir sanatçının performansında kendimi ne kadar özel hissettiğimi anlatamam! O akşam herkesin kalbi aynı ritimde atıyordu. Maalouf'un da dediği gibi, bu bir konser değil, hayatın müziğiydi.
Konserin en özel anlarından biri, Maalouf'un sahneden yaptığı duygu yüklü konuşmaydı. "Bu melodiyi geçen yıl burada hep birlikte söyledik. O zaman da Ortadoğu'daki durum çok kötüydü, şimdi belki daha da kötü... Ve bunu unutmamamız lazım" dedi. Çocuklar için, umut için, müziğin sesiyle uzaklara bir ışık göndermek istediğini anlattı. "Işıkçım John'dan tüm ışıkları kapatmasını isteyeceğim. Sizden de telefonlarınızın ışıklarını açmanızı ve bu melodiyi birlikte söylememizi rica ediyorum" dediğinde, hepimiz tek tek telefonlarımızı çıkardık. Akdeniz'in kıyısında binlerce minik ışık parladı. Herkes bir ağızdan, belki gözleri dolu, belki usulca mırıldanarak o melodiyi söyledi. Hani bazen bir şarkı aslında çok daha fazlasıdır ya; işte o akşam, tam da öyleydi...
Veda vaktine yaklaşırken Maalouf, festivalin açılış konserini vermekten onur duyduğunu dile getirmeden edemedi. Festival boyunca Akra sahnesinin ağırlayacağı büyük isimlerin her birini teker teker saydı. "Eğer bu konserleri izlemeye niyetiniz yoksa fikrinizi değiştirin" diyerek ekledi:
Bu isimlerin her biri benim arkadaşlarım ve onlar bu gezegendeki en harika müzisyenler. Gidin onları izleyin...
The 251 Soul'da samimi bir buluşma
Konser sonrası sürprizler bitmedi ve gece, The 251 Soul'da devam etti. Konserde sahneye çıkan müzisyenlerin çoğu geceyi burada sonlandırdı, hayranlarıyla buluştu, bol bol fotoğraf çektirdi. Mütevazılığı elden bırakmayan bir isim Maalouf. Belki de onun müziğinin bu kadar dokunaklı ve insan sıcaklığında olmasının sırrı da burada yatıyor. Ben de o büyülü akşamda, biraz çekinerek de olsa Maalouf'un yanına gittim. El sıkıştığımız an, sahnedeki o güçlü adamın ne kadar samimi ve sıcak olduğunu hissettim. Ona konser sırasında duygularıma hakim olmakta zorlandığımı ve gözlerimin nemlendiğini söyledim. Bunun iki saate yaklaşan performans boyunca başıma iki kez geldiğini de itiraf ettim. Gözlerinin içi gülerek "Belki iki kez ağladın ama bir yandan da tüm konser boyunca zıplayıp dans ettin değil mi?" dedi. Bu soruyla kalbim bir kez daha ısındı. Müziğin insanları ne denli hızlı yakınlaştırabildiğine bir defa daha inandım.
Müzik 251 Soul Bar'da da hiç susmadı. Festivalin konuklarından usta oyuncu Selçuk Yöntem, sahneye çıkıp Bülent Ortaçgil klasiği Sensiz Olmaz'ı şiir gibi okurken kalabalıktan çıt çıkmadı. Ardından Duygu Soylu mikrofonu eline aldı ve şarkıyı öyle bir seslendirdi ki, o kalabalıkta tüyleri diken diken olmayan tek bir kişi bile kalmadığına emin oldum. Caz sanatçısı Cenk Erdoğan'la Ibrahim Maalouf'un gitaristi Mohamed Derouich'in aynı sahneyi paylaşmasıysa gecenin tatlı sürprizlerinden biriydi. Gecenin yıldızlaşan bir diğer ismi de saksafondaki Mihai Pirvan oldu. O anlarda hem doğaçlamanın büyüsüne hem de müziğin sınır tanımayan gücüne bir kez daha tanıklık ettik.
İyileştiren bir harman
Antalya Akra Caz Festivali yalnızca Maalouf'la sınırlı değil elbette. 14-31 Mayıs'ta caz, funk, rock, Latin, soul, pop ve dünya müziğini harmanlayan birbirinden güçlü isimler sahne alacak. Grammy ödüllü gitarist Richard Bona'dan, caz vokalinin büyük ismi Kurt Elling'e, R&B ve blues'u şiirsel dokunuşlarla harmanlayan Melody Gardot'dan, Afrika'nın ruhunu müziğine taşıyan Fatoumata Diawara'ya kadar dopdolu bir program sanatseverleri bekliyor. Üstelik jam session'lar, söyleşiler ve masterclass'lar da cabası.
Festivalin kapanışını ise dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say yapacak. "Piyano Başında 50 Yıl" temalı iki özel konserle Say, caz aranjmanlarını Ferit Odman'ın davuluyla taçlandıracak.
Doğanın içinde, müziğin kalbinde
Festival mekanı Akra Hotel'in bahçesiyse başlı başına başka bir güzellik. Bir yanda Akdeniz'in o uçsuz bucaksız maviliği, diğer yanda Bey Dağları'nın heybetli silueti... Müziğin, doğanın ve insan seslerinin birbirine karıştığı bu atmosferde, her konser başka bir deneyime dönüşüyor. Özellikle günbatımında başlayan konserlerde, manzarayla müzik arasında kurulan bağ tarifsiz.
Son söz: Müziğin bizi birleştirdiği an
Antalya Akra Caz Festivali, yalnızca iyi müzik dinlemek için değil, birbirimize yeniden dokunmak, aynı şarkıda buluşmak ve hayatın karmaşasına es verip nefes almak için de bir sebep. Maalouf müziğin sınırları olmaması gerektiğini söylüyor ve biz, ona her bir notasında inanıyoruz.
Bu yıl festivale yolunuzun düşmesini canıgönülden dilerim. Ben şimdiden gelecek senenin hayalini kuruyorum. Çünkü müzik, bazen kelimelerin bittiği yerde başlıyor ve bizi en çok da orada iyileştiriyor.
© The Independentturkish