18 Şubat 2024’te Zambiya’nın kuzeyinde bulunan Çin’e ait bir bakır madeninin (Sino Metals Leach) atık barajı çöktü ve 50 milyon litre asitli, ağır metallerle yüklü atık su ülkenin en hayati su kaynaklarından biri olan Kafue Nehri’ne karıştı.
Zehirlenerek ölen balıklar kıyılara vurmaya başladı, nehrin suladığı tarlalar kurudu, kuşlar yok oldu.
100 kilometrelik bir alan ekolojik yıkıma uğrarken, nüfusun yüzde 60'ının içme suyu kaynağı artık kullanılamaz hale geldi.
Şirket, barajı hızla onarıp sızıntıyı durdurduğunu açıklasa da milyonlarca insan için asıl sorular hâlâ cevapsız:
Bundan sonra ne olacak? Nehir eski haline dönebilecek mi?
Zehirlenen topraklar, durma noktasına gelen balıkçılık ve tarım, tahrip olan ekosistem nasıl geri kazanılacak?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu trajedi Batı’da ya da Batı’nın önem verdiği bir bölgede yaşansaydı, uluslararası kamuoyu ayağa kalkar, protestolar düzenlenir, milyar dolarlık tazminat davaları açılır ve olay medyada haftalarca manşetlerden düşmezdi.
2019'da Brezilya'daki Brumadinho barajının çökmesi sonucu 270 kişinin hayatını kaybetmesi ve 125 milyon metreküp zehirli atığın doğaya yayılması tüm dünya medyasını ve kamuoyunu harekete geçirmiş, küresel tepki sonucu sorumlu şirket 7 milyar dolar tazminat ödemek durumunda kalmıştı.
Peki ya Zambiya için ne yapılıyor?
Haber birkaç gün basında yer aldıktan sonra unutuldu bile.
Küresel sistemin iki yüzlülüğü bir kez daha gözler önüne seriliyor:
Teknolojik ilerleme uğruna Afrika’nın ödediği bedel "kabul edilebilir" sayılıyor.
Bakır zengini ülke: Zambiya
Afrika’nın en büyük ikinci bakır üreticisi olan Zambiya, yer altı zenginlikleriyle küresel güçlerin iştahını kabartan bir ülke.
Bakırın yanı sıra kobalt, manganez, çinko, kurşun, altın ve nadir toprak elementleri açısından da kritik öneme sahip.
Ancak bu zenginlik, diğer Afrika ülkelerinde de olduğu gibi Zambiya halkına refah değil, sömürü ve çevresel felaketler getiriyor.
Zambiya kaynaklarını çıkarıp işleyebilecek teknolojiye sahip değil; bu yüzden yabancı şirketler, maden sektöründe acımasız bir rekabetin içine girerek ülkenin damarlarını sömürmeye devam ediyor.
Zambiya topraklarında faaliyet gösteren çok sayıda yabancı şirketin arasında Çinli firmalar da var.
Ülkede 20’den fazla Çin sermayeli madencilik işletmesi bulunuyor ve bunların yatırımları 3,5 milyar doları aşmış durumda.
2024 yılında Çinli yetkililer, önümüzdeki beş yıl içinde sektöre 5 milyar dolar daha yatırım yapmayı ve bakır üretimini 280 bin tona çıkarmayı planladıklarını açıkladı.
Bu sözde yatırımlar, Zambiya halkı için daha geniş istihdam sahası ve daha iyi yaşam koşulları yerine daha fazla emek sömürüsü ve ekolojik tahribat anlamına geliyor.
Afrika madenleri üzerindeki rekabet, küresel teknoloji savaşlarının en önemli silahlarından biri haline gelirken, yabancı şirketler sundukları istihdam ve altyapı hizmetlerini ön plana çıkararak sömürülerini gizlemeye çalışıyor.
Lakin gerçekte, Afrika halkları ufak bir kazanca muhtaç edilirken, bu şirketler orantısız kazanmaya devam ediyor.
Yabancı sermaye sadece yer altı kaynaklarını ve insan emeğini değil, canlı hayatını da hiçe sayıyor.
Önlem alınmayan, denetlenmeyen, sorumsuzca işletilen madenler yalnızca ekonomiyi değil, doğayı ve yaşamı da geri dönülemez şekilde tahrip ediyor.
Kafue Nehri eskisi gibi akmayacak
Kafue Nehri’nde yaşanan felaketin boyutu tahmin edilenden çok daha büyük olabilir.
Asitli su, balıkların ve diğer canlıların ölümüne yol açacak kadar tehlikeli pH seviyesine sahip.
Kafue Nehri etrafında yaşayan yerel halkın kirlenen suyu içmesi mümkün değil.
Suyun kirlenmesi tarım için kullanılabilirliğini de engeller ve bitkiler için tehdit oluşturur.
Nehir boyunca yaşayan ve geçimini bu sulardan sağlayan insanlar, balıkçılık ve tarım gibi alanlarda büyük kayıplar yaşayabilir.
Bu durum bölgesel ekonomi üzerinde çok ciddi olumsuz etkiler yaratabilir.
Kafue Nehri Zambiya’nın en büyük su kaynağı olan ve civar ülkelerin bile su teminini sağlayan Zambezi Nehri'ne dökülüyor.
Dolayısıyla zehirli asidik suyun Zambezi'ye ulaşma ve bölgesel bir sorun oluşturma ihtimali de konuşuluyor.
Kafue Nehri’nde yaşanan durum kısa vadede kontrol altına alınmış gibi gösterilse de bölgenin uzun vadeli bir temizliğe ihtiyacı olduğu çok net.
Nehrin ve ekosistemin mevcut durumu hakkında kapsamlı bir çevresel değerlendirme yapılması gerekiyor.
Kirliliğin boyutu, ekosistem üzerindeki etkisi, suyun ve toprağın nasıl temizleneceği konusunda çok ciddi uzmanlık ve kaynak gerektiren çalışmalar acilen hızlandırılmalı.
Çin trajedinin üzerini örtebilir
Uluslararası şirketler, Afrika genelinde faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki zayıf politikalardan faydalanarak maliyetleri düşürüp kazançlarını maksimize etmekle kalmıyor, yaşanan felaketlerin sorumluluğunu üstlenmeden yollarına devam ediyorlar.
Çin özelinde bakıldığında, Zambiya’nın en büyük yatırımcısı ve aynı zamanda en büyük alacaklısı olan Pekin yönetimi, borç ilişkisini bir koz olarak kullanarak bu ve benzeri krizlerin üzerini örtme imkanına sahip.
Muhtemelen Kafue trajedisinin üzeri de örtülecek.
Ayrıca, Zambiya’da yıllardır süregelen madencilik faaliyetlerinde devlet denetim mekanizmalarının zayıf kalması, yabancı şirketlere tanınan ayrıcalıklar ve hükümetin şeffaflık eksikliği bu felaketin yaşanmasına zemin hazırladı.
Çinli şirketlerin, ülkenin en büyük alacaklısı olan Çin hükümetinin etkisiyle denetimden kaçabilmesi, Zambiya yönetiminin elini kolunu bağlasa da Zambiyalı yetkililer de en az Çinli yetkililer ve Çinli şirket kadar suçlu.
Kabwe’den Kafue’ye: tarih tekerrür ediyor
Zambiya halkı bu tür felaketlere yabancı değil.
Amerikan maden şirketinin sömürü esasına dayalı madencilik faaliyetleri sonucu “dünyanın en zehirli şehri” olarak anılan Kabwe halkı on yıllardır çok ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor.
Topraktaki kurşun oranı hâlâ insan sağlığı için tehlikeli seviyede. Bölgedeki çocuklarda zihinsel gerilik, böbrek yetmezliği ve kanser vakaları yaygın.
Amerikan maden şirketine defalarca dava açılmasına rağmen Kabwe halkı lehine bir sonuç alınamadı ve bölge hala temizlenmedi.
Şimdi Kafue Nehri’nin kirlenmesiyle benzer bir senaryo tekrar ediyor.
Çinli şirketler, Batılı şirketlerin izlediği yolu takip ederek, sorumluluktan kaçıyor ve kirliliğin bedelini halka ödetiyor.
Kabwe halkının yaşadığı trajedinin görülmediği ve her fırsatta üzerinin örtülmeye çabalandığı gibi bu felaket de unutturulmaya çalışılıyor.
Eğer dünya sessiz kalırsa, yeni felaketlerin yaşanması kaçınılmaz.
Küresel sistem Afrika’nın kurban edilmesine göz yumuyor olabilir ama Afrika halkı bunu kabullenmek zorunda değil.
Yalnız Zambiya halkı değil başta bölge ülkeleri olmak üzere aynı kadere mahkûm edilmesi olası tüm Afrika ülkelerinden aktivistler örgütlenmeli ve bağımsız çevre kuruluşları liderliğinde uluslararası kamuoyu baskı oluşturmalı.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.