ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Amos Hochstein zamana karşı yarışıyor.
Dünyayı ABD başkanlık seçimlerinden yalnızca birkaç gün ayırıyor.
ABD, Beyaz Saray'ın efendisinin isminin ortaya çıkmasını beklerken, dünya da onunla birlikte bekliyor.
Dünya, Batı'nın çökmekte olduğunu ve ABD'nin gerilediğini okuyor.
Çin'in yükselişi, BRICS grubu ve ekonomik, demografik ağırlığı hakkında okuyor.
Çin'in yükseldiğini ve "Batı'nın güneşinin battığını" okuyor.
Ancak seçimler yaklaştığında dünya ABD'nin hâlâ ABD olduğunu, sorunun kendisi olduğunu söyleyenler için bile anahtar olduğunu keşfediyor.
Ortadoğu halkı bu gerçeği biliyor.
ABD'yi yermek gerçek tabloyu değiştirmiyor.
Ortadoğu, ABD sınırından geçmeden savaşlardan çıkmıyor.
Vladimir Putin, Ukrayna savaşına dalmış durumda.
Suriye'ye askeri müdahalesi bölgedeki krizlerin çözümündeki ağırlığını ikiye katlamadı.
Aday gösterilmese ve başkanlık dönemi ağacının son yaprakları dökülse bile Beyaz Saray'da oturan adama ihtiyaç devam ediyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hochstein şimdi son bir girişimde bulunuyor.
İsrail'in İran'a yanıtının "savaşı genişletmeme arzusunu ifade etmesinden" Washington'un duyduğu memnuniyeti Binyamin Netanyahu'ya ifade edecek.
Başkan Joe Biden'ın, aylarca süren yanlış anlaşılmalar, samimiyet eksikliği ve hakaretlerin ardından İran'da vurulacak hedeflerin listesinin belirlenmesinde Netanyahu'nun kendisiyle iş birliği yapmasından duyduğu memnuniyeti öne sürerek, ABD'nin İbrani devletine desteğini yenileyecek.
Hochstein, Beyaz Saray'ın yeniden sürprizlerle dolu Donald Trump'ın pençesine düşmesini istemekle suçlandıktan sonra, Netanyahu'nun, kazanması ihtimaline karşılık Kamala Harris'e bir jest olarak geçici bir ateşkesi kabul etmesi üzerine bahse giriyor olabilir.
Hochstein, Netanyahu'ya İsrail'in savaşında müzakere masasında kullanması gereken stratejik kazanımlar elde ettiğini söyleyecek.
Nitekim İsrail, Hamas'ın gücünü azalttı ve Yahya Sinvar'ı öldürdü.
Hizbullah'a, gücüne ve kabiliyetlerine büyük saldırılar düzenledi ve lideri Hasan Nasrallah'ı öldürdü.
Hochstein bunların onu "Gazze'de, Şerid'i en azından uzun vadede askeri çatışmalardan uzaklaştıracak, Lübnan'da ise Güney Lübnan cephesini en azından uzun bir süre için çatışmanın askeri yönünden uzaklaştıracak bir ateşkese" teşvik etmesi gerektiğini belirtecek.
Ayrıca İsrail'in İran'a verdiği son yanıtın, İsrail'in İran'da herhangi bir noktaya ulaşma kabiliyetini teyit ettiğini, bunun da İsrail'in caydırıcılığını yeniden kazandığı ve artık müzakere masasına dönme zamanının geldiği anlamına geldiğini de söyleyecek.
Amerikan Özel Temsilcisi ile çalışan ve koordinasyon içinde olan Avrupalı bir diplomatın sözleri dikkatimi çekip düşündürdü.
Bana, Hochstein'ın Netanyahu'ya, 1701 sayılı kararın uygulanmasına geri dönülmesi dışında Lübnan'daki savaştan bir çıkış yolu olmadığını vurgulayacağını söyledi.
Kendisine, "Litani Nehri'nin güneyinde Hizbullah'ın askeri altyapısının bulunmamasını" sağlamak için kararın "uluslararası gözetim" altında uygulanması fikrini pazarlamaya çalışma teklifini sunacak.
Diplomat, Hochstein'ın misyonunun başarısına dair umutların çok düşük olduğunu itiraf etti, ancak arenalar arasındaki bağlantıların kesilmesi fikrinin, İsrail tarafını, Lübnan tarafının karşılık vermemesi halinde geri adım atabileceği bir girişimde bulunmaya itebileceğini de söyledi.
Diplomat, Hochstein'ın Lübnan'daki uzun bir savaşın güvenlik kurumlarının bütünlüğünü tehdit edebileceğine, bunun İran'ın oradaki boşluğu doldurmasını kolaylaştıracağına, Gazze'deki "ertesi gün" sorununa benzer şekilde, Lübnan'daki savaşın "ertesi gününü" de çetrefilli ve zor hale getireceğine Netanyahu'nun dikkatini çekeceğini belirtti. Hochstein ona Lübnan hükümetinin 1701 sayılı kararı uygulama ve orduyu güneye gönderme taahhüdünü temel almayı tavsiye edecek.
Diplomat, CIA Direktörü William Burns'ün de Gazze'deki rehinelerle ilgili olarak Doha'da son bir girişimde bulunduğunu kaydetti.
Burns'ün, Mossad şefi David Barnea'ya, daha geniş bir anlaşma için müzakere seçeneğini pekiştirecek küçük bir anlaşma şeklinde bile olsa, Gazze'de ateşkes zamanının geldiğine dair benzer sözler söyleyeceğini tahmin etti.
Hochstein, Netanyahu ile görüşmesinden Beyrut'a gidişini haklı çıkaracak bir gelişme ile çıkacak mı?
Savaşların ve belgelerin karmaşası gölgesinde bu bağlamda tahminde bulunmak zor.
İran'ın, İsrail'in kendi topraklarındaki hedeflere yönelik saldırısına ilişkin gerçek yorumunu öğrenmek için öncelikle beklemeliyiz. İran Dini Lideri Ali Hamaney'in açıklaması, genel nitelikte olup farklı yorumlara açıktı.
Dini Lider; "İsrail'in saldırısı küçümsenmemeli veya abartılmamalı" dedi. Bazıları da Tahran'ın uygun zamanda yanıt verme hakkını saklı tuttuğundan bahsetti.
İran'dan gelen sinyalleri okumak zaten hiç kolay değilken, bu tür bir durumda çok daha zor.
İsrail savaş uçakları İran üzerinde uçarken Devrim Muhafızları generallerinin kendilerini kışkırtılmış hissetmeleri doğal. Uçakların hava sahasında uçması, Netanyahu'nun, Biden'ın hedef alınmasından kaçınma çağrısına uyarak vurmadığı petrol ve nükleer tesisleri hedef alabileceği anlamına geliyor.
İsrail'in son saldırısı İranlı yetkilileri halkının ve müttefiklerinin karşısında zor durumda bırakır mı, yoksa ABD'nin İsrail'i savunma kararıyla kesinlikle çatışacak doğrudan bir yanıt vermekten kaçınabilirler mi?
İran, ABD ile çatışma tuzağına düşmemeyi seçerse, Hizbullah'ın Lübnan'daki cephaneliği aracılığıyla karşılık vermekten başka seçeneği var mı?
İran, "arenalar birliğinin" sonu anlamına gelen 1701 sayılı karar bayrağı altında Lübnan cephesinin çatışmadan çıkmasını kabul edebilir mi?
Çok pahalıya mal olan destek cephesi, Hizbullah'ın aceleyle aldığı bir kararmış gibi, Hizbullah 1701 sayılı karara dönebilir mi?
Hocstein'ın görevi bu nedenle o kadar zor görünüyor ve Beyaz Saray'ın yeni efendisinin adını İsrail hava saldırıları, Hizbullah'ın füzeleri ve insansız hava araçlarının gürültüsü arasında duyabiliriz.
Üstelik Hochstein'ın mayınları birkaç günde temizlemesi de kolay değil.
Ne var ki ateşkes koşullarının olgunlaşması beklenirken Netanyahu hükümeti Güney Lübnan'daki köyleri yok etmekten çekinmeyecek.
İsrail geçmiş deneyimlerden ders çıkarmamış.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.