Seçim sürecindeki Kahire, uluslararası baskıya nasıl tepki veriyor?

Gözlemciler, İsrailliler ile Filistinliler arasında şiddet patlak verdiğinde umutların her zaman Kahire’ye bağlandığını, bunun da ülkede insan haklarına yönelik eleştirileri yatıştırdığını söyledi

Savaşın patlak vermesinden bu yana Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Dışişleri Bakanı Sameh Şukri dünya liderlerinden telefon görüşmeleri gerçekleştirdi / Fotoğraf: AFP

Uluslararası ve bölgesel sahnedeki hızlı değişimler, birkaç hafta sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru ilerleyen Kahire'ye yönelik bazı kafa karışıklıklarına veya tutumlarda hızlı bir değişime neden olabilir.

Kongre, üst düzey bir Demokrat senatörün Mısır hükümetine fayda sağlamak için rüşvet aldığı iddiasıyla kendisine yöneltilen suçlamalar karşısında öfkeliyken, Filistin topraklarında savaşın çıkması ise bölgesel güçleri durumu sakinleştirmek için ciddi ve hızlı müdahale etmeye itti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu müdahale, Filistinliler ile İsrailliler arasındaki bu tür şiddeti durdurmada her zaman etkili bir arabulucu olan Kahire'nin geleneksel ve olağan rolü olarak görülüyor. 

ABD'nin Mısır'a askeri yardımıyla ilgili olarak ise ABD yönetiminin Kahire'nin insan hakları konularına bağlı olarak toplam 320 milyon dolarlık yabancı askeri finansmanın 235 milyon dolarını almasına izin vermesinin üzerinden yalnızca günler geçti.

Ancak bu kez de ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez ve eşine yönelik federal iddianame, Washington'da yaygın bir öfkeye yol açtı.

Suçlamalar arasında Demokrat Senatörün Mısırlı yetkililerin yararına konumunu suiistimal etmesi karşılığında Menendez ve eşine binlerce dolar ödenmesi de yer alıyor.

ABD'li yasa koyucular, bu durumu ABD işlerine müdahale olarak nitelendirirken, yardımlar hususundaki ilk karar hızla geri çekildi ve Menendez'in yerine Ben Cardin görevlendirildi.

Ayrıca 'Mısır insan hakları koşullarını iyileştirmek için somut, anlamlı ve sürdürülebilir adımlar atmadığı takdirde' tüm şartlı yardımların engelleneceği ve hatta gelecekteki askeri yardımların ve silah satışlarının yasaklanmaya çalışılacağı açıklandı. 

Demokrat Senatör'e yöneltilen suçlamalar, özellikle de Joe Biden yönetimi, İran'ın ABD siyasi çevrelerine nüfuzunu ortaya koyan sızıntılarla ilgili bir konuyla meşgulken, ABD yönetiminin ve ABD'deki iktidar partisinin yüzünün kızarmasına neden oldu.

Bu durum, özellikle de ABD başkanlık seçimlerine bir yıl kaldığı için Biden yönetimini, ister iç baskıya ve öfkeye tepki olarak ister yüzünü beyazlatmak için olsun, başta Mısır olmak üzere birçok hükümetle insan hakları konularında daha sert bir ton kullanmaya itebilir.

Ancak Kahire açısından daha karmaşık olan mesele, Menendez'e yönelik bu suçlamaların Mısır'daki başkanlık seçim kampanyasıyla örtüşmesidir.

Öyle ki Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, kötüleşen ekonomik duruma, temel emtia fiyatlarındaki hızlı artışa ve liranın ABD doları karşısında değerinin düşmesine ilişkin artan halk memnuniyetsizliğinin ortasında yarışa katılıyor. Cumhurbaşkanlığı yarışında çok sayıda Mısırlı muhalefet adayı yer alacak.

Bir adayın Mısır cumhurbaşkanlığına aday olarak kabul edilebilmesi için Temsilciler Meclisi'nin en az 20 üyesinin onayını alması veya her vilayetten en az bin olmak üzere en az 15 vilayette, oy kullanma hakkına sahip en az 25 bin vatandaş tarafından desteklenmesi gerekiyor.


İç koşullar tavizler gerektiriyor

Bu çerçevede Kahire Üniversitesi Siyaset Profesörü Hasan Nafaa, Independent Arabia'ya ne olacağını tahmin etmenin zor olduğunu söyledi.

Nafaa, "Ancak Ahmed Tantavi gibi bir aday, gençler arasında bir çevre oluşturmayı başardı ve ona destek verenlerin sayısı da çok. Adı Avrupa Parlamentosu'nda (AP) anıldığında, ortada gerçek bir farkındalık oluştu" dedi. 

Nafaa, Batılı hükümetlerin tutumu ne olursa olsun iç koşulların, Mısırlı yetkilileri durumun kontrolden çıktığını hissetmeleri halinde bazı adaylar üzerindeki baskıyı azaltmaya itebileceğini belirtti.

Hasan Nafaa, "Tantavi'nin engellenmesi ya da yarışa katılmasına izin verilmesi, iktidar rejimi açısından bir sorun ve ikilem anlamına geliyor" dedi.

Özellikle o dönemde ABD baskısını artırabilecek şey, Cardin'in Kongre'de Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin başında bulunmasıdır.

Demokrat Senatörün Mısır'daki insan hakları ve demokrasi durumuna yönelik eleştirileri geçmiş yıllara dayanıyor. 2017 yılında iki ülke arasındaki ilişki, birçok stratejik alanla ilgiliydi.

Bu bağlamda Nafaa, "Mısır'daki reformların bu tartışmanın ön saflarında yer alması gerekiyor" dedi. 


Sınırlı baskı

Cardin tarafından askıya alınan fonlar, Mısır'a her yıl tahsis edilen 1 milyar dolardan fazla miktarın sınırlı bir kısmını temsil ediyor.

Ancak kesilen paranın miktarına bakılmaksızın Mısır'daki gözlemciler, iki ülkeyi birbirine bağlayan çıkarlar göz önüne alındığında ABD baskısının sınırlı olacağına inanıyor.

Nafaa, "Bu, Kongre'nin insan hakları gerekçesiyle bazı yardımların durdurulması yönündeki ilk baskısı değil. Ancak daha önce baskıların geçici olduğunu ve konunun daha sonra çözüleceğini ya da kesintinin hükümeti çok fazla etkilemeyecek kadar sınırlı olduğunu fark etmiştik. Dolayısıyla ABD, hükümdar kim olursa olsun Mısır'la önemli çıkarları olduğunun farkında" dedi.

ABD'nin çıkarları ile ABD'nin savunduğunu iddia ettiği değerler arasında sürekli bir çelişki olduğunu söyleyen Hasan Nafaa, "Dolayısıyla mevcut ABD baskısının köklü bir değişikliğe yol açması pek olası görünmüyor ve Mısır hükümetinin bu baskılara karşılık resmi önlemler alması bekleniyor. Ancak siyasi tutukluların tamamı serbest bırakılmayacak, tutuklulara yönelik muamelede radikal bir iyileşme olmayacak, çok önemli bir konu olan ihtiyati tutuklulukta da gerçek bir değişiklik olmayacak" dedi.

Yetkili ayrıca, "Bu durumlarda alınan her türlü önlem ABD'nin baskısından kaynaklanmaktadır ve Avrupa'nın baskısı da daha etkili olabilir" ifadelerini kullandı. 

Mısır Düşünce ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Halid Akaşa, Washington'un Mısır'a yardım konusunda baskı yapmadığını, Mısır'ın da baskı yapacak konumda olmadığını söyledi.

Joe Biden'ın ABD Başkan Yardımcılığı görevini üstlendiği Temmuz 2013 sahnesine değinen Akaşa, "Mısır devleti büyük bir ülke olduğu için bu konuya dikkat etmezken, şimdikinden çok daha büyük bir baskı vardı" diye konuştu.

Akaşa, "Mısır devleti ilerlemektedir ve bu durumların üstesinden gelmesini sağlayacak yeteneklere ve diğer silah kaynaklarına sahiptir" diyerek, birbirini takip eden Mısır hükümetlerinin hiçbir zaman dış baskılara boyun eğmediğine dikkat çekti. 

Halid Akaşa, (Mısır'da terör örgütü olarak sınıflandırılan) Müslüman Kardeşler ile bağlantılı grupların araştırma merkezleri, insan hakları grupları ve bazı ABD medya platformları aracılığıyla belirli ABD yönetimlerine yönelik bir dereceye kadar siyasi şantaj yapıldığını da dile getirdi. 
 


Gazze savaşı

Demokrasileri Savunma Vakfı'nın ortak üyesi Heysem Hasaneyn, Mısır'daki insan hakları durumunu eleştirirken, Mısır'ın ABD'nin kendi toprakları üzerinde uçmasına, Süveyş Kanalı'nı serbestçe kullanmasına, istihbarat bilgisi alışverişinde bulunmasına ve terörle mücadele çabalarında işbirliği yapmasına izin verdiği göz önüne alındığında ABD ile Mısır arasındaki işbirliğinin ABD bölgesel politikasının temel dayanağı olduğuna dikkat çekti. ,Hasaneyn ayrıca, Kahire'nin Necef Forumu'nun bir üyesi ve İsrail ile Filistinliler arasında önemli bir arabulucu olduğunu vurguladı. 

Aynı zamanda Hasaneyn, yardımı askıya alma kararının Mısır'daki ABD karşıtı kampı güçlendireceğine inanıyor.

Gazze'deki şiddetli savaş sahnesinin, Mısır içindeki seçim ortamına pek çok gelişme katması muhtemel. Bunların başında demokrasi ve insan hakları konusunda Kahire'ye yönelik uluslararası eleştirinin yoğunluğunu azaltmak geliyor.

Savaşın patlak vermesinden bu yana Mısır Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı Sameh Şukri, dünya liderlerinden devam eden gerginliğe ilişkin endişelerini dile getirdikleri telefon çağrıları aldı.

Mısır Cumhurbaşkanlığı'na göre Sisi, Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron'dan da bir telefon alırken iki lider, "Gazze Şeridi'nde Filistin ve İsrail tarafları arasındaki gerilimi durdurmaya yönelik çabaları koordine etme" meselesini görüştü.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz da Sisi ile temasa geçerek, mevcut gerilimin durdurulmasına yönelik çabaları görüştü ve iki lider, askeri gerginliğin durdurulmasına yönelik yoğun çalışmanın önemi konusunda ortak anlayışa vardı. 

Gözlemciler, özellikle Cumhurbaşkanı Sisi'nin Mayıs 2021'de İsrail ile Hamas arasında 11 günlük savaşı sona erdiren ateşkes anlaşmasına aracılık etmede oynadığı belirleyici rolden sonra iki taraf arasında şiddet patlak verdiğinde birçok umudun Mısır'a bağlandığını söyledi.

Söz konusu savaşta, çoğu Gazze'de olmak üzere yaklaşık 250 kişi hayatını kaybetmişti. Ayrıca bu rol, Mısırlı mevkidaşı ve Mısırlı yetkililere ateşkesteki rollerinden dolayı şükranlarını ifade eden ABD Başkanı Joe Biden da dahil olmak üzere dünya genelindeki ülkeler tarafından memnuniyetle karşılanmıştı. 


Avrupalılar da baskı yapıyor

Birkaç gün önce AP, Mısırlı yetkililere muhalif yayıncı Hişam Kasım'ı serbest bırakma çağrısında bulundu ve özgür, adil ve güvenilir seçimler yapılmasının ve barışçıl muhalefeti taciz etmeyi bırakmanın önemine dikkati çekti.

AP, açıklamasında potansiyel cumhurbaşkanı adayı Ahmed Tantavi'ye atıfta bulundu. Bu açıklama, ilerleyen aylarda özellikle Washington'dan olmak üzere bu türde daha sık görülecek açıklamalar ve talepler ortaya koyulacağını gösteriyor.

Mısır Temsilciler Meclisi, AP'nin aldığı kararı 'güvenilir ve tarafsız olmadığı' gerekçesiyle reddettiğini ifade etti.

Meclis, "Bu, AP'nin üyelik sınırları dışındakileri değerlendirme, yönlendirme ve onlardan hesap sorma yetkisine sahip olduğunu iddia etmeye yönelik bir dizi haksız ve çaresiz girişimin bir parçası olarak geliyor. Bu şekilde egemen devletlerin iç işlerine her türlü müdahaleyi kınayan tüm uluslararası sözleşmeler de göz ardı ediliyor" açıklamasında bulundu. 

Akaşa ayrıca, AP'nin kararını 'büyük bir yanlış adım' olarak nitelendirirken, "Çünkü ilgili Mısır kurumlarıyla iletişim kurma çabası göstermediği gibi, Mısır devletiyle hiçbir bağlantısı olmayan iki taraf arasında hakaret davalarıyla ilgili hapis cezasının ayrıntılarını doğrulamadan Kasım'ı vicdan mahkûmu olarak kabul ederek, büyük bir hukuki hata yapmışlardı" dedi.

Halid Akaşa ayrıca, "Bu, onların kendilerine sunulan raporlara boyun eğdiklerini ve teslim olduklarını gösteriyor. Kasım, 10 yıl önce gazeteci olarak çalıştığı için bu konuda konuşuyorlardı. Dolayısıyla konu, sadece Mısır parlamentosunun yanıtını gerektiriyordu" ifadelerini kullandı.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU