ABD dış politikasının karmaşıklığı ve Çin tecrübesi

Zira ideolojinin yönlendirdiği rekabetin devam etmesi, feci sonuçlar doğurabilir. Üstelik bu sadece iki süper güç için değil, aynı zamanda tüm uluslararası toplumun selameti ve güvenliği için de

Fotoğraf: Reuters

21'inci yüzyılın jeopolitik sahnesindeki pek çok detay, ABD ile Çin arasındaki karmaşık rekabet çerçevesinde belirecek.

Bu rekabete şu an ABD politikalarındaki belirgin bir kafa karışıklığı iz bırakırken, Pekin tarafında ise hem ekonomik hem de siyasi bakımdan pragmatik ve yaratıcı bir yatırım hâkim.

Örneğin, Rusya-Ukrayna savaşının ardından Rusya'ya yönelik Amerikan yaptırımları Pekin için parasal bir fırsata dönüştü ve Pekin, para birimi yuanı dünya çapındaki çok çeşitli ticaret borsalarına sokabildi.

Mesele, uluslararası ödeme sistemi olan Swift'ten uzaklaştırılan ve zorunlu bir alternatif olarak Çin para birimine başvuran Moskova ile yapılan alıverişle de sınırlı kalmadı.

Nitekim Çin, parasal bağımsızlığına doğru bir adım atarak, Rusya ile olan anlaşmasını diğer dünya ülkelerine doğru genişleterek kendi uluslararası ödeme platformunu kurmaya niyetlendi.

Birkaç hafta önce Pekin'de düzenlenen üst düzey Çin-Brezilya iş forumunda söz konusu iki ülke, kendi aralarındaki ticarette ABD dolarını bırakıp yerel para birimlerini kullanacaklarını duyurdu.

Mart ayının sonunda Çin ve BAE, Çin'den doğalgazın yuanla satın alınmasına dair ilk anlaşmayı tamamlarken, Suudi Arabistan Krallığı da dolar dışındaki para birimleriyle ticarete genel olarak açık olduğunu ilan etti.

Aynı dönemde Şangay Petrol ve Doğalgaz Borsası ise Çin'in Fransız Total şirketiyle sıvılaştırılmış doğalgaz alışverişinin yuan ile yapılmasına dair ilk anlaşmanın tamamlandığını bildirdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bunun yanı sıra Çin'in yurt dışı işlemlerinde yerel para birimi kullanımı ilk kez dolar dolarla işlemlerin hacmini geçerek, Çin'in büyük siyasi ve jeopolitik yansımalara sahip bu parasal yönelimde ciddi olduğunu gösterdi.

Çin, Rusya'ya yönelik Amerikan yaptırımlarından ABD aleyhine fayda sağladı. Bunun üstüne Washington, Çin'e yönelik siyasi seferberliğin ve başkanlık seçim kampanyalarının öncesinde Amerikan kamuoyunu yönlendirmesi sonucunda başka kayıplar da yaşadı.

Çin karşıtı duyguları beslemenin bir sonucu olarak Başkan Joe Biden yönetimi, Amerikalı seçmeni memnun etmek için Çin ürünlerine yeniden gümrük vergileri uygulamak zorunda kalabilir.

Bunun da şirketlerin Çin'den tedarik edilen bileşenlere bel bağlamasının sonucu olarak, ABD yeşil teknoloji endüstrisi üzerinde büyük olumsuz yansımaları olacaktır.

Böylece Çin'e yeniden vergi uygulamak, Çin ekonomisi için tehdit edici bir unsur olmak yerine sonuçlarıyla bizzat Amerikan şirketlerini ve ABD yönetiminin oylarını kazanmaya çalıştığı Amerikalıların işlerini tehdit eden bir unsura dönüşecek.

Öyleyse ABD'nin siyasi karmaşası ile Çin'in manevra kabiliyetini özetleyen bir sahnede ABD doları, Rusya'ya yönelik Amerikan yaptırımlarının bedelini öderken, Amerikalı şirketler de Çin'e uygulanan gümrük vergilerinin bedelini ödüyor.

Bununla birlikte şu an akışta olan bu dinamiğin sınırlarını anlamak ve Çin'in aslında egemen küresel para birimi olarak doları değiştirmeyi hedeflediği ya da Çinli ticari ve ekonomik bir sistemin ABD kural ve düzenlemelerinin egemen olduğu mevcut sistemin yerini almaya hazırlandığı düşüncesini ortadan kaldırmak önemlidir.

Pekin'in tek istediği, küresel ekonomik yapıları ve sistemleri çeşitlendirip parçalamaktır. Böylece artık tek bir para birimi veya ülke, rakiplerine karşı ezici bir güç uygulayamayacak.

Pekin, parasal ve ekonomik manevralarına yönelik sınırların farkında. Nitekim her şeyden önce dolar, dünyadaki rezerv ve stok para birimi olarak yerini koruyacak ve 2022'de uluslararası döviz piyasasındaki işlemlerin yüzde 88'ini oluşturan sınır ötesi işlemler üzerinde hâkimiyetini sürdürecektir.

Ayrıca doların finansman ve ticaret süreçlerindeki merkeziliği ve dünya çapındaki tedavül kolaylığına karşılık Çin'de sermaye hareketine getirilen katı kısıtlamalar, Çin'e atfedilen gerçekçi olmayan parasal beklentilerin önünde uzun vadeli ciddi yapısal engeller oluşturuyor.  

Bununla beraber Çin'in pragmatik yaklaşımı, ekonomik stratejiler ve bunların yapılarının parçalanmasıyla sınırlı değil.

Aynı zamanda çatışmaların çözümü hattına da girerek, uluslararası siyasette bir rol kapmaya da çalışıyor.

Pekin, uzun bir aradan sonra Rusya-Ukrayna çekişmesinde Rusya'nın kesin bir yenilgi yaşayacağı konusunda acele karar veren Amerikan varsayımlarına meydan okumak üzere başka bir pencere buldu. Çin'in Putin üzerinde ne kadar etkili olduğunun farkında olan Biden yönetiminin Rusya-Ukrayna çatışmasında siyasi bir çözüme varmak için Pekin'le iş birliği yapma fikrine açık hale geldiği artık ortada.

Bu bağlamda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, The Washington Post gazetesine verdiği demeçte ilginç bir şekilde ülkesinin, Çin'in çözüm için ortaya koyduğu 12 maddelik yol haritasını takdir ettiğini dile getirdi.

Çin'in, Suudi Arabistan ile İran arasındaki ilişkileri normalleştirmedeki başarısı ve Filistin-İsrail çatışma hattına girmeye hazır bulunuşluğu, Pekin'in kendisini uluslararası ilişkilerin siyasi boyutundan uzaklaştırması ve rollerini ekonomi ve kalkınma faaliyetleriyle sınırlamasından sonra Çin'in uluslararası siyasi performanstaki gelişimine ışık tutan iki örneklik teşkil ediyor.

Amerikan dış politikasının kafa karıştırıcı karmaşıklığı ile Çin'in pragmatik manevralar peşinde koşmadaki ustalığı arasındaki zıtlık hiç bu kadar belirgin olmamıştı.

Gerçekten şaşırtan şey şu ki Pekin, Amerika karşısında sıfır toplamlı bir denklemi kabul etmiyor ve refah ve güvenlik paylaşımına elverişli, eşit bir konumdan ve her iki ülkenin de kırmızı çizgilerine saygılı bir ortamın doğuşuna izin veren kurallar oluşturmaya çabalıyor.
 


Dolayısıyla Çin ile rekabet ideolojisinde ileri giden Amerika'nın, Asyalı rakibine karşı, kendi çıkarlarını korumasına izin veren ama aynı zamanda Çin'in küresel meselelerdeki meşru rolünü kabul etmek üzere ufkunu genişleten, tutarlı ve etkin bir politika oluşturabilmesi gerekiyor.

Gelgelelim ABD'deki iç rekabetlerin bize gösterdiği kadarıyla Amerikan ayrışması, uluslararası dosyalara yaklaşımda istenen böyle bir dengeye, özellikle de küresel ekonominin birbirine bağlı doğasını dikkate alan stratejiler geliştirme ihtiyacına izin vermeyecek kadar derin.

Bu bağlamda Amerikalı yazar Walter Russell Mead, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın yaptığı bir konuşmanın etkileyici bir sunumu üzerinden Demokrat Parti'nin ilerici kanadının öncülük ettiği dönüşüme dair isabetli bir okuma yapıyor.

Mead, Sullivan'ın konuşmasından şu sonucu çıkarıyor: Biden yönetimi, Soğuk Savaş'ın bitiminden bu yana egemen olan ve ticaretin serbestleştirilmesiyle büyüme üzerine bir bahse dayanan Amerikan ekonomik yaklaşımını değiştirip, bunun yerine, devlet tarafından yönlendirilen ticari ve endüstriyel bir ekonomi politikasını geçirmeye niyetli.

Hedef ise Çin'in yükselişine karşı bir koruma şemsiyesi sağlamak ve Amerikan para birimini savunmak, yani 1950'lerin ekonomisine dönmektir.

Amerikalı düşünüre göre Demokrat Parti'deki işçi sendikaları, iklim aktivistleri ve alternatif enerji alanındaki baskı grupları gibi farklı kesimlere hitap eden bu yaklaşım, Amerika ve Amerikalıların çıkarlarını gerçekten garanti edebilecek tutarlı bir ekonomik politikadan ziyade geçmişe özlem tarafından yönlendiriliyor gibi.

ABD ve Çin devleri, aralarındaki jeopolitik rekabetin karmaşıklığıyla boğuşurken, ABD'nin Asyalı rakibiyle rekabette ideolojik boyutu düşürmesi büyük önem taşıyor.

Zira ideolojinin yönlendirdiği rekabetin devam etmesi, feci sonuçlar doğurabilir. Üstelik bu sadece iki süper güç için değil, aynı zamanda tüm uluslararası toplumun selameti ve güvenliği için de.

Ekonomik ve siyasi rekabeti ideolojik hale getirmek, kaçınılmaz olarak sıfır toplamlı denkleme göre düşünmenin ötesine geçilememesine, gerilimlerin tırmanmasına, önemli iş birliği fırsatlarının boğulmasına ve yolun sonunda çatışma ihtimalinin artmasına yol açacaktır.

ABD, Çin'in uluslararası meselelerdeki meşru rolünü ne kadar erken kabullenirse, 21'inci yüzyılın kanlı savaşlarla dolu bir yüzyıl olmayacağını garanti eden istikrarlı bir uluslararası düzenin şartlarını da sağlamış olur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Aybüke Gülbeyaz

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU