Milisler ve siyasi saflık

Bu milislerdeki siyasi saflıkla elde edilen tek şey, Arapların onlara yönelik nefretini, öncesinde de Filistinlilerin ve Lübnanlıların hoşnutsuzluğunu derinleştirmektir. Aynı şey Iraklılar ve Suriyeliler için de geçerli

Fotoğraf: AA

Her zaman olduğu gibi, İsrail ne zaman Filistinlilere veya kutsal mekânlara yönelik ihlalleri yüzünden uluslararası kınanma pozisyonuna düşse bölgemizdeki milisler, sahneyi tamamen değiştiren ve İsrail'e hak etmediği bir uluslararası sempati kazandıran bir siyasi saflıkla sürece müdahil oluyor.

Burada sadece yakın zamanda Lübnan'ın güneyinden İsrail'i hedef alan tank füzelerinin ateşlenmesinden bahsetmiyorum.

Bahsettiğim, Filistinliler ve Filistin davası için kayda değer hiçbir sonuç vermemiş siyasi saflığa dair süregelen bir tarih.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Geçen perşembe günü Lübnan'ın güneyinden tank füzelerinin ateşlenmesi hadisesine gelecek olursak; İsrail bu olayın arkasında Hamas'ın olduğunu iddia ederken Hizbullah bu hadisede bir rolü olmadığını söyledi.

Bu durum, Gazze'ye karşı gerçek bir gerekçe olmadan yürütülen savaşlara rağmen tekrar eden bir siyasi saflıkla karşı karşıya olduğumuzu yine teyit ediyor.

Lübnan'ın güneyinden İsrail'e ister Hamas ister diğer Filistinli gruplar, daha doğrusu milisler tarafından olsun, roket atılmasının Hizbullah'ın ve elbette İran'ın onayı olmadan gerçekleşemeyeceği herkesin malumu.

İsrail her zamanki gibi buna Gazze'yi ve Lübnan'ın güneyini bombalayarak karşılık verdi. 24 saatlik o İsrail bombardımanından bu yana Filistinlilerin eline kayda değer hiçbir şey geçmedi ve Hizbullah karşılık vermedi. İsrail, uluslararası kamuoyunun dikkatini dağıtmak suretiyle zafer elde etti.

Nitekim Mescid-i Aksa'ya baskını kınayan kararlar, nefsi müdafaa hakkı nedeniyle İsrail'e yönelik bir desteğe dönüştü.

Artık İsrail içindeki bölünmelerden söz edilmeyip, Netanyahu'nun ne yapacağı bekleniyor! Bundan daha büyük bir siyasi saflık var mıdır?

Doğrusu Hamas, Hizbullah ve diğer milisler, devletle veya onun kavramlarıyla alakası olmayan siyasi saflardan başka bir şey değil.

Ne bilgi ne de pratik açısından siyasetle hiçbir ilgileri yok. Sadece suikasttan, kriz üretmekten ve devlet kavramını yok etmekten anlıyorlar, çünkü esasında Arap devletine inanmıyorlar.

Hizbullah, İran projesine hizmet eden bir milisten başka bir şey değil. Bu, liderleri tarafından da ilan edilen, ispatlanmış bir şey; inkâra mahal yok.

Hamas hareketi ise devlete değil de ümmete inanan Müslüman Kardeşler hareketinin ana ürünü. Ama bu başka bir hikâye ve sebepleri ne de çok.
 


Daima ve yüksek sesle ortaya atılması gereken soru şu:

Hizbullah ile İsrail arasındaki 2006 savaşından bu yana ne elde edildi?

Ya da Gazze'ye karşı başlatılan beş savaşta?

Gerçek şu ki bu milisler, yani Hamas, Hizbullah ve diğerleri ne Mescid-i Aksa'yı kurtardı ne de Filistinlilerin koşullarını iyileştirdi.

Lübnanlıların durumunu da iyileştirmediler, barışa doğru adım atmadılar. Aksine bir tank füzesi olmadan tek bir kalem darbesiyle Hizbullah, Lübnan'ın deniz anlaşmasında İsrail'i tanımasını onayladı ve Hizbullah, İsrail'in deniz güvenliğinin garantörü oluverdi.

Bölgemizde hüküm süren komplo teorilerini bir kenara bırakarak söyleyelim:

Bu milislerdeki siyasi saflıkla elde edilen tek şey, Arapların onlara yönelik nefretini, öncesinde de Filistinlilerin ve Lübnanlıların hoşnutsuzluğunu derinleştirmektir. Aynı şey Iraklılar ve Suriyeliler için de geçerli.

Bu milislerin siyasi saflıkları, sadece İran'ın değil, aynı zamanda İsrail'in de amaçlarına hizmet ettikleri yönündeki teoriyi pekiştirmeye katkı sağladı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU