Bölgesel örgütler yeni bir küresel ekonomik düzen mi kuruyor?

Çin, Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği'nden çıkmasıyla Batı'nın bıraktığı boşluğu doldurmak için 'BRICS' ülkelerini küresel bir birliğe dönüştürmeyi planlıyor

"Şanghay İşbirliği Örgütü" ülkeleri, dünya nüfusunun yarısından fazlasını ve dünyanın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın dörtte birini temsil ediyor / Fotoğraf: DPA

Soğuk Savaş'ın sona ermesi, iki kutuplu sistemin çökmesi ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Doğu Asya ülkeleri ve gelişmekte olan ülkeler kendilerini güvende hissetmediler.

Stratejik değişimler yaşanmaya başlandı ve bu bölgeye hızla bir gölge düştü. Tehdit duygusu, her ülkenin ekonomisinin ayrı ayrı neyle karşı karşıya olduğuyla ilgiliydi.

Ancak çatışma, ekonomik sistemleriyle orantılı benzer mekanizmalar ve prosedürler kullanan bölgesel bir grup içinde kurumsal eylem gerektiriyordu.

2007 yılında Amerika Birleşik Devletleri ekonomisini derinden etkileyen 'Mortgage' krizi geldi ve bunu 2008 küresel ekonomik krizi takip etti.

Bu durum, gelişmekte olan ülkelerin Çin gibi uluslararası güçlerle ortaklaşa katkıda bulunduğu yeni bir ekonomik sistemin inşasına ve bunun küresel ekonomiyi ABD ekonomisine veya tek bir ekonomiye ipotek etmeyen çok kutuplu bir küresel ekonomik sistem olması için yenilenmiş bir çağrıya yol açtı.

Bu çağrı, 26 Nisan 1996'da Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya ve Tacikistan'dan oluşan 'Şanghay Beşlisi'nin kurulmasının ardından, 2001'de Özbekistan'ın, 2017'de Hindistan ve Pakistan'ın ve son olarak da 18 Eylül 2021'de Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'de tam üyelik için düzenlenen toplantıda onaylanan İran'ın katılımıyla 'Şanghay İşbirliği Örgütü'yle (ŞİÖ) devam etti.

Örgütteki dokuz ülke, dünya nüfusunun yarısından fazlasını ve dünya gayri safi yurtiçi hasılasının dörtte birini temsil ediyor.
 

BRICS ülkeleri, 2030 yılına kadar küresel gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 50'sini oluşturacak (Getty Images).png

BRICS ülkeleri, 2030 yılına kadar küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 50'sini oluşturacak (Getty Images)

 

Küresel mali kriz sırasında, BRICS bloğu, üyeleri dört kıtaya yayılmış bölgesel bir jeopolitik birlikten gelişti ve Rusya'nın 2009'da BRICS zirvesini kurma girişimiyle Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'den oluşan yükselen ekonomilerin en büyük buluşması oldu. Ardından Aralık 2010'da Güney Afrika bloğa katıldı.

O zamandan beri, Şangay İşbirliği Örgütü ve BRICS bloğu üye devletleri, sorunları çözmek ve daha geniş bir iş birliği yaklaşımı geliştirmek için ülkeleri arasında stratejik koordinasyon kurdu.

Bununla birlikte, Çin'in iki grubu bir küresel yönetim modeline yönlendiren ve güç dengesinin 'güney ülkelerine' kaymasıyla artan hegemonik özlemleri hakkında küresel endişe ortaya çıktı.

Bu ülkeler, birleşik bir bölgesel varlığa sahip olmasalar bile, gelişmekte olan ekonomilere sahip ülkelerin ekonomik sınıflandırmasıdır.


Artan etki

'Şanghay' bölgesel örgütünün önemi, önemli bir insani, ekonomik ve askeri bloğu temsil ederek arttı.

Bölgesel sınırların askerden arındırılmasını tartışmak için bölgesel bir forum olduktan sonra, görevleri enerji ve ticaret gibi diğer alanlarda bölgesel iş birliğini geliştirmek ve küresel güç modelleri düzeyinde önemini pekiştirmek için genişledi.

Bu genişleme, BRICS ortak üyelerinin (Hindistan, Rusya ve Çin) rolüyle onaylandı. Bu, onu kurumsallaştırdı ve bölgesel konularda kararlar almasını ve tartışmaları Avrupa Birliği ve NATO gibi muadil kurumlarla paralel olarak yönetmesini sağladı.

'BRIC' adı, 2001 yılında Londra'daki 'Goldman Sachs' Şirketi ekonomisti Jim O'neill tarafından Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'in gelişmekte olan ekonomilerine verildi ve ardından Güney Afrika'nın katılımından sonra 'BRICS' adını aldı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Son zamanlarda Çin 'BRICS +' içindeki bloğu Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Tayland, Arjantin, Endonezya, Kazakistan, Nijerya ve Senegal'i kapsayacak şekilde genişletme sürecini başlatmayı önerdi.

BRICS ülkelerinin ekonomileri başta Hindistan ve Çin olmak üzere, nüfus yoğunluğu nedeniyle ABD ve Avrupa ülkeleri gibi büyüyemeyen iki Asya ülkesi olarak görülüyordu.

Ancak O'Neill'in, "Çin ve Hindistan'ın yüksek ve sürdürülebilir bir büyüme döngüsüne girme zamanının geldiğine ve Rusya ile Brezilya'nın aynı kategoriye konulabileceğine" inanmasından sonra bu durum değişti.

Bu ekonomik güçler, özellikle küresel finansal krizin etkilerini özümsedikten sonra, küresel sahnede belirli hedefler beklemeye başlamış ve böylece küresel büyümenin motoru olarak görülmeye başlanmıştır.

Çin tek başına BRIC'in gayri safi yurtiçi hasıla büyümesinin yüzde 70'inden fazlasını elde etti.


İlerleyen yıllarda uluslararası arenada 'Şanghay' ve 'BRICS'in etkisi artmaya başlarken, kimileri bunu gelişmekte olan bu ekonomilerin kendi kendini motive etme gücüne bağlarken, kimileri de ABD'nin iç sorunları nedeniyle küresel ekonomik liderlik arenasından çekilmesinin, bu kurumların büyümesine ve yeni bir ekonomik güç merkezine dönüşmelerine fırsat sağladığına inanıyor.

İki kurum için daha fazla başarı beklenirken, gözlemciler bunu Washington'un yörüngesinde dönmemelerine bağlıyor ve bu da onların karşılıklı ilişkilerini güçlendirdikten, üyeliklerini genişlettikten ve bazı üyeleri arasındaki, özellikle Hindistan ile Pakistan ve Çin ile Hindistan arasındaki farklılıkları ele aldıktan sonra Avrupa Birliği gibi büyük bölgesel bloklarla paralel durmalarını sağlıyor. 


Yeni bir sistemin ortaya çıkışı

Çin, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkmasıyla Batı'nın bıraktığı boşluğu doldurmak için 'BRICS' ülkelerini küresel bir birliğe dönüştürme niyetinde.

Bu inancı pekiştiren, Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in 2015'teki 'G20 Zirvesi' sırasında yaptığı konuşmada "Dünyanın reforma ve yeniliğe, küresel ekonomik ve mali yönetimin iyileştirilmesine, gelişmekte olan pazarların ve gelişmekte olan ülkelerin varlığının güçlendirilmesine ihtiyacı var" demesiydi.

Bu, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi 'Bretton Woods' kurumlarında reform yapmak amacıyla 'Yeni Dünya Düzeni'ne karşı bir beyaz darbe anlamına geliyor.

Çin, BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) tarafından yönetilen Şanghay'daki Yeni Kalkınma Bankası'na (New Development Bank-NDB) yaklaşık 41 milyar dolar destek verdi.

Banka, 100 milyar dolar başlangıç sermayesi ve üye ülkeler arasında eşit olarak bölünmüş 50 milyar dolar sermaye ile kurulmuştur.

 Ardından, gözlemcilerin küresel finansal sistemi yeniden şekillendirmek için bir hareket olarak gördüğü bankanın acil durum finansal rezerv fonu olan İhtiyati Rezerv Müdahalesi (Contingent Reserve Arrangement – CRA) kuruldu.

G20, IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü dahil olmak üzere küresel ekonomik kurumlara onlarca yıllık aktif katılımın ardından Çin, 20'si Asya ülkesi olmak üzere 57 ülkenin katılımıyla Aralık 2015'te Pekin'de yeni bir çok taraflı kalkınma bankası olan "Asya Altyapı Yatırım Bankası"nı (Asian Infrastructure Investment Bank - AIIB) kurdu.

Çin, Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası (The Asian Development Bank - ADB) için ilk ciddi kurumsal zorluk olarak görülen 100 milyar dolarlık sermayeden 50 milyar dolar yatırım yapıyor.

Asya Kalkınma Bankası Bölgesel Ekonomik Entegrasyon Ofisi Başkanı ve Baş Ekonomisti Li Gongwha, "Mevcut uluslararası kurumların ve yönetim yapılarının doğal zayıflıklarına, özellikle de Çin'in orantısız derecede küçük rolüne ilişkin yaygın tartışmalar göz önüne alındığında, bu değişim şaşırtıcı değil. Çin, IMF'deki oy gücünün yüzde 4'ünü ve Asya Altyapı Yatırım Bankası'ndaki oy gücünün yüzde 6'sını oluştururken, bu oranlar ABD için sırasıyla yüzde 17 ve yüzde 13 ve Japonya için yüzde 6 ve yüzde 13'tür" dedi.
 


Hindistan ve Çin arasındaki rekabet

Ekonomik tahminlere göre şu anda dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin 2035 yılına kadar dünyanın en büyük ekonomisi olmaya aday.

Asya'nın üçüncü ekonomisi olan Hindistan'ın ise 2033'te Japonya'yı geçerek Asya'nın ikinci, dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olması bekleniyor.

Bu iyimser beklentilere rağmen, iki ülkenin kendi iç sorunları var ve bu sorunlar, enerji arzı, bölgesel güvenlik ve bölgede terörle mücadeleye yönelik stratejik yolu sürdürecek olan "Şanghay İşbirliği Örgütü" vizyonuyla hafifletilebilir.

'BRICS' bloğu ise aralarındaki diplomatik ayrışmayı azaltacak ve küresel olarak tam bir anlaşma görünümünde görünecek.

Bu görüntüye dikkat edilirken, Güney ve Doğu Asya ile Hint Okyanusu'ndaki etkilerinin genişlemesine ek olarak, Hindistan ile Çin arasındaki sınır çatışması dinmiyor.

Rekabete gelince, bağımsızlıklarından bu yana azalmadı, çünkü her birinin genişletilmiş alanı, kültürel mirası, seçkin jeopolitik konumu ve iş gücünün yoğunluğuna dayalı olarak küresel bir güç olma arzusu var.

Rekabet, Asya ve Pasifik'te önde gelen güç olma, bölgesel bir liderlik konumu elde etme ve komşu ülkeler üzerinde artan bir etkiye sahip olma isteklerine kadar uzanıyor.


Hindistan ile Pakistan arasındaki anlaşmazlık tırmanırken, Çin, Hindistan'ın Pakistan'ı "terör devleti" olarak tanımlayan ortak bir deklarasyon yayınlama girişimlerine itiraz etti ve ardından Pakistan'ı "Kuşak ve Yol" girişiminin hayati noktalarından biri olarak kabul etti.

Bunun üzerine Hindistan iki ülke arasındaki tartışmalı Keşmir bölgesinden geçtiği için bu girişime itiraz etti.

Pekin, Yeni Delhi'yi Çin Devlet Başkanı tarafından 2013 yılında başlatılan girişimi desteklememekle ve girişimle ilgili bir zirveye katılmamakla suçladı.

Yeni Delhi, "Kuşak ve Yol" girişiminin himayesi altında ticaret ve kalkınma yoluyla Hindistan'ın Güney Asya'daki etkisini artırdığını gördü.

Daha sonra Hindistan, teknik, ekonomik ve güvenlik alanlarında iş birliğini amaçlayan 'Bengal Körfezi Ülkeleri Girişimi'ni (BIMSTEC) başlattı.

Bu karşıtlık göz önüne alındığında, Hindistan, Çin ve Pakistan'ın Şanghay İşbirliği Örgütü'nde bir arada bulunması, ayrıca ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı ışığında Hindistan'ın ABD'den bulduğu büyük destek ve Rus-Amerikan farklılıkları ışığında Moskova ve Pekin'in yakınlaşması, iki grubun çalışması için istikrarsızlaştırıcı bir jeopolitik durum yaratabilir.


Ekonomik yönetim

IMF'ye göre BRICS, 2030 yılına kadar küresel gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 50'sini oluşturacak.

Bu, özellikle Çin'in grup ülkeleri içindeki büyük konumunu dikkate alarak dünya devletleri üzerindeki etkisini artıracak.

Buna göre, BRICS ülkelerinin ekonomisi politik bir öneme sahip olmaya devam ediyor. Başlangıçta, 2009'da uluslararası finans kurumlarında reform çağrısıydı.

On yıl sonra, "BRICS" bloğu, küresel ekonomik yönetim alanında yeni siyasi girişimler geliştirdi ve liderleri aracılığıyla, G20 zirvesinin oturum aralarında, ülke içindeki farklılıkların üstesinden gelmek için düzenli toplantılar yaptı.

Bu algı, "BRICS" bloğunun elinde bulunan çeşitli faktörler tarafından destekleniyor: Birincisi "BRICS" ülkeleri, küresel krizleri ABD'ye veya Avrupa Birliği'ne başvurmadan ortaklaşa ele alabilen bölgesel güçleri içeriyor.

"Kovid-19" krizi alternatif kurumlara, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi köklü uluslararası kuruluşlara güvenme fırsatı sağladı.

İkinci faktör, gayri resmi bir kurum olarak BRICS'in kurumsal bekasını artırmak için uluslararası kuruluşlara yetki devredebilmesidir.

Ülkeler BRICS ülkelerinin başkanlığını sırayla üstlenir ve örgütsel özellikler oluşturulana kadar periyodik toplantılar düzenler.

Üçüncü faktör ise, özellikle Çin'in grubu Amerikan hegemonyasından uzaklaştırma hevesiyle, BRICS bloğunun ülkeler ve uluslararası aktörler arasındaki sürekli gelişimi ve çok düzeyli iş birliğidir.


Genişlemenin zorlukları

Çin'in 'Şanghay İşbirliği Örgütü'nü Asya ve Avrasya'da yayma ve "BRICS" bloğunu genişletme çabalarına rağmen, karşı karşıya olduğu zorluklar var.

"Şanghay İşbirliği Örgütü" güvenlik ve ekonomi politikalarından bahsetmeye başladı ve bu yönde ilerlemesine rağmen Hindistan, Çin ve Rusya'nın çıkarlarını ve bölgesel nüfuzunu içeriyor.

Ayrıca, Pekin'in üye olduğu iki grup üzerinde baskın bir güç olarak görülmeden onlara liderlik etme çabasını da not etmek mümkün.

BRICS ülkelerinin ABD ekonomisine kurban gitmemesi için küresel ekonomi üzerindeki etkisiyle, başta ekonomi olmak üzere birçok cephede gelişmeye tanık olduğu bir dönemde, ABD'nin, blok ülkelerinin ağırlığının ve hırsının sömürülmesini sınırlayan ve bir güç dengesi sağlamada kurumsal ivmeden yararlanan tek kutuplu politikasını sürdürmek için mücadele ettiğini görüyoruz.

İç farklılıklarına rağmen iki grubun ülkeleri, tek bir bloğun üyeleri olarak tutarlı görünmektedir.

Ancak, "güney-güney" ilişkileri kurma ilkesi yaygın olarak uygulanırsa, kuzey ülkelerinin güneyle yaptığı gibi, zayıf taraflar üzerinde hegemonya kurma eğilimi ortaya çıkabilir, bu da bir ekonomik hegemonyanın bir başkasıyla değiştirilmesi anlamına gelir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU