Kimi zaman anonsları, kimi zaman telaffuz ve anlatımlarıyla gündeme geliyorlar… Futbol spikerliği nedir, nasıl yapılmalı?

Dünya Kupası'nın başlamasıyla yeniden gündeme gelen spikerler, yaptıkları yorumlar ve anlatımlarıyla eleştiri konusu oldu. Ünlü spiker Sabri Ugan, spikerliği Independent Türkçe'ye anlattı

Dünyanın en yaygın sporlarından futbolun başlıca unsurları şüphesiz takımlar; futbolcular, teknik adamlar ve taraftarlar.

Tabii futbol sadece onlardan ibaret değil.

Ekranları başından maç izleyenler için çalışan emekçiler de var.

Kameramanlar, yönetmenler ve ekranın dili olan spikerler.

Onlar, söylemleriyle izleyenleri kimi zaman sevince kimi zaman da hüzne boğuyorlar.

Çoğu zaman tartışma konusu olan spikerler, Dünya Kupası'nın başlamasıyla yeniden gündemdeler.

Kimi zaman anonsları, kimi zaman telaffuzları ya da anlatımlarıyla eleştirilerin odağındalar.

 

 

"Maç anlatıcılığı dönüştü ama hala futbol dünyasının önemli bir parçası"

Independent Türkçe, son dönemin en çok konuşulanları arasında yer alan futbol spikerliğini Sabri Ugan'la konuştu.

Futbol spikerliği denince akla ilk gelen isimlerden olan Ugan, yaptığı işi, "İlker Yasin, 'Spiker maç anlatıcısı, seyircinin yardımcısı olacak' derdi. Bir pusula gibi. İsimleri doğru telaffuz et, karıştırma, maçın ne önünde ol, ne gerisinde kal ve bilgiyi doğru yerlerde ver" sözleriyle tanımladı.

Şampiyonlar Ligi'ndeki anlatımlarıyla bir döneme damga vuran Ugan, maç spikerliğinin birçok detayı olduğunu ifade ederek, "Bir kişiliğin var. Bunu yansıtmalısın. Bu bizim zamanımızda daha ön plandaydı. Şimdi biraz daha matematiksel olarak ön plana çıktı" dedi.

Şimdiki spikerlerin çok maç anlattığını, bunun yanı sıra dijital yayıncılık da yaptıklarını aktaran Ugan, "Birçok maç anlatıcısı bir havuzun içerisinde, birçok kanalda ve dijital ortamda yayıncılık yapabiliyor. Haftada 4-5 maç anlatabiliyor. Böyle bir kalabalık içerisinde her maç için duyguyu ön plana çıkarmak çok mümkün olmuyor. Maç anlatıcılığı başka bir şeye dönüştü artık. Ama hala tabii ki futbol dünyasının hakem kadar, futbolcu kadar, teknik direktör kadar olmasa bile önemli bir parçası" diye konuştu.

 

Sabri Ugan-Independent Türkçe.jpeg
Sabri Ugan / Fotoğraf: Independent Türkçe - Sedat Elbasan

 

"Önemli olan genelin kabul etmesi"

Bir futbol spikerinin kendine has bir üslubunun olması gerektiğini ve tarzıyla kendini piyasaya kanıtlayabileceğinden bahseden Ugan, şöyle devam etti:

Seni sen yapan farklı özellikler vardır. Sesinin kimliği, oluşturduğun tarz ve üslup. Üslup ve tarz kişiden kişiye değişir. Mesela futbolcuların özel hayatlarına kadar anekdotları Ertem Şener kullanır. Kimi beğenir kimi ‘Böyle üsluptan hoşlanmıyorum’ der. Önemli olan genelin kabul etmesi ve sonrasında yöneticinin, ‘Kabul gördüyse yoluna devam et’ demesidir. Ertem'in, Ercan Taner'in, Yalçın Çetin'in, Sabri Ugan’ın anlatma tarzını değiştiremezsiniz."

"Sivaslı futbolseverleri kızdırdıysam özür dilerim ama inanın kalbim, dilim tarafsızdır"

Spikerler için yapılan eleştirilerin başında ise tarafsızlık olgusu geliyor.

Bir dönem kendisine de benzer eleştiriler yapıldığını söyleyen Ugan, Sivasspor-Trabzonspor maçında eleştiri alan anlatımıyla ilgili şunları kaydetti:

Sivaslılar muhtemelen hala kızgındır. Sivasspor öne geçti. Maçın sonlarına doğru da Trabzonspor gol attı. 18-20. dakikada gelen golün hakkını vermişimdir. Fakat 85-90'dan sonra gelen ve sonucu belirleyen golün temposu, desibeli başka olur. Ama Sivaslı futbolseverler bana biraz kızdılar. Böyle hissettirdiğim için onlardan özür diliyorum ancak inanın kalbim, dilim tarafsızdır. 

 

Filip Holosko-AA.jpg
Beşiktaş'ın Slovak futbolcusu Filip Holosko / Fotoğraf: AA

 

"Oğlum, 'Ben 3'ten sonra yattım, sen 8'ini gördün, bir de anlattın mı' diye mesaj atmıştı"

Bazen bir futbolcunun ismini farklı telaffuz ettiklerinde de tepki gördüklerini aktaran Ugan, "Beşiktaş maçı anlatıyorum ve 'Holoşko' dedim çünkü adı Holoşko. Ama o güne kadar arkadaşlarım hep 'Holosko' dedikleri için ben tepki aldım. Bazen doğru söylediğinizde de eleştiri alabilirsiniz" ifadelerini kullandı.

Spikerlik kariyerinde yaşadığı ve unutamadığı anları da paylaşan Ugan, en çok heyecanlandığı müsabakanın 1999 yılındaki Manchester United-Bayern Münih finali olduğunu dile getirdi.

Futbol spikerliğinde "Uğursuz spiker" diye bir tabir olduğunu ancak kendisini bu sınıfta görmediğini belirten Ugan, “İki anım var. Galatasaray, Rosenborg’a 3-0 mağlup oldu, dönüşte Ali Sami Yen'de yine ben anlatıyorum ve 3-0 kazandık. 'Uğursuz spiker değilim. 3-0 kaybettik ama burada 3-0 kazandık' diyebiliyorum” şeklinde konuştu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İkinci maçın ise Beşiktaş'ın Devler Ligi'nde Liverpool'a 8-0 yenildiği müsabaka olduğunu söyleyen Ugan, o karşılaşmayla ilgili hatırasını şöyle anlattı:

Beşiktaşlıların kolay unutamadığı, en az onlar kadar benim de unutamadığım ve üzüldüğüm bir mücadeleydi. Geldiler attılar. Oğlum o sabah, ‘Canım babam. Ben 3'ten sonra yattım, sen 8'ini gördün, bir de anlattın mı’ diye mesaj atmıştı. Hayatımızda böyle şeyler var ama mesele şu: 'Uğursuz spiker! 8-0'... Döndüğümde İlker Yasin'in odasına girdim ve 'Marsilya maçını bana vermek zorundasın' dedim. Şaşırdı, 'Niye' dedi. 'Ben şu anda uğursuz spikerim. Hemen bunu üzerimden atmam lazım' dedim. 'Ya kaybedersen’ diye sorunca, '2 şık var. Ya spikerliğimi noktalayacağım ya da bu damgayı bir kere daha silip atacağım' dedim. Şans verdi ve Beşiktaş 2-1 kazandı. En huzurlu uyuduğum gecelerden biridir."

Maç spikerliğine uzun süredir ara vererek televizyon programlarına yönelen Ugan, "Gelecekte bir maç anlatmak isterim. Wembley'de bir jübile ya da Azteca'da... Güney Amerika'da, onca seyirci içinde, futbolun hala çok kalpten oynandığı bir atmosferde maç anlatmayı çok isterim" diyerek sözlerini noktaladı.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU