İstihdama katkı için başlatılan Ustalık Telafi Programı’nın bazı işletmelerce rant kapısına çevrildiği öne sürüldü

Bazı işletmelerin tüm çalışanlarını sisteme dahil edip yedi aya varan süreyle asgari ücretin yarısını ve sigorta primlerini devletten tahsil ettirdiği, "İstihdamı artırır" diye hayata geçen programın firmalara kaynak aktarımına döndüğü iddia edildi

Ustalık Telefi Programları (UTP), Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) bünyesinde uygulanıyor / Fotoğraf: AA

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 21 Ekim 2021 tarihinde uygulanmasına karar verdiği Ustalık Telafi Programı’na (UTP) 22 Nisan 2022'de başlandı.

Mesleki Eğitim Merkezleri’nde (MESEM) uygulanan program 27 alan, 97 dalı kapsıyor.

Bu programa göre yaptığı iş ile ilgili elinde bir mesleki belgesi olmayan çalışanlar ister bireysel, ister kurumsal olarak MESEM’e başvurup meslek çeşidine göre en fazla 27 hafta sürecek UTP'ye kaydolabiliyor.

MESEM’e kayıtlı "kalfa öğrenci" gibi görüneceği bu süreç içerisinde devlet işverene istihdamı teşvik için asgari ücretin yarısını ödüyor. 

Kaza ve hastalık sigortası devlet tarafından işsizlik fonundan karşılanıyor.

İlk önce işletme asgari ücretin yarısını telafi programına katılan çalışana yatırıp MESEM'e ibra ediyor.

MESEM bir ay içinde devlet desteği olarak işletmeye geri ödüyor.

Ücret sistemi bu şekilde çalışıyor.

Buraya kadar her şey normal.

Ancak devletin bir şekilde mesleki eğitimin yaygınlaşması, istihdam sağlanması için başlattığı bu girişim iddialara göre bazı işletmelerce ciddi şekilde suistimal ediliyor.
 

taşeron.jpeg
Kimi taşeron firmaların tüm çalışanlarını programa dahil ettiği iddia edildi / Fotoğraf: General OSGB


Tüm çalışanlarını sisteme dahil eden firmalar var

Independent Türkçe’ye ulaşan ancak halen aktif görevde olduğundan adının verilmesini istemeyen bir meslek lisesi öğretmeni duruma ilişkin şu iddialarda bulundu:

Bu program devlet tarafından iyi niyetli başlatıldı. Programda bir usta öğretici (öğretmen değil), 40 kişiye eğitim verebiliyor. Peki bazı taşeron firmalar ne yaptı?  Hemen yanında çalışanları bu sisteme soktu. Diyelim ki; firmasında 500 kişi var. 13’ünü usta öğretici gösterip tamamını meslek lisesine kaydettiriyor. Meslek lisesi bunların SSK’sını ve asgari ücretinin yarısını ödüyor. Yani 2 bin 750 lira asgari ücretin yarısı +bin 900 lira SSK’sı olmak üzere kişi başı 4 bin 650 liraya maloluyor. Bir taşeron firmanın 500 elemanını buraya kaydettiğini düşünün. 2 milyon 325 bin lira her ay meslek lisesi tarafından bu taşerona verilmiş oluyor. 27 haftanın neredeyse yedi ay sürdüğü varsayılırsa 16 milyon 275 bin liraya ulaşan bir rakam taşerona aktarılmış oluyor.

"Taşerona para var, koordinatörlüğü yapan meslek lisesi öğretmenine yok"

Aynı öğretmen meslek lisesi öğretmenlerinin söz konusu çalışanlarının koordinatörlüğünü üstlendiğini ama ücret almadıklarını öne sürüyor:
 

İşin garibi meslek lisesi öğretmeni bu çalışanların koordinatörlüğünü yapmak zorunda ama ona ücret ödenmiyor. Devlet taşerona kişi başı her ay 4650 lira veriyor ancak öğretmene ödeme yapmıyor. Şu an neredeyse taşeronların büyük bir kısmı bu yola başvuruyor. Devletin zararını düşünün.

 

sinanmuşlu.png
Eğitim Sen Genel Eğitim Sekreteri Sinan Muşlu / Fotoğraf: Eğitim Sen


İstihdamı teşvik için başlatıldı

İddiayı Eğitim Sen Genel Eğitim Sekreteri Sinan Muşlu'ya sorduk.

Meslek lisesinde görevli üyelerinden konuyla ilgili detaylı bilgi alan Muşlu, söz konusu iddiaların doğru olduğunu belirtti ve öncelikle böyle bir programın neden başladığını anlattı:
 

2019-2020 Eğitim-Öğretim yılında MESEM’lerde ustalık eğitimi getirdiler ve mezunlarına 15 saat fark dersi vererek MTAL (Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi) diplomaları verilmeye başlandı. İstenilen çırak ve kalfa sayısına ulaşılmayınca işsizlik fonu kullanılarak staj ücreti olarak 9-10 ve 11. sınıflar için asgari ücretin 3'te 1'i tutarında, 12. sınıflar için de yarısı olmak üzere devlet tarafından ödenmeye başlandı. Ne var ki; diploma programı ve devlet desteği başladıktan sonra özellikle liselerde başarısız ve devamsız öğrenciler MESEM programına yönlendirildi. MESEM’lerde kayıtlar artmaya başladı ve sanayide çırak ve kalfa öğrenci sayısı arttı. Bunun üzerine işletmeler de çok mecbur kalmadıkça belgesi olmayan işçileri istihdam etmekten kaçınmaya başladı. Bunun önüne geçmek ve istihdamı teşvik etmek için bu sefer de lise, MYO (meslek yüksek okulu) ve lisans mezunlarına “Ustalık Telafi Programı” adı altında yeni bir program başlatıldı.

 

parasayan.jpg
Program kapsamında asgari ücretin yarısı çalışanları gönderen firmalara ödeniyor / Fotoğraf: AA


"İşletmeler için rant ve gelir kapısı oldu"

Eğitim Sen Genel Eğitim Sekreteri Muşlu da UTP programının bazı işletmelerce kötüye kullanılmaya başlandığını öne sürerek, buna dair kendisine ulaşan iddiaları şu şekilde aktardı:

Ülkenin sayılı ve büyük şirketleri başta olmak üzere mevcut çalışanlarını bu sisteme kaydetmeye başlamışlardır. Çalışanlara sözleşmeye ve başvuru belgesine imza attırarak çalışan başına asgari ücretin yarısını almaya başlamışlardır. Bu bir sermaye transferidir. Bu program 27 hafta sürmektedir. İşletmeler bölümler halinde programı devam ettirmektedir. MESEM’lere kanıt belge olarak çalışanların maaş bordosu gösterilmektedir. İşletmeler ve aracılar için bir rant kapısı olmuştur. İşsizlik sigorta fonundan yani işçilerden kesilerek oluşturulan fon, fiilen işverenin işçi ücretinin yarısını cebine aktarması için kullanılmaktadır. Bu yüzden işverenler çalışanlarının ustalık belgesi almaları için sisteme büyük bir heves duyuyorlar.

 

öğretmen.jpg
Programda görev alan öğretmenlere ise herhangi bir ödeme yapılmadığı öne sürüldü / Fotoğraf: AA

 

"İstihdam teşviğine de katkı sağlamadı"

Muşlu, programın amacı olan yeni işçi istihdamınına da katkı sağlamadığını öne sürerek, "UTP ile yeni işçi istihdamı yaratılması gerekirken mevcut işçileri kullanarak işverenler fonlanmaktadır, çalışanlar kesinlikle ek gelir elde edememektedir. Ülkenin istihdamına hiçbir faydası yoktur" iddiasında bulundu.

"Külfetini çalışan, angaryasını öğretmen, kaymağını patron yiyor"

Bu programa şahsen başvurulduğu gibi işletmelerin mevcut MESEM müdürlüğüne sormadan ilçe milli eğitim ile protokol dahi yapabildiğini kaydeden Muşlu, sözlerini şu şekilde tamamladı:

Ustalık telafi programı devamlı bir öğrenci bulundurmadığı ve yeni norm meydana getirmediği için mevcut öğretmenlere ek yük getirmektedir. Yani işin külfetini çalışan, angaryasını öğretmen, kaymağını patron yiyor. Öğrencilerimiz ise meslek öğretilmesi için değil ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU