Kılıçdaroğlu anlattı: Sekiz saat nereye kayboldu?

CHP lideri, iktidara yakın medyada "FETÖ'cülerle görüştü" şeklinde iddiaların yer aldığı "kayıp sekiz saati" anlattı

Fotoğraf: ANKA

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, beraberindeki gazetecilere ABD temaslarını değerlendirdi, New York ziyaretinin hikayesini anlattı. Kılıçdaroğlu, “Kendi özgür irademizle, kendi ülkemize demokrasiyi getirebiliriz. Demokrasiyi ülkeye getirmek için birisinden icazet almak, birisinden güç almanın mantığı yok. Biz yine kendi irademizle bir dikta yönetimini demokratik yollarla sonlandırabiliriz. Bu da dünya siyaset tarihine giren güzel bir örnek olur. Nasıl Kurtuluş Savaşı’nı verirken örnek olduysak tüm mazlum ülkelere, aynı şekilde demokrasi konusunda da örnek olabiliriz” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD ziyaretini tamamladı ve tarifeli uçakla Türkiye’ye döndü. Kılıçdaroğlu, dönüş yolunda; tüm temaslarını takip eden gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin soruları ve Kılıçdaroğlu’nun yanıtları şöyle:

Gezi istediğiniz gibi geçti mi?

Gayet güzel. Düşündüğümden daha başarılı geçti.

Buradan Türkiye için çıkarttığınız sonuçlar neler oldu?

Siyaset kurumunun bilime, bilim insanlarına, üniversitelere düşündüğümüzden daha fazla değer vermesi ve kaynak ayırması gerekiyor. Bunları yapmadığı takdirde; Türkiye’nin büyümesi, gelişmesi, bölgede güç olması mümkün değil.

En çok dikkatimizi çeken husus şu; neredeyse hemen hemen her grup seçim güvenliğine odaklanmış. Hep bu soruldu size…

Ortamlarda, Türkiye ile ilgili sorular sorulurken, Türkiye’de seçim güvenliği konusunda endişe duyduklarını ifade ettiler. Endişe duymamaları gerektiğini, seçim güvenliğini sağlama konusunda CHP ve diğer ittifak içinde olduğumuz partilerin bu konuda ciddi hazırlıklar yaptıklarını ifade ettim. Umuyorum onları tatmin etmişimdir.

Sizden talepleri oldu mu?

Hayır, bizden bir talepleri olmadı. Söyledikleri şu oldu; bilim insanları Türkiye’den pek çok politikacının Amerika’ya geldiğini; ama, lütfedip kendilerini ziyaret etmediklerini, üniversiteyi ziyaret etmediklerini, bilim insanlarıyla bir araya gelmediklerini, bunun bir ilk olduğunu… Dolayısıyla ‘umarız bundan sonra örnek alınır da devlet yetkilileri gelirken bir de üniversiteleri sorarlar’ (diye) sitemlerini, taleplerini dile getirdiler.

Size yönelik eleştiriler var. ‘Bunun için mi gitti?’ diye başlayan çeşitli cümleler… Yani, ‘akademiye mi gitti, bilim insanları zaten Türkiye’ye geliyor, burada görebilirdi, bütün gezi bunun için miydi?’ gibi…

Ufku dar olanların bu eleştirileri yapmasını doğal kabul etmek lazım. Onun dünyası o kadar, zaten. Sabahtan akşama kadar partililer kavga etsin, o da oturup bir tane makale yazsın. O kadar yani… Dünya nereye gidiyor, dünyadaki gelişmeler ne, teknolojik gelişmeler ne, Türkiye’nin önündeki hedef ne? Bunları düşünmüyorlar insanlar. Bunu yazan adam, eminim Türkiye’de Devlet Planlama Teşkilatı’nın kapatıldığından haberi bile yoktur. Üniversitelerin bu halde olduğundan haberi de yoktur yani… Dolayısıyla bu eleştiriyi yapan aslında, yaptığı eleştirinin ne kendisi için, ne siyaset için ne de üçüncü kişi için bir yarar getirmeyeceğini, bir bilimsel makaleyi okusa o da fark edecektir. Ama okumuyorlar, eleştiriyorlar.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Deniyor ki; neden oraya kadar gitmişken senatörlerle görüşmedi, siyasilerle bağ kurmadı? Bunu tercih mi etmediniz?

“Tercih etmedim. Gittiniz görüştünüz diyelim. Siyasi yetkiliye ne diyeceksiniz? Bugün bir genç arkadaş ‘dışarıdan destek almanız gerekir’ gibilerden bir ifade kullandı. Söyledim, dışarıdan desteğe ihtiyacımız yok. Kendi özgür irademizle, kendi ülkemize demokrasiyi getirebiliriz. Demokrasiyi ülkeye getirmek için birisinden icazet almak, birisinden güç almanın mantığı yok. Biz yine kendi irademizle bir dikta yönetimini demokratik yollarla sonlandırabiliriz. Bu da dünya siyaset tarihine giren güzel bir örnek olur. Nasıl Kurtuluş Savaşı’nı verirken örnek olduysak tüm mazlum ülkelere, aynı şekilde demokrasi konusunda da örnek olabiliriz.

Uzun süredir ABD’ye gelmediniz, bununla da eleştirildiniz. Şimdi keşke daha erken de gelseydim, diyor musunuz?

Yok, hayır.

Sekiz saat nereye kayboldunuz?

Bugün bir harita gördüm, birisi paylaşmış. Pensilvanya (gülümseyerek)… Araya bir de Ankara’yı koysalarmış! Arkadaşlarımla oturduk otel odasında önce onlara açtım, düşüncem var diye. Önce sordum. Doğrusunu isterseniz onlar da heyecanlandılar.

Gitmeden bir akşam önce mi?

Evet, evet. Toplandık, açıkladım; ‘böyle böyle’ yapacağız… ‘Hangi açıklamayı yapacağız’ diye sordular. Açıklamayı da söyledim. ‘Tamam’ dediler. Kimsenin haberi olmaması lazım, siz normal çalışmanıza devam edin, havaalanına arkadaşları gönderin. Havaalanında, ‘Genel Başkan başka bir yere gitti, yetişirse gelecek’ diye söyleyin, dedim. Biz bindik arabaya, New York’a doğru yola çıktık. Enteresan, araç hiç benzin bile almadı. Ben de şaşırdım. New York’a geldik. Yeri bulmak için biraz dolaştık. Sonra yeri bulduk. Yeri bulduktan sonra çekim yapacağız…

Binayı görünce ne düşündünüz?

Binayı görünce tabii Türkiye’den aktarılan servetle yapılan binayı görüyorsunuz. Gerçekten bir gökdelen; etrafındakilere göre biraz daha yüksek bir bina. Tabela filan dedik bakalım var mı? Görmedik tabelayı. İçeri girmedik. Etrafı zaten biraz çevrili. Aşağıya doğru iniliyordu. İnmedik ne olur, ne olmaz diye. Çekim yapacağız tabii. Arabayı bir yere koyduk. Gürültü var tabii. Bu arada bir ambulans geldi. Ambulansta ses bitmiyor. Ben de hatırlıyorum yani; New York’un ambulansları meşhurdur. Dakika başına bir ambulans, bir siren… Neyse… Ambulans gittikten sonra çekim yaptık, hemen bindik araca Washington’a doğru geldik. Bir benzin istasyonuna uğradık, hamburger almak üzere. O ara şoför ‘akaryakıt alayım’ dedi. O kadar uzun yolu, dedik ki bu nasıl bir araba? Sonra, burada kimse beni tanımaz diye yürüyorum, geziyorum (istasyonda). Birisi geldi, ‘sizinle fotoğraf çektirebilir miyiz?’ dedi. ‘Türk müsün?’ dedim. ‘Türkmenistan’danım, sizi tanıdım’ dedi. ‘İyi gel bakalım’ dedim.

Binanın önünde sizi gören, tanıyan oldu mu?

Yok, hayır olmadı. Zaten çok kısa süre kaldık. Çekim yaptık, ayrıldık. Çünkü size yetişmemiz gerekiyordu.

Görüntüde bir metin mi okuyordunuz?

Notlarım vardı, o notlara bakıyordum.

İktidar yanlısı kanallarda sizin Pensilvanya’ya gittiğiniz, FETÖ’cülerle görüştüğünüz iddia ediliyor. Ne düşünüyorsunuz?

Düzeysiz bir tartışma. Olayı bilmeden, araştırmadan, kendilerine göre hatta sahte haritalar icat ederek yapıyorlar. Ben bunlara alışkınım. Parayı veriyorsunuz, istediğiniz haberi yazdırıyorsunuz. Onlar gazeteci değildir. Tetikçiden gazeteci olmaz. Gazeteci araştırır, bir bakar; Pensilvanya nerede, bizim geldiğimiz yol nerede… Buna bakması lazım. En azından ilkokul mezunu birisi için yeterli bir şey. Bakacak, haritayı açacak, nerededir, nereye gitti, ne oldu… Dolayısıyla iktidarı destekleyen medyanın ne kadar kirlendiğini gösterir. Bir medya bu kadar kirlenmemeli. Eleştirebilirler, ‘Üniversiteyi niye ziyaret ettin?’ diyebilirler. Siyasilerle görüşmen gerekiyordu, diyebilirler. Bunların hepsini saygıyla karşılarım. Ama yalan haber yapmaları… Bunlara çok alıştık. Yalan yanlış bir sürü şeyler.

Temsilciler Meclisi’nden üç üye sizinle görüşmek istemiş ve siz reddetmişsiniz. Bu iddia doğru mu?

Siyasilerle görüşmeyeceğim diyorsunuz, geldikten sonra görüşürseniz bu doğru olmaz. İşin doğrusu bu.

Center for American Progress ile yaptığınız toplantıda Beyaz Saray’dan, Senato’dan, Kamala Harris ekibinden kişiler varmış. Sizin bilginiz var mıydı? Bu rağbeti nasıl yorumluyorsunuz?

Kim gelecek kim gelmeyecek, benim onu saptama şansım yok. Bir ev sahibi var. Davetliler geliyorlar, bizim tek hassas olduğumuz nokta hemen hemen her toplantıda FETÖ unsurlarından biri gelir, bir provokasyon yapar. Bu konuda çok duyarlı olduk.

Bernie Sanders meselesine açıklık getirebilir misiniz? Ne oldu da görüşme olmadı?

Çok uzak. Gideceksin, geleceksin. Orada yarım saat görüşeceksin; uzak yani. Dolayısıyla onu bıraktık.

Dezenformasyon yasası, 29. madde aynen kabul edilerek geçti ne düşünüyorsunuz?

Özgür medyadan korkan bir iktidarın bu ülkeye hiçbir yararı olmaz. Nokta. Bir siyasetçinin ihtiyaç duyduğu şey sağlıklı eleştiridir. Eleştiriye tahammül edemiyorsanız, herkesi susturacağınızı sanıyorsanız olmaz. Eğer siz, dezenformasyonla mücadele edecekseniz; buyurun işte Yeni Şafak’ın, Aydınlık’ın, diğer gazetelerin manşetleri. Hepsi, yalan yanlış. Getirdikleri düzenleme özellikle sosyal medyada ciddi önlemler almak, objektif gazetecilerin yazdığı yazıları sansürlemek, onların yazı yazmasını engellemek… Amaç bu zaten.

Bu yaptığınız gözlemler, görüşmeler itibariyle kafanızdaki vizyona neler kattı? Onunla ilgili dönüşte bir program önerisi yapmayı düşünüyor musunuz?

Konuyla ilgili zaten bizden Faik Bey’in, diğer partilerden de aynı pozisyonda olan arkadaşların üzerinde çalıştıkları bir metin var. O metnin alt başlıklarından birisi de bilim ve teknoloji. Dolayısıyla yaptığımız gözlemler bizim metnimize girecek. Diğer partiler de buna benzer metinleri koyacaklar. Bu bizim hükümet programımız olacak. Aslında bu gezi bizim yeni kuracağımız ittifakın hükümet programının bir açılımı olacak. Bu alana yatırım yapılmaması halinde ülke çok şey kaybedecek. Türkiye’nin çok şey kaybetmesi değil, tam tersine çok şey kazanması lazım. Kazanması için de bilim ve teknolojiye daha fazla kaynak ayırıp, yeni ürünler bulunması, bu yeni ürünlerin pazarlanması lazım.”

Mehmet Ali Çelebi’nin nikah şahidi olduğunuz için pişman mısınız?

Yok, hayır. O zamanki Çelebi ile şimdiki Çelebi arasında dünya kadar fark var. Ben o zamanki Çelebi’ye nikah şahitliği yaptım.

Onun AKP’ye geçmesi RTÜK’te üye sayısını değiştirdi. Bunu bekliyor muydunuz?

Soru şu. Neden RTÜK başkanı yazı yazmadı. Transferi beklediler.

Siz AKP’ye geçeceği duyumunu almış mıydınız?

Bir kişinin transferi yönünde çaba harcandığını tahmin ediyorduk zaten. RTÜK Başkanı bekliyor zaten.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU