Hablemitoğlu suikastıyla ilişkili İhsan Güven cinayeti: Tetiği çekmekle suçlanan, 12 yıl hücrede tutulduktan sonra yeniden yargılanıp beraat eden Burak Çileli o günleri anlattı

İhsan Güven suikastı yeniden gündemde. Cinayeti işlemekle suçlanan isimlerden biri Burak Çileli'nin suçsuzluğu, 12 yıllık ağır hapis hayatının ardından kanıtlandı. Güven cinayetinin Hablemitoğlu suikastıyla ilişkili olduğuna yönelik kanıtlar ortaya çıktı

Necip Hablemitoğlu suikastında kullanılan silahın aynı zamanda 2004'te işlenen İhsan Güven suikastında da kullanıldığının ortaya çıkması, iki cinayet arasında bir ilişkinin olduğu iddialarını gündeme taşıdı.

Seküler bir tarikat olan "Dost Tarikatı"nın lideri İhsan Güven, 2004 yılında İstanbul Tuzla'daki evinde öldürülmüştü.

İddiaya göre, Güven'in evinde Hablemitoğlu'nun ölümünden sonra yayınlanan Köstebek isimli kitabın taslağı bulunmuştu. 

Güven cinayetinin ardından bazı gazetelere, İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu'na Telegram işkencesi yapmakla suçlanan Güven'in öldürüldüğünün belirtildiği "İBDA-C" imzalı e-postalar gönderildi.

 

İhsan Güven
İhsan Güven ve eşi, 2004 yılında evlerinde uğradıkları bir suikastla öldürüldü

 

Güven cinayeti soruşturmasında şüpheli konuma getirilen Mirzabeyoğlu'na yakın isimler önce gözaltına alındı ardından tutuklandı. 

Yargılama sonrası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan sanıklar 2015 yılında Anayasa Mahkemesi kararının ardından tahliye oldu. 

12 yıla yakın hücrede tutulan sanıkların, yeniden yapılan yargılamada bu suçu işlemedikleri anlaşıldı ve beraat kararı çıktı.

Güven'i öldürmekle suçlanan isimlerden biri Burak Çileli'ydi. 

Independent Türkçe, 12 yıl hapis yatmasına neden olan olaylar zincirini Çileli'yle konuştu.

"Kartal Cezaevi'nde 'Telegram operasyonu' başladı"

Kendisini "Büyük Doğu, İBDA fikriyatı bağlısı bir gazeteci" olarak tanıtan Çileli, bu zincirin ilk halkasının Mirzabeyoğlu'na yönelik yapılan "Telegram operasyonu" olduğunu düşünüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mirzabeyoğlu'nun 1999 yılında askeri bir operasyonla Metris Cezaevi'nden alınarak Kartal Cezaevi'ne konulduğunu dile getiren Çileli, "Orada birtakım halüsinasyonlar, sesler duymaya başladı. Zihninin yönlendirildiği, bütün duyu organlarındaki verilerin takip edildiği, vücut fonksiyonlarıyla oynandığına dair ciddi şikayetler avukatına iletti. Bir cihaz vasıtasıyla kendisine Telegram adı verilen zihin kontrol operasyonu yapıldığı kanaati kesinleşti" dedi.

Çileli, Telegram operasyonu adı verilen bu işlemi yapan cihazı İhsan Güven ve eski emniyet müdürlerinden Mehmet Karabörk olduğu iddiasında. 

Dost Tarikatı'nın, Güven'in eski eşi de olan, aynı zamanda şarkıcı Çelik'in bestelerini yapan Ayşe Ersoy'un medyaya verdiği demeçlerle deşifre olmaya başladığını dile getiren Çileli, "Salih Mirzabeyoğlu, tabii Telegram cihazının başında sürekli muhatap olduğu için İhsan Güven'le onun konuşmalarında, ifade kalıplarından, kullandığı tabirlerden, tarzından, üslubundan az-çok zaten tanımış" diye konuştu.



 

BurakÇileli.jpeg
Güven ve eşini öldürmekle suçlanan Çileli, 12 yıllık hapis hayatının ardından yeniden yargılandı ve beraat etti / Fotoğraf: Independent Türkçe​​​​​​​​​​​​​​

 

"Yazı yazdıktan sonra öldürüldü, cinayet günü evde boya yapıyordum"

Kendisinin de Dost Tarikatı'nı araştırmaya başladığını belirten Çileli, şöyle devam etti:

"O dönemde önce Yeni Nizam dergisi, arkasından Beklenen Nizam dergisini çıkartıyordum. İz sürerek Dost Tarikatı'yla alakalı birtakım gerçeklere ulaştım. Onunla ilgili yazı yazdım. Tabi o dönemin şartları ve gergin atmosferi gereği sert de bir yazıydı. Ben o yazıyı yazdıktan belli bir süre sonra İhsan Güven ve eşi öldürüldü. O dönemde o yazımı gerekçe göstererek, etrafıma da 4 kişiyi katarak tamamen düzmece bir fezleke ile cinayet bizim üzerimize yıkıldı. Tabi emniyet, mahkeme onların ellerinde ve hiçbir şansınız yok. Dosyadaki bütün tezatlar, gözaltı sürecindeki bütün hukuksuzlar görmezden gelindi. Lehimize olan birçok delil gizlendi, karartıldı. Mahkeme tarafından tamamen polis fezlekesindeki uyduruk spekülasyon esas alındı."

Cinayet günü evinde boya-badana yaptığını ve olayın basından haber aldığını belirten Çileli, "Mahkemede de söyledim. 'Konuya, komşuya, bakkala, çakkala herkese sorun' dedim. Üstüm başım boya-badana halindeydi. Ne alakası var benim cinayetle ne alakam var falan dedim. Ama kime anlatıyorsunuz tabi" ifadelerini kullandı.

Mahkeme sırasında çağrılan şahitlerin de kendilerini teşhis etmediğini ve "Bizim gördüklerimiz bunlar değildi" dediğini aktaran Çileli, o aşamada Zekeriya Öz'ün ek bir dosya hazırladığını ve "Ergenekonculuk"la suçlandıklarını belirtti. 

 

Zekeriy Öz AA
Çileli, Zekeriya Öz'ün müdahalesiyle "Ergenekonculukla" da suçlanmaya başladıklarını söyledi / Fotoğraf: AA

 

12 yıl hücrede yaşadı

"Bir yandan cinayeti işlemediğimizi anlatmaya çalışırken diğer taraftan da Ergenekoncu olmadığımızı ispatı etmeye çalışıyordum" diyen Çileli, mahkumiyet sürecini de şu sözlerle anlattı:

"Genellikle müebbet hapis cezasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası birbirine karıştırılır. İkisi birbirinden çok farklı. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişinin bütün sosyal hakları sıfırlanır. Telefon hakkı haftada 1'den 10-15 günde 1'e düşüyor. Bütün ortak alan, spor ve sosyal faaliyet hakkınız sıfırlanıyor. Zaten size gelen o infaz kağıdında 'ağırlaştırılmış müebbet mahkumunun infaz sistemi, tek kişilik hücreden hiç çıkarılmaması prensibi üzerinedir' diye belirtiliyor. Havalandırma hakkınız da sabah sayımından akşam sayımına kadar değil, günde 1 saate iniyor. Düşünebiliyor musunuz? 5 metrekarelik bir kullanım alanı olan hücrede 1 saatlik havalandırma hakkınız var. Hükümlülük süresi de gelen müddetnamede (savcılık tarafından hükümlünün cezaevine teslimi sonrasında hazırlanan belge) öyle yazıyor: Ölene kadar. Yani bir sınırı falan yok. 'Ölene kadar bu tek kişilik hücreden çıkmayacaksın' deniliyor."

2015 yılında Anayasa Mahkemesi'nin başvurularını kabul ettiğini ve yeniden yargılandıklarını anlatan Çileli, "Tarafsız ve gerçek hukukçuların yapmış olduğu yeniden yargılama sonucunda beraat kararı çıktı. Mayıs 2004'te gözaltına alınıp tutuklandım. Ağustos 2015'te tahliye edildim" bilgilerini verdi.

 

Levent Göktaş.jpeg
Güven'in eski eşinin mahkemeye sunduğu evraklarda bazı isimler karartılmıştı. Çileli, karartılan isimlerarasında Göktaş isminin olabileceğine işaret ediyor

 

"Ersoy'un verdiği evraklar karartılmıştı"

Soruşturma sırasında Dost mensuplarının da ifadelerinin alındığını dile getiren Çileli, tarikatı deşifre eden Ayşe Ersoy'un mahkemeye bazı evraklar verdiğini, ancak bunların kesilmiş olduğunu belirtti. Ersoy'un, kesilen kısımlarda bazı isimlerin geçtiğini ve onları belirtmek istemediğini dediğini aktaran Çileli, "Çok ciddi karartmalar söz konusu. Levent Göktaş, Ayşe Ersoy'un kararttığı isimler arasında olabilir" ifadelerini kullandı.

"Devlet adına, devlet için yapılan yasadışı operasyonların ipinin ucu tutuluyor fakat sonuna kadar gidilmiyor" diyen Burak Çileli, "Soruşturma bir yerde tıkanıp kalıyor. Geçmişte faili meçhul kalmış, bugün ipuçlarına ulaşılmış birtakım hadiselerin sonuna kadar üzerine gidilmesi gerekiyor" çağrısı yaparak sözlerini tamamladı. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU