"Kemer sıkma" yerine "piyasa canlılığı" tercih edildi… "Acı reçete" seçimden sonra mı?

Ekonomik krizden kurtulmak için başvurulan yöntemlerin aksine enflasyonu yükselten adımlar atıldı. Kamuda israfa son verilmedi, tasarruf tedbirleri hayata geçirilmedi. Bu da krizi derinleştirdi. Ekonomistler daha kötü günlerin yaşanacağı görüşünde

“Kemer sıkma” yerine “piyasa canlılığı” tercih edildi / Fotoğraf: Twitter

Türkiye'de bugüne kadar farklı zaman aralıklarında finansal ya da ekonomik krizler yaşandı. 

Yakın tarihte ekonomik yapının bozulduğu dönemlerin başında 1994, 2000-2001, 2008 ve 2018-2022 krizleri geliyor. 

20 yıllık AK Parti döneminde 2008'de yaşanan ekonomik kriz bir şekilde atlatıldı, yol açtığı tahribat fazla olmadı. 

Ancak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin hayata geçirildiği 2018'den bugüne devam eden ve son dönemde yol açtığı tahribatı vatandaşın iliklerine kadar hissettiği ekonomik krizden nasıl kurtulacağı tartışılıyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İsrafa son verilmedi, tasarruf tedbirleri hayata geçirilmedi

Geçmişte bir ekonomik kriz yaşandığında atılacak adımlar belliydi. Öncelikle hem kamu hem de özel sektör "kemer sıkma" politikaları uygulamaya başlardı. 

İsrafa son verilip, tasarruf edilirdi. Kamuda makam araçları dahil olmak üzere gereksiz masraflara son verilirdi. Ardından liranın değerlendirilmesi için ise faiz yükseltilirdi. 

Tabii doğal olarak bunun birçok yansıması olurdu. Şirketler küçülmeye gider, işçi çıkarmak zorunda kalırdı. Ama enflasyonun daha da yükselmesine müsaade edilmezdi. 

Derviş başlattı, AK Parti sürdürdü

Bunun en bariz örneği 2000-2001 krizinde yaşandı. Bugün yine iktidar ortağı olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başbakan yardımcısı olarak görev yaptığı Anasol-D hükümeti dönemindeki kriz müdahale için dışarıdan bakan getirildi. 

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit tarafından Dünya Bankası'nda üst düzey yönetici olarak görev yapmış Kemal Derviş, getirilerek ekonominin başına geçirildi. 

Derviş, Uluslararası Para Fonu'nun koordinasyonunda hazırlanan ekonomik programı hayata geçirdi. Netice itibarıyla Derviş'in uygulamaya koyduğu ekonomik program Anasol-D hükümetinin ömrünü uzatmadı ama iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) ekonomik programı uygulamaya devam etmesi neticesinde Türkiye krizden kurtuldu. 

Şimdi ise kamuda "tasarruf" gündeme getirilmiyor. Hatta "itibardan tasarruf olmaz" denilerek harcamalarda kısıtlanmadı. Aksine faiz artırılmadı ve Ekim 2021'ten itibaren ısrarlı bir şekilde faiz indirimi yapıldı. 

 

Grafik
Grafik - Hakan Kara

 

"Zor" değil, "kolay" yol seçim için mi tercih edildi? 

"Faiz sebep, enflasyon sonuç" denildi. Fakat faiz indirildikçe döviz kurları yükseldi, tüm ürünlerin fiyatında artış yaşandı. Enflasyon düşmek yerine daha da azdı. Bugün itibarıyla enflasyon oranı yıllık bazda yüzde 70'i buldu. 3 gün sonra açıklanacak yeni verilerin daha da yüksek olabileceği ifade ediliyor. 

Peki hükümet, enflasyonla mücadele etmek için neden "zor" değil de "kolay" yolu seçti. 

"Kemer sıkma" yerine niye "piyasa canlılığı" tercih edildi? Ya da gerçekten hükümet ipin ucunu kaçırdı mı? Artık elinde enflasyonu düşürmek, kurları kontrol altında tutmak için enstrümanı kalmadı mı? 

Bu konuda iktisatçılar farklı görüşler dile getirse de krizin kontrolde çıktığı görüşünde birleşiyorlar. 

"TCBM ve Para Politikası Kurulu dışlandı, enflasyonla mücadele yok"

O ekonomistlerden biri olan Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu'ya göre mevcut hükümetin bırakın "kolay yola" başvurmayı enflasyonla mücadele etmek için hiçbir girişimde bulunmuyor.

 

Şenol Babuşçu
Şenol Babuşçu / Fotoğraf: Twitter

 

Ülkenin en büyük sorunlarından bir tanesi enflasyon olduğunu ifade eden Babuşçu, "Hiçbir mücadele yok" yorumunu yaptı.
 
Enflasyon ile mücadele para ve maliye politikası ile yapıldığını bunun en temel iktisat kitaplarında yazıldığını hatırlatan Babuşcu, "Enflasyon ile mücadelede en önemli kurum Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası dışlanmış vaziyettedir" dedi.

Para Politikası Kurulu'nun da dışlandığını aktaran Babuşcu, "Politika faizi etkisizleşmiş durumda. Hükümetin enflasyonla mücadele etmiyor" diye konuştu. 

"Enflasyonla mücadeleleri laf kalabalığından ibaret"

Krizin sonlandırılması amacıyla yürütüldüğü iddia edilen enflasyonla mücadelenin laf kalabalığından ibaret olduğunu savunan Prof. Dr. Şenol Babuşcu, şunları kaydetti: 

Sayın Nurettin Nebati konuşuyor ama icraat sıfır. Bilemedikleri için tüm bunları yaptıklarını düşünüyorum. Doğrusu çözmek de çok zor. Seçim için enflasyonu yüksek tutabilirler. Mesela bu sene enflasyon yüzde 90'a çıkarsa ve 2023'ün ilk altı aylık döneminde yüzde 60'a indirip "bakın enflasyonu 60'a indirdik. Bize oy verirseniz 60'tan tek haneli rakamlara da indirebiliriz" demek için enflasyonu yüksek tutmaya çalışabilirler.

"Kemer sıkma acı reçeteler gerektirir" 

Ekonomist Mustafa Sönmez ise enflasyona karşı programların kemer sıkma gibi reçeteler gerektirdiğini belirtti.

Sönmez'e göre öncelikle talebi düşürmek gerekir. Onun için de harcama yerine faiz yükseltme yöntemine başvurulur. Bu da insanların harcamalarını kısmalarına yol açar. Özellikle de kamu harcamaları azaltılır ve tarım destekleme alımlarında kısıtlamalara gidilir. 

 

Mustafa Sönmez
Mustafa Sönmez / Fotoğraf: Twitter

 

Harcamaların azaltılması hedeflenirken de maliyetleri yükseltiyor diye dövizi kontrol altında tutmanın şart olduğunu vurgulayan Sönmez, "Türk lirasını cazip kılmak için faizleri yükseltmek gerekiyor. Yani enflasyona karşı bu tür tedbirlerin son tahlilinde Türk lirası faizlerinin artırılması gerektiriyor" ifadelerini kullandı. 

"Ufukta seçim olduğu için büyüme ve canlılık tercih edildi" 

Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "tatsız reçeteyi topluma uygulamak istemediğini" dile getiren Mustafa Sönmez şu değerlendirmede bulundu: 

Çünkü ufukta seçim var. Seçimin olduğu bir konjonktürde ‘kemer sıkma' yerine büyüme ve canlılığı tercih ediyor ama yanında kaçınılmaz olarak enflasyon yükseliyor. Erdoğan'ın açmazı da burada. Enflasyondan şikayet eder görünüyor ama gerçekte enflasyonu yaratan bu talep canlılığı, izlenen büyümeci politikadır. Faizlerin indirilmesi ve talebin canlı tutulması enflasyon yaratıyor. Burada tamamen sandığa ve seçime odaklı bir tercih var. Bu tercihi uygulamaya çalışıyor ama bu istediği sonucu vermiyor. Çünkü enflasyon kontrolden çıktı ve burada yapabileceği bir şey kalmadı.

"Geçici, yüzeysel tedbirlerle günü kurtarmaya çalışıyorlar" 

Ekonomist Selçuk Geçer'e göre ise asıl sorun hükümetin bugüne kadar mevcut durumu hiçbir zaman kabullenmemesi. Sorun kabullenip buna göre çözüm odaklı programlar hayata geçirilmediği için hükümet sürekli palyatif (geçici-yüzeysel) tedbirlerle işi kurtarmaya çalışıyor ve "sıkıntı yok" havası yaratıyor.

 

Selçuk Geçer
Selçuk Geçer / Fotoğraf: Twitter

 

"Bu bir kriz ve ciddi bir bunalımdır" denilmesini de beklemediğini söyleyen Geçer, "Daha önceki hükümetlerde özellikle kurumlar daha şeffaf olduğu için takır takır her şey ortaya dökülüyordu ve mecburen kriz olduğunu kabul ediyorlardı. Mesela 5 Nisan 1994 krizi ya da 2001 krizi gibi" diye konuştu. 

"Çok daha büyük sosyal sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız" 

Lafla peynir gemisi yürütülme gayretinin gösterildiğinin altını çizen Selçuk Geçer, sözlerini şöyle tamamladı: 

"Sözlü olarak bu süreci yürütmeye çalışıyorlar. ‘Herhangi bir kriz yok. Merak etmeyin, her şey harika' diye günü kurtarmaya ve bir şekilde bu süreci seçimlere kadar devam ettirmeye çalışıyorlar. Seçimlerde de kazanırlarsa eğer ondan sonra öyle veya böyle adını koymak zorunda kalacaklar. Ya da çok daha büyük sosyal sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız."

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU