Avrasya-NATO savaşı ve Ukrayna'ya yansımaları

Dr. Vesim Kalaaciye Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: GIS

Ukrayna, Rusya tarihinin ayrılmaz bir parçası, Kiev ise uzun zamandır eski medeniyetin tarih, dil, din, kültür ve ekonomi açısından yeniden doğuşunun merkezi olarak görülüyor. Her iki halkın da kökleri Kiev Rus Knezliği'ne dayanıyor.

Bu yüzden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, her zaman tarih boyunca iki farklı süreçten geçen 'tek halk' olduklarından bahsediyor.

Ukraynalılar ve Ruslar, akraba olsalar da iki ayrı dil ve iki ayrı kültüre sahipler.

Rusya siyasi olarak bir imparatorluk haline gelirken Ukrayna bağımsız bir devlet kurmayı başaramadı.

Rusya Federasyonu'nun geniş coğrafyası, büyük bir ülke için birkaç siyasi faktörü de beraberinde getirirken aynı zamanda savunma sınırları olmayan bir ülke.

Rusya Federasyonu'nun temel sorunu da bu. Bu yüzden Rusya, asırlar boyunca sınırlarının dışındaki coğrafi, askeri ve siyasi genişlemeyi ana savunma aracı olarak kullandı.

Avrasya Birliği politikasına sahip olan Rusya'nın dünyaya açılan üç ana kapısı vardır. Bu kapılar Orta Asya, Kafkaslar ve Ukrayna'dır.  

Ukrayna bu kapıların en önemlisini ve en tehlikelisini oluşturuyor. İşgalci Avrupa orduları, hem birinci hem de ikinci dünya savaşı sırasında Ukrayna üzerinden Rusya Federasyonu topraklarından geçti.

Bu, kara kuvvetleri ile deniz kuvvetleri arasındaki bir mücadeledir. Rusya Federasyonu, kendisini deniz kuvvetlerinin büyümesine fayda sağlayan istilalara engel olacak deniz faktöründen mahrum bırakan dünyanın en büyük kıta kara gücüdür.

Bu da stratejik konumunun zayıflığından dolayı sürekli bir güvensizlik içinde bırakırken, aynı zamanda tetikte olmaya zorluyor. 

Ancak Avrasya, küresel üstünlük ve hâkimiyet mücadelesinin verildiği bir satranç tahtasıdır.

Aralarında Sir Halford Mackinder ve Nicholas Spykman'nın da bulunduğu stratejistler tarafından da belirtildiği üzere Rusya Federasyonu, bu satranç tahtasında, dünyayı kontrol etmek isteyen askeri güçler tarafından kontrol edilmesi gereken Avrasya'nın merkezinde (kalbinde) yer alıyor. 

Doğu Avrupa'yı yöneten merkez bölgesi, merkez bölgesini yöneten Rusya, küresel ada Avrasya'yı kontrol ediyor. Dolayısıyla küresel adayı yöneten de tüm dünyayı kontrol ediyor.

Ukrayna, bugün Avrasya adlı satranç tahtasında önemli bir yer tutuyor. Bu yüzden Rusya Federasyonu'nun siyasi coğrafyasında büyük öneme sahip bir ülke.

Bu da Rusya Federasyonu'nun Ukrayna olmadan, büyük bir güç veya imparatorluk olmayacağı anlamına geliyor. 


"Rusya Federasyonu, Ukrayna olmadan bir Avrasya imparatorluğu oluşturamaz"

ABD'nin eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Kazimierz Brzezinski, 1999 yılında kaleme aldığı "The Grand Chessboard: American Primacy and Its Geostrategic Imperatives" (Büyük Satranç Tahtası: Amerika'nın Küresel Üstünlüğü ve Bunun Jeostratejik Gereklilikleri) ve 2012 yılında yazdığı "Strategic Vision: America and the Crisis of Global Power" (Stratejik Vizyon & Amerika ve Küresel Güç Buhranı) adlı kitaplarında, ABD'nin Rusya Federasyonu'nu coğrafi konumları ve kaynakları nedeniyle önemli jeopolitik sütunları oluşturan üç ülkeden yani Ukrayna, Özbekistan ve Azerbaycan'dan yoksun bırakması gerektiğini yazar.

Böylece ABD'nin Ukrayna'daki herhangi bir varlığı, Rusya Federasyonu'nun Karadeniz'deki filolarını, Akdeniz'e tek çıkış noktası olan Türk Boğazlarına kadar konuşlandırmasını engelleyecektir.

ABD'nin Ukrayna'daki varlığı, uluslararası satranç tahtasında tarihi ve jeopolitik öneme sahip Ortadoğu'daki Amerikan projelerini engellememesi için Rusya üzerinde sürekli bir baskı aracı anlamına geliyor.

Ukrayna'nın Avrupa için önemi, Rusya Federasyonu ile Doğu Avrupa'yı ayıran duvar olmasından da kaynaklanıyor.  

Polonya, Romanya ve Bulgaristan'ın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) üye olmasından sonra Ukrayna, Avrupa ile Rusya Federasyonu arasında bir köprü haline gelirken, bir yandan da aralarında bir tampon bölge olarak kabul edildi.

Bundan dolayı Rusya Federasyonu'nun Rus nükleer füze cephaneliği için bir tehdit oluşturması ve komşu olan Doğu Avrupa'dan ikinci bir nükleer saldırı gerçekleştirme yeteneğini kaybetmesi ile Doğu Avrupa ülkeleri içinde ve sınırlarında NATO güçlerinin konuşlandırılmasını kabul etmesi zorlaştı.

Stratejist Robert Kaplan "The Revenge Of Geography" (Coğrafyanın İntikamı) adlı kitabında, Rusya Federasyonu'nun coğrafi olarak bugün olduğu gibi daha önce belki de hiç bu kadar kırılgan olmadığını yazdı. Bu da Ukrayna'da neler olduğunun anlaşılmasını sağlıyor.

Buradan Rusya'nın Gürcistan ve Ukrayna'nın NATO'ya üye olmalarını engelleme konusundaki ısrarını anlayabiliriz.

Rusya'nın, ABD yapımı füze savunma sisteminin Çek Cumhuriyeti, Polonya, Romanya ve Bulgaristan'a konuşlandırılmasını kategorik olarak reddetmesi ve Kırım'ı ilhak etmesi gibi tüm bu siyasi adımlar, Rusya Federasyonu'nun coğrafi boyutlarının değişmesinin etkisiyle açıklanabilir.

Rusya-- Ukrayna ilişkisi beş temel aşamadan geçti:

1- Sovyetler Birliği'nin 26 Aralık 1991'de siyasi çerçevesinden Moskova'nın Ukrayna'nın her zaman kendi stratejik nüfuz alanında olmasına ihtiyaç duyduğu Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) sisteminin siyasi çerçevesine resmi olarak geçmesi. Moskova, bu yüzden Ukrayna'nın NATO ülkeleri arasına herhangi bir şekilde kabul edilmesini reddediyor.

Dolayısıyla Ukrayna'nın yeni siyasi çerçeveye bağlılığı, nükleer cephaneliğini gönüllü olarak terk etmesiyle tamamlandı.

Ukrayna, 5 Aralık 1994'te Rusya Federasyonu, ABD ve İngiltere ile Güvenlik Garantilerine İlişkin Budapeşte Memorandum'unu imzaladı. Bu anlaşmaya göre Ukrayna'nın nükleer cephaneliğini Rusya Federasyonu'na devretmesi karşılığında Rusya Federasyonu, ABD ve İngiltere, Ukrayna'ya aşağıdaki güvenlik garantilerini sağlamayı taahhüt etti:

a- Ukrayna'nın kendi toprakları üzerindeki bağımsızlığına ve egemenliğine saygı duyulması.

b - Ukrayna'nın dışarından gelebilecek saldırılara karşı korunması ve bu ülkelerden hiç birince Ukrayna'ya saldırılmaması.

c - Ukrayna'ya politikalarını etkilemek için ekonomik baskı uygulanmaması.

d - Ukrayna'ya karşı nükleer silah kullanılmaması.


2- Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova arasındaki iş birliği, 1996 yılında Avusturya'nın başkenti Viyana'da Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması Konferansı sırasında başladı.

Dört ülke, GUAM Demokrasi ve Ekonomik Kalkınma Örgütü'nü kurdular. GUAM, BDT'nin bölündüğü iki karşıt parçadan birincisiydi. İkinci ise, Rusya Federasyonu'nun politikalarını destekleyen ülkelerin yer aldığı Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) oldu.

GUAM, ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen, Rusya'nın politikalarına karşı çıkan Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova'dan oluşuyordu. Ancak GUAM'ın etkileri, Gürcistan ve Ukrayna'daki renkli devrimlerle sona erdi!


3- GUAM'ın NATO ile istediği yakınlaşmayı sağlamayı başaramaması, Gürcistan'da 2003 yılındaki Gül Devrimi ve Ukrayna'da 2004 yılında Batı'ya yakın bir politikacı olan Viktor Yuşçenko'nun zaferine yol açan Turuncu Devrim gibi demokrasiye açıklık projelerine ve renkli devrimlere kapıyı araladı.

Rusya'nın 10 Şubat 2007'de 43. Münih Güvenlik Konferansı'na katılan Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından sunulan dış politikasındaki değişiklik, Avrupa'da barış ve güvenliğin korunması karşılığında, Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO'ya üye olmamalarını öngörüyordu.

Çünkü Rusya, NATO'nun Doğu kanadına doğru genişlemesini isteme eğilimindeki ABD ile doğrudan bir çatışmaya girmeden kendi gücünü ve çevresini yeniden inşa etme çerçevesinde, çok kutuplu bir dünya oluşturma yolunda ilerlemek ve uluslararası siyasi arenada etkili bir devlete dönüşmek istiyor.


Eski ABD Başkanı George W. Bush, 2 Nisan 2008 tarihinde Bükreş'te yapılan NATO Zirvesi sırasında Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO'ya üye olması ve bir hazırlık programı aracılığıyla üyeliklerinin kabul edilmesi girişiminde bulundu.

Bu girişim, Putin'in, Moskova'nın açıkça bunu asla kabul etmeyeceğini söylediği bir protesto ile karşılandı. Fransa ve Almanya, Başkan Bush'un girişimini hayata geçirmesini engelledi. Böylece Ukrayna ve Gürcistan'ın üyelik sorunu ertelendi.

Rusya, 8 Ağustos 2008'de dönemin Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili'nin, ABD'nin kışkırtmasıyla ve ülkesinin İsrail ve Batı'nın hoşgörüsüyle artan askeri yeteneklerinin yanı sıra Washington'ın sağlayacağını düşündüğü destekle, ağırlıklı olarak Rus askerlerinden oluşan uluslararası gözlemci güçlerin konuşlandırıldığı Güney Osetya ve Abhazya'da Rus liderliğinin saldırı hazırlığında olduğunu iddia etmesinin ardından Gürcistan Cumhuriyeti, Güney Osetya ve Abhazya'nın geniş bölgelerini işgal etmeye başladı.

Saakaşvili'nin hesapları, Rus askerlerinin yüz saatten daha kısa bir sürede başkent Tiflis'in eteklerine yaklaşmasıyla bozuldu.

Rusya'nın, Güney Osetya ve Abhazya'yı işgal etmesi ve Gürcistan ordusunu yenilgiye uğratmasından avantaj elde eden Putin, Rus kuvvetlerinin saha hedeflerine ulaşmasının ardından, Rusya Federasyonu'nun Güney Osetya ve Abhazya'yı iki bağımsız devlet olarak tanıdığı 16 Şubat'tan önce askeri ilerleyişin durdurulması önerilerini kabul etmedi.


4- Eski Ukrayna Devlet Başkanı Viknor Yanukoviç'in 2010 yılındaki seçimleri kazanmasıyla Ukrayna'nın NATO'ya katılma meselesi başarıya ulaşamadı. Bu nedenle Ukrayna, 2013 yazında AB ile bir iş birliği anlaşması imzalayarak Batı'yla bağlantı kurmaya çalıştı.

Bu anlaşmanın imzalanmasından birkaç ay sonra, Moskova'nın anlaşmanın şartlarını dondurmayı istemesi karşısında ABD ve Avrupa, Rusya'ya baskı yaptılar. Karara karşı protesto gösterileri başladı.

20 Şubat 2014 Perşembe günü ABD ve AB Viknor Yanukoviç'e karşı darbeyi kışkırtmakla büyük bir hata yaptılar. Yanukoviç'e karşı bir suikast girişimini engelleyen Rusya onu derhal Rusya'ya gönderdi.

Ardından, Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus yanlıları tarafından büyük bir protesto dalgası patlak verdi. Ukraynalıların büyük çoğunluğu bu protestolar karşısında sessiz kaldı.

Protestocular, bölgelerindeki yerel yöneticileri kovdular ve Ukraynalı makamları tanımadıklarını açıkladılar.

Üzerlerinde hiçbir amblem veya işaret taşımayan üniformalar giyen maskeli Rus askerleri, (Kırım'da Karadeniz kıyısında bulunan bir liman kenti olan) Sivastopol'ü ve Karadeniz Filosunu kurtarmak için 27 Şubat 2014 sabahı Kırım yarımadasındaki tüm stratejik noktaların kontrolünü ele geçirmeye başladılar ve 16 Mart 2014'te Kırım'ın Rusya'ya ilhakı konusunda bir referandum düzenledi.

Tıpkı 2008 yılında Gürcistan'da yaptığına benzer bir adımla Kırım'ın tek taraflı olarak Rusya'ya ilhakı kararını alan Putin, Ukrayna'nın da Avrupalıların ve Amerikalıların kontrolü dışında tarafsız bir tampon devlet olarak kalmasını istiyor. Çünkü Rusya, Ukrayna'nın, AB ve NATO'ya dahil edilme girişimlerinin farkında.

Ukrayna meselesi, Rusya Federasyonu için tahammül edilemeyecek bir ulusal güvenlik meselesi olarak görüldüğünden, kaybeden Rusya olacaktır.

11 Mayıs 2014 tarihinde Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetleri, Ukrayna'dan ayrılma lehine bir 'referandum' düzenledikten sonra bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Ayrılıkçılar, Rusya Federasyonu sınırındaki, 230 kilometre uzunluğunda ve 160 kilometre genişliğinde, Ukrayna'nın yüzölçümünün yaklaşık yüzde 5'ini oluşturan bir alanı kontrol altına aldılar. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 10'unun yaşadığı bölge aynı zamanda toplam milli ekonominin yüzde 70'ini temsil ediyor.


5- Artık istihbarat bilgileri edinmek mümkün. Uzun bir süre Donbas bölgesinde askeri yığınaklar yapıldığı haberleri yapıldı. Bu haberlerin ardından Ukrayna'nın çeşitli yerlerinde şarbonu biyolojik silah olarak kullanabilecek çalışmaların yapılması için 15 laboratuvar kurulduğuna ve biyolojik silah arayışında olduğuna ilişkin haberler basında yer aldı. Rus güçleri, Ukrayna'ya yönelik askeri operasyonlar sırasında bu laboratuvarlardan 13'ünü imha etti.

Rus Askeri İstihbaratı, 2021 yılının Aralık ayında Ukrayna Ulusal Muhafızları tarafından Lugansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetleri'ndeki askeri güçlerin imhasına yönelik bir operasyonun hazırlıklarının yapıldığına ilişkin bilgi, belge ve veriler elde etti. 

Ukrayna'nın bu operasyonunun tamamlanmasının ardından NATO, 2022 yazında Ukrayna topraklarına 4 askeri birlik (2 kara, 1 deniz, 1 hava) konuşlandırmayı planladı. Hava birliğinin özellikle nükleer savaş başlığı taşıma yeteneğine sahip olması planlanıyordu.

Bu plana göre bir nükleer savaş başlığı Harkov'dan Moskova'ya 3 dakika ulaşacak ve karşı tarafın buna zamanında müdahale etmesi mümkün olmayacak.

Ukrayna Ulusal Muhafız Birliği Komutanı Nikolai Balan tarafından 22 Ocak 2022'de yayınlanan askeri planda, tam bir temizlik operasyonuna başlamadan önce Donbas bölgesini kuşatmak ve Rusya sınırlarından ayırmak amacıyla uzun menzilli top atışlarının, çoklu füze sistemlerinin ve hava kuvvetlerinin devreye girişleri ve ardından kuzey, güney ve doğu cephelerinde art arda başlatılacak taktik operasyonların tarihleri net olarak açıklandı.

Askeri operasyonlar 24-25 Şubat gecesi başlayacaktı. Ancak Putin, Ukraynalı milliyetçilerin ve NATO'nun stratejik noktaları ele geçirme planlarından sadece bir gün önce Ukrayna'ya askeri operasyon düzenleme kararı aldı.

Peki, NATO neden şu an histerik bir halde?

Cevap, ihanete uğramış hissetmeleri. Çünkü planları bozuldu. Artık Ukrayna'ya getirilecek nükleer silahlarla Rusya'yı tehdit etmeleri veya yok etmeleri mümkün değil.

Tam Donbas bölgesini ele geçirmek için tüm hazırlıklar tamamlanmıştı ki, 21 Şubat 2022 sabahı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin birden, Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını tanıyan iki kararnameyi imzaladı ve Rusya Federasyonu Devlet Duması'nın (Rusya Federasyonu Federal Meclisi'nin alt meclisi) bu kararnameleri derhal onaylamasını istedi.

Ayrıca Rus ordusuna Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetleri'nde 'barışı koruma' operasyonu başlatma emri veren Putin, tüm bu kararların Rusya'nın güvenliğini korumak için alındığını vurguladı.

Rus lider, Ukrayna'ya yönelik askeri operasyonun başlamasından saatler önce, 24 Şubat 2022 Çarşamba günü sabah saatlerinde televizyon ekranlarından Rusya'nın 'Ukrayna'dan gelen tehditler nedeniyle kendini güvende hissedemeyeceğini' belirterek, Ukrayna'da askeri operasyonun başladığını duyurdu. Dolayısıyla geçtiğimiz Ocak ve Şubat aylarında yapılan ve Putin'in ABD Başkanı Joe Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Emmenuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile Rusya'ya yazılı olarak güvenlik garantileri verilmesi yönündeki taleplerini yinelediği toplantıların arka planını anlamak artık mümkün.

Rusya'nın söz konusu talepleri şunlardı:

  1. NATO'nun doğuya genişlemesini durdurulması,
  2. Rusya sınırı yakınlarına silahların konuşlandırılmasının iptal edilmesi,
  3. NATO'nun askeri tesislerinin, Rusya ile NATO arasında Kurucu Yasası Anlaşması'nın imzalandığı 1997 yılındaki alanlarına geri dönmeleri
  4. ABD'nin, Ukrayna'nın NATO'ya katılmasına veya askeri yardım almasına izin vermemesi

Ancak ABD, NATO üyesi ülkelerde askeri konuşlandırmanın herhangi bir sınırı olmayacağını ve NATO'nun gelecekte bazı ülkelerin üyeliğini engelleyecek kısıtlamalar getirmeyi kabul etmediğini açıklayarak ve Ukrayna'nın gelecekte NATO'ya katılıp katılamayacağını Rusya'ya bildirmeyi reddederek, Rusya'nın talebini görmezden geldi. 

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, 19 Şubat 2022 Cumartesi günü, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmek üzere olduğu tahminlerinin hâkim olduğu Münih Güvenlik Konferansı'ndaki konuşmasında, "Ukrayna sekiz yıl boyunca Avrupa'yı Rus ordusundan korudu, ama sonsuza kadar bir tampon bölge olarak kalmayı kabul etmiyoruz" dedi.

Zelenski, Batılı ülkeleri, sakinleştirme politikasını artık bir kenara bırakmaya, Ukrayna'nın NATO ve AB'ye üyeliği konusunda net tutumunu açıklamaya ve NATO üyeliği için takvimlerin belirlenmesi çağrısında bulundu. 

En tehlikeli olan da, Ukrayna Cumhurbaşkanının, dünyanın üçüncü büyük nükleer cephaneliğinden vazgeçmesi için Budapeşte Antlaşması sırasında Ukrayna'ya verilen güvenlik garantilerinin hükümsüz kaldığını ima etmesiydi.

Bu adeta, Ukrayna'nın yeniden nükleer silahlara sahip olmayı düşündüğü yönünde üstü kapalı bir tehditti.

Zira Ukrayna, modernleşme politikasının güvenlik ve barışı garanti eden bir politikaya dönüştürülmesini talep etme hakkına sahiptir.


Sonuç

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Rusya'daki tek karar verici konumunda olmasının yanı sıra özelde Avrasya bölgesinde ve Rusya-ABD ilişkilerinde ve genel olarak Batı ile ilişkilerde bir çatışmayı algılama ve görme biçimi var.

Bu nedenle ABD'nin kendisinin Soğuk Savaş'ın galibi, Rusya'nın ise yenilgiye uğrayan taraf olduğu mantığıyla ilişkileri ele almakta ısrarcı olduğu ortaya çıkınca, ABD ile eşitlik temelinde farklı bir şekilde muhatap olmaya karar verdi.

Bu da Rusya'nın NATO'nun Doğu Avrupa'ya doğru genişlemesine, ABD'nin füze desteğine, Gürcistan'daki çatışmaya, İran'ın nükleer programına ve son olarak Ukrayna krizine ilişkin tek taraflı duruşunda açıkça görülüyordu.


Putin, hiçbir koşulda Rusya Federasyonu'nu daha fazla aşağılamak veya dışlamak isteyenlere boyun eğmeyi kabul etmeyecektir.

Böylece ABD'nin, Rusya'ya yönelik kibirli bakış açısını değiştirmesi, Rusya'nın ve müttefiklerinin güvenliğine, egemenliğine ve çıkarlarına saygı duyması ve iki ülke arasında tam ve eksiksiz bir ortaklığın olduğu eşit bir temelde ilişkiler kurulması gerektiğini anlamasını sağlamaya çalışıyor.

Rusya, Avrasya bölgesini, ulusal güvenliğinin ve çıkarlarının taviz verilmeyen ayrılmaz bir parçası olarak görüyor.

Bu yüzden Putin, bu çıkarları korumak için Batı ile arasındaki dengeye dair korkusunu bir kenara bırakıp açıkça askeri müdahaleye başvurarak, Avrupa'nın Rusya'yı kuşatma ve kontrol altına alma çabalarına karşı koymaya karar verdi. Şimdiye kadar Gürcistan ve Ukrayna'da olan buydu.

Bu kriz Avrupa'nın göbeğinde silahlı bir çatışmaya dönüştü. Kaçınılmaz olarak, hiç şüphesiz Ukrayna'daki operasyonel ve taktik operasyondaki askeri başarının ürünü olacak yeni angajman kurallarının çizeceği yeni bir sorunun üretilmesine yol açacaktır.  


Ruslar her türlü yaptırımı ve diğer caydırıcı önlemleri çok iyi bilir ve kar-zarar hesaplarına bunları dahil eder.

Batılılar bunu daha önce Gürcistan ve Ukrayna krizinde denediler ve çıkmaza girdiler. Moskova'yı vazgeçiremediler.

Batı, yaptırımlarını yine geri çekecek ve Moskova, alternatifi olmayan uluslararası bir ortak olarak hızla eski konumuna geri dönecek.


Bu durumda, Kırım'ı Rusya'ya ilhak etmenin, kuşatmasını önlemenin ve filosunun Karadeniz kıyılarındaki varlığını sürdürmenin stratejik değeri, Batı yaptırımlarından kaynaklanan kayıpların değerinden çok daha ağır basmaktadır.

Ukrayna krizi hangi yöne giderse gitsin Rusya, Rusya'nın bölgesel komşuları ve Avrupa üzerinde önemli bir etkisi olmadan sona ermeyeceği ortada.


Peki, bu neye işaret ediyor?

Bu, savaşların dinamik ve sürekli olduğuna işaret eder. Her aşamada bir sonraki aşamayı resmediyoruz. Tüm seviyelerde planlarda değişiklik yapıyoruz.

Saha, tüm olasılıklara açık. Allah bizi ölümcül yanlış hesaplardan korusun. 

Ukrayna'nın güneyindeki Herson kentinin düşmesinden sonra, Mıkolayiv kentinin kapısı açıldı. Ukrayna'nın başkenti Kiev'in kapısını ise, Odessa açacak.

Böylece Rusya, Ukranya'nın Karadeniz kıyılarına ulaşmış olacak.

Herson ve Melitopol kentlerinin arkasından Azak Denizi'ne bakan Mariupol şehrinin düşmesinden sonra Kırım yarımadası ile Donbas bölgesi arasında, Harkov ve Sumi'de savaşan Ukrayna ordusunun arka hatlarına çıkış yolu açacak bir kara bağlantısı kurulacak.

Ukrayna ordusu arka hatlardan saldırıya uğrarsa, Dinyeper Nehri'nin doğusundaki bölgenin tamamındaki stratejik öneme sahip kontrolünü kaybedecek. Bu da, Ukrayna'da özellikle başkent Kiev'in güneyinde tüm cephelere yolların açılmasına ve stratejik öneme sahip Dnipropetrovsk Oblastı'nın kaybedilmesine neden olacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU