Akit yazarı: Adana'daki mesele "tahrik ve orantısız güç"ten mi kaynaklanıyor?

"Görüntüler o derece kötü, çirkin ve üzücü ki öyle ‘tahrik ettiler, hakaret ettiler veya istismar ettiler’ gibi mazeretlerle geçiştirilebilecek boyutta değil asla"

Akit yazarlarından Kenan Alpay, Adana’da Furkan Vakfı’nın düzenlemek istediği yürüyüş sırasında polisin sert müdahalesini köşesine taşıdı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun müdahalenin ardından yaptığı açıklamayı eleştiren Alpay, görüntülerin “tahrik ettiler, hakaret ettiler veya istismar ettiler” gibi mazeretlerle geçiştirilebilecek boyutta olmadığını söyledi.

Alpay’ın bugünkü köşe yazısının bir kısmı şöyle:

Adana’dan gelen görüntüler İçişleri Bakanı ve Adana Valisi’nin söylediği gibi birkaç çürük elmanın basit bir yetki aşımından, orantısız güç kullanımından ibaret değil maalesef. Adana sokaklarından gelen görüntüler o derece kötü, çirkin ve üzücü ki öyle “tahrik ettiler, hakaret ettiler veya istismar ettiler” gibi mazeretlerle geçiştirilebilecek boyutta değil asla. Bu nasıl bir emniyet ve devlet mantığıdır ki tahrik olmaya teşne, hakaret karşısında vazife ve salahiyetlerini çiğnemeye heveskâr bekliyor. Devlet ciddiyeti, kanuna bağlılık sabun köpüğü müdür ki böyle kolayca uçup gidebiliyor!

“Büyük bir cüret”

“İşkence ve kötü muameleye sıfır tolerans” söylemini pratiğe dönüştüren bir siyasal iktidarı cadde ve sokaklarında kafa kol kırılan, kadın erkek demeden yerlerde sürüklenen, yüzlerce binlerce kayıt cihazı çalışırken dahi mahalle kavgası veya çete savaşları görüntüsüne mahkûm eden teamüllerle kuşatmaya kalkmak büyük bir cürettir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Toplum, bürokrasi ve siyaset paranoyak hale geliyor”

Haklı ve zaruri vurguları aşan her türlü beka kaygısı, ardı arkası kesilmeyen komplo teorileri, dünyanın hemen her köşesindeki gelişmeleri doğrudan Türkiye’ye yönelik tehditler kategorisine sokan takıntılar toplumu da bürokrasi ve siyaseti de paranoyak hale getiriyor. 

“Gözler ve kalpler körleşiyor”

Devletin putlaştırıldığı, bürokrasinin kutsallaştırıldığı, temel hak ve özgürlüklerin her an geri alınabilecek lütuflar olarak görüldüğü zihinsel ve duygusal bir salgın hastalıkla kuşatıldığımızı artık fark etmeliyiz. “Haini bitmeyen ülke, yüz binlerce casusun cirit attığı memleket” türü benzetmeler artık emekli kahvehanelerini aşıp sosyal medya trollerine, yerli ve milli dizilerin kahramanlarının repliklerine daha fazla istikamet belirledikçe basiretler bağlanıyor, gözler ve kalpler körleşiyor.

Hiçbir toplum kronik bir devlet düşmanlığı ile fanatik bir devletçilik arasında salınmak mecburiyetinde değildir.  Bu ülke ve toplum eğer ahlaki ve hukuki ilkelerin daha sağlam olmasını istiyorsa eğer güvenlik ve refahın daha ileri aşamaya geçmesini özlüyorsa bu hedefe devleti kutsallaştırarak veya milliyetçiliği tırmandırarak asla varamaz. 

“Yara kangrene çevriliyor”

Devlet, siyaset, bürokrasi, medya, sivil toplum gereğince özeleştiri yapmadan bu toplum huzura kavuşamaz.  Yaşanan manzara “birkaç çürük elma” mazeretçiliğinin çok ötesinde seyretmektedir. Yaşanan sıkıntıları görünmez kılmak, konuşulmaz hale getirmek yarayı kangrene çevirmekten başka sonuç da vermeyecektir.  Onca görüntüyü devlet adamlarının ağır, oturaklı beyanlarıyla tekzip etmek de toplumu ikna etmek de beyhude bir çaba olacaktır. 

 

Akit, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU