Ekrem İmamoğlu abdestli kapitalist mi?

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz Independent Türkçe için yazdı

Dünyada yoksul dostu olarak tanınan Uruguay Cumhurbaşkanı Jose Mujica, Lütfü Oflaz, İhsan Eliaçık’ın İstanbul’da yaptığı görüşmeden bir kare / Fotoğraf: Twitter

Bana göre cumhurbaşkanı dediğin Jose Mujica gibi olmalı.

Yalnızca cumhurbaşkanı mı?

Belediye başkanları da Jose Mujica gibi olmalı.

Kısacası, bir ülkenin her kademedeki yöneticileri Jose Mujica gibi olmalı.

Jose Mujica Uruguay cumhurbaşkanıydı.

Dünyada yoksul dostu cumhurbaşkanı olarak tanınmaktaydı.

Cumhurbaşkanı seçildiğinde cumhurbaşkanlığı sarayında oturmayı reddettiği için, saraysız cumhurbaşkanı olarak anılmaktaydı.

Cumhurbaşkanı seçilmeden önce yaşadığı mütevazı kır evinden cumhurbaşkanlığı sarayına taşınmamıştı.

Cumhurbaşkanlığı maaşının yüzde 90’ını yoksullara bağışlamıştı.

Mütevazı bir kır evi ve yine evine benzer mütevazılıkta kaplumbağa tipi eski bir Wolksvagen arabası vardı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bütün mal varlığı bu kadardı.

Sözde değil özde sosyalist, toplumcu, halkçıydı.

Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada “Tüketim de birikim de hayatımızın belirleyicisi olmamalıdır” diyerek, çılgınca tüketmeye de çılgınca biriktirmeye de karşı çıkmıştı.

“Bir ülkenin yöneticileri halk nasıl yaşıyorsa öyle yaşamalı” diyordu.

Ve konuştuğu gibi de yaşıyordu.

Jose Mujica, 2015 yılında Türkiye’ye geldiğinde İlahiyatçı İhsan Eliaçık ile birlikte onunla buluşup görüşmüştük.

Onun mütevazı kişiliğini, halk adamlığını yakinen görmüştük.

Bu görüşmenin başlangıcında, İhsan Eliaçık beni Jose Mujica’ya tanıtırken, “Lütfü Oflaz sizin gibi yoksul dostudur; bir antikapitalist olarak o da sizin gibi yaşar; o da sizin gibi bir cumhurbaşkanı olurdu; sarayda oturmazdı” demişti.

Ardından da “Ülkeleri malda parada, gösterişte şatafatta gözü olmayanlar yönetmeli” diye eklemişti.

Jose Mujica da İhsan Eliaçık’a “Yoksul dostu olan sizler benim gerçek dostlarımsınız” karşılığını vermişti.

Sonuçta Jose Mujica, İhsan Eliaçık ve ben yaşam tarzımızla birbirimize benziyorduk.

Gösterişe, şatafata, tüketim çılgınlığına, israfa dayalı kapitalist yaşam tarzına karşı çıkıyorduk.

İhtiyacımızdan fazla parayla, malla ilgilenmiyorduk.

İhtiyacımızdan fazlasını biriktirmeyip ihtiyacı olanlara veriyorduk.

Gösterişten, şatafattan, tüketim çılgınlığından, israftan uzak yaşıyorduk.

Dostumuz Jose Mujica ile görüşmemiz boyunca görmüştük ki, aynı dili konuşuyorduk. 

O, “Ülkeleri yönetenler saraylarda yaşamamalı; sokaktaki halk gibi yaşamalı” diyordu; biz de aynen bunu diyorduk.

O, “Düşündüğün gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi düşünürsün” diyordu; biz de yıllardır “İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanırsın” diyorduk.

O, ”Parayı, malı mülkü seven siyasetle ilgilenmemeli; siyaset para kazanmak için değildir” diyordu; biz de “Ülkelerin başına parada malda, gösterişte şatafatta gözü olmayanlar gelmeli; ceketiyle gelip ceketiyle gidecek olanlar gelmeli” diyorduk.

O, “Paraya tapan eninde sonunda ruhunu şeytana satar” diyordu; biz de “İhtiyaçtan fazlası biriktirilmeyip ihtiyacı olanlarla paylaşılmalı; paraya mala tapılmamalı” diyorduk.

Neyse daha fazla uzatmayayım; görüşmemiz boyunca gördük ki, o bizdik, biz oyduk.

Evet, en tepeden en alta her kademedeki yöneticilerimiz Jose Mujica gibi olmalı.

Ama bizim böyle yöneticilerimiz var mı?

Bizde yönetici dediğin saraylarda, köşklerde, malikânelerde, en pahalısından evlerde oturmaz mı?

En pahalısından uçakları, otomobilleri kullanmaz mı?

Gösterişli, şatafatlı makam odalarında çalışmaz mı?

Gösterişte, şatafatta sınır tanımayan bir şekilde yaşamaz mı?

Hepsi de para, mal biriktirip göz kamaştırıcı mal varlıklarına sahip olmaz mı?

Görüyoruz işte yöneticilerimizin açıkladıkları mal varlıklarını…

Bırakalım daha tepedeki yöneticilerimizi; İstanbul Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu’nun mal varlığı da göz kamaştırıcı.

Kendisine tavsiyemiz, ihtiyacından fazla olan mal varlığını ihtiyacı olanlarla paylaşsın.

Dindar olarak bilip tanıdığımız Ekrem İmamoğlu, ihtiyacından fazlasının ihtiyacı olanlara verilmesini, ihtiyaçtan fazlasının biriktirilmemesini ifade eden Bakara 219’a uygun davransın.

“Bakara makara” deyip işi alaya vuran, ihtiyacından fazlasını ihtiyacı olanlarla paylaşmaya yanaşmayan abdestli kapitalistler gibi olmasın.

Uruguay’ın eski Cumhurbaşkanı Jose Mujica’yı örnek alsın.

Maalesef bizim ülkemizin yöneticileri Jose Mujica gibi yaşamıyor.

Onun gibi mütevazı bir evde oturmuyor; onun gibi mütevazı bir araba kullanmıyor; onun gibi mütevazı bir odada çalışmıyor.

Hepsinin de mal varlıkları göz kamaştırıyor.

Ne yazık ki Uruguay’ın eski Cumhurbaşkanı Jose Mujica gibi mal yokluğu olan bir yöneticimiz bulunmuyor.

Yahu bu ülkenin mal varlığı değil, mal yokluğu olan bir yöneticisi olmayacak mı?

“Mal yokluğumu açıklıyorum” diyen bir yöneticisi olmayacak mı?

Hadi hepsini geçtik, Diyanet İşleri Başkanlarımız nasıl yaşıyorlar?

En pahalısından, en gösterişlisinden, en şatafatlısından evlerde oturuyor; makam arabalarına biniyor; makam odalarında çalışıyorlar.

Her şeyin en pahalısını, en gösterişlisini, en şatafatlısını kullanıyorlar.

İsraf içinde yaşıyorlar.

Gösterişe, şatafata, israfa karşı olan bir dinin temsilcisi Diyanet İşleri Başkanlarımız maalesef böyle yaşıyorlar.

Hadi bunlar bizden utanmıyorlar, Allah’tan da mı utanmıyorlar?

Hadi bunlar kuldan korkmuyorlar; Allah’tan da mı korkmuyorlar?

    

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU