Aşkta mutluluğun sırları neler? Uzun yıllar aynı mesleği yapan çiftler mutluluğunu neye borçlu?

İlklere imza atarak başarıyı ve mutluluğu yakalayan, aynı laboratuvarda çalışan, fizik keşiflerine aşkla imza atan ve psikolojinin derinliklerine dokunan çiftler… Bilim dünyasının mutlu ve başarılı çiftleri ilişkilerinin "sırlarını" anlattı

İllustrasyon: Sophie Blackall

14 Şubat Sevgililer Günü her sene sevginin sembolü olarak kutlanıyor. İyi günde ve kötü günde birbirini seven çiftler bir arada olmak için özen gösteriyor. Belirli bir hedefi paylaşan çiftlerin ilişkileri daha uzun ömürlü oluyor.

Pandemi başladığından bu yana evliliğin ve çalışmanın kuralları da değişiyor. Evden çalışmanın yanı sıra, aynı işi yapan çiftler yıllardır bu süreci başarılı şekilde sürdürüyor. 

Çiftlerin birlikte aktiviteler yapmasının önemini vurgulayan Psikiyatrit Doç. Dr. Gamze Erzin, "Bunlar sevilen bir yemeğin birlikte hazırlanması, birlikte yürüyüşe çıkılması olabilir. Birçok çiftin beraber dizi izlemenin birlikte yapılan bir aktivite olduğunu düşünmesi maalesef doğru değil. Bu iletişimi yalnızca film üzerine birlikte yorum yapıldığında ya da fikirler paylaşıldığında geliştirebilir" diye uyarıyor. 

Uzun yıllar aynı mesleği yapan çiftlerin hayatı ve mutluluk sırları merak ediliyor.

Özellikle hem işte hem de evde dengenin sağlanması için nelere dikkat ediyorlar?

Uzmanlar eşinizle veya sevgilinizle iletişim kurarken hangi noktalara dikkat etmenizi öneriyor?

Aynı meslekleri yapan çiftlerin hikayelerini ve uzmanlardan mutlu birlikteliğin sırlarını öğrendik.  


İlklere imza atarak başarıyı ve mutluluğu yakalayan: Özlenen ve Ömer Özkan

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki çalışmalarıyla Türkiye'de birçok ilke imza atan Özlenen ve Ömer Özkan çifti, hekimlik gibi mesai saati olmayan, büyük fedakarlık isteyen bir mesleği yapıyorlar. 

İki çocukları olan başarılı çift, kendilerine en büyük hediyenin de dokundukları yaşamlar olduğunu düşünüyorlar.
 

Özlenen ve Ömer Özkan2.jpg
Özlenen ve Ömer Özkan çifti / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Bu çalışma temposunu anlayan bir meslektaşımla hayatı paylaşmak çok önemli" diyen Prof. Dr. Ömer Özkan, "Birlikte çalışmanın en güzel yanı da özellikle bizim gibi zor mesleklerde, çok zor durumlarda birbirine danışabilmek, farklı bir yaklaşım duymak ve stresli anınızda sizi çok iyi anlayan ve çözüm bulmaya çalışan birinin yanı başınızda olması" diye anlatıyor. 

Prof. Dr. Özlenen Özkan ile birlikte hayal kurarak başlayan projelerinde birbirlerine hep güç vererek, inanç aşılıyorlar. 

Doku nakilleri için bir dönüm noktası olan Türkiye'nin ilk çift kol naklinde gerekli izinleri almak için yetkili merciileri ikna etmeye çalıştıkları süreci Prof. Dr. Ömer Özkan, şöyle anlatıyor:

Bana inanan, güvenen eşimin yanımda olması en büyük destek oldu. Aynı süreç Türkiye'nin ilk yüz nakli ve dünyanın ilk kadavradan rahim naklinde de yaşandı. Zorlukları birlikte aştık.
 

 

Evliliklerinin daha büyük hayaller kurarak, daha çok insana umut olmak için de cesaret verdiğini söylüyorlar. 

Evliliği bir yolculuk olarak tarif eden Prof. Dr. Özlenen Özkan, "Fırtınaya da beraber göğüs geriyorsunuz, güneşli günlerin tadını da beraber çıkarıyorsunuz. Önemli olan hesapsız bir şekilde saymak ve sevmek. Birbirinizin gelişmesine destek olma" diye anlatıyor. 
 

 

"Prof. Dr. Ömer Özkan sadece eşim, çocuklarımın babası değil, aynı zamanda benim hocam" diyen Prof. Dr. Özlenen Özkan, "Bu nedenle kendimi çok şanslı hissediyorum. Sadece tıp alanında değil, yaşamla ilgili de kendisinden çok şey öğrendim, öğrenmeye devam ediyorum. En önemlisi inanmanın gücünü öğrendim. Hayattan beklentilerini kesmiş birçok hastayı yaşama bağlarken, onlara umut olurken, inancın kılavuzunuz olması gerektiğini gördüm" diyor.


Bilim insanlarının aşkı: Tuğba ve Tamer Önder

Amerika'da moleküler biyoloji üzerine doktora yaparken tanışan Tuğba ve Tamer Önder'in sıkı arkadaşlıklarının temelinde bilimin yanında dans gibi ortak hobilerinin olması da vardı.

Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin Tıbbi Biyoloji bölümünü beraber inşa eden kanser araştırmacısı olan Dr. Tuğba Önder ve kök hücre araştırmacısı olan Dr. Tamer Önder, yan yana ofisleri ve laboratuvar bençlerini paylaşsalar da araştırma alanları ve günlük rutinleri birbirlerinden oldukça farklı.    
 

Tuğba ve Tamer Önder.jpg
Tuğba ve Tamer Önder, oğulları ile birlikte / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

İş ortamında onları birleştiren ortak noktanın aynı bilimsel dili konuşmak olduğunu söyleyen Dr. Tuğba Önder, "Bir proje yazımından, makale yayınlanmasına geçen süreçlerde yaşananları ikimiz de çok iyi biliyoruz, yeri geldiğinde birbirimize destek oluyoruz. Bilim dilini beraber konuşuyoruz. Farklılıklarımızdan öğrenerek birbirimizi geliştiriyoruz" diyor.  
 

 

"Tamer ile meslektaştan öte eş olduğum için çok şanslıyım" diyen Tuğba Önder, eşini "Hayata, kadına, ailesine çok değer veren örnek bir insan" sözleriyle anlatıyor.  

Aynı dili konuşmanın ve benzer akademik hayatlara sahip olmanın bazen de bir dezavantaj olduğunu söyleyen Tuğba Önder, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Çünkü stresli ve yoğun dönemler ikimiz için de aynı zamana denk geliyor ve o zaman hayatı dengelemek zor olabiliyor. Yani fırtına kapıyı çalınca her ikimiz için de çalıyor. 
 

 

Evde çalışmak zorunda olsalar da mümkün olduğu kadar iş konuşmadıklarını söyleyen Dr. Tamer Önder, "Bilimin gecesi gündüzü yok ki. Ne yazık ki bu bir yaşam stili, ancak ve ancak çok sevince yapılabilecek bir iş. Birbirimizi çok iyi anlıyor olmamızın bir sebebi de bu, yaşam stillerimize saygı duyabiliyoruz. Hayatlarımızda her şeyden öte oğlumuz Mete'nin anne ve babasıyız. Evde en çok Mete ile birlikte vakit geçiriyor, aile olmanın keyfine varıyoruz" diyor.


Doğumhanede doğan aşk: Çiğdem ve Aşkın Güler

Her sabah uyandıklarında zor bir gün olabileceğini bilerek ama yine de enerjiyle güne başlıyor Çiğdem ve Aşkın Güler, hem evde hem de ameliyatlarda birbirlerinden güç alıyorlar. 
 

image_6487327 (1).JPG
Çiğdem ve Aşkın Güler çifti / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Aşkınsız bir hayat düşünemiyorum" diyen Op. Dr. Çiğdem Güler, "Ne şanslıyım ki, tartışabileceğim, fikir danışabileceğim zor vakalarda omuz alabileceğim, üzüntüleri ve sevinçleri, hatta gururu paylaşabileceğim eşim, arkadaşım, sevgilim, hemen yanıbaşımda" şeklinde konuşuyor. 
 

image_6487327.JPG
Çiğdem ve Aşkın Güler / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Çalışırken yan odadan birbirlerine seslendiklerinde, bunun çok büyük ameliyat gerektiren bir myom ya da kist gibi bir kitleyi tartışabiliyorlar.

Ultrasonda bebekte bir anormal durumu konuşmak ve sıradaki testi aileye önermek ya da kanama gibi yüksek riskli bir operasyonu beraber planlmak için ortak zaman ayarlamak üzere olduğunu biliyorlar.

"Bir saniye gözgöze geldiğimizde hemen paragraflarca anlaşıyoruz" diyen Op. Dr. Aşkın Güler, "O kadar aynı dili konuşuyor ve o kadar eleleyiz ki artık sadece bakışlar bile upuzun cümleler sanki" diye anlatıyor. 


Aynı laboratuvarda çalışan eşler: Billur ve Münir Akkaya

Ohio State Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde araştırma laboratuvarları bulunan Billur ve Münir Akkaya, 13 yıllık evlilikleri ve birlikte çalışma süreçlerinde araştırmalarında ilerleme çabalarına eklenen yurt dışında yaşama ve çocuk büyütme ile ilgili zorlukların aralarındaki anlayışı ve saygıyı güçlendirdiğini söylüyorlar.
 

Billur ve Münir Akkaya.jpg
Billur ve Münir Akkaya çifti / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Birlikte kansere, otoimmün ve bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklık sistemi cevabıyla ilgili araştırma yapıyorlar.  

Dr. Billur Akkaya, T hücrelerini incelerken; Dr. Münir Akkaya, B hücrelerini inceliyor.  
 

Credits The Ohio State University Billur ve Münir Akkaya.jpg
Credits The Ohio State University Billur ve Münir Akkaya / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Bir laboratuvarda birlikte çalışıyorlar, bir arabayı paylaşıyorlar ve iki çocukları var, bu yüzden bazen sağlıklı bir çatışma için zeminleri oluyor.

Ama hepsinden önemlisi, ikisi de birbirlerinin sunduklarını takdir ediyor.  
 

Billur ve Münir Akkaya3.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Birlikte çalışmayı Dr. Billur Akkaya, "Birbirinin fikrine ve tecrübesine değer veren iki bilim insanının ortaklığı" şeklinde anlatırken, Dr. Münir Akkaya, bir konuda fikir ayrılığına düştüklerinde, "Bugünün sorunu asla yarının sorunu olmuyor" diyor. 


Fizik keşiflerine aşkla imza atmak: Serim ve Ömer İlday

Bilkent Üniversitesi'nden Serim ve Ömer İlday, 13 yılı aşkın bir süredir hem hayat hem de iş arkadaşı olarak, sevinçlerini, üzüntülerini, kaygılarını, heveslerini ve fikirlerini keyifle paylaşıyor. 

İşlerini hobi olarak gördükleri için gece gündüz demeden işlerini hayatları olarak görüyorlar.
 

Serim ve Ömer İlday2.jpg
Serim ve Ömer İlday çifti / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"İkimiz de bir fikrin peşinden koşarken zamanı unutuyoruz" diyen Dr. Serim İlday, şunları söylüyor:

Karnımızın acıktığını, eve gitme saatini çoktan kaçırdığımızı ve daha birçok şeyi yapamadığımızı fark etmeyebiliyoruz. Böyle bir durum başka bir meslek icra eden eş için katlanılmaz olabilirdi. Ancak bizim gibi ortak dili olan çiftler birbirimizi çok iyi anlıyoruz.
 

Serim ve Ömer İlday.jpg
Serim ve Ömer İlday / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Sürekli ve karşılıklı birbirlerini geliştirirken, tek dikkat ettikleri nokta ise, aynı anda dünyadan soyutlanmamak oluyor. Çocukları için, evde sürekli bir iş bölümü yapıyorlar. 

Pandemide eve kapanma döneminde 7 gün 24 saat evde bir arada olduklarında da bunlara adapte olmalarının zor olmadığını söyleyen Serim İlday, "Sonuçta iki bilim insanı olarak her anlaşmazlık bir münazaraya dönüştü ve kimin argümanları daha kuvvetliyse onun yol göstericiliğinde ilerlendi" diye anlatıyor. 

 

Stresle başa çıkabilmek için ailece mizah ve eğlence anlayışlarının biraz bilinçli biraz kendiliğinden arttığını söyleyen Dr. Ömer İlday, şunları söylüyor:

Gülmek ve güldürmek, olmayacak yerlerde olmayacak zamanlarda birbirimize beklenmedik şakalar yapmak, evi kah bir korsan gemisine kah şatoya kah uzay mekiğine çevirmek bizlere çok iyi geldi. Stresin en büyük düşmanının mizah ve gülmek olduğunu öğrendik.


Psikolojinin derinliklerine dokunan: Handan ve Evren Hoşrik

Aynı mesleği yaparken, evliliklerinde de belli düzen geliştiren Handan ve Evren Hoşrik, pandemi döneminde iki çocuklarıyla birlikte değişken koşullarına da uyum sağlayarak ilerlemeye çalışıyorlar.
 

Handan ve Evren Hoşrik.jpg
Handan ve Evren Hoşrik / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Pandeminin ilk zamanlarında Evren Hoşrik'in esnek çalışmasına karşın, Handan Hoşrik'in online çalışırken, iki çocukla ikimiz de yine de yoğun çalışması ile evde zaman geçiriyorlardı. 

Sürekli aynı ortamda olmanın getirdiği zorlu süreçle birlikte inişler çıkışlar kaygılar, çalışmaların da olduğunu söyleyen Klinik psikolog Handan Hoşrik, "Tüm karmaşaya rağmen hep bir arada olmak, bir arada bolca zaman bulmak aynı çatı altında güne başlayıp tamamlamak güç vericiydi" diyor. 
 

Handan Hoşrik.jpg
Handan Hoşrik / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

İlişkilerinde biri bir şeyi dile getirdiğinde bu ortak mesele oluyor ve beraber üstesinden gelemeye çalışıyorlar.  Her problemi çözemeseler de yalnız olmadıklarını biliyorlar. 

İlk zamanlardan bu yana çalışma düzenlerinin de değiştiğini söyleyen Uzm. Psikolog Evren Hoşrik, "Pek çok yeni strateji, karar ve vazgeçiş gerekti.  Ama biz bu sürede de en iyi bildiğimiz şeyi yaptık. Bolca konuştuk, tartıştık, beraber denedik beraber üstlendik" diye anlatıyor. 


Uzmanlar ne diyor?

Pandemi döneminden romantik ilişkilerde birçok yönden değişiklikler oldu. Bazı çiftleri karantina sürecinde 7 gün/24 saat evde birlikte kalmak olumlu yönden etkilerken; bazı çiftlerin hayatını ise cehenneme çevirdi.

Ankara Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Bölümü'nden Doç. Dr. Gamze Erzin, bireysel geçirilen zamanın azaldığı, hobilere zaman ayırmanın zorlaştığı, sosyal hayatın yer ile yeksan olduğu bu dönemde romantik ilişkilerin de pandemiden etkilenmesini elbette beklendiğini söylüyor:

Çiftler ev içerisinde birlikte zaman geçirirken rutin hayatlarını da bir şekilde de sürdürmek zorunda kaldılar. Normalde işe gitmek, arkadaşlarla buluşmak iyi gitmeyen ilişkilerde bir kaçış olabilirken, pandemi döneminde çiftler ilişkilerindeki sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldılar, kimi ilişki bu yüzleşmeden daha güçlü çıktı kimi ise daha çok yıprandı. 
 

Psikiyatrit  Doç. Dr. Gamze Erzin.jpg
Psikiyatrit Doç. Dr. Gamze Erzin

 

"İyi bir iletişim sorun gibi görünen durumların çözümünde önemli bir basamak"

"Özellikle geçen yıl karantinalar ve sokağa çıkma yasaklarının sıklıkla olduğu dönemler baş başa kaldıklarında nasıl zaman geçireceğini bilmeyen çiftler için ve hatta yalnız başına zaman geçirmeyi bilmeyen bireyler için kâbus oldu" diyen Doç. Dr. Erzin, önemli noktaya dikkat çekiyor:

Örneğin ev işi yükleri artmış olan ya da çocuklarının kreşe gidemediği çalışan bir çifti düşünelim. Bu koşullara uyum sağlarken nelere dikkat edecekler? Öncelikle bireyler bir sorun olduğunda ya da aşılması gereken bir durum olduğunda bunu konuşmak için özel zaman yaratmalılar.

Bu zaman diliminde birbirlerinin beklentilerini, isteklerini öğrenmeli, kendi yapabileceklerini de karşı tarafa bildirmeliler. Yapmaktan hoşlanmadıkları herhangi bir işte nasıl yol alacaklarını da ayrıntılandırmalılar. İletişim sorunu ilişkilerdeki başlıca problem olup iyi bir iletişim sorun gibi görünen durumların çözümünde önemli bir basamaktır. Yargılamadan ve suçlamadan kullanılan iletişim dili koşullar ne olursa olsun ilişkilerde kurtarıcı olacak ve bazı durumlarla ilgili belirsizliği azaltır.  

 

ppp.JPG
Görsel: Pixabay

 

"Bireyler birbirlerine bağlı değil bağımlı hale gelebilir"

Pandemi sürecinde sosyal medya kullanım oranları çok arttı. Bireyler sosyal medyaya bakarak iyi bir ilişkide olmanın, birlikte atılan her adımdan mutlu olmak sürekli birlikte zaman geçirmek olduğunu düşünüyor.

Sağlıklı bir ilişkide bireylerin kişisel gelişimlerine ve dinlenmelerine ayırdıkları mutlaka ayrı bir zaman dilimi olması gerektiğini söyleyen Erzin, şu noktalara dikkat çekiyor:

Diğer türlü bireyler birbirlerine bağlı değil bağımlı hale gelebilir ve dinlenemedikleri her saniye için partnerine öfke duyabilirler. Aktiviteler planlanırken de öncesinde konuşulmalı her iki partner için en uygun aktivite seçilebilsin. Bazen, partnerler birbirleri için özveride de bulunabilirler.

Fakat bu özveri hiçbir zaman 'Ben senin için şunu yaptım' şekline dönüşmemeli. Bu aktiviteler sevilen bir yemeğin birlikte hazırlanması, birlikte yürüyüşe çıkılması olabilir. Birçok çiftin Netflix gibi platformlardan beraber dizi izlemenin birlikte yapılan bir aktivite olduğunu düşünmesi maalesef doğru değil. Bu iletişimi yalnızca film üzerine birlikte yorum yapıldığında ya da fikirler paylaşıldığında geliştirebilir.


Erzin, son olarak pandemi döneminde çift terapisine olan ilgi arttığını söylüyor. Çiftler yüz yüze olduğu gibi online olarak da psikoterapiye başlayabiliyor. Bu durum sağlıklı kurulan ilişkiler de hem bireyi değiştirmekte hem de dolaylı olarak toplumu olumlu yönde etkiliyor.

Pandemiden pek çok ilişki farklı şekilde etkilendi. Bazı çiftler için pandemi ile gelen kapanma daha çok bir arada kalma ve paylaşım fırsatı iken ayrı yerlerde yaşayanlar için ne yazık ki paylaşımın azalması kopma etkisi yarattı. 

Bu durumun bir belirleyicisi de partnerlerin bu süreçteki bireysel depresyon, anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu süreçleri gibi görünüyor. 
 

p.jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

"Stresi birlikte yönetebilen çiftler, daha olumlu etkilendi"

İlişkilerde ayrılma ve boşanma oranlarına dair verilere göre, pandeminin ilk yılında oranların arttığını söyleyen Klinik Psikolog Handan Hoşrik, "Stresi birlikte yönetebilen çiftler, daha olumlu etkilendi. Yeni bir ilişkiye başlamak, yeni bir partner ile tanışmak ise sosyal ortamların kısıtlılığı nedeniyle daha çok sosyal medya platformlarıyla sınırlanmak durumunda kaldı" diyor. 

Hoşrik, bu süreçte çiftlerin ilişkilerine dair artan farkındalıkla daha çok danışmanlık talebinde olduklarını, sorunların ise, daha çok yakınlık ve sorunlarla başa çıkmaya dair olduğunu kaydediyor. 

Tüm bunlardan hareketle ilişkilerde de hayatin kendinde olduğu gibi kaçınılmaz olan sorunları ele alma, sorunları ifade etme ve stresle başa çıkma biçimlerinin belirleyici oluyor. 

Aile içi şiddet boyutunda ise Hoşrik, "Veriler sınırlı olsa da pandemide kapanmanın da aile içi şiddet ve bunun kapalı kapılar ardında kalması da ne yazık ki artan oranlarda görüldü. Çiftlerin sorunları konuşabilmesi, gerilimin fazlaca tırmandığı anlarda konuşmaya bir süre mola verilmesi, pandemi veya diğer stres kaynaklarına karşı birbirlerini empati ile destekleyen bir iletişim ve paylaşımda bulunmalılar. Elbette gündelik hayatta ne olursa ilişkileri için zaman ve çaba harcamalılar" diye önerilerde bulunuyor. 

Bu konuda bilinçlendirme ve destek sistemleri de ilişkiler için önemli bir noktada duruyor.
 

pi.jpg
Görsel: Pixabay

 

Sosyal izolasyon ve karantina, eşleri psikolojik olarak etkiledi

Boşanma sayısı aylara göre incelendiğinde 2020 yılının nisan ve mayıs aylarında pandemi, sokağa çıkma yasakları ve mahkemelerin duruşmalara ara vermesi nedeniyle önemli bir azalma görüldü. 

Boşanma sayısı 2019 yılı Temmuz ayında 13 bin 555 iken yüzde 69,9 artarak 2020 yılının aynı ayında 23 bin 25 oldu.

Çiftlerin pandemi döneminde artan boşanma isteklerini koronavirüs salgını da etkiledi. Sosyal izolasyon ve karantinanın, eşleri psikolojik olarak etkileyip boşanmayı tetiklediği söyleniyor. 


"Sürekli bir arada olmak insanların birbirlerine tahammül sınırlarını zorlayabiliyor" 

Salgın döneminde ülkemiz genelinde boşanma davalarında ciddi bir artış olduğunu söyleyen Av. Ayşe Ceren Ünsal, "Sürekli bir arada olmak insanların birbirlerine tahammül sınırlarını zorlayabiliyor. Evde kalınan ve sosyalliğin önemli derece azaldığı bu kriz dönemleri, insanların psikolojisini olumsuz yönde etkileyebiliyor ve insanlar sağlıklı iletişim kurmada zorluk yaşıyor. Eşlerinin kriz anlarında nasıl olduğunu diğer eşler fark edemeyebilir. Bunun üzerine kavgalar, şiddetli tartışmalar başlar. Eşler bu tartışmayı olumlu bir şekilde atlatamadıkları zaman evlilik birliğinde şiddetli geçimsizlik durumu baş gösterir" diyor. 
 

Av. Ayşe Ceren Ünsal.jpg
Avukat Ayşe Ceren Ünsal / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Boşanma davalarındaki artışta en yaygın sebepler arasında "şiddetli geçimsizlik" olduğu görülüyor

Boşanmaların yanında şiddet olaylarının da artış gösterdiğini belirten Ünsal, "Şiddet, evlilik kurumu içerisinde görüldüğü zamanlarda da boşanma davalarını etkileyen önemli bir faktör" diye görüşünü iletiyor. 

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından e-Devlet üzerinden başvuru yaparak, ücretsiz olarak Aile Danışmanlığı Hizmeti alınabiliyor.   
 

 

Evlilik Öncesi Eğitim Programı

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından evlilik çağına gelmiş ve aile kurmak amacıyla bir araya gelen çiftlerin evlilik hayatına hazırlanmaları amacıyla Evlilik Öncesi Eğitim Programı kapsamında bugüne kadar 1 milyon 200 bini aşkın kişiye eğitim verildi. 

Evlilik Öncesi Eğitim Programı, evlilik öncesi süreçte çiftlerin birbirlerini iyi tanıması, evlilikle ilgili gerçekçi beklentiler oluşturabilmeleri, etkili iletişim kurma yollarını ve olası sorunlarla nasıl baş edeceklerini bilmeleri evliliğe "iyi bir başlangıç yapabilme" fırsatı verdiği için önem taşıyor. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU