Viyana: Anlaşmayı canlandırmak için anlaşma

Böylesi yetersiz bir anlaşma ancak bölgede yeni çatışmaların yaşanmasına zemin hazırlayabilir

Fotoğraf: AA

İran'la yapılan nükleer müzakerelerle ilgili kamuoyu açıklamaları ve sızdırılan bilgiler, krizin iki tarafı olan Washington ve Tahran'ın önceki anlaşmaya dönüşlerini açıklamaya her zamankinden daha yakın olduğunu gösteriyor.

Yani tüm kusurları ve Ortadoğu'nun istikrarsızlığına neden olan arka planıyla, Barack Obama'nın 2015'te imzaladığı 'nükleer anlaşmanın' olduğu gibi canlandırılması hedefleniyor.

Viyana'ya gelen ABD müzakere heyetinin sanki iki amacı bulunuyor: Demokrat lider Obama'nın itibarını kurtarmak (ki nükleer anlaşmayı tarihi bir kazanım olarak sunmuştu) ve anlaşmadan çekilerek yaptırımlar uygulayan Donald Trump'ın kararlarının içini boşaltarak başarısızlığını kanıtlamak.

Demokratlar, yaptırımların İran'ın iradesini kıramadığını ve hatta anlaşmadan çekilmenin, denetimin yapılamaması ve anlaşmanın kurallarının uygulanamaması nedeniyle İran'ı nükleer bir tehdide dönüştürdüğünü savunuyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tahran yönetimi, Viyana nükleer müzakerelerinin başladığı geçen nisan ayından bu yana, güvence taleplerini abartarak adeta batılı tarafları oyalıyor. Müzakerelerin sınırlı bir sürede tamamlanması kararlaştırılmışken, İran oyalama taktikleriyle 'uranyum zenginleştirmeye' devam etti.

Şimdilerde ise İran'ın 'nükleer silah' yapımına her zamankinden daha yakın olduğu konuşuluyor. ABD yönetimi ise bu şartlar altında bir an önce 'nükleer anlaşmanın' canlandırılmasını istiyor.

Tahran'ın nükleer faaliyetleriyle gelecekte başa çıkmanın daha zor olacağı ve İran'ın gerçek bir tehdide dönüşmeden durdurulması gerektiği üzerinde duruluyor.  


Eğer söz konusu olan bir önceki 'nükleer anlaşmanın' yeniden canlandırılmasıysa, tarafların İran'ın nükleer dosyası dışındaki sorunlara odaklanmaması doğal karşılanacaktır.

Adeta İran ve ABD arasında karşılıklı çıkar odaklı müzakereler yürütülüyor. İran'ın nükleer müzakerelerden beklentisi, ekonomisini kıskaç altına alan yaptırımların sona erdirilmesi yönündedir. Öte yandan, Afganistan ve Ukrayna'da başarısız olan ABD yönetimi, böyle bir anlaşmayı kendi kamuoyuna siyasi bir başarı olarak sunmayı hedefliyor.  

Ancak anlaşmanın imzalanacağı hususundaki iyimserlik bir anda yıkılabilir. Amerikan tarafının saflığı veya suç ortaklığına rağmen, mevcut ABD yönetiminin, 'bağlayıcı bir stratejinin değişmezlerinin' üstesinden gelememe ihtimali bulunuyor.  

Biden yönetimi, tüm yaptırımları bir anda kaldıramayacağı için Tahran'ın istediği gibi bir anlaşma imzalanmayabilir. İki tarafın da 'siyasi bir karar alması' gereğinden söz edilmesi bu sebepledir.

Tahran'da kararı verecek kişi Dini Lider Ali Hamaney'dir. Sadece o, ABD'nin sunacaklarının kabul edilmesine dair alınacak siyasi karara meşruiyet sağlayabilir. Buna karşılık Washington yönetimi iç ve dış kamuoyunun hassasiyetlerini gözetmeden böylesi bir 'siyasi karar' alabilir mi, yoksa Biden'ın ekibi yine kumar mı oynayacak?
 


İngiliz Daily Mail gazetesi, ABD'nin İran Özel Temsilcisi'nin Yardımcısı Richard Nephew'in görevinden istifa ettikten sonra şöyle dediğini aktarmıştı:

'Bana göre anlaşma ölüdür ve geleceği yoktur.


İran'a yönelik yaptırımların aktörlerinden olan Nephew'in bu açıklaması Kongre'deki seçimlerde ne tür ihtilaflar yaşanacağını şimdiden göz önüne seriyor. İran'la yapılacak bir anlaşmanın tek kazanımı; İran'ın çöküşten kurtarılması olacaktır.

Zayıf hükümleri nedeniyle muhtemel bir anlaşma bölgedeki güçler için bağlayıcı olmayacaktır. Böylesi yetersiz bir anlaşma ancak bölgede yeni çatışmaların yaşanmasına zemin hazırlayabilir.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU