CHP Genel Başkan Yardımcısı Salıcı: HDP'den kaçtığımız, ürktüğümüz yok; bizi rahatsız eden ayrılıkçı ve bölücü taleplerdir

Sorularımızı yanıtlayan Salıcı, Millet İttifakı'nın tarihi bir iş yaptığını savundu. Kürtlerle iyi bir iletişim kurulduğunu söyleyen Salıcı, Cumhur İttifakı temsilcilerinin sertleşerek kendi tabanlarını konsolide etmeyi amaçladığını belirtti

Türkiye'de siyasi söylen her geçen gün daha da sertleşiyor. Özellikle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sözlü saldırıların hedefinde yer alıyor. 

Trabzon'daki bir açılışta eline mikrofon verilen 10 yaşındaki bir çocuk bile "hain" ifadesi kullandı.

Siyasi suçlama ve ithamların sonu gelmiyor. Kılıçdaroğlu'na yönelik hakaret ve ağır eleştirilerin nedenleri elbette çok farklı olabilir. 

Ancak bunların başında "helalleşme" ve farklı etnik ve dini gruplarla kurulan ilişki ile "açılım" denilebilecek bazı adımları atılması gösterilebilir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Hatalarımız, yanlışlarımız oldu" diyen Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığı'ndaki CHP'de "Doğu Masası" kuruldu. 

Bu masada Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki olumsuz tabloyu değiştirmek için yoğun çaba gösteriyor.

Başında ise CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı var. 

Salıcı, İstanbul İl Başkanlığı başta olmak üzere partinin birçok kademesinde görev aldı. Aslen Adıyamanlı ama Gaziantep doğumlu Salıcı, Boğaziçi Üniversitesi mezunu. 

Salıcı, geçen yıl bir heyetle Irak Kürdistan Bölgesi'ni ziyaret ederek çeşitli temaslarda bulundu. CHP Genel Merkezi'nde görüştüğümüz Salıcı, röportaj boyunca dikkatli ve temkinli bir dil kullanmaya özen gösterdi. Salıcı; sertleşen siyasi dilden ittifakların birbirine yaklaşımına, CHP'ye yönelik eleştirilerden HDP ile ilişkilere, Millet İttifakı bileşenlerinden seçmeli Kürtçe derslerine kadar birçok sorumuza cevap verdi: 

 

Oğuz Kaan Salıcı
Oğuz Kaan Salıcı / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, siyasi arenada "hain" ithamlarına maruz kalıyor. Sizce Kemal Bey neden bu kadar hedef haline geldi? 

Korkuyorlar. Cumhur İttifakı'nı oluşturan partiler; Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) eriyor. Ülkeyi öyle bir hale getirdiler ki, erimemeleri mümkün değil. Millet İttifakı her türlü zorlamalara rağmen ayakta. İYİ Parti ve CHP'nin oyları Cumhur İttifakı'nı geçiyor. Bir süredir kamuoyuna yansıyan anketlerden bunu görüyoruz. Bu iktidarı kaybetmenin getirmiş olduğu bir korkudur. "Sertleşirsek kendi tabanımızı belki daha iyi konsolide edebilir miyiz" diye düşünüyorlar ama korkunun ecele faydası yok.

"Genel başkanın sözü ve kararı belirleyicidir"

Kemal Bey noktasında CHP örgütleri hemfikir mi? Bazı örgütlerin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş'tan yana tavır aldığı iddiası doğru mu?

Bunu konuşanlar CHP'yi çok iyi tanımayan insanlardır. Partinin kurulları var. Kararlar, kurullar tarafından alınır. Genel başkanın sözü ve kararı belirleyicidir. CHP program partisidir. Kendi içinde karar verdikten sonra örgütler de o karara uyar. Hatırlayalım 2014'te cumhurbaşkanı adayımız Ekmeleddin İhsanoğlu'ydu. O dönem İstanbul İl Başkanı'ydım. Sadece biz değil tüm il örgütlerimiz adayımızın kazanması için elinden gelen çabayı gösterdi. Bu süreçte de böyle olur. Millet İttifakı kararını verir, liderler masasından çıkacak isim kimse, o isme yönelik olarak CHP örgütleri üzerine düşeni layıkıyla yapar. 

"Tarihi bir iş yapılıyor"

Kemal Bey'in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısında kazanamayacağı iddialarına ne diyorsunuz?

Bugün itibariyle isimleri konuşmayı çok anlamlı bulmuyorum. Çünkü isim konuşmak demek meseleyi fikirsel temelden ayırıp, şahısların rekabeti üzerinden götürmek demek. Şu an odaklanmamız gereken şey, Türkiye daha iyi bir ülke haline nasıl gelir meselesidir. Kişilerden çok ülkenin nasıl düzeltilebileceği ve nasıl normalleşeceğidir. Bakın tarihi bir iş yapılıyor. Birbirinden farklı yerlerde durmuş, farklı siyasi geleneklerden siyasi partilerin liderleri bazı konularda mutabakat sağlayabiliyor. Güçlendirilmiş parlamenter sistem bunun örneğidir.

Oğuz Kaan Salıcı - Abdulhakim Günaydın
Oğuz Kaan Salıcı - Abdulhakim Günaydın / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Türkiye'de siyasette son 20 yıldan beri esas olan şey mutabakatsızlıktır. Yani birisinin dayatmasıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidarının dayatmasıdır. Bu dayatma ve kutuplaştırma mantığına karşı farklı geleneklerden gelen siyasi partilerin liderleri bir araya geliyor ve bu son 20 yılda yaşanmış olan ve Türkiye'ye büyük zarar veren bu anlayışı değiştirmeye çalışıyor. Bence kıymetli olan yer burasıdır. 

"Meseleleri magazinleştirmeye çalışıyorlar"

İmamoğlu'nun İngiltere Büyükelçisi ile bir araya geldiği yemeğin zamanlaması çokça tartışıldı. Zamanlama doğru muydu?

Bu konuyla ilgili Sayın İmamoğlu açıklamalarda bulundu. Dış misyon temsilcisiyle çok önceden planlanmış olan bir randevuydu. Ortaya çıkan durum şu ki Sayın İmamoğlu'nun şehirde kar ile ilgili yaşanan sıkıntıları koordine etmesini engellemeyen bir durum söz konusudur. Orada hızlı bir şekilde o yemek gerçekleşiyor ve İmamoğlu bütün gece boyunca, hatta sabaha kadar şehirde yapılan çalışmaları AKOM'dan denetliyor. Şunu yapmaya çalışıyorlar; ortaya çıkan işi değil, süreçteki bazı tartışmaları ön plana çıkarıyorlar. Meseleleri magazinleştirmeye çalışıyorlar. Sayın İmamoğlu'nun İstanbul'u layıkıyla yönettiği, vatandaşa seçim döneminde vermiş olduğumuz sözleri yerine getirdiği, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yürütmeye çalıştığı algı operasyonlarını boşa düşürdüğü bir gerçek. Vatandaşlarımızın belediyemize yönelik memnuniyeti artarak devam ediyor. 

"Farklı siyasi partilerin farklı görüşleri olur"

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu, "Biz olmasak mesela CHP ne kadar oy alabiliyor Cumhur İttifakı'ndan?" açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Millet İttifakı içerisinde yer alan İYİ Parti kanadından ya da CHP tarafından bazen bu tür açıklamalar yapılıyor. Farklı görüşlere saygı duyan bir partiyiz. Biz İYİ Partilileri CHP'lileştirmeye çalışmıyoruz, İYİ Partililer de CHP'lileri kendine benzetmeye çalışmıyor. Farklı siyasi partiler olduğumuz için farklı görüşler olabilir, bunu da çok anlayışla karşılarız. Sonuçta farklı programlarımız var. Belli bir nezaket çerçevesi içinde konuşulmasını biz sorunlu bulmayız.

"Millet İttifakı sorunlu dönemleri atlattı"

Ağıralioğlu "Demokrasinin yolu Diyarbakır'dan geçer" açıklaması nedeniyle daha önce Kemal Beyi de eleştirmişti. Millet İttifakı'nda sıkıntı mı var?

Sıkıntı yok ama sıkıntı olmasını isteyenler var. Millet İttifakı'nda herhangi bir sıkıntı yok. İttifak geçmişte de çok sorunlu dönemleri rahatlıkla atlatmış bir ittifak. Hem partiler arasında hem sayın genel başkanlar arasında çok nezaketle yürüyen bir süreç var.

Cumhurbaşkanlığı.jpeg
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne yönelik eleştiriler sürüyor / Görsel: İletişim Başkanlığı 


"Allah aşkına başkanlık sistemi ülkede neyi değiştirdi?

DEVA ve Gelecek Partileri nasıl bir formülle ittifaka dahil olacak? İki parti grup kuracak (20'şer) milletvekili ister ve bunu dayatırsa CHP ne yapacak?

Bunlar çok sonra konuşulacak şeyler. Önce şuna karar vermek lazım; Millet İttifakı'nı oluşturan partilerle beraber şu ana kadar DEVA, Gelecek, Demokrat, Saadet ve İYİ Parti ve CHP'nin genel başkan yardımcıları bir fikirler manzumesi üzerinden bir mutabakat sağladılar. O fikirler manzumesinden kasıt, güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. Bizim esas karşı çıktığımız noktalardan biri Türkiye'nin başkanlık sistemiyle yönetiliyor olmasıdır. Şunu çok açıkça söyledik, ‘bu sistemin ülkeye getirecek hiçbir faydası yok' dedik. Başkanlık sisteminin performansını görebileceğimiz kadar bir zaman geçti. Allah aşkına sistem ülkede neyi değiştirdi? Neyi iyiye götürdü? Şu çok iyi oldu diyebileceğimiz bir şey var mı? Dış politikada ve ekonomideki sıkıntılar artarak devam ediyor, toplumsal barışımız bizzat başkan tarafından törpüleniyor. Böyle bir ortamda güçlendirilmiş parlamenter sisteme sahip çıkmamız lazım. Dolayısıyla hangi parti ittifak sırasında nasıl konumlanır, yüzde kaç oy alır, kim kimin listesinden girer, bu tartışmalar sonranın tartışmaları. 

"Olgunluğu gösterebilen bir anlayıştan söz ediyoruz"

Kemal Bey helalleşmeden bahsediyor. Mesela Kürtlerle helalleşme nasıl olacak? CHP ne yaparsa Doğu ve Güneydoğu'daki oylarını yükseltir?

Helalleşmeden kasıt şu; bir siyasi partinin toplumun belli kesimleriyle hesaplaşmasından öte, devletin kendi tarihsel sürecinde toplumun farklı kesimlerine yaşattığı, yaşadığı, yanlış anlama, eksiklik, sıkıntı, bunlarla yüzleşmesi ve tekrar yaşanmamak üzere helalleşmesidir. Genel başkanımızın ifade ettiği şey budur. Yani CHP'nin toplumun bir kesimi ile helalleşmesinden öte, devletin toplum ile barışan, iç içe geçen, kendi sorunlarını görebilen ve bunlara dair o devlet ve yönetici olgunluğunu gösterebilen bir anlayıştan söz ediyoruz.

"Doğu'dan partimize ciddi katılımlar var"

Bölgede CHP'ye ilgi ne düzeyde?

Yıllardır bölgedeki oy oranımız istediğimiz seviyede değil. Bazı illerde yüzde 3'ün altın oy alıyoruz ve bu bizi mutlu etmiyor. CHP'nin belediyeleri kazandığı 11 büyük şehirde Kürt seçmenden oy aldık. Bu oyu ilk genel seçimlerde Ağrı, Van veya Hakkari'den neden almayalım. Bunun üzerine "Doğu Masası" adında bir çalışma başlattık. Bunu yürütürken şunu hedefliyoruz; biz Türkiye'nin partisiyiz ve tüm ülkeye hitap etmek istiyoruz. Bazı bölgelerde oyumuzun düşük olması bizi memnun etmez. Orada partimizi anlatmamızla ilgili bazı eksiklikler varsa, geçmişte uyguladığımız politikaların yansımaları negatifse onları gözden geçirmemiz lazım. Çalışmaların sonucunda gördük ki vatandaş bize "niye buralara geliyorsun?" demiyor, "niye geç geldiniz?" diyor. Önemli bir mesafe almaya başladığımız kanaatindeyim. Doğu'daki farklı illerden partimize ciddi katılımlar var ve bu bizi memnun ediyor.

"AK Parti'nin MHP'lileştiği bir ittifak değiliz"

Kürtlerin sosyal demokratlarla öteden beri ilişkileri, diyaloğu iyi oldu. CHP'ye yönelik bakış açısında değişim olsa da İYİ Parti'ye bakışın hala olumsuz olduğu ifade ediliyor. Bu olumsuz bakış, Kürtlerin Millet İttifakı'na cumhurbaşkanlığı seçiminde desteğini olumsuz etkiler mi?

Ben etkileyeceği kanaatinde değilim. Örneğin 5-6 sene önce "Saadet Partisi ile bir araya geleceğiz ve bir ittifak içinden seçime gireceğiz, hatta Saadet Partisi'nden bazı arkadaşlar CHP listelerinden seçime girecek" deseydim, nezaketi bozmamak için herhalde tebessüm ederdiniz. Farklı siyasi geleneklerden partiler Millet İttifakı'nda yan yana gelebiliyor ve birbirinin farklılıklarına da saygı duyabiliyor. Dolayısıyla İYİ Parti'den CHP'nin sözlerini tekrarlamasını bekleyemeyiz ya da Saadet Partisi'nden böyle bir şey bekleyemeyiz. Bunu seçmenimiz görüyor. Farklılıklarımızla bir aradayız biz. Cumhur İttifakı'nda olduğu gibi birinden izin alarak aynılaşan ve aynı şeyleri söylemek zorunda hisseden, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin açıkça MHP'lileştiği gibi bir ittifak değiliz. Dolayısıyla sıkıntı yaşamayacağımızı düşünüyorum.  

Kürtçe.jpeg
Kürtçenin seçmeli ders talebi konusunu değerlendiren Salıcı, insanların kendi dilleriyle ilgili talepte bulunmalarının doğal karşılanması gerekitiğini söyledi / Fotoğraf: Twitter


"Seçmeli ders talebinin artacağı kanaatindeyim"

Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda Kürtçenin seçmeli ders olarak tercih edilmesi için günlerdir bir kampanya düzenleniyor ve birçok siyasetçi kampanyaya destek verdi. CHP olarak tutumunuz nedir, Kürtçenin tercih edilmesi için bir çağrınız olacak mı?

Bu tür konularda parti açıklaması yapılmasını çok doğru görmüyoruz ama şunu söyleyeyim; seçmeli derse yurttaşlarımız istedikleri zaman başvurabiliyorlar mı? Başvurabiliyorlar. Seçmeli ders imkanı var mı? Var. Dolayısıyla vatandaşlarımız kendi çocuklarıyla ilgili bu durumu doğru bir şekilde değerlendirip seçmeli ders talebinin artacağı kanaatindeyim ki artabilir. İnsanların kendi diliyle ilgili bir değerlendirmede bulunması kadar da doğal bir şey yoktur. 

"Çocuğun yüksek yararını önemsiyoruz"

Heyet olarak Irak Kürdistan Bölgesi'ni ziyaretiniz oldukça ses getirdi. "CHP ezberleri bozuyor" yorumlarına yol açtı. Kürtçe seçmeli derslerin konuşulduğu bir atmosferde, Kürtçe ana dilde eğitime yaklaşımınız merak ediliyor, ne düşünüyorsunuz?

Biz burada çocuğun yüksek yararını önemseriz. Yani meseleyi bir siyasi tartışmanın parçası yapmaktan çok çocuklarımızın kendi ana dillerini öğrenirken nasıl bir eğitim sürecinden geçerlerse ileri hayatında daha başarılı olabileceği bir çerçeve üzerinden bakıyoruz. Eğitimciler burada "çocuğun yüksek yararı" diyor. Maalesef siyasi partiler bunu tartışmaya dönüştürüyorlar. Halbuki yapılması gereken eğitimcilerin bilimsel berileri kullanarak konuyu değerlendirmesi ve oradan çıkacak sonucu "çocuğun yüksek yararı" çerçevesinde toplumun önüne koymasıdır. Bu çerçeveden baktığımız zaman meselenin çözüm yerinin aslında siyasi tartışmalardan çok eğitimcilerin bu konu üzerinde kafa yorması ve ortaya bir çözüm önerisi koymasından geçtiği kanaatindeyiz. 

CHP Erbil.jpeg
CHP heyeti, Erbil'e giderek çeşitli temaslarda bulunmuştu / Fotoğraf: IKBY Başkanlık Basın


"Erbil ile ilişkilerimizin devam etmesini istiyoruz"

Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne yapmış olduğumuz ziyarette de iyi karşılandık. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde yapılmış bir ziyaretti. Parti olarak ilişkilerimizin devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz ki bu bir iktidar vizyonudur. Sadece Erbil için söylemiyorum Irak merkezi hükümet, İran ve Suriye ile de ilişkilerimizin devam etmesini istiyoruz. Biz iktidar vizyonumuzu sadece sandıktan çıkacak sonuca bağlı görmüyoruz. Çıkacak sonuç iktidarımızı belirleyecek ama biz bütün bölgeye dair bir bakış açısı ortaya koyacağız. Ülkenin kurucu partisiyiz ve vizyonumuz ülkenin sınırlarının bittiği yerle bitmiyor.

"Türkiye'yi bölme çabalarından rahatsızız"

Kemal Bey bir soru üzerine "Kürdistan lafının kullanılmasından ben de rahatsızım" demişti. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, siz de rahatsız mısınız?

İnsanlar bunu farklı anlamlarda kullanabiliyorlar. Burada esas rahatsız olunması gereken yer ki sayın genel başkanımızın da arka plandaki vurgusu oydu bence. Biz ayrılıkçılıktan rahatsızız. Türkiye'yi bölme çabalarından rahatsızız. Biz ülkenin birliğinden, bütünlüğünden yana bir partiyiz. Demokrasinin genişletilerek hem Doğu hem de Batı'da hak ve özgürlüklerin tüm Türkiye'de olması gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bizi rahatsız eden ayrılıkçı ve bölücü taleplerdir.

HDP.jpeg
Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) bir etkinliğinden / Fotoğraf: AFP


"HDP'den kaçtığımız, ürktüğümüz yok"

HDP ile sık görüşüyor musunuz?

HDP ile özel bir konu etrafında görüşüyor değiliz. Tüm partiler parlamento zemininde insani diyalog geliştiriyor, sohbet ediyor. Buradaki esas mesele şu; HDP Millet İttifakı içinde mi değil mi? Esas tartışma bu. İnsanlar bunu anlamaya çalışıyorlar. İnsanlar bunu anladı da Adalet ve Kalınma Partisi bunu anlamadı. Onların anlayabileceği bir şekilde söyleyeyim; HDP'nin Millet İttifakı içinde olma gibi bir çabası veya talebi yok. Hatta HDP son dönemlerde bir üçüncü ittifak çalışması içerisinde. HDP'yi İYİ Parti ile ya da farklı kombinasyonlarla bu partileri bir araya getirme çabası var. Bu iktidarın dili. Biz geçeklere bakıyoruz. HDP'nin böyle bir talebi var mı? yok. Ortada bir Millet İttifakı var mı? var. Millet İttifakı yoluna devam edecek, HDP de 3'üncü ittifak çalışmaları başarılı olursa o da kendi yoluna devam edecek. Bunu kimse biz HDP'yi gördüğümüz zaman kaçıyoruz, ürküyoruz, filan diye algılamasın. Bununla ilgisi yok. Siyasi partilerin tercihi olur. Biz Saadet Partisi, İYİ Parti, Demokrat Parti ve eğer olursa diğer siyasi partilerin de içinde olduğu bir Millet İttifakı'nı istiyoruz. Majestelerinin, sarayda oturan beyefendinin ittirmesiyle, kaktırmasıyla, önümüze harita koymasıyla siyaseti belirlemiyoruz.

"AK Parti'nin HDP'yi kapattıracağı kanaatinde değilim"

HDP'nin kapatılma davası Anayasa Mahkemesi'nde devam ediyor. Bugünkü siyasi atmosfer göz önünde bulundurulduğunda HDP'nin kapatılacağını öngörüyor musunuz?

Ben Adalet ve Kalkınma Partisi'nin HDP'yi kapatabileceği kanaatinde değilim. Açık konuşalım. HDP'yi Anayasa Mahkemesi mi kapatacak? HDP'nin kapatılması ile ilgili kararı Adalet ve Kalkınma Partisi mi verecek? Yargı öyle bir baskı altında bırakılmaya çalışılıyor ki vatandaşımıza çıkıp sorsak herhalde yarısından fazlası kapatma kararı verilirse bunun Adalet ve Kalkınma Partisi'nin talebiyle olduğu kanaatini dile getirecektir. Milli Nizam Partisi'nden başlayarak arka arkaya birçok parti kapatıldı. Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kuran kadronun içinde ciddi bir Milli Görüş ağırlığı var. Sonra yollarını ayırdılar ama parti kapatmanın ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Buna rağmen kalkıp da HDP'nin kapatılması için bir çaba gösterirlerse kendilerini inkar etmiş olurlar.

"Toplumsal barış açısından felaket senaryosudur"

Kapatılırsa ne olur?

HDP'nin kapatılması Türkiye'de ağır aksak işleyen demokrasisi, dış dünyadaki itibarı ve toplumsal barışı açısından bir felaket senaryosudur. Dolayısıyla felaket senaryosu gerçekleşmiş de sonrasını konuşalım noktasına gelmek istemem. O felaket senaryosunun gerçekleşmesi doğru olmaz. Bir siyasi partinin kapatılmasını başka bir siyasi parti istemez. Bu doğru bir şey değildir. 

"Genel başkanımızla mutluyuz"

Sizin için CHP'nin muhtemel genel başkanı diyorlar. Kemal Bey'den sonra genel başkan adayı olacak mısınız?

"Kemal Bey'den sonra" diye bir kavramı şu anda konuşmanın bir anlamı yok. CHP'de şu an bir genel başkan problemi yok. Genel başkanımızla mutluyuz ve beraber çalışıyoruz. Hedefimiz önümüzdeki seçimlerde hep beraber parti ve ittifakımızı iktidar yapmaktır. Bunun için çabalıyoruz.

"CHP'li isimler bir yandan fakir edebiyatı yapıyor diğer yandan da astronomik rakamlarla tatil ve gece konaklamaları yapıyor" gibi eleştiriler yapılıyor. Örneğin Kemal Bey'in geceliği 100 bin lirayı aşkın bir otel odasında konakladığı iddiası doğru mu? Değilse konaklama ücretini gösteren belgeleri paylaşmayı düşünüyor musunuz?

Ben örgütten sorumlu olduğum için bu konular çok ilgilendiğim konular değil. Arkadaşlarımız gerekli açıklamaları yapıyorlar. Ama şunu söyleyeyim; Adalet ve kalkınma Partisi, hikayesini kaybetmiş bir siyasi parti. 2002 yılında gelirken bir siyasi hikayesi vardı ama süreç ilerledikçe kendi esas hikayesini kaybetti. Başlangıç hikayesinde yolsuzluk ve yoksullukla mücadele, Avrupa Birliği vizyonu ve ülkenin temel meselelerin konuşulması ve çözülmesi vardı… Gelmiş olduğumuz yerde tartışmalar bu seviyede işte.

"Umutsuzluğa yer yok"

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Sorunumuz çok. Türkiye'nin ağır sorunları var ama umutsuzluğa yer yok. Bu ülke hepimizin ve biz bu ülkede son 20 yıldan beri yaşanan ağır sorunlar yaşatan iktidarı demokratik yollarla sandıkta değiştirip Türkiye'yi çok daha güzel, zengin ve adil bir şekilde bölüşen bir ülke haline getirebiliriz. Onun için umutsuzluğa yer yok.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU