Filistin'e ne getirecek, İsrail'den ne götürecek? Ortadoğu'nun gündemine oturan Yüzyılın Anlaşması hakkında her şey

“Görünen o ki İsrail, Kudüs’ün başkenti olarak tanınmasının ve Golan’ın ilhak edilmesinin bedelini beklenen Yüzyılın Anlaşması bağlamında ödeyecek"

ABD Başkanı Trump, Yüzyılın Anlaşması'nı hazırlama görevini damadı ve danışmadı Jared Kushner'e vermişti / Fotoğraf: Reuters

Önceden olsa, o da benzerleri gibi "anlaşma", "sözleşme" veya "uluslararası bir karar" şeklinde adlandırılırdı. Ancak görünüşe bakılırsa haritaları çizmek ve halkların kaderini tayin etmek için düşünce ve felsefeden medet umma devri geçti ve hesap makinesi çağı geldi. Bu yüzden o da Yüzyılın Anlaşması olarak adlandırıldı.

Anlaşmalarda "barış karşılığında toprak" gibi eski sloganlara yer yoktur. Eğer unsurları tamamlanırsa bu anlaşmada o da var. Bununla birlikte toplantı Wall Street’te yapılacak, zira Versay Sarayı’nın Aynalar Salonu artık uygun değil. Beyaz Saray’daki gül bahçesi ya da Camp David tesisi de bir anda dünyanın en güçlü adamının damadı haline gelen bu anlaşmanın vaftiz babası Jared Kushner’in hırslarına dar geliyor.

Independent Arabia, Yüzyılın Anlaşması’nın açılışı olan Manama Konferansı’nın arifesinde analizcilerden özel bilgiler topladı. İçeriğini ve hedeflerini şu ana kadar kimsenin kesin bir şekilde ifade etmediği Yüzyılın Anlaşması’nın önemli ayrıntılarını derledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı, hassas bazı anlaşmazlık noktaları içermesinden ötürü bu anlaşmanın siyasi bölümünün açıklanmasının ileri bir aşamaya erteleneceğini ifade etti.

Yüzyılın Anlaşması'nı yürüten Trump'ın danışmanı Jared Kushner, telefon aracılığıyla aralarında Şarku’l Avsat’ın da bulunduğu sınırlı sayıda gazeteciyle yaptığı görüşmede şunları söyledi;

“Cumartesi günü duyurulmasının ardından çalıştay konusunda alınan tutumlardan memnuniyet duyuyoruz. Yapmaya çalıştığımız şey, iki tarafın da kabul edeceği siyasi bir çözüme ulaşmak. Ancak ekonomik bir gelecek olmadan siyasi çözümün mümkün olmayacağını fark ettik. Ekonominin çözümün temel bir bileşeni olduğunu düşünüyoruz. Mevcut durum sürdürülebilir değil. İstediğimiz şey Filistin halkına ve yöneticilerine ileriye dönük umut verici bir yol olduğunu göstermektir. Ekonomik planı dünyanın dört bir yanından birçok ekonomist ve uzmanla birlikte inceledik.”

Trump’ın danışmanı ekonomi çalıştayı ile hedeflenenin barış planına ulaşıldığında ekonomi planının uygulanması için büyük yatırımcılar ve kalkınma bankaları ile tartışmak olduğunu belirtti:

Bunların hiç biri ekonomik plan olmadan uygulanamaz. Yatırımcılar istikrarın olmadığı yerde kendilerini rahat hissetmiyor. Sınır noktalarında nasıl davranacaklarını bilmek istiyorlar. Bu da barış anlaşması olmadan belirlenemez

Söz konusu planın Filistinlilerin kazancını on yılda ikiye katlamasını amaçladığını söyleyen Jared Kushner, işsizliği yüzde 10 oranında azaltmanın hedeflerinden biri olduğunu vurguladı. “Bu zor da olsa mümkündür. Barış planı uygulanırsa inanıyoruz ki insanların hayatları iyileşecek. Barış planının siyasi yönü hazır olduğumuzda ortaya çıkacaktır. Manama çalıştayında bulunmaktan çok memnunuz” dedi.

Jared Kushner, çalıştaya Filistin ve İsrail iş adamları heyetlerinin katılacağına dikkat ederek boykot çağrılarına rağmen toplantıda neredeyse tüm Arap ülkelerinin bulunacağını belirtti. Toplantıya Körfez ülkeleri, Fas ve Ürdün ile dünyanın dört bir yanından gelen iş adamlarının tanı sıra 7 sanayileşmiş devletin temsilcilerinin de katılacağının altını çizdi.

Filistinlilerin toplantıya katılmayarak büyük bir fırsatı kaçırdıklarını söyleyen Jared Kushner, ABD’nin ekonomi paketinin gerçekten iyi bir plan olduğunu belirtti. “Filistinliler sunduğumuz herhangi bir planı reddetmeye zaten hazırdı. Ancak planın içeriğini görenler hayrete düşüyor. İnanıyorum ki barış planına ulaşıldığında ekonomik planının uygulanmasına dair Batı Şeria ve Gazze’de büyük bir heves var” dedi.

Filistinli mültecilerin komşu ülkelerin vatandaşı haline getirilmesi için milyarlarca dolarlık teşvik verilmesinin konusunda Şarku’l Avsat’ın eleştirel sorusuna cevap veren Kouchner “ Çatışma donma aşamasına geldi. 20 yıldır tartıştığımız pek çok konu var ama açıkçası bir ilerleme kaydedilemedi. Yapmaya çalıştığımız şey olaya farklı şekilde bakmak. Geleneksel bakış açıları ilerleme sağlayamadı. Durumun zor olduğunu biliyoruz, ancak tüm taraflar için iyi bir şey getirmeye çalışıyoruz” dedi.

ABD’nin İsrail’e olan desteğini savunan Trump’ın danışmanı, konuyla ilgili bir soruyu şöyle cevapladı:

Biz yakın müttefikimiz İsrail'i destekliyoruz. Belki de bölgedeki tek demokratik ülke ve ABD’nin önemli bir güvenlik ortağıdır. Bunun doğru olmadığını söyleyemezsiniz. Trump, Filistinliler için adil bir çözüm istediğini söyledi. Bu çatışmaya bir çözüm getirmek istiyor. Yaşamlarını iyileştirmelerine yardımcı olmak istiyor. Umarım sözünü söylediği gibi anlarlar. Trump, geçmişte söylediklerinden geri adım atmadı

Jared Kushner konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Filistin halkına uzun zamandır birçok taraf yalan söylüyor. Kime inanıp kime inanmayacakları onlara kalmış. Başkan Trump’ın kararlarını beğenseler de beğenmeseler de en azından söylediklerini yaptığını biliyorlar. Manama için fikir verdik, taahhüt değil. Mevcut durum iyi değil ve bu durum Trump’tan önce başladı. Çözüm bulmazsak daha da kötüye gidecek. Taraflar taviz vermediği sürece siyasi bir çözüme ulaşılamaz. Bahreyn’deki çalıştay Filistin davasını tasfiye etmek için yapılıyor gibi sunuldu. Bu doğru değil. Bunun yapıcı bir tutum olmadığına inanıyorum.”

Jared Kushner’in gündeminde İran’ın bölgedeki tutumu da vardı:

“İran’la başa çıkmanın en iyi yolu aynı tarafta birlikte bulunmaktır. İran’ın şimdi kendi iç sorunlarıyla uğraştığını düşünüyorum. Nükleer zenginleştirme faaliyetleri ve komşu ülkelerde milis güçleriyle yarattığı sorunlardan dolayı ABD’nin yeni yaptırımları geldi. ‘ABD’ye ölüm’ ve ‘İsrail'e ölüm’ demek yerine İran halkı için iyi bir yaşam istediklerini söyleyebilirler.”

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ortadoğu'nun gündemi Yüzyılın Anlaşması

Filistin, Washington ile Tel Aviv’i, Batı Şeria’yı büyük bir belediyeye dönüştürmek ve Gazze Şeridi’nde bir devletçik kurmaya çalışmakla suçluyor.

Gazze’yi Batı Şeria’dan ayırmaya uğraşan Hamas Hareketini de bu planı gerçekleştirmekle suçlamayı da ihmal etmiyor.

İsrail tarafı ise bu planın herhangi bir sağ hükümetin onayını elde edemeyeceğini inkâr etmiyor ve Filistin’in ön itirazını, anlaşmaların maddelerinin uygulamamasını haklı göstermek için İsrail tarafından kullanılacak bir hata olarak görüyor.

Manama Konferansına dönecek olursak, daha önce dolaşan söylentilere göre Suudi Arabistan’ı Ekonomi Bakanlığı temsil edecek. Mısır ise "dinleyici heyet" olarak adlandırılabilecek bir ekip ile katılacak. Yani temsil, sembolik düzeyde olacak ve öne sürülenlerin onaylandığı anlamını taşımayacak.

Asyalı iki ekonomik güç Çin ve Japonya ise bu konuda iki farklı tavır sergiliyor. Pekin, boykot ederken Tokyo, iki devletli çözüme götüren herhangi bir çabayı daimi olarak teşvik etmek adına katılım gösterecek.

Son olarak ev sahibi ülke Bahreyn, Yüzyılın Anlaşması adı ile bilinen şeyi ve 25-26 Haziran’da ABD ile açık bir ortaklık içerisinde gerçekleşecek İlerleme İçin Barış atölyesinin bu anlaşma doğrultusundaki sonuçlarını kabul etmiyor.  

ABD’nin tutumu

Amerika’nın koridorlarında gözlerden ve kulaklardan uzak bir şekilde bir şeyler yazılıp çiziliyor, planlar eleniyor ve ihtimaller masaya yatırılıyor.

Washington’da olduğu gibi ABD, barış planına dair suskunluğunu korumakla birlikte ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan ismini vermek istemeyen bir yetkili kaynak, Independent Arabia’ya şu açıklamada bulundu:

Barış planının siyasi kısmı, hassas bazı anlaşmazlık noktalarını içerdiğinden ötürü ileri bir aşamaya ertelenecek. Manama Ekonomi Konferansı ise Filistinlilerin ekonomik durumunu iyileştirmeye ilişkin sonraki tartışmaları kolaylaştırmak adına önümüzdeki hafta gerçekleşecek. Öncelikli Arap ülkelerinin bu atölyeye katılması bence konferansı gözeten ABD için bir başarı sayılabilir.

 

Filistin’in itirazı

Atlas Okyanusunun beri yakasına ve iki asrı aşkın bir süre önceki Belfour Deklarasyonu’ndan bu yana halen süren savaşın gerçek mücadele alanına, Filistin’e bakalım. Ramallah’ta söz konusu plana dair duyurunun önümüzdeki eylül ayında gerçekleşecek yeni İsrail seçimlerinden sonraya erteleneceği yönünde bir izlenim hüküm sürüyor.

Filistinliler, plana itiraz ederek maddelerinin çoğunun ilan edilmeden önce yürürlüğe sokulduğunu söylüyor. Onlara göre bu planın hedefi, ulusal projelerini saf dışı bırakmak, 67 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devletinin kurulmasına engel olmak ve mültecilerin dönüş hakkını düşürmektir.

Filistinli yetkililer, Washington ile Tel Aviv’i, Batı Şeria’da Filistinliler için yerel işleri yönetmek üzere belediye benzeri özerk bir yönetim ve Gazze Şeridi’nde de bir devletçik kurmaya çalışmakla suçluyor.

Filistin Başbakanı Muhammed İştiye, büyük güçlerden oluşan uluslararası koalisyondan iki devletli çözümü kurtarmalarını ve Amerika menşeli Yüzyılın Anlaşması’na karşı koymalarını talep ediyor.

İştiye, Filistinlilerin kendilerine dayatılan bir dizi savaşla karşı karşıya olduğunu söylüyor. Bu savaşlardan ilki, günlük olarak topraklarına el konulmasıyla yüzleştikleri coğrafya savaşı, ikincisi ise Filistinlilerin her türlü yolla Kudüs şehrinden sürülmesi ile yüzleştikleri nüfus savaşı.

İştiye’nin ifadesine göre üçüncü savaş da Washington’un barış planını onaylaması ve "Utanç Anlaşmasını" kabul etmesi için Filistin yönetimine şantaj olarak kullandığı mali savaş.

Plan kapsamındaki ABD uygulamaları

Filistin Kurtuluş Örgütü Yürütme Kurulu Genel Sekreteri Saib Ureykat, daha önce ABD Yönetiminin plan kapsamına aldığı birtakım uygulamaları saydı:

  • Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve büyükelçilik binasını Kudüs’e taşıması
  • Mültecilere Yardım Ajansı’na (UNRWA) olan desteğini kesmesi ve mülteciler dosyasını kapatmak için ajansı feshetmeye çalışması
  • Filistin halkının, ırk milliyetçiliği kanunu üzerinden kendi kaderini tayin etme hakkını düşürmesi
  • Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Washington’daki merkezini ve kendisinin Kudüs’teki konsolosluğunu kapatması
  • Yerleşimleri kınamaya yanaşmaması ve İsrail’in Batı Şeria’nın bir kısmını ilhak etmesini onayladığını açıklaması

Filistin Devlet Başkanlığı Resmi Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, "Amerikan komplosunun" tökezlediği ve Filistin’in itirazı, Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Mekke zirvelerindeki duruşu ve iki devletli çözümü korumak için varılan küresel görüş birliği sebebiyle yönünün değiştirildiği yönündeki ifadeyi tekrarladı.

Hamas’ın rolü

Birçok Filistinli yetkili, Hamas Hareketini, Gazze Şeridi yönetiminde ısrarcı olup Gazze’yi Batı Şeria’dan ayırmaya çalışarak Amerika’nın barış planının başarıya ulaşmasında pay sahibi olmakla suçluyor.

Filistinli yetkililer, Gazze’nin Batı Şeria’dan ayrılmasının, 67 sınırlarında bir Filistin Devleti kurulması imkanını azaltmak için İsrail-Amerika tasarısı kapsamında yer aldığını vurguluyor.

Filistin Kurtuluş Örgütü’ne bağlı gruplar, Hamas Hareketinin Yüzyılın Anlaşması ile mücadele etmek için ulusal bir konsey kurma davetini reddederek bu çağrıyı, FKÖ’ye alternatif bir yapı oluşturma teşebbüsü olarak değerlendirdi.

Ekonomik teşvikler: İsrail, Washington’un Kudüs’ü tanımasının bedelini ödeyecek

İsrailli kaynaklardan elde edilen bilgilere göre Yüzyılın Anlaşması’nın Bahreyn’in başkenti Manama’da düzenlenecek ekonomik planı, on yıl için yaklaşık 65 milyar dolarlık bir miktarı içeriyor. Udi Dekel’e göre amaç, ekonomik çerçeveyi, işlevlerini yerine getiren bağımsız bir Filistin varlığı kurmanın ve planı Filistin halkının gözünde cazip hale getirmenin bir aracı olarak kullanmaktır. İtirazların şiddetini azaltmak ve ilerlemek adına İsrailli iş adamları, İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkileri sıkılaştıran başka süreçlerin kurulmasına katılım gösterecek.

Anlaşma masasının diğer tarafında bulunan İsrail Dışişleri’nden üst düzey bir yetkili, şu değerlendirmede bulundu:

Görünen o ki İsrail, Kudüs’ün başkenti olarak tanınmasının ve Golan’ın ilhak edilmesinin bedelini beklenen Yüzyılın Anlaşması bağlamında ödeyecek. İsrail, Amerikalı yetkililerden duyurulmasına niyet edilen bu planın, İsrail’in 67 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan yaşayabilir bir Filistin Devleti’ni tanıması karşılığında neredeyse tüm Arap ülkeleri ile bir barış sözleşmesi içermesini istedi. Kutsal mekanlar uluslararası hale getirilecek ve mülteci meselesi de bir kısmının Filistin Devleti bölgelerine iade edilmesi, diğerlerinin ise sığındıkları ülkelerin vatandaşı haline getirilmesi yoluyla çözülecekti. Görüldüğü üzere yaklaşık 200 bin sığınmacının İsrail’e geri dönmesi meselesi, yüzyılın planında yer alan bir düşünce.

Anlaşmanın bu haline İsrail muhalefeti

İsrail tarafı, ABD Başkanı Donald Trump’ın bu planın duyurusunu 17 Eylül’de yapılması beklenen İsrail meclis seçimlerinden sonraya ertelemesi isteğini saklamıyor. Temennileri odur ki Amerikan yönetimi, Yüzyılın Anlaşması adı ile bilinen barış planını yeniden gözden geçirsin. Zira bu haliyle gerek mevcut İsrail Hükümeti gerekse sağ veya orta-sağ herhangi bir hükümetin muhalefeti ile karşılaşacak.

İsrail tarafı, Filistinlilerin plana yönelik itirazını ise şöyle yorumluyor:

Filistinliler, detaylarını öğrenmeden önce planı direkt reddetmekle hata yaptılar. Nitekim bu İsrail’in yararınadır. İsrail, önerilen şartlardan herhangi birini uygulamadığında bu tavrı aklamak için Filistin’in itirazını kullanacaktır.

Plan hakkında daha fazla detay

İsrail’deki resmi yetkililerin genel olarak benimsediği temkinlilik halini uzmanların açıklamaları telafi ediyor. Filistinliler yapılan müzakerelerde İsrail heyetinin eski başkanı Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Udi Dekel’e göre Trump’ın planının hedefi, İsrail-Filistin çekişmesini aşıyor.

Amerika: Arap-ABD-İsrail koalisyonu oluşturmak istiyor

Udi Dekel’e göre Amerikan yönetimi, yeni bir Ortadoğu mühendisliği geliştirmek ve Arap-Amerika-İsrail koalisyonu oluşturmak istiyor. Bu çerçevede İran ve radikal gruplar karşıtı ittifakı pekiştirerek barışçıl sürecini destekliyor. Dekel, Amerikan yönetiminin, İsrail işgalini sona erdiren, ya da Filistin yönetimine Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki toprakların ve nüfusun ezici çoğunluğunu vererek en azından bu işgalin olumsuz çağrışımlarını azaltan koşulları hazırlamakla meşgul olduğunu düşünüyor. Üstelik bu plan, son elli yılda ortaya çıkan ve şimdi ve gelecekle bağlantılı olan gerçekliğe dayalı olarak yerleşim ölçütlerini de yeniden belirliyor.

İsrail’den gelen haberlere göre anlaşmanın farklı içerikleri

  • Dekel’in sunduğu bilgilere ek olarak İsrail’den gelen farklı haberlerde şunlara işaret ediliyor:
  • İki devletli çözüm elden gitmiş olsa da bu planda Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki toprakların yaklaşık yüzde 90 çoğunluğuna sahip bağımsız bir Filistin yapısı kurulmasına yönelik bir teklif yer alıyor.
  • Uzak olanları bile olsa yerleşimler boşaltılmayacak. Plan gereğince İsrail, bu toprakların yüzde 5’inden az bir alanı kaplayan yasadışı yerleşim merkezleri de dahil olmak üzere toprakların yüzde 10’undan fazlasını içine alacak.
  • Amerikan yönetimi, Netanyahu’nun Filistin topraklarını de içine alacak şekilde Ürdün nehrinin batısındaki tüm topraklarda güvenlik çalışması serbestliğine dair temel talebini onayladı. Bu onay, İsrail’in güvenliğinin mevcut duruma kıyasla sarsılmasını önlemek adına duyduğu güvenlik ihtiyacına uygun olarak verildi.

Bu çerçevede İsrailli yetkililere göre İsrailli güçler, Ürdün Vadisi üzerindeki kontrolünü süresiz bir şekilde elinde tutacak. Yani İsrail yasalarınca geçerli olan tüm bölgesel yetkililer, bölgedeki askeri komutanlara değil de İsrailli yetkililere tabi olacak. Bir yerleşime girmek, İsrail Devleti’ne girmek anlamına gelecek.

Filistinli mülteciler hakkında da değerlendirmede bulunan İsraillilere göre Yüzyılın Anlaşması, mültecilerin "yeşil hatta" yani İsrail kapsamına geri döneceğinden, hatta Filistin yönetiminin sınırlı sayıda mülteciyi kapsamına alacağından bahsediyor. Ezici çoğunluğa sahip diğer mülteciler ise bulundukları yerlerde yerleştirilecek ki; Udi Dekel’e göre, böyle bir şey Ürdün ve Lübnan’da ciddi bir endişe kaynağı olacaktır.

Kudüs’e gelince İsraillilere göre burası, kutsal mekanlar arasında sayılacak. İbadet özgürlüğü, görünürde de olsa şimdi olduğu gibi korunması sağlanacak. Ürdün’ün kutsal mekânlar üzerindeki rolü iptal edilmeyecek.

Bahreyn, bir anlaşmanın olmasını kabul etmezken Mısır, sembolik bir heyet gönderiyor

Daha önce alınan duyumlara göre Suudi Arabistan, Ekonomi Bakanlığı’nca temsil edilecek. Henüz belirtilmemekle birlikte Ekonomi Bakanı Muhammed el-Tuveyciri’nin üst düzey bir heyet ile birlikte bu hafta sonu Japonya’da düzenlenecek olan G20 zirvesine katılması bekleniyor.

Mısır, Bahreyn’deki Manama Konferansı’ndaki temsil düzeyini henüz açıklamadı ancak Mısırlı bir diplomattan alınan bilgilere göre, Kahire’nin atölyeye yönelik katılımı üst düzeyde gerçekleşecek.

İsmini belirtmek istemeyen kaynak, “Mısır, Filistin meselesinin çözümüne ilişkin farklı görüşleri dinleme arzusuyla atölyeye katılacak. Bununla birlikte katılım, Amerika’nın barış planının onaylandığı anlamına gelmez. Mısır’ın temsili, sembolik olacak” ifadelerini kullandı.

Uluslararası planda ise Çinli üst düzey bir diplomat, ülkesinin Bahreyn’deki atölyeye katılmayacağını açıkladı.

Pekinli diplomat, “Filistin meselesine ilişkin herhangi bir çözümün meşru kararlara ve 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti kurulması şartına dayalı olması gerektiği konusunda Pekin’in tutumu açık” ifadelerini dile getirerek yerleşimler, mülteciler ve sınırlar meselesinin de ihmal edilmediğinin altını çizdi.

Tokyo ise atölyeye katılımına dair henüz bir açıklamada bulunmadı. Bununla birlikte -Amerikalı bir diplomatın belirttiğine göre Japonya, bir katılım daveti aldı. Bir Japonyalı diplomat, ülkesinin katılım durumuna dair bilgi vermediği kısa bir açıklamada, “iki devletli çözüm seçeneğinde kararlı olan ülkesinin, yan yana barış ve güvenlik ortamında yaşayan iki devletle sonuçlanacak herhangi bir çabayı desteklediğini” ifade etti.

Bahreyn-Amerika ortak açıklaması

19 Mayıs’ta yapılan Bahreyn-Amerika ortak açıklamasında Manama’nın Washington işbirliğiyle 25-26 Haziran’da İlerleme İçin Barış başlığı altında bir ekonomi atölyesine ev sahipliği yapacağı duyuruldu. Ev sahibi Bahreyn olsa da davetin sorumluluğunu Amerikalı bir halkla ilişkiler şirketi üstlenecek.

Amerikalı raporlara göre bu atölye, beklenen çözüm planının ekonomik anlamda pazarlanmasını ve maddi destek yollarının ele alınmasını hedefliyor.

Bahreyn’deki konferansın Yüzyılın Anlaşmasına bir ön hazırlık olduğu yönündeki endişelere rağmen Bahreynli bir yetkili kaynak, ABD işbirliği ile Bahreyn’in ev sahipliğinde, 25-26 Haziran’da Manama’da düzenlenecek olan İlerleme İçin Barış atölyesinin tamamen ekonomik bir etkinlik olduğunu ve Yüzyılın Anlaşması olarak bilinen şeyden bahsedilmesinin kabul edilmeyeceğini ifade etti.

Söz konusu atölye, görüş alışverişinde bulunmayı ve Filistin halkı ile bölge için parlak bir gelecek yaratmak konusundaki beklentilerin hayata geçirilmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor ve bunun yolunun ekonomik kalkınmanın teşvik edilerek herkesin yararına sürdürülmesi için daha fazla yatırım fırsatı sağlamayı hedef edinen ekonomik ve stratejik gelişmelerden geçtiği düşüncesinden hareket ediyor.

İlerleme İçin Barış atölyesi, Bahreyn Krallığı ile ABD arasındaki ilişkilerin bölgeye yarar sağlayacak her konuda güçlendirilmesi çerçevesinde gerçekleşecek.

Yüzyılın Anlaşması'nın uzun vadede 4 hedefi

Beyaz Saray, ABD’nin Ortadoğu’daki barış planının veya medyada bilinen adıyla Yüzyılın Anlaşması’nın ekonomik boyutuyla ilgili 95 sayfalık bir belge yayınladı. Belgede, 10 yıl içinde Filistin ve komşu ülkelere ayrılacağı belirtilen 50 milyar dolarlık yatırım fonu ise dikkat çekti.

Belgede, söz konusu vizyonun bütünüyle hayata geçmesiyle birlikte uzun vadede şu 4 hedefin gerçekleşeceği belirtiliyor:

  • Filistin’de gayrisafi yurt içi hasıla iki katına çıkarılacak
  • Bir milyondan fazla Filistinliye istihdam sağlanacak
  • Filistinliler arasında işsizlik oranı önemli ölçüde azaltılacak
  • Yoksulluk oranı yüzde 50 oranında düşecek.

Yüzyılın Anlaşması’nı hazırlamakla görevlendirilen Trump’ın damadı Jared Kushner’ın ekibi, söz konusu hedefleri kolay bir şekilde gerçekleştirebilmek için ekonomi vizyonunu üç temel üzerine inşa edeceklerini belirtiyor.

Bunlar, entegre edilmiş ve gelişen bir ekonomi, halkın ve refah gücünün artırılması esası ile sorumlu ve esnek bir hükümet olarak duyuruldu.

ABD’li ekip söz konusu temellerin, 10 yıl içinde 50 milyar dolarlık fonun Filistin ve komşu ülkelere aktarılmasını kolaylaştıracağını ifade ediyor. Washington, bu planı, "Filistinlileri desteklemek için en iddialı ve kapsamlı plan"’ olarak niteliyor.

Belgelere göre plan, özel sektörden ilham alınan öneriler, hükümet raporları, bağımsız analizler, Dünya Bankası, IMF ve Ortadoğu Dörtlüsü gibi kuruluşların önceki çalışmaları esas alınarak hazırlandı.

Beyaz Saray’ın yayınladığı belgeye göre hedeflerin hayata geçirilmesi amacıyla hazırlanan ekonomi vizyonu Refah için Barış adlı çalıştayın üstleneceği üç temel rolden destek alacak. Bu roller şu şekilde sıralandı:

- Özel sektörün mevcut sermayeye erişimini kolaylaştırmak

- Kalkınma hedeflerinin gerçekleşmesine paralel olarak fonların aşamalı olarak ulaştırılmasının onaylanması ve yönetimi

- Bağışçılara karşı şeffaflık ve hesap verilebilirlik

Washington, Manama’da düzenlenecek olan Refah için Barış adlı çalıştayın özel sektördeki şirketlerin kalkınma projelerini gerçekleştirmesini sağlayacak bir araç olmasını istiyor.

95 sayfalık belgede, Kushner ve ekibinin Yüzyılın Anlaşması’nı hazırlarken Marshall Planı’ndan ilham aldığı belirtiliyor.

Marshall Planı, dönemin ABD Dışişleri Bakanı George Marshall tarafından İkinci Dünya Savaşı’nda büyük bir yıkımla karşı karşıya kalan Avrupa ülkelerinin çökmüş ekonomisini yeniden ayağa kaldırmak için hazırlanan mali destek planıydı.

Ancak Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, ABD’nin barış planını kesin bir dille reddettiklerini dile getirdi.

Abbas, cumartesi günü yaptığı açıklamada ABD’nin ortaya koyduğu Yüzyılın Anlaşması ve Bahreyn'deki ekonomik çalıştay konusundaki tutumunun değişmediğini, zira siyasi durumu çözmeden herhangi bir ekonomik tartışma için uygun zemin oluşmayacağını vurguladı.

İsrail basınına konuşan ve adı açıklanmayan Beyaz Saray'dan bir yetkili Arap ülkelerinden Ürdün, Mısır ve Fas'ın, Manama'da düzenlenecek ekonomi çalıştayına katılacaklarını Washington'a ilettiğini öne sürdü.

Beyaz Saray’dan bu sabah yapılan açıklamada da çalıştaya katılacak Amerikan heyetinin başındaki ismin ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin olacağı bildirildi.

ABD heyetinde başta Başkan Trump’ın üst düzey danışmanları olmak üzere şu isimlerin yer alacağı belirtildi:

Jared Kushner, Trump'ın Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Jason Greenblatt, Beyaz Saray Ekonomi Danışmanları Konseyi Başkanı Kevin Hassett, ABD'nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook, Hazine Bakanı Danışmanı Brent J. McIntosh, Uluslararası Finans Sekreter Yardımcısı Geoffrey Okamoto, Hazine Bakanlığı Kıdemli Danışmanı Monica E. Crowley, Başkan Yardımcıları Avi Berkowitz ve John Rader, Ekonomi Danışma Kurulu’nun kıdemli personeli Jennifer Nordquist ve Ulusal Güvenlik Konseyi Finans ve Kalkınma Departmanı Direktörü Thomas Storch.

Türkiye’deki STK’lar anlaşmayı reddetti: ABD Filistin topraklarını kontrol altına almaya çalışmaktadır

Türkiye’deki 61 sivil toplum kuruluşu tarafından yayınlanan bildiride, Yüzyılın Anlaşması’na eleştiriler getirildi. Bildiride anlaşmanın Filistinlileri tehcir etmek, mültecilerin geri dönüş haklarını yok etmek ve İsrail’in söylemini yerleştirmeye çalışmak gibi bir amacının olduğu öne sürüldü. 61 STK, Filistin meselesine dokunan tüm proje ve anlaşmaların durdurulması çağrısı yaptı. “Yüzyılın anlaşmasını uygulamaya yardımcı olacak her türlü kolaylığı, bu anlaşmanın adımlarından birisi olan Bahreyn Krallığı'ndaki Manama çalıştayının çıktılarıyla reddediyoruz” ifadelerine yer verildi. 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independentarabia.com/node/34481

Independent Türkçe için çevirenler: Aybüke Gülbeyaz, Halil Erdoğan

DAHA FAZLA HABER OKU