Yıllar sonra yine gündemdeler: AK Parti'nin kesintisiz 20 yıllık iktidarında 'Beyaz Türkler' artık ne anlama geliyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın" çağrısı, uzun süredir gazete ve televizyonlardan uzak kalan "Beyaz Türkleri" yine gündeme taşıdı

Fotoğraf: The Independent

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, saldırgan köpekler tartışmasında sarf ettiği "Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın" sözleri küllenen o tartışmayı tekrar gündeme taşıdı. 

Literatüre sosyolog Nilüfer Göle tarafından kazandırılan "Beyaz Türk" ifadesi ortalamanın üzerinde bir gelire sahip, iyi eğitim alan, şehirli kesimleri tanımlamak için kullanıyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bir dönem alt sınıflara uzak kesimleri vurgulamak için taşlayıcı bir üslupla ifade edilen bu tabir uzun süredir gündemden düşmüştü. 

Peki Beyaz Türk nedir, kime denir? 20 yıllık AK Parti iktidarı boyunca bu tabirde ne gibi değişiklikler oldu? Bir dönem elitleri tabir etmek için kullanılan bu ifade hala güncelliğini koruyor mu?

Bilim ve Sanat Vakfı Başkanı Dr. Ahmet Okumuş, Türkiye'de kökleri bir hayli geçmişe giden bazı toplumsal yarılmaların olduğuna işaret ederek, Cumhuriyet'in her ne kadar sınıfsız, ayrımsız, homojen bir toplumu ülküleştirmiş olsa da kendine mahsus yeni yarılmalar ürettiğini, var olan yarılmaların bir kısmını da keskinleştirildiğini belirtiyor.

1990'larda tedavüle giren Beyaz Türk tabirinin Osmanlı-Türk modernleşmesinin bazı süregelen ayrışma alanlarına sınıfsal ve kültürel imalarla işaret eden bir joker söyleyiş olarak görülebileceğini vurgulayan Okumuş, "(Beyaz Türk) Farklı dönemlerde anlam kaymalarıyla yeni içerikler kazanan, bazen üstlenilerek bazen sakınılarak dolaşıma giren bir tabir. Tarihsel bir atıf olarak alırsak tabirin yakın tarihimizin erken modernleşmiş, yeni düzenin mantığına erken intibak etmiş, yeni ekonomi-politik çarkın gecikmeden bir parçası olmuş, belki kimisi geç Osmanlı döneminden tevarüs ettiği bazı ailevi avantajlara da sahip olan kesimlerine işaret ettiğini görürüz. Siyasi olarak da bu, Cumhuriyet'in asker-sivil bürokratik elitizmi ile bütünleşme anlamına geliyordu" dedi ve ekledi:

Eleştirilme nedenleri

"Tabir 1990'larda tedavül etmeye başladığında, içinde bu arka planı hedef alan bir eleştirellik taşıyordu. Bir toplumsal eleştiri yönü vardı. Beyaz Türk iğnelemeleri, çoğu zaman sinik bir taşlama biçimini alıyordu. Beyaz Türk, kentli, Batılılaşmış, küresel alanla entegrasyon içinde olan, kültürel sermayesi yerinde, fiziksel olarak da 'Cumhuriyet'e yakışır' makbul görünümler arz edebilen bir çehreye, alem için 'presentable' bir kisveye işaret ediyordu ama tam da bu kisvenin sathi modernliği, 'burası' ile ilişkisinin sahici olmayışı, hatta hak etmediği bir imtiyaz alanına kurulmuş olması gerekçe gösterilerek eleştiriliyordu. Cumhuriyet'in modernleşme projesinin türlü noktalarından açık verdiği bir dönemde, aynı profilin Kemalist ülküye naifçe bağlılığı aşamayan bir siyasallıkta ısrar etmesi de bu eleştirileri tamamlıyordu."  

 

Ahmet okumuş (1).jpg
Ahmet okumuş / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Beyaz Türklük negatif etiket olmaktan çıktı, üstlenilen bir kimliğe dönüştü"

Bugün ise Türkiye'nin yeni kutuplaşması içinde bu tabirin işaret ettiği sembolik sınırların aşındığını ve yer değiştirdiğini aktaran Okumuş, Beyaz Türklüğün, negatif bir etiket olmaktan çıkıp, bile isteye, belirli bir üstünlük duygusuyla, bir derece hınç da içeren mağrurane bir tutumla üstlenilebildiğini de belirtti. 

Negatif kimliklenme sürecinde dışarıdan yapılan yakıştırmaların ve etiketlemelerin zamanla bir üstünlük nişanesi olarak üstlenilebildiğine dikkati çeken Okumuş, "Bugün kendisini açıkça 'Beyaz Türk' olarak tarif eden, bu kimliğini ve statüsünü sahiplenen insanlarla karşılaşabiliyoruz. Cumhuriyet'in okullarında, Cumhuriyet ideolojisine göre yetişmiş, bu manada kendince bir tür vatana borçluluk duygusu da hisseden, ileri düzeyde Batılılaşmış olmasında özür dilenecek bir yan görmeyen, hatta bunu bir tür toplumsal sorumluluk fikriyle, bir misyon fikriyle birleştiren insanlar… Fakat bugün, toplumsal kökleri itibariyle bu kategoride anılmasına alışık olmadığımız profilleri de ülkenin yeni kutuplaşması içerisinde adeta 'evet ben de Beyaz Türk'üm, var mı?' diyen bir sahiplenme içinde görebiliyoruz. Yaygınlaştığı düşünülen liyakatsizliğe karşı Beyaz Türk liyakati nostaljik içeriklerle simgeleşiyor. Neticede, Beyaz Türk bu yeni bağlamda kimileri için tahakküm, imtiyaz, seçkincilik gibi bildik içerimlerinden sıyrılarak olumsuz bir etiket olmaktan çıkıyor, bilakis ideal vatandaşı temsil eden olumlu bir nitelemeye dönüşüyor. Giderek, gerçek Beyaz Türk'ün kim, sahtesinin ya da imitasyonunun hangisi olduğu üzerine polemikler bile yaşanabiliyor" ifadelerini kullandı.

"Beyaz Türk imgesini kendisi için öteki gören ama kendi iktidar ve servet ağını oluşturmaya başlamış bir zümreden söz edebiliyoruz"

Siyasi sosyalleşmesini Cumhuriyet seçkinciliğine ve Beyaz Türk profiline dönük soruşturmalar bağlamında yaşamış toplum kesimlerinin de geçtiğimiz on yıllarda yeni bir iktidar eliti çıkarmayı başardığını dile getiren Okumuş, "Bu yeni elit kalıcı bir sermaye oluşturabildi mi, hegemonya kurmasını sağlayacak maddi ve gayr-i maddi bir miras oluşturabildi mi tartışmaya açık. Yine de Beyaz Türk imgesini kendisi için bir öteki olarak gören ya da öyle söylemleştiren ama kendi iktidar ve servet ağını oluşturmaya başlamış bir zümreden söz edebiliyoruz. Bu itibarla mesele bir yönüyle gayet tanıdık olduğumuz bir başka tartışmayı, merkez-çevre tartışmasını hatırlatıyor" şeklinde konuştu.

"Helalleşme çağrısıyla eş zamanlı olması siyaseten anlaşılır"

Beyaz Türk-siyah Türk ayrımının katı ve ezberlenmiş, eski Türkiye'den kalma bir imgesellik içine sıkıştırılması mümkün olmayan boyutlar kazandığını ifade eden Okumuş, şunları söyledi: 

"Beyaz Türk etiketi yahut yaftası toplumdaki gerçek ayrım ve kopuşları, toplumdaki çok yönlü dönüşümleri anlamak için hiç de yeterli olmayan, hatta optiğimizi çarpıtan bir ezber olabilir. Elbette bütün bunlar Beyaz Türk imgesinin tam da o bildik içeriğiyle, o dalgalanan anlamlarıyla, farklı siyasi stratejiler için işlevselleştirilmesine engel oluşturmuyor. Nitekim bugünlerde bir yandan toplumsal helalleşme çağrıları duyuyoruz, diğer yandan Beyaz Türk-siyah Türk ayrımını yeniden vurgulayan söylemler işitiyoruz. Siyaseten gayet anlaşılır bir eş-zamanlılıktır bu. İki farklı ve çelişen stratejidir bunlar: ayrımları silikleştirerek toplumun farklı kesimlerine uzanmak ya da ayrımları keskinleştirerek toplumun farklı kesimlerini konsolide etmek. Öyle görünüyor ki insanımız önümüzdeki on yıllarda da geçmişinden devraldığı tezatlar içinde gelgitini sürdürecek."  

 

Binnaz_Toprak_-_13._Außenpolitische_Jahrestagung_(8231266623).jpg
Binnaz Toprak / Fotoğraf: Wikipedia

 

"Beyaz Türkler artık yaşamlarını bile idame ettirme şansı bulamıyor"

Eski CHP milletvekillerinden siyaset bilimi profesörü Binnaz Toprak, "Bugünün beyazları aslında Cumhurbaşkanı'nın kendi kesimi, yani AKP'ye oy verenler" dedi.

Son 20 yıldır Türkiye'nin sınıfsal tablosunun değiştiğini ifade eden Toprak, "Beyaz Türkler aslında hiçbir zaman ille de zengin insanlar değildi. Ama eğitimleriyle, kültürleriyle, yaşam tarzlarıyla farklılardı. Bu farktan dolayı o kadar ötekileştirildiler ki büyük çoğunluğu özellikle orta sınıfa dahil olan milyonlarca insan artık yaşamlarını bile idame ettirme şansı bulamadı. Yıllar içinde çocuklarına iş verilmedi ve mevcut iktidarın destekçisi olmayanlar dışlandı. Beyaz-zenci gibi bir zamanlar kullanılan dilin artık geçerli olduğu kanaatinde değilim" ifadelerini kullandı.

"Bu tartışmanın kültürel iktidar meselesinde düğümlenip düğümlenmediğini" sorduğumuz Toprak, konuyla ilgili şunları kaydetti:

"Onlar kültürel iktidara sahip olmalarından dolayı aslında Beyaz Türk'tü. Çok önemli bir kısmı okumuş memur insanlardı. Lüks yaşayan insanlar değildi, hala da değiller. Geçmişte de bugün de Türkiye'de kültür denilen ne varsa genel olarak sineması, tiyatrosu, görsel sanatları, müziği mimarisi… hemen hemen hepsi Beyaz Türk denilen kişiler tarafından üretiliyor. 20 yılın sonunda bile bu iktidarı kazanamamış olmasının nedeni ise biat kültürü. Oysa bu olmasaydı kendi kültürlerini geliştirebilirlerdi. İyi üniversitelere bakın. Hiçbiri iktidarın felsefesinin uygulandığı üniversiteler değil. Belki de Boğaziçi'ne kızgınlıkları o yüzden. Bundan sonra ise hiç başarılı olamayacaklarını düşünüyorum. Yapılan araştırmalar var. 18-25 yaş arası gençlerin çok önemli bir kısmı fırsat buldukları taktirde yurtdışına gitmek istediklerini söylüyor. Bunu söyleyenlerin büyük kısmı da AKP'li gençler. Herkesin yaşamına müdahale edildiği, düşüncenin suç sayıldığı bir ortamda kültürün hangi boyutunu alırsanız alın yeşermez. Geçmiş bir kültürü yeniden yaramazsınız. Eskiden yapılmış o muhteşem camilerin kopyası olarak yapıyorlar ama yeni bir cami mimarisi bile yaramadılar."

 

58748Image1.jpeg
Ahmet Özer / Fotoğraf: Rudaw

 

"Kürtler ve liberallerle ittifak bozulunca Erdoğan eskiye rücu etti"

Sosyoloji profesörü Ahmet Özer de Erdoğan ve AK Parti'nin Milli Görüş hareketinden kopmasının ardından demokrasi, Avrupa Birliği değerleri ve serbest piyasa mesajları vererek iktidara geldiğini ve hem ABD hem de Avrupa'dan onay aldığını söyleyerek, içerideki zayıf meşruiyetin sağlamlaştırılması için ise başlangıçta Kürtler ve liberaller ile ittifak kurulduğunu aktardı.

"2010'un ardından neo-Osmanlıcı politikalarla birlikte AK Parti içerideki müttefiklerini kaybetti" diyen Özer, "Türkiye dışarıda da yalnızlaştı ve bir memnuniyetsizlik meydana geldi. Bütün bunlar üzerine Erdoğan eski kitlesini bir arada tutabilmek için eskiye rücu etti. Beyaz Türkler söyleminin dayanaklarından biri budur. Bir Cumhurbaşkanı, halkı arasında ayrım yapmak yerine herkesi kucaklamak, problemleri gidermek, kutuplaşmayı ortadan kaldırmak ister. Ülkenin istikrar içinde olması için çabalar ama gördüğümüz kadarıyla tam tersi bir istikamet izleniyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri de muhalefetin 20 yıldan bu yana ilk kez iktidarı değiştireceğine inanması. Bu muhalefetin maharetinden kaynaklanan bir şey değil. 2000'li yıllardan bu yana Erdoğan, muhalefetin hatalarından besleniyordu şimdi kendi hataları yüzünden zayıflıyor. Bu çerçevede bunu engellemenin yollarından biri de tabanı bir arada tutabilmektir. AK Parti'nin yerine gelecek yapıların hayat tarzlarına müdahale edebileceğine yönelik tespitler yapıyor. Beyaz Türk ayrımını gündemleştirmesinin nedenlerinden biri bu" değerlendirmesinde bulundu. 

"Beyaz Türkleri yendik"

AK Parti iktidarları öncesi çevrede duranların iktidar döneminde merkeze yürüdüğünü ve onlara birtakım olanaklar sunulduğunu kaydeden Özer, "Böylece 'Beyaz Türkleri yendik, yıllar süren mağduriyet sona erdi' algısı oluşturuldu. Aynı zamanda bir sermaye değişikliği oluşmaya başladı. Beyaz Türkler ifadesinin bir üst aşaması büyük zenginlerin içinde yer aldığı sermaye grubuydu ve bunlar Türkiye'de hakimdiler. AK Parti iktidarıyla türeyen bir zengin sınıfı ortaya çıktı. CHP'ye oy veren kitlenin Cumhuriyet dönemi eğitim politikalarıyla yetişmiş, kıyı şeridinde birikmiş orta ve orta üstü bir kesim. AK Parti'ye oy verenler ise İç Anadolu ve Doğu Karadeniz'deki mütedeyyinler ve o kesime yönelik söylemler geliştiriyor" şeklinde konuştu.

İktidar elitlerinin teorik olarak sermaye, askeriye ve siyasi alanlarda oluşturduğunu vurgulayan Özer, sözlerini şöyle tamamladı: 

"AK Parti'nin kendi statükosunu yarattığını söyleyebiliriz. Hem ekonomik olarak hem de siyasi pozisyonlarda gelişen bir kesim oluştu. Başörtülü kadınlar mütedeyyin insanlardı. Ama şimdi bir kısmının lüks ciplere bindiğini, onlar için ayrı moda evlerinin kurulduğunu görüyoruz. Yani İslami yapıdan geldikleri halde beyazlara taş çıkartacak zengin bir kesim oluştu ve bu kesim yaşam pratikleri açısından beyaz sosyeteden geri kalmıyor hatta geçmişin kompleksiyle onları da aşan bir noktaya evrildiler. Anadolu Kaplanları denilen kesimin arasında burjuvalaşma başladığını, eşlerinin başı örtülü olduğu halde bazı resepsiyonlara imam nikahlı başı açık ikinci ya da üçüncü eşleriyle katıldığını biliyoruz. Dolayısıyla iktidar hem güç hem makam hem para dağıtan bir organ olduğu için uzun süreli olduğunda birtakım elitler yaratır; Türkiye'de böyle bir ortam oluştu ama ne kadar kalıcı olacağı tartışmalı."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU