Türkiye'nin en tartışmalı alanlarının başında eğitim gelirken, işsizlik - özellikle de genç işsizlik - alarm veriyor.
Kendine ait bir hayatın yolu, çoğu zaman maddi bağımsızlıktan geçse de ülkede iş çağındaki milyonlarca genç, ailelerinin eline bakıyor.
TÜİK: Genç işsizlerin oranı yüzde 23,1
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkede işsizlik temmuz ayında yüzde 12'ye yükselirken, genç işsizlik yüzde 23,1 oldu.
Temmuz 2021 iş gücü istatistiklerine göre Türkiye genelinde 15 yaş ve üzeri kişilerdeki işsiz sayısı, bir önceki aya göre 506 bin yükselişle 3 milyon 902 bin kişiye çıktı.
DİSK/Genel-İş Sendikası: Üniversite mezunu her 10 gençten 4'ü işsiz
DİSK/Genel-İş Sendikası Araştırma Dairesi'nin temmuz ayında açıklanan "Türkiye'de Genç İstihdam" raporu da ülkedeki genç istihdamının azalış eğiliminde olduğunu ortaya koydu.
Rapora göre OECD'de yüzde 39,6 olan genç istihdam oranı, Türkiye'de 2020 yılı birinci çeyrekte yüzde 30,9 iken, 2021 yılı 1. çeyreğinde yüzde 30,6'ya geriledi.
Eğitim durumuna göre genç işsizlik oranları ele alındığında, üniversite mezunu her 10 gençten 4'ünün işsiz olduğu görülüyor.
Yükseköğretim mezunu gençlerde işsizlik oranı yüzde 35,1, okuma yazma bilmeyen gençlerde ise yüzde 42,9.
En düşük işsizlik oranı ise yüzde 19,6 ile ortaokul veya dengi meslek ortaokul mezunu gençlerde.
Rapor: 1 milyon 73 bin genç iş bulma ümidini yitirdi ve iş aramayı bıraktı
Yine aynı araştırmaya göre 2020 yılında 1 milyon 73 bin genç hem iş bulma ümidini yitirdi hem de iş aramayı bıraktı.
Raporda genç istihdama katılımda kadın sayısının erkeklerin yarısı kadar olduğu da görüldü.
Türkiye'deki farklı araştırmaların da eğitim ve işsizlikle ilgili benzer veriler ortaya koydu.
Tepkisini Twitter üzerinden gösteren bazı genç işsizler, markette ya da mağazada çalışmak değil, mesleklerini yapmak istediğini belirtti.
Milli Eğitim Bakanlığı'ndakinden (MEB) daha çok öğretmenin BİM, A101 gibi market zincirlerinde çalıştığını paylaşanlar da oldu.
Üniversite kadroları
Yine bir başka eleştiri konusu ise üniversitelerin kadroları. Zira son yıllarda bu kadroların içinin boşaltıldığı konuşuluyor.
Öğrenci sayısına karşı nitelikli öğretim elemanının eksikliği iddiaları büyüyor.
Akademisyenlerin de çeşitli tepkileri söz konusu. Twitter üzerinden paylaşımda bulunan Boğaziçi Üniversitesi'nden akademisyen Cem Say, "Bu sene bölümümüzün öğrenci kontenjanını artıran YÖK, mezun olan araştırma görevlilerimizden birinin yerine yeni eleman almamıza izin vermemiş, daha çok öğrenciyi daha az araştırma görevlisiyle eğitirsiniz demiş" ifadeleriyle YÖK'ü eleştirdi.
Günümüzde pek çok akademisyen, özel ve vakıf üniversitelerini tercih ediyor.
Bu durum, devlet üniversiteleri kadrolarının geçmişteki kadar iyi olmadığı eleştirilerini de beraberinde getiriyor.
Özel ve vakıf üniversitelerinde de kapasitenin üzerinde bölüm açıldığı ve yeterli kadroların bulunmadığı da konuşuluyor.
Eğitim alanındaki sorunlar ve genç işsizlik oranının yüksekliği, Türkiye'deki sistemin sorgulanmasına neden oluyor.
Hatta eğitimin niteliğinin düştüğü ve Türkiye'nin "üniversite çöplüğü"ne dönüştüğü yorumları dahi yapılıyor.
160 bölüm hiçbir öğrenci tarafından tercih edilmedi
Yükseköğetim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları farklı bir sonuç daha ortaya koyuyor.
160 bölüm hiçbir öğrenci tarafından tercih edilmezken, 900 bölüme ise yalnızca 5 ya da az öğrencinin yerleştiği görülüyor.
180 puan barajı düşürüldü
Bu yıl yapılan YKS sınavında 1 milyon öğrenci barajı geçemeyince üniversitelerdeki kontenjanların boş kalmaması için 180 olan puan barajının düşürülmesi ise ayrı bir tartışma konusu.
Türkiye'de yükseköğretimin işsizliği ertelemeye dönüştüğü eleştirileri de var.
Genç işsiz sayısının yüksekliğini ve üniversitelerin geldiği noktayı, eğitim uzmanlarıyla konuştuk.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Meslekleri tanımadan seçim yapıyorlar"
Eğitim uzmanı Salim Ünsal, öncelikle öğrenci özelindeki duruma dikkati çekti.
Kimi zaman mesleklerin öğrenciler tarafından gerçek anlamda tanınmadan seçildiğine değinen Ünsal, "Kişi, meslekleri tanımıyor, hangi işte mutlu olacağını, ne yapmak istediğini ve hangi mesleğin kendine uygun olduğunu bilmiyorsa, hem eğitim hem de iş hayatında mutsuz ve başarısız olma riski ile karşı karşıya kalıyor. En popüler mesleklerden biri olan Tıp’ta bile doktorlar bazen bu mutsuzluklarını işine ve hastasına yansıtabiliyor. Seçim yaparken puanım ve sıram ziyan olmasın diyerek bazen istenmeyen bölümleri yazan öğrenciler var. Halbuki kendi kişilik özelliklerine uygun ama daha düşük puanlı bölümde belki daha mutlu olacak, kendisine uygun bir bölümü seçerek hem severek okuyacak, hem de keyifle çalışacak. Üniversitede meslek seçimi yapmak nihai bir iş değil. Öğrenci belli kriterlere göre bölümünü değiştirebiliyor, çift ana dal ya da yan dal yapabiliyor. Üniversite adayları mezun olunca hangi alanlarda çalışabileceklerini iyi araştırsınlar” şeklinde konuştu.
Türkiye'de yaklaşık 370 lisans programına ek olarak 228 ön lisans programı bulunduğunu ifade eden Ünsal'a göre her öğrencinin ilgisine hitap eden akademik çeşitlilik mevcut olsa da bu kadar fazla bölümün gerekliliği tartışılır.
"4+4+4 sistemine geçişin nedenlerinden biri, işsizliği daha düşük gösterme çabası"
Salim Ünsal'a göre Türkiye'de yükseköğretimin işsizliği ertelemeye dönüştüğü şeklindeki eleştiriler yeni değil.
İktidarın 2012 yılında 8 yıllık zorunlu eğitimden 4+4+4 sistemine geçişinin ana nedenlerinden birinin "işsizliği daha düşük çıkarma çabası" olduğu iddiasında bulunan Ünsal, "Öğrenci, eskiden 3 yıl lisede okuyup mezun sayılırdı. O sene 200 bin kişi sisteme dahil oldu. 700-800 bin öğrenci o yıl mezun olmadı. İstihdam göstergeleri içine girmedi o öğrenciler" ifadelerini kullandı.
"Ülkede 8 milyon öğrencinin bulunması normal değil"
Türkiye'nin yükseköğrenim seviyesindeki öğrenci sayısına ilişkin yorumunu da sorduğumuz Ünsal, hem açık hem de örgün eğitim olmak üzere üniversite, yüksek lisans ve doktorada toplam 8 milyonunun üzerinde öğrenci bulunmasını normal karşılamıyor.
"Açık öğretimdeki 4 milyon kişi işsizlik göstergelerinde yok"
Bu sayının yüzde 52'sinin açık öğretim, geri kalanının ise örgün öğretim olduğunu aktaran Ünsal, şunları kaydetti:
"4 milyon civarındaki açık öğretimdeki öğrenciler arasında çalışanlar da var elbet ama genel olarak açık öğretim istihdam göstergeleri arasında kabul edilmiyor. Yani çalışsa da çalışmasa da bu kişiler öğrenci statüsünde ve işsizlik göstergelerinde yok! İşsizlik rakamlarına bir yıl geç yansıyan bölüme bir de işsizlik göstergelerine dahil edilmeyen 4 milyonu eklediğinizde, lise mezunu işsizliğin çok arttığını görüyoruz. Bir ülkede yükseköğretiminin yarısından fazlasının açık öğretimde olması, o ülkede eğitime duyulan işsizlikten ziyade işsizlik göstergelerini daha kontrol edilebilir tutmak ve öğrencilerin çeşitli haklardan (ulaşım ücretsiz, kültürel etkinlikte indirim, öğrencilik yan hakları vb.) faydalanmak istemesi şeklinde açıklanabilir."
Yükseköğretimin amacının nitelik yükseltmek ve kişilerin daha rahat koşullarda yaşamasını sağlamak olması gerekirken, Türkiye'de ise eğitim göstergelerini değerlendiren istatistik kuruluşlarının bazı rakamları işsizlik göstergeleri dışında tuttuğunu ifade eden eğitimci Ünsal, 12 milyon gencin 10 milyonunun erkek, 2 milyonunun kadın olduğuna dikkat çekerek "Kadın istihdamında ayrı bir sıkıntı var" yorumunu yaptı.
"Verilere açık öğretim de eklense genç işsizlik yüzde 40'lara çıkardı"
TÜİK verilerinde açık öğretimin de yer alması halinde genç işsizliğin yüzde 40'lara çıkacağını öne süren Ünsal'a meslek liselerinin durumunu da sorduk.
Ünsal bu soruyu, “Ülkenin akademik başarısı en düşük düzeyde olan öğrencilerini meslek liselerine gönderdik, eğitim kalitesi düşüktü ve o gençleri iyi yetiştiremedik. Akademiye geçişleri de yüksek değil. 2 yıllık meslek yüksek okullarını niteliksiz öğrencilerle doldurduk, pratik uygulamalı eğitim de zayıf kaldı. Hâlâ ‘alaylı’ diye bir gerçekliğimiz var, iş bulabiliyorlar, diplomalı olmanın başarı olmadığı bir gerçek. Örneğin fırında eleman çalıştıracaksak, çocukluktan itibaren sektörde yetişmiş tercih ediliyor” şeklinde yanıtladı.
"İllerin özelliklerine göre bölümler açılsın"
'Her ile üniversite' projesinin de isteneni veremediğini ifade eden Salim Ünsal, bu fikre karşı olmasa da bölge özelliklerine göre bölümlere ağırlık verilmesi gerektiği görüşünde.
Anadolu’daki her kente pek çok farklı bölümün yer aldığı üniversiteler açmak yerine o ilin ekonomik ve sanayi altyapısına uygun programların açılması gerektiğini savunan Ünsal, sanayi bölgesine mühendislik, turizm bölgesine turizm ve otelcilik ya da tarımsal bölgelere tarım, gıda ve hayvancılıkla ilgili bölüm önerisinde bulundu.
Devlet üniversitelerindeki akademik kadroların geçmişe nazaran güçsüz olduğunu savunan ve genel anlamda üniversitelerin teoriye boğulduğu eleştirisini de yapan Salim Ünsal, işsizliğin en önemli sebeplerinden birinin istihdam alanındaki ihtiyaçtan fazla mezun verilmesi olduğunu ifade etti.
"Bazı bölümlere artık ihtiyaç kalmadı, YÖK dünyadaki trendleri takip etsin"
Üniversite sayısı arttıkça kontenjanların da bazı bölümlerde plansız bir şekilde arttığını belirten Ünsal, zamanla ihtiyaç duyulan mesleklere önem verilmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca bölüm açılırken dünyadaki trendlerin de göz önünde bulundurulması gerektiği görüşünde:
“YÖK’ün ülkenin gelecekte ihtiyaç duyduğu meslek alanlarını belirleyip ona göre kontenjan belirlemesi şart. Artık bazı branşlar sadece kısıtlı sayıda üniversitede verilmeli. Örneğin e-ticaret yükselişte. Yemekten giysiye, kitaptan elektroniğe pek çok ürünün alışverişi online yapılıyor. Mağaza sayısı azalıyor. Günümüzde yazılım alanında ihtiyaç büyüyor.”
"'Her ile üniversite' projesi çöktü"
Eğitim uzmanı Özgür Bozdoğan da "Her ile üniversite projesi çöktü" ifadeleriyle iktidarın eğitim alanındaki hamlesinin başarısız olduğunu savundu.
Türkiye'deki eğitim politikalarının hatalı olduğunu öne süren Bozdoğan'a göre sistemin baştan aşağı yenilenmesi şart.
"İşlemeyen, çöken, gençleri de içine alan, genç işsizliği tetikleyen bir eğitim politikası hâkim"
Özellikle yükseköğretim politikalarına ilişkin ciddi sorunların bulunduğunu ifade eden Özgür Bozdoğan, "Siyasi iktidarın ‘her ile üniversite' projesi çöktü" dedi ve şöyle devam etti:
"Üniversiteleri hizmet olarak vatandaşın ayağına götürmek ve buralarda ciddi ekonomik dönüşüm gerçekleştirmek niyetindeydiler ama olmadı. Başarılı olunduğuna dair algı yaratma peşindeler ancak ülkenin ve dünyanın gereksinimini karşılamaktan uzaklar. Bu durum ataması yapılmayan öğretmenler için sıkıntı yarattığı gibi, üniversite mezunu genç işsiz oranını artırdı. İşlemeyen, çöken, gençleri de içine alan, genç işsizliği tetikleyen bir eğitim politikası hakim."
Eğitimci Bozdoğan da yükseköğretimde sorun olduğunu öne sürerek, 84 milyon nüfusluk bir ülkede 8 milyon öğrencinin olmasını anlaşılabilir bulmadığını söyledi.
Üniversiteyi bitirdikten sonra pek çok öğrencinin kendi alanında kalıp mesleğini yapması ya da işe girmesinin söz konusu olmadığını savunan Bozdoğan, bir diğer boyutuna ilişkin ise "gençlerin işsizlik rakamlarında olmaması" diyerek, "üzeri örtülen" genç işsizlik rakamlarının artık saklanamaz boyuta geldiğini dile getirdi.
"Türkiye'deki yükseköğretim politikası, ülkenin de gençlerin de ihtiyaçlarını karşılamıyor"
Açık lisede eğitim gören 1,5 milyona öğrencinin kayıt altında örgün eğitime devam ediyor gibi gösterildiğini ancak çoğunun kayıtlı olmadığını ve hatta çocuk işçilerin de bulunduğunu öne süren Özgür Bozdoğan,
160 üniversite bölümünün hiçbir öğrenci tarafından tercih edilmeyip, 900'a yakın bölümün ise 5 veya daha az öğrenci tarafından tercih edilmesini "Türkiye'deki yükseköğretim politikası, ülkenin de gençlerin de ihtiyaçlarını karşılamıyor. Baştan aşağı değiştirmek lazım, sürdürülebilir değil" sözleriyle yorumladı.
"Yüzde 44'lük kesim asgari ücret ve altında istihdam ediliyor, yüzde 24 üniversite mezunu"
Bir üniversite açıldığında kaç fakülte, kaç öğretim üyesi olacak gibi durumların YÖK kanununda belirlendiğine değinen Bozdoğan, "Ortada bir işlemeyen yükseköğretim kanunu, işlemeyen üniversite yaşantısı var… Diğer taraftan Türkiye'de SGK kayıtlarına göre yüzde 44'lük kesim asgari ücret ve altında istihdam ediliyor. Yüzde 24 üniversite mezunu!" şeklinde konuştu.
"YÖK gerçekçi çözüm üretmekten uzak"
Özgür Bozdoğan'a göre YÖK gerçekçi çözüm üretmekten uzak.
Uzaktan eğitim oranının yüzde 40'a yükselmesiyle öğretmen açığının kapatılmaya çalışıldığını da savunan Özgür Bozdoğan, bu durumun salgın dönemiyle sınırlı kalmayacağı görüşünde.
"Bu üniversiteler bizden kesilen vergilerle yapıldı, hesap verilsin"
Son olarak YKS sonuçlarına göre 160 bölümü hiçbir öğrencinin tercih etmediğine, 900 bölüme de yalnızca 5 öğrenci ve aşağısının yerleştirildiğine değinen Bozdoğan, "Bu üniversiteler bizden kesilen vergilerle yapıldı. Birilerinin çıkıp bize olanları anlatması ve hesap vermesi lazım" dedi.
© The Independentturkish