Fransa’nın Sahel’den geri çekilmesinden sonra Afrika’da Afgan senaryosu tekrarlanabilir mi?

Taliban’ın zaferi, Sahel bölgesi ülkelerine uyarı niteliğinde

Malili iki vatandaş, 11 Haziran’da başkent Bamako’da Fransızların Sahel bölgesine askeri müdahalesinin sona erdiğini duyuran manşetleri okuyor (AFP)

Afganistan’da Taliban hareketi, çok hızlı bir şekilde ve bazen silahlı çatışmalar olmadan ve hatta barışçıl yollarla Afganistan üzerindeki kontrolünü sorunsuz bir şekilde genişletmeyi ve ülkede iktidarı ele geçirmeyi başardı. Dünyayı şaşırtan bu zaferler, hedeflerine ulaşmak ve sorunlu her bölgeye hâkim olmak için fırsat kollayan, Ortadoğu ve Afrika’daki El Kaide’yle bağlantılı örgütler için çok şey ifade ediyor.

Ülkelerin El Kaide ve Taliban’dan etkilenen silahlı grupların teröründen mustarip olduğu Afrika Sahel bölgesinde (Moritanya, Mali, Nijer, Çad ve Burkina Faso) birçok kişi şu soruların yanıtını merak ediyor; Afgan senaryosu Sahel topraklarında gerçekleşebilir mi? Yaşananlar, bu grupları ‘Taliban hareketinin başarısı gibi’ bir şey elde etmek için daha sert bir darbe indirmeye ve daha fazla genişlemeye teşvik eder mi?

Gözlemcilerin Batı Afrika’daki, özellikle Afrika Sahel ve Çad Gölü bölgesindeki durumun, Afganistan’da yaşananlarla olan etkisine ilişkin endişelerinin, bölgenin (daha önce El-Kaide ve Taliban'a bağlılık sözü veren, aynı ideolojiyi takip eden ve aynı hedeflere sahip) gruplar tarafından işlenen şiddet ve terör eylemlerinden mustarip olması nedeniyle bir açıklaması var gibi görünüyor.

Sahel ülkelerine uyarı

Kabil’in düşmesi sonrasında sosyal paylaşım siteleri, Afganistan’daki Taliban’ın hücumunun ve hızının Afrika Sahel’deki silahlı hareketler üzerindeki etkisi ve El Kaide ve DEAŞ gruplarının benzer bir ilerleme kaydetme yeteneklerine ilişkin şüpheler arasında şiddetli bir savaşa tanık oldu.

Bazıları, bu durumun Sahel ülkelerindeki duruma yansıyacağını umarak, Afganistan’ın kurtuluşunu ve İslam Emirliği’nin kuruluşunu kutlarken, bazıları da Afgan senaryosunun Afrika’da tekrarlanmasının zor olduğunu dile getirdi. Söz konusu taraflar, ancak sorunlu ülkeler üzerinde yeni bir yük oluşturacağını, devlet yapılarını baltalamaya, istikrar ve güvenliklerini bozmaya çalışan örgütlerle savaşlarında bu ülkelere daha pahalıya mal olacağını belirtti.

Sahel bölgesi işlerinde araştırmacı Muhammed Sidya, “Afganistan’da yaşananlar, Sahel’deki silahlı grupların saldırı riskini artıracak, sivil ve askeri kayıpları çoğaltacak ve savaşı uzatacaktır” dedi.

Sidya, “Sahel’in istikrarsızlığı, özellikle silahlı gruplar tarafından kontrol edilen sınır bölgelerinde, güvenlik ve kalkınma eksikliğinden mustarip diğer kırılgan alanlarda onu, herhangi bir tehdide karşı savunmasız hale getiriyor” şeklinde konuştu. Muhammed Sidya, “Bu gibi durumlarda, Sahel’deki radikal hareket üzerindeki etkisi yıllardır açık olduğu için Taliban’ın başarılarından faydalanmak kolay. Ancak değişim Afrika’da bu kadar kolay olmasa da Kabil’in düşüşünün Sahel ülkelerine çok pahalıya mal olacağına şüphe yok” ifadelerini kullandı. Sidya, “Afrika Sahel ülkeleri, ideolojik olarak Afganistan Taliban’ı hareketine benzer silahlı gruplara karşı bir savaş veriyor. ABD ve Fransa, bu ülkelere yardım için askeri müdahalesine rağmen bu örgütleri ortadan kaldıramadı. Egemen elitler, Sahel’deki milyonlarca dezavantajlı insan için sosyal adaleti sağlayacak siyasi reformları da uygulamadı” dedi.

Muhammed Sidya, “Başta Mali olmak üzere bir dizi Sahel ülkesi şu anda zor koşullar ve siyasi dönüşümler yaşıyor. Mali’de ordu iktidarı ele geçirdi ve sahayı kuzeyde ve merkezde silahlı gruplara bıraktı. Ardından geçiş hükümetini tepe taklak etmek için tekrar geri döndü. Çad’da silahlı gruplar 4 ay önce Cumhurbaşkanı İdris Debi’yi öldürdü ve silahlı muhalefet, Boko Haram ve DEAŞ gruplarıyla karşı karşıya kalan geçici cumhurbaşkanı olarak oğlu iktidara geldi. Terör saldırılarına en çok maruz kalan Sahel ülkelerinden biri olan Nijer ise, iktidarı seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum’a devretme arifesinde bir darbe girişimi yaşadı” açıklamasında bulundu. Araştırmacı, “Burkina Faso, Fildişi Sahili, Nijerya ve Kamerun, askeri ve siyasi sınıftaki bölünmeler ve cesur siyasi reform çağrılarını görmezden gelmeleri nedeniyle Sahel komşularından daha iyi durumda değiller” dedi.

Benzerlikler ve farklılıklar

Öte yandan ‘Cemaat Nasru’l-İslam ve Muslimin (İslam’ın ve Müslümanların Zaferi Grubu) lideri İyad Ag Ğali, Afganistan’da yaşananlara değinirken, Taliban hareketini de zaferlerinden dolayı tebrik etti. Ğali, grubun El-Kaide ve Taliban’a bağlılık yeminine atıfta bulunarak, “Emirliğimiz İslam’dır” dedi.

Bu açıklama, Afrika’nın en güçlü örgütünün liderinin uzun sessizliği sonrasında geldi. Kendisi, sanki yeni bir biat sunmak ve takipçilerini motive eden ve 20 yıllık savaşlardan sonra hedefine ulaşan Taliban’ın başarılarını yücelten mesajlar göndermek istiyormuş gibi görünüyordu. Taliban ve Afrika Sahel’deki silahlı gruplar arasında kökenleri, saldırı yöntemleri, çevre koşulları ve bu örgütlerin karşılaştığı zorlukların doğası bakımından birçok benzerlik ve farklılık bulunuyor. Bir yandan ‘iktidara ulaşma ve İslam hukukunu uygulama’ olan aynı ideolojik yönelimi paylaşırlarken, aynı hedeflere sahipler. Bunu da silah taşıyarak ve kendi talimatlarına karşı çıkan herkese karşı koyarak başarmaya çalışıyorlar. Aynı şekilde bu örgütler, aşiretlerin ve etnisitelerin egemenliği ve son dönemdeki siyasi çoğulculuk açısından da siyasi ve toplumsal yapı bakımından oldukça benzer. Ayrıca mali yolsuzluğun yayılması ve yüksek yoksulluk, işsizlik ve cehalet oranları açısından aynı ekonomik zorluklarla karşı karşıyalar.

Bu örgütler, en son ve en gelişmiş araçlarla donatılmış Batı ordularıyla karşı karşıya. Ancak bu ordular, örgütlerin kararlılığı ve savaşın uzunluğu karşısında geri çekilme kararı aldı. Öyle ki Afganistan’da ABD ve NATO, bu kararı alırken, Mali ve Çad’da Fransa ve Nijer’de de Washington.

Ayrıca bu radikalizm yanlısı örgütler, ister Kabil’e geri dönmek için 20 yıl bekleyen Taliban olsun, isterse Mali’nin kuzeyinin kontrolünü ele geçiren Sahel’deki El-Kaide olsun, büyük bir yenilgiye uğradıktan sonra geri döndüler. Fransa, örgütleri caydırmak için askeri müdahalede bulunmadan önce El-Kaide, 2012’de Mali’de bağımsız bir devletin kurulduğunu ilan etti. Fransa’nın müdahalesiyle hücreleri dağıldı. 2017 yılında ise dört radikalizm yanlısı silahlı grubun birleşmesi ile ‘Cemaat Nasr el-İslam ve Muslimin’ grubunun kurulduğunu ilan etmek için tekrar geri döndü.

Bunların yanı sıra hezimete uğrayan Afgan ordusunun peşini bırakmayan finansal yolsuzluk suçlamaları baş gösterdi. Bu durum Sahel’deki Afrika orduları için de geçerli.

Öte yandan Taliban ve Sahel’deki silahlı örgütler (Nasr el-İslam ve Muslimin, Boko Haram ve DEAŞ) arasında hem savaşçı sayısı bakımından farklar var. Taliban, 75 bin savaşçıya sahipken, Afrikalı örgütler açısından ise bu sayı birkaç bini geçmiyor.

Ayrıca Afganistan’da olduğu gibi Fransızların Sahel’den çekilmesi de gerçekleşecek gibi görünmüyor. Saha, Taliban’a açık bırakıldı, ancak Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘yedi yıl süren Barkhane Operasyonu’nun sona ermesinin Sahel’de bir boşluk bırakmak anlamına gelmediğini’ açıklamıştı. Öyle ki Macron, oradaki askeri operasyonları sürdürmek için Avrupa ve Afrika ülkeleriyle birlikte özel kuvvetlerin dağıtılacağını söylemişti.

Diğer bir fark ise, Sahel ülkeleri açısından hiçbir bölgesel gücün çatışmaya müdahale etmemiş olması karşısında Afganistan’a komşu ülkeler ile İran ve Pakistan gibi büyük bölgesel güçlerin çatışmaya dahil olması. İster Mali, Nijer, Çad, Nijerya ve Burkina Faso gibi doğrudan terörizmle karşı karşıya kalan ülkeler, isterse de bu koşulların sonucu olarak yüz binlerce yerinden edilmiş insanı sığınmacı olarak barındıran çevre ülkeler olsun, tüm ülkeler devam eden şiddet ve terör eylemlerinden mustarip. Bu ülkeler, teröre karşı savaşa katılmanın, geniş sınırları takip etmenin, insan kaçakçılığı ve uyuşturucu taşımacılığı gibi yasa dışı faaliyetlerden para kazanan silahlı grupları takip etmenin yükünü taşıdığı için ekonomik ve askeri olarak acı çekiyor. Afganistan’daki durum, müzakerenin siyasi bir çözüm olarak kabul edilmesi açısından Afrika’daki benzerlerinden farklı. Taliban hareketi, hükümet güçleri ve ABD’lilerle doğrudan müzakerelere girdi. Fransa ve Sahel’deki silahlı gruplar müzakere etmeyi reddediyor. Son olarak silahlı hareketlerin karşısında siyasi diyaloğa katılımın kapısını açan Mali ve Çad’da, müzakerelere açıklık işaretleri ortaya çıktı.

Batıya bağımlılık yok

Militan gruplar konusunda uzmanlaşmış bir araştırmacı olan Ahmedu Andai, “Afganistan’da elde edilenler Afrika Sahel’de olamaz” dedi. Andai, “Bununla birlikte bu durum, bize şu anda silahlı grupları saran yeni umutla başa çıkma konusunda bir ders verebilir. Taliban’ın zaferi, onu hırslarından uzaklaşmaya itecek” şeklinde konuştu.

Ahmedu Andai, “Afrika Sahel ülkelerinin Afganistan’da yaşananlardan çıkarmaları gereken ilk ders, Batılı ülkelerin sağladığı askeri yardıma paralel olarak öncelikle yerel ordulara güvenmenin öneminde yatmaktadır. Batılı müttefikler her an çantalarını toplayıp ayrılabilirler. Bu durum, özellikle savaş uzun sürerse ve çok para harcanırsa, silahlı gruplar açısından bir boşluğa yol açar. Bu faktörler savaş hayatına aşina olan, bölgelerin arazisini bilen ve kendi yöntemleriyle savaşı dayatan terör gruplarının militanlarına yük oluşturmaz” ifadelerini kullandı. Andai, “‘İnisiyatif alarak ve bölge ülkeleri arasında iş birliği yaparak, yolsuzluk ve kaosla mücadeleye odaklanarak, demokrasiyi ve iyi yönetimi pekiştirerek’ bu geniş bölgenin radikalizm yanlısı grupların eline geçmesini önlemek için terörle mücadele, birinci öncelik olmalıdır” dedi.

Ahmedu Andai ayrıca, “Silahlı gruplara karşı savaş, ulusal bir uzlaşı olmadan, ayrıca uzlaşma kapısını açan ve tüm tarafları hükümetin işleyişine dahil eden siyasi reformlar olmadan kazanılamaz” değerlendirmesinde bulundu.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Şarku'l Avsat

https://www.independentarabia.com/node/251546

DAHA FAZLA HABER OKU