Sosyal medya düzenlemesi çıkmadan tartışılıyor: İktidardan ve resmi makamlardan gelen açıklamalarla çelişen haberler yalan mı sayılacak?

AK Parti'li Yayman, resmi açıklamalarla çelişen haberlerin yalan kabul edilmeyeceğini ifade ederken, Eski CHP'li vekil Yarkadaş, "'İktidar yok öyle bir şey' dediğinde yalan haberden yargı önüne çıkarılacağım" dedi. Hukukçuların eleştirileri var

İktidar, TBMM'nin açılmasıyla birlikte ilk iş olarak sosyal medyaya düzenleme içeren yasayı gündeme alacağını açıkladı / Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) açılmasıyla birlikte sosyal medya düzenlemesi yapılacağını söylemişti.

Basına yansıyan bilgilere göre üzerinde çalışılan "Sosyal Medya Kanunu"nun kabul edilmesi halinde yalan haber yapan ve yayan kişilere 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.

TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman önceki gün basına yaptığı açıklamada, sosyal medya düzenlemesinin bir yasaklama, sansür, ceza düzenlemesi olmayacağını iddia ederek, "Burada kişilerle ilgili bir düzenlemeden bahsetmiyoruz. Biz yalan haberin önüne geçmezsek, bu demokrasimizi tehdit eder hale gelecektir" diye konuştu.

Yapılan düzenlemede en merak edilen nokta ise "yalan haber" derken kriterin ne olacağı?

Örneğin resmi açıklamayla ters düşen, çelişen haberler yalan kabul edilecek mi?

hüseyin yayman.jpeg
Hüseyin Yayman / Fotoğraf: AA

 

Akıllardaki soru: Yalan haberin kriteri nedir?

AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, düzenlemedeki son durumla ilgili Independent Türkçe'ye açıklamada bulundu.

Tasarı üzerine çalışmaya devam ettiklerini belirten Yayman, "Almanya, Fransa ve İngiltere örneklerini inceliyoruz" dedi.

"Bahsedilen yalan haberin kriteri nedir?" sorusuna Yayman, "Orada yalan haber kriteri neyse Türkiye'de de o kriteri alacağız. Asla bir sansür, yasaklama olmayacak. Biz zaten yasaklara karşı olan bir partiyiz. Çalışmanın somutlaşması için biraz daha zaman geçmesi lazım" diye cevap verdi. 

"Basın etik yasasında olan kurallar internette de geçerli olacak"

Bilindiği gibi özellikle toplumsal olaylarda, ekonomide, siyasette, afetlerde yani yaşamın her alanında gazeteciler veya kişiler, sosyal medyada resmi açıklamalarla ters hatta zıt bilgileri paylaşabiliyor. Kimi zaman resmi açıklamaların tersine dile getirilen iddiaların da süreç içinde doğru çıktığı görülebiliyor.

"Bu tür durumlarda resmi açıklamalar ile ters düşen haberler yalan haber mi sayılacak?" şeklindeki sorumuza Yayman'ın cevabı şu oldu: 

"Yalan haber niye olsun ki? Gazetecilerin bağlı olduğu bir basın etik yasası var. Burada geçerli olan kurallar neyse internette de bunlar geçerli olacak."

TBMM'nin açılmasıyla ilk işin sosyal medya düzenlemesi olacağını söyleyen Yayman, "RTÜK benzeri bir yapı olacak mı?" sorusuna da "Bir şey söyleyemem o konuda" diyerek cevap verdi. 

yarkadaş.jpg
Barış Yarkadaş / Fotoğraf: Twitter

 

"Sosyal medyayı zapturapt altına almaya çalışıyorlar"

Korkusuz Yazarı Barış Yarkadaş ise Yayman ile aynı görüşte değil.

Yarkadaş'a göre AK Parti iktidarı seçimler yaklaştıkça alternatif haber mecrası olan sosyal medyayı zapturapt altına almaya ve özellikle muhaliflerin sesini kısmaya çalışıyor.

"Getirmek istedikleri kanun teklifi her açıdan muğllak ve kriterinin ne olduğu belli değil" diyen eski CHP Milletvekili Yarkadaş, "Ayrıca sosyal medya hiçbir şekilde denetlenmiyormuş, sosyal medyada yazılan çizilen şeyler hakkında herhangi bir hukuki denetim uygulanmıyormuş gibi bir hava yaratıyorlar. Oysa ki bugün sosyal medyada görüşlerini belirten muhaliflerin hepsi TCK’nın ilgili maddelerinden savcılık önüne çıkıyorlar veya polis merkezlerine çağrılıp ifadeleri alınıyor" ifadelerini kullandı. 

"...Manipülasyon yaptım iddiasıyla yargı önüne çıkaracaklar" 

Yarkadaş, düzenleme ile sosyal medyada yer alan haberler için "dezenformasyon yapılıyor" gerekçesi ile 1 ile 5 yıl arasında hapis öngörüldüğünü hatırlatarak şöyle konuştu:

Dezenformasyon hayli muğllak ve sadece gazetecilerin mesleki kodları açısından tartışacağı kavramlardır. Hukuki bir yaptırımın gerekçesi olamaz. Haberin ya da bilginin çarpıtılmasının ölçütü nedir? Örneğin ben 'Enflasyon çok yüksek, artık geçinemiyorum. Ekonomi hiç de anlatıldığı gibi değil' desem bunun tersini iddia eden iktidar bunu bir yalan olarak kabul edecek ve beni de ekonomide manipülasyon yaptığım gerekçesi ile yargı önüne çıkaracak. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kanun olmaz olamaz. Suçun somut ve maddi delilleri olur. Ceza kanunları maddi deliller üzerine konur. Yine ben 'Afganistan politikası yanlıştır, göçü durdurun' dediğimde iktidar, 'Hayır göç yok' diyecek. O zaman ben yalan haber yaydığım gerekçesiyle yargı önüne çıkarılacağım. Bu işin önünü alamazsınız.

gökhanahi.jpg
Gökhan Ahi / Fotoğraf: Twitter

 

"Sürekli aynı kaynaktan yapılan dezenformatif haberler soruşturulacağı iddia ediliyor"

Bilişim hukuku üzerine çalışmaları bulunan avukat Avukat Gökhan Ahi ise söz konusu düzenlemenin içeriğini henüz bilmediklerini ancak manipülatif haberlerle ilgili bir düzenleme yapılacağını tahmin ettiğini savundu.

"Dezenformatif haberlerin sürekli aynı kaynaktan yapılması halinde soruşturulacağı söyleniyor" ifadelerini kullanan Ahi, "Aslında 'yalan haber' diye bir şey yok. Yalan haber denmesi işin biraz süsü. Asıl olay dezenformasyon yapılması ve kitlelerin yalan ve yanlış bilgilerle doldurulması" yorumunu yaptı. 

"Özgür basının ve devletin şeffaflığının olmadığı yerde bilgi kirliliği olur"

Ahi, düzenleme hazırlığını eleştirerek, "Bilgi kirliliğinin olduğu yerde dezenformasyon olması çok normal. Bunun önlenmesi için devletin ve tüm yönetim kademelerinin şeffaf olması, her tür konuda enformasyon sağlaması, basının özgür ve bağımsız olması gerekiyor. Özgür basının ve kamusal şeffaflığın olmadığı bir yerde, kim yalan haberden şikayet ediyorsa, bu işten en çok o faydalanıyor demektir" diye konuştu.

rıdvanyıldız.jpg
Rıdvan Yıldız / Fotoğraf: Twitter

 

Örnek alınan Alman modeli de ifade özgürlüğüne aykırı olabileceği gerekçesiyle eleştiriliyor

Sosyal medya düzenlemesine dair çıkan haberlerde Avrupa'daki özellikle de Almanya'daki uygulamaların incelendiği belirtiliyor.

Peki Almanya'da nasıl bir uygulama var. Bu soruyu yine bilişim ve sosyal medya hukuku üzerine çalışmaları olan Rıdvan Yıldız' a sorduk.

Yıldız, şunları kaydetti:

Almanya'daki düzenlemeyi incelediğimizde kamu barışını tehdit eden terör, ırkçılık, nefret söylemi, suç işlemeye teşvik gibi suçlar, cinsel suçlar, kişilerin özel hayatına yönelik suçlar ve dini inançlara yönelik hakaretlerle ilgili düzenlemeler olduğunu görüyoruz. Bu tip suçlarla ilgili içeriklerin sosyal medya platformları tarafından kaldırılması, erişime engellenmesi, raporlama yapılması gibi yükümlülükler getirmektedir. Yine Fransa, seçim dönemindeki yalan haberlere yönelik bir yasal düzenleme getirmiştir. Yakın zamanda İngiltere’de terör, çocukların cinsel istismarı ve intihara yönlendirme ile ilgili sosyal medya içerikleriyle mücadeleyi öngören bir düzenleme çalışması mevcuttu. Sosyal medyanın yasal sınırlarının belirlenmesi noktasında gelişmiş ülkelerin düzenlemeleri incelendiğinde amaç ve kapsamın açık olarak düzenlenmeye çalışıldığı görülmektedir. Alman modeli de özellikle içerik kaldırma ve engelleme konusunda sosyal medya platformlarına yetki tanınması hukuka aykırılığın mahkemelerce tespit edilmesi gerektiği aksi durumun ifade özgürlüğüne aykırı olabileceği yönünden eleştiri konusu yapılmaktadır.

"Çin'de asılsız haberlere 7 yıla kadar hapis var"

Yıldız, gelişmiş ülkelerde sadece yalan haberle ilgili, sadece bu amaca özgü bir düzenleme görülmediğini kaydederek, şu örnekleri verdi:

Almanya, özellikle aşırı sağ hakaretlerin kamu düzenine zarar vermesi, örgütlenmesi, suça teşvik etmesi, demokrasiyi tehdit etmesi gibi durumların önüne geçmeyi amaçlamıştır. Fransa ise seçim döneminde sahte haberlerin önüne geçmek için sadece seçim güvenliğine yönelik bir yasal düzenleme getirmiştir. Çin, gibi baskıcı ülkelerde ise asılsız haberlere 7 yıla kadar hapis cezası verilmesi gibi düzenlemeler görmekteyiz.

hapis.jpg
Düzenlemede yalan haber yaydıkları iddia edilen kişilere 1 ile 5 yıl arası hapis cezası öngörülüyor / Fotoğraf: Twitter

 

"Yalan haberle nasıl bir mücadele öngörüldüğü belirsiz olup, yeterli bilgi paylaşılmamıştır"

Yalan haberin kriterini belirlemek, objektif bir tanım getirmenin oldukça zor olduğunu kaydeden Yıldız, "Doğrudan yalan haberi suç kapsamına almak yerine yalan haberin hedefi, sonuçları ve zamanına odaklanan bir düzenleme yapmak gerekir. Bunu açacak olursak mevcut TCK'ya göre savaş zamanı yalan haber yaymak ciddi bir suçtur" dedi.

"Yakın zamanda gördüğümüz örnekler düşünüldüğünde deprem ve afet gibi dönemlerde insanları kasten yanlış yönlendiren, yalan yardım bilgileri paylaşan, gerçekdışı paylaşımlarla afetle mücadeleyi zaafa uğratan kişilere yönelik bir düzenleme çok yerinde kabul edilebilir" diyen Yıldız, şöyle devam etti:

Örneğin yangın olmayan bir yerde yangın var diye bilgi paylaşıp görevlileri buraya yönlendirmek kasten yapıldığında yaptırıma bağlanabilir. Yalan haber nefret söylemi içeriyorsa, terör ve şiddet çağrısı varsa zaten bunlar mevcut yasalarda suç olarak düzenlenmiştir. Bir kişiye sosyal medya üzerinde iftira atılıyorsa bu da zaten suç kapsamında. Sosyal medya düzenlemesi ile yalan haberle nasıl bir mücadele öngörüldüğü ise belirsiz olup bu konuda kamuoyu ile yeterli bilgi paylaşılmamıştır.

"Resmi açıklamaları eleştiren, karşı çıkan ifadeler yalan haber adı altında cezalandırılabilir"

Yıldız, "Yalan haberle mücadele düzenlemesi sansüre döner mi?" sorusuna da cevaben "Sadece yalan haberle mücadele adı altında bir düzenleme çıkarılması ifade özgürlüğüne ciddi tehdit olabilir" diye sözlerine başladıktan sonra iddialarını şöyle tamamladı:

Medya ve sosyal medya; hedefi, sınırı, zamanı belirsiz bir suç düzenlemesi nedeniyle resmi açıklamaların bülteni halini alıp resmi açıklamaları eleştiren, karşı çıkan ifadeler yalan haber adı altında cezalandırılabilir. Yalan haberin, amacı, sonucu, zamanı göz ardı edilerek yapılacak bir düzenleme sansüre dönebilir. Açıkçası nasıl bir düzenleme düşünülüyor şu an için kamuoyu yeterince bilgilendirilmiş değil. Bu gibi konuların kamuoyunda yeterince tartışılmaması, apar topar çıkarılması dahi soru işaretleri doğurmaktadır. Sosyal medyada iftira, hakaret, nefret suçları gibi birçok suç zaten mevcut yasalarda yer almaktadır. Yukarıda örneğini verdiğim gibi afet zamanlarında kasten yalan paylaşımlar ile ilgili bir düzenleme getirilse bu makul olabilir. Ama bunun yerine resmi söylemler dışındaki her bilgi ve haber yalan kapsamına sokularak ifade özgürlüğü üzerinde sopa işlevi gören bir yasal düzenleme getirilirse bunun sonucu sansür olacaktır.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU