Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, başkanlık ettiği İslam İşbirliği Teşkilatı 21’inci Olağanüstü Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı'nın açılış konuşmasında, Filistin için bir araya geldiklerini vurgulayarak, “Netanyahu rejiminin Suriye'ye, Lübnan'a ve İran'a gerçekleştirdiği saldırıların, çok daha geniş ve çok daha sinsi bir gündemin bütün bölgemizin istikrarsızlıkla karşı karşıya kalmasını beraberinde getireceğini düşünüyoruz. Bu devlet eğer durdurulmazsa Orta Doğu ve ötesinde çok büyük sorunları beraberinde getirecektir. Bu anlamda kararlı olmalıyız” dedi.
Dışişleri Bakanı Fidan, İslam İşbirliği Teşkilatı 21’inci Olağanüstü Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı'na başkanlık etti. Toplantının açılış konuşmasını yapan Fidan, “Filistin için en zor zamanlarda bir araya geliyoruz” dedi.
“Filistin halkının ihtiyaç duyduğu, bizim kolektif olarak bir faaliyet içerisine girmemizdir”
Gazze'nin yoğun bir baskı altında olduğunu belirten Fidan, şöyle devam etti:
Devlet terörü ve yerleşimci şiddeti Batı Şeria'yı boğuyor. Kudüs'ün tarihi kimliği ve statüsü doğrudan saldırı altındadır. Özgürlük, barış, istikrar ve devletle ilgili olarak adil davalarını destekliyoruz. Ancak bugün bu dayanışma, tek başına yeterli değil. Filistin halkının ihtiyaç duyduğu, bizim kolektif olarak bir faaliyet içerisine girmemizdir. İİT üye devletlerinin bu olağanüstü zirvede güçlü bir biçimde bulunması ve üst seviyede katılması bizim birliğimiz için güçlü bir ifadedir. Uluslararası toplumun seferber edilmesi ise vazgeçilmez.
“İsrail'in soykırımı devam ediyor, Gazze halkı açlıkla mücadele ediyor”
Bu toplantı, üç acil hedef üzerine odaklanıyor; savaşı durdurmak, ümmetin tek bir cevap vermesi ve güçlendirilmesi; bu cevabın, aynı zamanda uluslararası toplumun seferber edilmesi. Eğer şu anda, sahada oluşanlarla ilgili olarak bir fotoğraf çekecek olsaydık şunu görürdük: İsrail'in soykırımı devam ediyor, Gazze halkı açlıkla mücadele ediyor, yarım milyondan fazla kişi açlıkla karşı karşıya. Birleşmiş Milletler şu anda Gazze'de kıtlık ilan etmiş durumda. Bu bir doğal afet değil. İsrail'in kasti bir biçimde yardımları engellemesi, bu kıtlığa neden oldu. İsrail, insanlığa karşı işlediği savaş suçlarına bir suç daha ekledi. Bu süre içerisinde İsrail'in askeri operasyonları, Gazze'de derinleşiyor. Halk aslında buraya sığınmış durumda. Yerleşim projeleri, Batı Şeria'da devam ediyor ve Filistin Devleti’nin devamlılığı tehdit altında. Kudüs ise aşırıcıların provokasyonlarıyla karşı karşıya, buna İsrailli bakanlar dahil. Bu da Al Aksa Cami'nin kutsal statüsünü tehdit altına alıyor. Bunu, acilen durdurmamız gerekiyor.
“Acil önceliğimiz, kalıcı bir ateşkesin sağlanması"
Acil önceliğimiz, kalıcı bir ateşkesin ve Gazze'ye büyük çaplı bir insani yardımın sağlanması. Hamas, bu ateşkes planını kabul etmiş durumda. Bunu Katarlı ve Mısırlı kardeşlerimiz ortaya çıkardı ve onların desteğiyle hazırlandı. Biz, Katar, Mısır ve ABD'nin bu barış çabalarını desteklemeye devam edeceğiz. Bu anlamda bir anlaşmaya yakınız ama saldırganın da buna katılması gerekiyor. Ancak şu anda net olan şey şu: İsrail hükümeti, barış değil; Filistin halkının tamamen buradan silinmesini hedefliyor. Buna izin veremeyiz. Onların durdurulması gerekiyor. Gazze Filistin'dir ve Filistin halkına aittir. Biz, Filistinlilerin Gazze'de kalmasını garanti altına almalıyız. Gazze'yi hep birlikte yeniden inşa etmeliyiz. Ortak çabalarımızla uluslararası toplumun bu konudaki farkındalığı artıyor. Batılı toplumlarda kamuoyu nihayetinde aslında bu gerçeği görmeye başladı. İsrail'in işgal ve baskı politikalarına karşı giderek artan bir tepki var. New York'ta, Suudi Arabistan ve Fransa tarafından eş başkanlığı sürdürülen ve temmuz ayında gerçekleştirilen üst düzey konferans, tarihi bir kavşaktı. İki devletli çözümü için küresel bir destek sağladı. Birçok ülke Fransa, Birleşik Krallık, Kanada ve Avustralya da dahil olmak üzere Filistin Devleti'ni tanıyacaklarını ifade ettiler. Bunlar, geç ancak son derece değerli adımlar.
“Güçlü, koordine bir baskının ihtiyacındayız”
Bu anlamda, İİT Arap Ligi Gazze Temas Grubu'nun çabaları, gerçekten temel aktörleri seferber etme açısından son derece önemliydi. Filistin'in devlet statüsü bu anlamda tanımlandı. Bu başarılar, bizim ortak çabalarımızın önemli olduğunu ortaya koyuyor. Adım adım Filistin Devleti'nin tanınması, artık geri dönülemez bir gerçek haline geldi. Ancak sadece Filistin Devleti'nin tanınması kendi içinde yeterli değil. Güçlü, koordine bir baskının ihtiyacındayız. İsrail'in kalıcı bir çözüme doğru bu anlamda baskı altında tutulması gerekiyor. Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek olan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu çok önemli bir zamanda olacak. Bu anlamda ümmetin vicdanı ve İİT’nin son derece güçlü bir ses ortaya koyması gerekiyor. Filistin Devleti’nin kurumlarının da güçlendirilmesi gerekiyor. Finansal, teknik ve kurumsal bir desteğe ihtiyaçları var, sağlam bir şekilde ayakta durabilmeleri için.
Saygıdeğer mevkidaşlarım, eğer çok yakın bir süre içerisinde bir ateşkes sağlanmazsa İsrail, işgal planlarını artıracak ve bu konudaki şiddeti devam ettirecek. Bu anlamda çabalarımızı bir araya getirmeliyiz. Bu çerçevede, Filistin'in tanınması ile ilgili olarak sağladığımız bu momentumu sürdürmeliyiz ve desteklemeliyiz. Filistin'in, Birleşmiş Milletler'e tam üye olması ile ilgili olarak bir inisiyatif başlatmalıyız ve İsrail'in Genel Kurul’daki faaliyetlerinin askıya alınmasını sağlamalıyız. Bu çerçevede, Gazze'nin de Arap İslam planının ertesi gününe hazırlanması için desteklerimizi sağlamalıyız. Türkiye, bu anlamda bütün bu cephelerde elinden gelenin fazlasını yapmaya hazırdır.
Unutmayalım ki İİT, Al Aksa Cami'nin kurulması için ve tabii ki Filistin davasının savunulması için kuruldu. Bu cephelerde, herhangi bir zayıflık bizim mevcudiyetimizi sorgulamamızı beraberinde getirir. Buna ilaveten, İsrail'in saldırıları Filistin'de de durmayacaktır. Sıklıkla, yasa dışı biçimde Netanyahu rejiminin Suriye'ye, Lübnan'a ve İran'a gerçekleştirdiği saldırıların, çok daha geniş ve çok daha sinsi bir gündemin bütün bölgemizin istikrarsızlıkla karşı karşıya kalmasını beraberinde getireceğini düşünüyoruz. Eğer durdurulmazsa bu devlet, Orta Doğu ve ötesinde çok büyük sorunları beraberinde getirecektir. Bu anlamda kararlı olmalıyız. Filistin halkı, inşallah özgürlük, barış ve adalete en kısa zamanda kavuşacaktır.
AA