İntiharlar konuşulmamalı mı?

Son dönemlerde yaşanan intihar olaylarından sonra, medyada yer alan haberlerle ilgili sık sık gazeteciler eleştiriliyor. İntihar haberlerinin bulaşıcı olabilecek etki göstereceği konusunda uzmanlar uyarıyor

Fotoğraf: PixaBay

Ülkemizde yazılı, görsel ve sosyal medyada intihar haberleri sıklıkla yer alıyor.  

Uzmanlar bu konuda çok dikkat edilmesi gerektiğini ve medyanın etki gücünün çok fazla olduğunu vurguluyor.

İntihar vakaları konuşulmamalı mı? Uzmanlar bu konuda merak edilen soruları yanıtlıyor.

"Toplumsal bir sorun olarak intihar olaylarının haber yapılması elbette medyanın görevi"

"Son dönemlerde intihar vakalarında ve bu vakalara ilişkin haberlerde bir artış gözleniyor" diyen Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, "Toplumsal bir sorun olarak intihar olaylarının haber yapılması elbette medyanın görevi, ancak intihar vakaları haber yapılırken çok dikkatli olunması ve sorumlu hareket edilmesi gerekir. Bunun iki nedeni var. Birincisi, intiharların bulaşıcı olabileceğine ilişkin bulgular söz konusu. Diğer neden ise, dikkatli verilmedikleri takdirde intihar haberlerinin intihar eden kişinin yakınlarının acısını artırması kaygısıdır" uyarısında bulunuyor.

Süleyman İrvan 14.jpg
Prof. Dr. Süleyman İrvan​​​​​​​

 

"İntihar yöntemi ayrıntılı biçimde anlatıldığı takdirde benzer vakaların arttığına, yani intiharların kopya edildiğine ilişkin çokça örnek mevcut"

İrvan, haberlerin toplum üzerindeki etkisi üzerine şu uyarıda bulunuyor:

"Medyadan beklenen, haber çerçevesini aşacak biçimde intihar vakalarının dramatikleştirilmemesi, ölümün acılardan kurtuluş, son çare gibi sunulmaması, intihar yönteminin tarif edilmemesi, intiharı gösteren fotoğrafların yayımlanmamasıdır. İntihar yöntemi ayrıntılı biçimde anlatıldığı takdirde benzer vakaların arttığına, yani intiharların kopya edildiğine ilişkin çokça örnek mevcut."

"15-29 yaş arasında en sık ölüm nedeninin intihar olduğu belirtiliyor"

"Yaygın olarak bilinenin aksine çocuk ve ergenler ölümcül veya ölümcül olmayan intihar girişimlerinin yüksek" diyen Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, "Yapılan çalışmalara göre, 15-29 yaş arasında en sık ölüm nedeninin intihar olduğu belirtiliyor. Bu oranları sadece bilimsel çalışmalarda da görmüyoruz elbette, günlük poliklinik hizmetini sürdürürken de önemli bir çocuk grubu intihar düşüncesi nedeni ile getiriliyor. Günümüzde sosyal medya, yazılı ve görsel basının yaygınlaşması ile birlikte intihar haberlerinin çok hızlı bir şekilde yayıldığını görüyoruz. Burada esasen hepimize sorumluluk düşüyor" diyor.

serhat nasıroğlu .jpeg
Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu

 

"İntihar haberlerinin dramatikleştirilerek ayrıntılı verilmesi ve öykü şeklinde aktarılması, intihar girişim sıklığını artırabilir"

İntihar haberlerinin cesaretlendirici bir üslupla verilmemesi gerektiğini belirten Nasıroğlu, "Özellikle aşık oldu, hasrete dayanamadı, birlikte sonsuzluğa yürüdü gibi ifadelerin kullanılması asla intihar haberleri ile birlikte yan yana gelmemesi gereken cümleleri oluşturuyor. Haber paylaşılırken de detay içermeden, fotoğraf içermeden verilmeli. Haber verilirken olayın sürekli tekrarlayan şekilde verilmesini de doğru bulmuyoruz. İntihar haberi verilirken eğer ölüm gerçekleşmemişse kişinin yaşayabileceği zorlu süreçleri aktarılabilir. Örneğin aylarca fiziksel tedavi alması gerektiği gibi. İntihar haberlerinin dramatikleştirilerek ayrıntılı verilmesi ve öykü şeklinde aktarılması, intihar girişim sıklığını artırabilir" diyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"İntihar eden genci etiketlemeyin"

Çoğunlukla bu girişimi yapan gencin ruhsal sorun yaşamasının altında başka nedenlerin olabileceğini kaydeden Nasıroğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Bunlar arasında depresyon, anksiyete bozuklukları, şizofreni, bipolar bozukluk, sınav kaygısı gibi sebepler yatabilir. Bu durumlarda intihar eden genci etiketlememek büyük önem taşıyor. Ancak bazı ruhsal sorunlarda intihar sıklığının yüksek olduğu vurgulanarak ailelerin ve gencin ruhsal destek almasının desteklenmesi gerekiyor. Uzmanların görüşleri alınarak intihar düşüncesi olan çocuk ve gençlere yol gösterilmeli."

"İntihar sadece ruh sağlığı çalışanlarınca çözülecek bir mevzu değil"

 İntihar haberleri konusunda birçok kişinin çekincesi olduğunu söyleyen Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniğinden Dr. Gamze Erzin, "Bu durumun günlük hayattaki karşılığı da "İntihar hakkında konuşmalı mıyız?" Konuşmalıyız ama belirli kurallara uyarak ve kaygan zeminde yürürken dikkat etmemiz gerekenleri bilerek. İntihar hakkında yazıp çizerken kullanılan dil, anlatış biçimi başka intiharların yaşanmasına sebep olabilir ve bu konuda ikircikli olan bünyeyi etkileyebilir. Uzman görüşü almak ve doğru bilgiyi olabildiğince zararsız şekilde yayınlamak gibi medyaya oldukça önemli görevler düşüyor. Yani medya şunun farkında olmalı; intihar sadece ruh sağlığı çalışanlarınca çözülecek bir mevzu değildir" uyarısında bulunuyor.

Dr. Gamze Erzin.jpg
Dr. Gamze Erzin

 

"Kişilerin özelleriyle ilgili bilgiler paylaşılmamalı"

İlgi çekici başlıklar atmak yerine olayı özetleyen bir başlığın tercih edilmesi gerektiğini kaydeden Erzin, "İntiharın arkasında yatan olası nedene vurgu yaparak, olayı romantikleştirmekten kaçınılmalı. Örneğin ‘ayrılığa katlanamayan genç kendini vurdu’ diye yazmak ne intihar konusunda toplumu bilinçlendirmeye katkı sunar ne de insanlığa bir faydası olur. Fakat medyadaki intihar haberlerine baktığımızda sıklıkla bu şekilde başlıklar görürüz. Kişilerin özelleriyle ilgili bilgiler paylaşılmamalı, o kişiye ve yakınlarına dair notlar, fotoğraflar haber konusu yapılmamalı. İntihardan bahsederken ‘ölüm uykusuna yattı’, ‘ölen babasının yanına göç etti’ gibi intihar yükünü hafifleten ifadelerden de kaçınılmalı" diyor.

"Meslektaşımızın intiharıyla ilgili haberlerde sayfa sayfa notları paylaşıldı"

"En son bir meslektaşımızın intiharıyla ilgili haberlerde sayfa sayfa notları paylaşıldı ki bu oldukça yanlış bir tutumdu" diyen Erzin, "Haberin aileyi, kişinin çevresini de etkileyeceği göz önünde bulundurulmalı. Kişinin olası rahatsızlığına vurgu yapan ifadelerden kaçınılmalı, daha çok aslında yardım arayışında olacak kişilere yardımcı olacak bilgiler paylaşılmalı. İntihar haberini yapmaktaki amaç dikkat çekmek değil, intihara meyilli olan kişilere yardımcı olabilecek bir kanal açmak olmalı. Kişilere çözüm yollarının olduğunu, yardım alabilecekleri belirtilmeli. Kişilerin sosyokültürel, etnik ve dini özelliklerine vurgu yapan ifadeler kullanmaktan kaçınılmalı. Benzer şekilde intiharı gururdan ya da onurunu korumak adına yapılmış bir davranış şekli olarak lanse etmek de yine olabildiğince kişileri intihara yönlendiren bir tutum olur, bu nedenle intihar konusunda olabildiğince tarafsız, sade ve yardım için bilgilendirici haberler yapılmalı. İntiharı düşünmenin acil bir durum olduğu ve bu konuda mutlaka yardım almaları gerektiği, umutsuzluk hissinin mutluluk ve üzüntü gibi geçici bir his olduğu ve bu nedenle de bu tür düşüncelere sahip olduklarında ulaşabildikleri en yakın merkeze başvurmaları gerektiği belirtilmeli" şeklinde bilgi veriyor.

"İntihar etmeyi düşünen kişiler üzerinde ‘bulaşıcı’ bir etki yaratabiliyor"

"Özellikle ünlü olan kişiler intihar ederek öldüklerinde bu durum medyanın ilgisini çektiği için günlerce bu konunun farklı detayları hakkında haberler yapılıyor" diyen Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Maçkalı, "Hatta ‘son dakika’ haberi olarak verilerek dikkatleri daha çok çekmeye çalışıyorlar. Bu da intihar etmeyi düşünen kişiler üzerinde ‘bulaşıcı’ bir etki yaratabiliyor. Dünya çapında yapılmış 100 kadar çalışma da bu etkiyi işaret ediyor. Bu sebeple intiharın, toplum sağlığını etkileyen bir mesele olarak haberinin yapılması uygun olan şekli. Bu konuya ilişkin yapılan haberlerde ayrıca bir ‘salgın’ gibi yayıldığını ifade etmekten kaçınmak önemli" diye konuşuyor.

"İntiharın yaşamdaki bir zorluk karşısında verilebilecek bir tepki gibi normalleştirilmemesi önemli"

İntihar eden kişiye odaklanmanın yerine bu konunun farklı toplumları etkileyebilen bir mesele olduğunun vurgulanması gerektiğini belirten Maçkalı, "İntiharın ‘bulaşıcı’ olmaması için olayla ilgili bilgilerin aşırı detaylı şekilde verilmemesine dikkat etmek gerekir. İntihar sebebine dair spekülatif bilgilere de yer vermemek önemli. İntiharın bir sonuç olarak geliştiği bağlamı, risk faktörlerini ve işaretlerinin neler olabileceğine dair halkı da bilinçlendirecek bilgilere de yer verilebilir. Ayrıca intiharın yaşamdaki bir zorluk karşısında verilebilecek bir tepki gibi normalleştirilmemesi, kabul edilebilir kılınmamasına da özen göstermek önemli" diyor.

Klinik Psikolog Dr. Zeynep Maçkalı .jpg
Klinik Psikolog Dr. Zeynep Maçkalı

 

"İntihar eden kişi ölmeden önce bir not yazdıysa, bu notu habere konu etmemeli"

Maçkalı, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Eğer intihar eden kişi ölmeden önce bir not yazdıysa, bu notu habere konu etmemek de önemli, sonuçta bu not da kişiye, kişinin hayatına dair, mahrem ve gizli kalmasına saygı gösterilmeli. Haberde bir notun bulunduğu belirtilebilir ama daha fazla detaya yer verilmemeli. Haberin dilinin sansasyonel olmaması da önemli, duruma dair somut, gerçek bilgiler paylaşılmalı, ölen kişinin yas tutan ailesine de bu noktada saygı gösterilmeli. İntihar düşüncesi olan kişilerin psiko-sosyal destek almalarının önemli olduğunu da vurgulamak gerekir."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU