Yavru ekonomi-politik

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Kıbrıslı Türk gazeteci, yazar Arif Hasan Tahsin / Fotoğraf: Facebook

Uzun yıllar önce Kıbrıslı yazar Arif Hasan Tahsin'in Girne yakınlarındaki evinde oturmuş sohbet ediyorduk.

O günlerde Kıbrıs'ta acayip bir tartışma başgöstermişti: "Kıbrıs sorunu" diyenlerle, "Sorun yok, doğru tabir 'Kıbrıs konusu'dur" diyenler iki ayrı kamp oluşturmuştu.

Rumlarla ortak bir çözümü ve birleşik Kıbrıs'ı savunanlar "sorun" derken, statükodan yani Kıbrıs'ın bölünmüşlüğünden memnun olanlar ortada bir "sorun" görmüyor, "konu" demekte ısrar ediyordu.

Bundan dokuz yıl önce kaybettiğimiz Arif Hoca, o görüşmemizde her zamanki esprili tarzıyla, "Kimi 'Kıbrıs sorunu', kimi 'Kıbrıs konusu' der ya, ben de Kıbrıs rezaleti derim bu işe" diye başlamıştı anlatmaya...

Kıbrıs'taki gelişmeleri dikkatle takip etmeyenlerin kolay kolay anlayamayacağı bir vaziyet vardı ortada. Anlamaya o sohbetle başladığımı söyleyebilirim.

Arif Hoca haklıydı. Kıbrıs'taki durumu ancak "rezalet" tabiri karşılayabilirdi...

Türkiye'nin Kıbrıs'taki yarım asra yaklaşan askeri ve siyasi varlığı adanın tüm yapısını değiştirdi.

"Kuzey", dünyadan yalıtık, iktisadi bakımdan Türkiye'ye bağımlı, tuhaf bir yere dönüştü.

Kıbrıslılar kendi kaderleri hakkında söz söyleyemez hale geldi.

Susurluk kazasının ardından ortaya saçılan pis ilişkiler de gösterdi ki konu sadece askeri, siyasi ve tabii iktisadi bir "bağımlılık" ilişkisinden ibaret değildi.

Türkiye'de "derin devlet" tabir edilen ve aslında düpedüz "sığ" bir karakteri olan karanlık tiplerin ve onlara has örgütlenmelerinin sayfiye yeri haline gelmişti Kıbrıs.

Tamamen denetimsiz off-shore bankaların, kara paranın, kumarhanelerin, uyuşturucunun, fuhşun ve tabii tüm bunlarla varolan pis bir insan malzemesinin çürüttüğü bir "sözde cumhuriyet"...

"Sözde cumhuriyet" diyorum çünkü sadece uluslararası hukuk ve kamuoyu tarafından hazmedilemiyor olması değil, tüm kurumlarının göstermelik, tabiri caizse "karikatür" hali de KKTC'nin ciddiye alınır bir varlık göstermesini engelliyordu.

Adanın bölünmüşlüğünden menfaat sağlayanlar ve Türkiye'den gelen "taşıma" nüfus üzerinden kurulan milliyetçi kahramanlık söylemi adaya yığılan pisliğin üzerini örtemiyordu.

Geçtiğimiz günlerde Sedat Peker'in iddialarıyla adı gündeme gelen Halil Falyalı, mücahitlerin eski merkezinde, kurtlar, üç hilaller gibi sembollerin arasında gece kulübü işletiyor ve bugün hesabı bile yapılamayan servetine giden yolu döşüyordu.

Falyalı basit bir "ayakçı"ydı. Onun iş gördüğü figürlerin elinden geçen parayı varın siz düşünün.

Milliyetçilik çıplak gözle görünen pisliği örtemiyordu.

Arif Hasan Tahsin yazılarıyla tüm gerçekliği teşhir ediyordu. Statükonun yılmaz savunucuları, "şişme kahramanlar" ise ondan nefret ediyordu.

Zira o mücahitlerin "Arif Hoca"sı idi. Rum faşistlerin saldırılarına karşı Boğaz Sancağı'nda silahlı mukavemeti o başlatmış, yüzlerce mücahite komuta etmişti.

Yani o "şişme" değil gerçek bir kahramandı.

Öte yandan, Arif Hoca'nın eleştirilerinin sertliğine tezat gibi görünen matrak tarzı tesadüfi değildi. Kıbrıslılar genel olarak matrak insanlar.

Kıbrıs'la karşılaştırıldığında devasa bir kuvvet olan Türkiye'nin, onun karanlık ve "sığ" figürlerinin yarattığı basınç ada halkının karşı koyamayacağı kadar trajik bir durum yaratıyor, Kıbrıslılar ise kendi gerçekleriyle komik unsurunu öne çıkararak başa çıkıyordu.

Tam da bu yüzden Kıbrıs'ın trajikomik tasvirine tüm muhalefette rastlayabilirsiniz.

AKP'li yıllarda, özellikle de iktidarın bir "Saray rejimi"ne dönüştüğü son dönemde durumun trajikomik yanı iyice acayip bir hal aldı.

Kıbrıs meselesi, spesifik olarak da kapalı Maraş bölgesi Türkiye'nin iç ve dış siyasetinde sık sık bir malzeme olarak kullanılmaya başladı.

Son yıllarda kah "yerli ve milli otomobil" üreterek, kah yeni doğalgaz yatakları "keşfederek", kah "aya sert iniş" planlayarak sürdürülen "müjde ekonomisi"nin Kıbrıs ayağı da bu Maraş bölgesi işte.

Darbeci general Kenan Evren'in bir mülakatında "Fazladan aldık" diye itirafa konu ettiği Maraş bölgesi belki de Kıbrıs düğümünün en kör noktası olageldi.

Bir yer "fazladan" alınıyorsa, ortada önceden tasarlanmış bir bölüşüm planı, önceden çizilmiş bir sınır vardır.

Kıbrıslı araştırmacı yazar Makarios Druşodis'in ortaya koyduğu belge ve bilgiler Kıbrıs'ın bölünmesinin bir NATO planı olduğunu gösteriyor.

NATO, yani Batı emperyalizmi, hızla Bağlantısızlar Hareketi'ne yanaşan adadaki üslerini kaybetmemek için Türklerle Rumlar arasında çatışmalar çıkarmış ve bölünmeye giden yolun taşlarını döşemişti.

Gelin görün ki böylelikle ikinci bir Kenan Evren vakası gibi sivri akıllı bir komutan önünde mukavemet görmeyince planda "küçük" bir değişiklik yapmış ve adanın en gözde turizm merkezini de "fazladan" çevirivermişti.

O sırada Kıbrıs'ın en büyük çözümsüzlük başlıklarından birine damgasını vurduğundan haberdar bile değildi.

Şimdi Türkiye'deki Saray rejimi kendi bekası için Kıbrıs'ı bir koz olarak kullanabileceğini düşünüyor ve Maraş'ı en önemli pazarlık payı haline getiriyor.

Kıbrıs hakkında her taraftan milliyetçi nutuklar, kahramanlık hikayeleri yükseliyor.

Geçenlerde Recep Tayyip Erdoğan'ın Kıbrıs'ta bir "Kıbrıs müjdesi" vereceğini açıklaması üzerine herkes Maraş'ı yerleşime açacağını düşündü. Herkes haklıydı.

Anlaşılan o ki Avrupa'dan gelen bir ikaz telefonu "müjde" konusunda bir değişikliğe yol açtı.

Böylelikle ikinci bir Kenan Evren vakası engellenmiş oldu.

"Müjde" ise bir "Kıbrıs Sarayı" ve "millet bahçesi" vaadi olarak revize edildi.

Evet, bir toplumun kaderi üzerinde böylesine tuhaf hamleler gayet trajiktir ama bu vaatler yarım asra yaklaşan tuhaflıklar tünelinde hayli tecrübe kazanmış olan Kıbrıslılar için yeni bir "makara" konusu haline geldi.

Arif Hoca sağ olsaydı, Türk lirası kazanıp sterlin ile kira, okul taksidi, hatta kredi ödeyen ada halkının haline ve verilen "müjde"ye bakarak, "Ayranımız yok içmeye, tahterevanla gideriz Millet Bahçesi'ne" der ve şen bir kahkaha patlatırdı...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU