Sedat Peker'in videolarında adı geçen Hüseyin Baybaşin: Ağar, Cantürk ve Buldan'ı tanımazdı

Baybaşin 90'lı yıllarda Kürt iş insanlarına yönelik cinayetlere Süleyman Demirel'in karar verdiğini Tansu Çiller'in ise uyguladığını ileri sürdü

Fotoğraf: Twitter

Sedat Peker'in YouTube'da yayımladığı videolar Türkiye'nin gündeminde yer almaya devam ediyor.

Peker 90'lı yıllarda öldürülen Kürt İş insanları hakkında yaptığı açıklamada dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ı ve emekli yarbay Korkut Eken'i işaret ederek şöyle konuştu:

Emniyet müdürlüğü döneminde Behçet Cantürk, Hüseyin Baybaşin, Savaş Buldan uyuşturucu işi yapıyorlardı. Hepsinden para aldı. En son siyasete girdi. Hayali cumhurbaşkanlığıydı. Adam oraya çıkarken geçmişi temizlemek için Tansu Hanım'ı ikna etti.  Milli Güvenlik Konseyi'nde 'devletler kendi gelecekleri için bu tip eylemler yapabilir' diye sözlü karar çıkarıp başladılar hepsini öldürmeye. Vatan millet için değil kendi geçmişini temizlemek için yaptı.

Sedat Peker, iddialarını anlatırken Hüseyin Baybaşin'in adını da 'o dönemleri iyi bilen, Mehmet Ağar'ı yakından tanıyan, elinde belgeleri olan kişi' olarak zikretti.

Hollanda'da Vught Cezaevi'nde tutuklu bulunan Hüseyin Baybaşin Artı Gerçek'ten Ayşegül Karakülhancı'nın sorularını yanıtladı.

"Mehmet Ağar’ın yaşamı devletin işleyişinin aynasıdır"

Mehmet Ağar'ı tanıdığını kabul eden Baybaşin şunları kaydetti:

Mehmet Bey ile 1970’li yıllardan beri tanışıyordum. Kendisini Polis Okulu eğitiminden beri tanırım. Babası, emniyet mensubu bir beyefendiydi. Benim yakınım olan baş komiserlikten emekli Ali Balkaş ile Mehmet Bey'in babası çok iyi tanışırlardı. Benim tanışmam bu vesile ile başlamıştı. İstanbul’da bizim yakınımız olan Ali Balkaş beyin birkaç işyeri vardı. Mehmet Bey'in babası ile görüşmeleri olurdu. İstanbul Aksaray, Laleli, Beyazıt, Fındıkzade, Cağaloğlu, Fatih gibi semtlerde Elazığlı hemşerilerinin ve gençlerinin takıldıkları çevrelerde karşılaşır ve konuşurduk. 1973-1974 yıllarından söz ediyorum. Benim İstanbul’dan en son ayrıldığım 1991 yıllarının sonları ve 1992 yıllarının başlarına kadar da sürekli görüşüyorduk. 1992 yıllının sonlarında son olarak İstanbul’a kısa süreliğine girip çıkmıştım. Ama gizli yaşamak durumundaydım. Birçok çevre benim yurtdışında olduğuma inanıyordu. Bana yakın olan insanlarla kısa süreli ve gizli koşullar altında yaşıyordum. Görüştüğüm insanlar çok az sayıdaydı. Mehmet Bey onlardan biridir. Söyleyebileceğim, Mehmet Ağar’ın yaşamı devletin işleyişinin aynasıdır. ‘‘Devletin bekası için konuşmam’’ dediğinde samimiydi. Mehmet Ağar, devlet işleyişini değiştiremeyeceğini anlatmıştı.

"Ağar, Buldan ve Cantürk'ü tanımaz"

Mehmet Ağar'ın, Peker'in iddialarında adı geçen Behçet Cantürk ve Savaş Buldan'ı ise hiç tanımadığını savunan Baybaşin, "Bunu çok iyi biliyorum. Çünkü her üçünü de yakından tanırdım ve sürekli görüşürdüm. Mehmet Ağar ile benim hiçbir şahsi işim olmamıştır. Onunla her işimiz devlet adına, devlet işi olmuştur. Tanışıyoruz ama müşterek şahsi işimiz olmamıştır. Bunun özellikle anlaşılmasını rica ediyorum. Eğer Behçet ve Savaş, Mehmet Ağar ile tanışıyor olsalardı ben bilirdim. Çünkü Behçet’in ve Savaş’ın emniyete işi düştüğünde kimlerle görüştüklerini de kimlerden destek aldıklarını da çok iyi biliyordum. Eğer Behçet’in bazı işleri Mehmet Ağar ile bitiyor olsaydı; Royal Otel'in sahibi Kemal Yıldırım, Aksaray'da bizim müşterek dostumuz ve hemşerimiz olan beyefendi aracı olurdu. Yani Behçet Bey, Mehmet Ağar’ı hiç tanımazdı. Savaş da tanımazdı. Bunları çok iyi biliyorum" diye konuştu.

"Eskiden sağcı ve ülkücüydü"

Baybaşin, "Bizler bir dönem İçişleri Bakanlığı görevini yapmış, adı derin devlet ile anılan Mehmet Ağar’ı biliyoruz. Sizin bildiğiniz Mehmet Ağar kimdi? O dönemin Mehmet Ağar’ı nasıl biriydi?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

Mehmet Ağar, Elazığlı emniyet mensubu babanın oğlu, kolejli ve yetenekli polis müdürüdür. Hem baba hem de anne tarafını tanırım. Mehmet Bey işini bilen bir kişilik olup polisiye uzmanlığıyla öne çıkan, fırsatları kendi çıkarları için değerlendirmesini bilen biridir. Türkiye’nin çürük devlet yapısının pis pis kokuşmuşluğunu da kendi yararına dönüştürmesini de becerebilmiştir. Eskiden sağcı ve ülkücüydü. Şimdi ki siyasi görüşünden haberim yok. Babası tam bir doğu karakteriydi. Mehmet Ağar ise biraz kibirli, çok fazla nazik ve hep korumaya yatkındı. Yani kendisine yakın olan çevreleri korumaya yönelik yaşardı. Çokça buzlu viski içerdi Mehmet. İşine çok bağlı ama parayı da çok severdi. Mehmet Ağar gerçek bir devlet memurudur. Devlet talimatını kayıtsız ve şartsız yerine getirmeye çok bağlıydı. Çok bağlı olarak da hareket ederdi. Mehmet Ağar; ‘’Binlerce operasyon gerçekleştirdik’’ demesiyle, kendisini doğru tarif ediyor. ‘‘Biz bu operasyonları devletin emriyle yaptık’’ dediğinde de doğru söylüyor ve Mehmet Ağar devletin işleyişini, yapısını değiştirebilecek bir güçte olmadığını da çok iyi bilir. Dolayısıyla devletin kurallarına uygun ve emirlerine riayet ederek yaşıyor. Bana göre Mehmet Ağar’ın yaşamı Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapısının bir aynasıdır. Bunun görülmesinde yarar var.

Kararı Demirel verdi, Çiller uyguladı

90'lı yıllarda Kürt iş insanlarına yönelik cinayetleri dönemin cumhurbaşkanı Demirel'in karar verdiğini o dönem başbakan olan Tansu Çiller'in ise uyguladığını iddia eden Baybaşin şöyle devam etti:

Öldürülecek Kürt şahsiyetlerin listesini o dönemin Askeri Yargıtay Başkanı İlhan Şener Paşa bizzat bana İstanbul’a getirip verdi.  Kendisiyle çok yakın görüşüyorduk. Onunla birbirimizin evlerine giderdik ve Ankara'ya gittiğimde Gölbaşı'ndaki Vilayetler Evi'nde sürekli yemek yemeğe giderdik. Başka devlet yöneticileriyle de o ortamda ve o çevrede görüşürdük. Generaller lojmanındaydı. Benim orada görüştüğüm başka generaller de vardı. Yani bana İstanbul’a gelmesi için bana yakın olduğunu izah etmek için tekrarlıyorum; öldürülecek Kürt şahsiyetlerin listesini İlhan Şener Paşa bana bizzat verdikten sonra bu listenin iptal edilebilmesi için çok çalıştım. Kendisi de çok yardımcı oldu ama söylemek zorundayım başaramadım.

Bazı emniyet ve askeri görevliler, MİT kurumunun içinde bazı pislik kişilikler kendi kafalarına göre bazı şahıslardan para koparmak amacıyla başka listeler hazırlamışlardı ve insanlardan para almaya çalışmışlardı. Bazı insanlardan para almışlardı da ama Demirel'in başkanlığında hazırlanan liste para alınmak için kullanılmadı. Kürtleri korkutup sindirmek amacıyla eli kanlı Demirel döneminde onun kendi kararıydı. Onun etrafındaki kişiliklerde onun emirlerine uygun davranmışlardı. İlhan Şener Paşa, bana bu durumu listeyi verirken çok net olarak izah etti.  Barbarca katledilen Kürt şahsiyetlerin hepsi emniyet görevlileri, emniyet araçları ve emniyete ait alanlar kullanılarak evlerinden, işyerlerinden ve yoldan alınıp kalleşçe katledildiler. Mehmet Ağar da Emniyet Genel Müdürüydü.

Ayrıca emniyetin her alanında gözü kulağı vardı.  Bir veya iki değildi, bir kişi veya iki kişi katledilmedi. Sistemli bir katliam yapıldı. Emniyet adına hiçbir soruşturma da yapılmadı. Mehmet Bey'in olayları bilmiyor olmasını, düşünemiyorum. En azından bir soruşturma başlatabilirdi. Ben kendisine müşterek dostumuz olan bir milletvekili aracılığıyla haber gönderdim. 'Eğer bu olayları durdurmazlarsa ve bir soruşturma başlatmazlarsa ben o zaman bildiklerimin hepsinin suratına tükürük gibi çarparım' dedim. Mehmet Ağar’ın bizzat yaptığına dair somut bir bilgiye sahip değilim. Öyle bir bilgiye de ulaşamadım. Hüseyin Kocadağ ile de telefonda görüşüp sordum. Kocadağ, isim vermeden Ağar’ı kastederek, 'Ağa'nın haberi olmadan olur mu?' diye cevap verdi. Kocadağ ve Ümit Bağbek kaçırılma ve katledilme operasyonlarında organize görevini yapmışlardı. Hüseyin Kocadağ bana bunu net olarak söyledi. Ümit Bağbek de bunu bana detaylı olarak izah etti. İlhan Paşa benimle görüşmeye geldiğinde Ümit Bağbek’i aradı ve Bağbek ile görüştüm. Ümit bana dedi ki, 'Hüseyin Paşa bizim babamızdır. Ben onun için ölüme bile giderim. Ama bu kararları değiştirmeye gücüm yetmez. Bu iş trilyon dolarla da değişmez. Bizler sana yönelik yapılacak olan operasyonu biraz sallayabiliriz, erteleyebiliriz ama iptal edemeyiz.'

'Peki' dedim, 'Ümit, sen bu çalışmaların neresindesin?' Dedi ki; 'Paşa beni arayıp sorduğuna göre Paşa olayları biliyor. Sana izah etsin ama biz uygulama biriminin başındayız’' dedi.  İlhan Paşa bana detaylı olarak izah etti. Yani Ümit'in, koordineli olarak organize ettiğini, kaçırma olaylarını, katledilme olaylarını, nereye atılması gerektiği olaylarının talimata uygun olarak yerine getirildiğini bildiğini söyledi. Bana Ümit dedi ki, 'Sürekli aynı yerlere gitme,  aynı arabalarla gezme, korumasız dolaşma, telefonlarda gideceğin yerleri konuşma,Türkiye'den çıkıp gitsen de peşinden gelecekler. Kurtuluşu yok bunun!'

Paşa bu konuyla ilgili, 'Ankara'da halletmeye çalışıyoruz senin adının listeden çıkması için. Onun gibi birkaç devlet büyüğü daha çalışıyor ama bunlardan bilgimiz olduğu halde biliyoruz ki sonuç değişmeyecek.' Sonuç itibariyle size söylemek istediğim katledilen insanlarımızın katili, devlettir. Ankara'da bu hususla ilgili mahkeme vardı. Eren Keskin Hanım mahkemede avukattı ve mahkeme benim tanıklığım için karar aldı.Talimatla ifademin alınması için dosya Hollanda'ya geldi. Sanırım 2012 yılında Hollanda'nın Utrecht şehrinin adliyesinde Türkiye-Hollanda Adalet Bakanlıklarının çalışmaları sonucunda Hollanda hâkimine, Ankara Adliyesi'nin talimatı olan dosyaya göre sorularını yanıtladım. Eren Keskin Hanım, bu olayları daha iyi bilir. İfademin bir kopyasını size sunabilir. Bu hususta birçok kitaplar yazılacak kadar bilgi var ama özetle bildiğim doğrular bunlardır.

 

 

Artı Gerçek, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU