ABD’nin Filistin-İsrail çatışmasına yönelik söylemi bu kez neden değişti?

Trump-Netanyahu ittifakı, insan hakları ve sosyal adalet, farklı bir gerçeklik yarattı

Fotoğraf: Independent Arabia

ABD’nin İsrail’e mutlak desteğine tanık olunan daha önceki tüm Filistin-İsrail çatışmalarının aksine Washington'da şuan yaşanan çatışmaya dair farklı bir söylem kullanılıyor. Basın ve medya tarafından da bu farklı söylem yansıtılıyor. Demokrat Parti'deki sol ve ılımlı akımın yanı sıra J Street gibi bazı İsrail yanlısı gruplar ve Başkan Joe Biden’ın kendi grubu Cumhuriyetçi Parti, Biden yönetimine, ateşkes için daha güçlü bir şekilde müdahale etmesi yönünde baskı uyguluyorlar. Bu baskı ilk kez Filistin-İsrail ateşkesine ABD Başkanı’nın destek vermesini sağladı. Peki, bu değişikliğin nedeni ve özellikleri nedir ve mevcut çatışmayı nasıl etkileyebilir?

Biden ikilemi

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, Filistinliler ve İsrailliler arasındaki çatışmanın yeniden patlak vermesinden birkaç gün sonra zorlu bir ikilemde kalmış gibi görünüyor. Bu durum sadece dış politika önceliklerini Ortadoğu dışındaki diğer bölgelere vermiş olduğundan kaynaklanmıyor, daha ziyade, çatışmanın ulaştığı son durumun kötüleşmesiyle bununla yüzleşmek konusunda açıkça isteksiz olmasından kaynaklanıyordu. Bu da tüm taraftan yoğun bir şekilde eleştirilmesi için yeterli oldu. İsrail ile sıkı bir müttefik olan Cumhuriyetçi sağ kanat, Biden'ı, sağcıların terörist füze saldırıları olarak gördüğü gelişmeler karşısında İsrail'i kesin olarak desteklememekle suçladı. Öte yandan ABD Kongresi’nin Demokrat Partili solcu üyeleri, Biden'ın İsrail'in eylemlerini ve politikalarını eleştirmek istememesinden duydukları memnuniyetsizliği dile getirdiler.

Kongre’deki 27 senatör şiddete derhal son verilmesi çağrısında bulunurken, Senato Dış İlişkiler Komitesi başkanı Senatör Chris Murphy ve Cumhuriyetçi Senatör Todd Young, İsrail ve Hamas'a ateşi kesmeleri ve çatışmaların can kayıplarına neden olduğunu anlamaları çağrısında bulunan bir açıklama yaptılar. Diğer yandan İslami kuruluşlar, ABD yönetiminin İsrail ile Filistinlilerin çektiği acıyı artıran gizli bir anlaşması olduğu gerekçesiyle Beyaz Saray tarafından çevrimiçi olarak düzenlenen Ramazan Bayramı etkinliğini boykot ettiler.

Baskı altında

Biden yönetiminin Filistin-İsrail çatışmasına ilk tepkisi, Biden’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı bir telefon görüşmesi sırasında, ABD’nin İsrail'in kendini savunma hakkını desteklediği yönündeki sözleri ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) taraflar arasında ateşkes çağrısı yapan ve İsrail ile Hamas'ı mevcut durumdan aynı düzeyde sorumlu tutan bir bildiri yayınlamasını engellemesi oldu. Bu engelleme, yüzlerce sivilin ölümüne ve yaralanmasına neden olan bombardımanları uluslararası arenadan gelen yoğun kınamalara ve öfkeye rağmen, Netanyahu’nun ülkesinin askeri operasyonları durdurmaya hazır olmadığını iddia etmesine izin veren bir güven eksikliğine yol açtı. Ancak Biden yönetimine yönelik baskı, onu ilk kez ateşkesi istemek zorunda bıraktı.

İsrail, Gazze'deki yüzlerce hedefi bombalamasını Hamas'ın oluşturduğu tehdide gerekli bir yanıt olarak savunsa da Gazze'deki hayati altyapıyı ve ABD merkezli haber ajansı Associated Press (AP) ofisinin de aralarında olduğu uluslararası basın ofislerinin bulunduğu binayı ve diğer binaları yerle bir eden veya ağır tahribat oluşturan saldırıları, özellikle Amerikalıların İsraillilerle aralarında koordinasyon olduğunu veya saldırı öncesinde bilgilendirildiklerini inkar etmeleri nedeniyle Washington'da kötü izlenimler bıraktı.

Farklı zemin

Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Filistinlileri zorla evlerinden tahliye etme girişimleri ve Hamas'ın İsrail'e karşı devam eden roket saldırılarının Kongre'deki Demokratlar arasında çetrefilli bir siyasi hareketlilik yarattığına şüphe yok. Hatta ABD’nin İsrail ile köklü ve güçlü ilişkilerinden vazgeçmemiş olsalar da, Washington'da onlarca yıldır hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların İsrail’e verdikleri desteğin sorgulanmaya başlamasına yol açtı. Demokratlar, son birkaç gündür Filistinlilere yönelik saldırganlık olarak tanımladıkları gelişmelere karşı daha sert bir duruş sergilenmesi çağrısında bulunmakta tereddüt etmediler.

ABD’nin önceki başkanı Cumhuriyetçi Donald Trump yönetiminin İsrail’e verdiği muazzam destek, ABD yönetimlerinin her iki tarafla birlikte yürüttüğü diplomatik çerçevenin ötesine geçti. Füze saldırılarına ve terörizme karşı kendini savunma hakkı söz konusu olduğunda İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarını ve haklarını tanıyan dengeli bir Amerikan politikası görmek isteyen Demokrat Parti'de artık çok güçlü bir yeni zemin oluşturdu. Ancak aynı zamanda Filistinliler hak ve özgürlüklerini elde etmedikçe bu çatışmanın asla bitmeyeceğinin de farkına vardılar.

Demokratların eleştirileri

Şimdi ise Demokratların İsrail hükümetine yönelik eleştirilerini takip etmek oldukça ilginç bir durum. Çünkü bunu, İsrail sınırları içindeki Filistinlilere uygulanan amaca yönelik bir baskı olarak görüyorlar. Örneğin, Filistinlilerin evlerinden zorla tahliyesini uluslararası hukukun ihlali olarak nitelendiren Demokrat Senatör Chris Van Hollen, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını dış politikasının merkezine yerleştiren Biden yönetiminin, ılımlı ifadelerle yetinmemesi ve sahada bir şeyler yapması gerektiğini vurgulaşmıştır.

Demokrat Senatör Chris Murphy ise Hamas'ı İsrail'e onu kışkırtan füzeler fırlatmakla büyük bir hata yaptığı şeklinde eleştirmesine rağmen olayların bu noktaya ulaşmasının, İsrail hükümetinin gelecekte bağımsız bir Filistin devleti kurulması olasılığını etkin bir şekilde ortadan kaldırmış olmasından kaynaklandığını açıkça belirtti.

ABD’nin üst düzey yetkilileri, ateşkes sağlamak için çaba gösterirken, sivil can kayıpları her geçen gün artıyor. Ateşkesin tek başına, Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetinin bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını engellemesine son vermeyeceğine dair genel bir fikir birliği var.

Sosyal adalet

Belki de Demokrat Parti’deki sol kesimi, farklı bir duruş sergilemeye iten en önemli nedenlerden biri, Senatör Bernie Sanders'ın New York Times gazetesine verdiği demeçteki, Hamas’ın roketlerinden başka bir yöne, abluka ve işgal altında yaşayan milyonlarca Filistinlinin hayatlarının daha derin gerçekliğine ve İsrailli yetkililerin Filistinlileri kutsal şehrin tartışmalı mahallelerinden birinden zorla tahliye etmeye yönelik yasallığı şüpheli girişimlerine ışık tutan ifadeleridir. Öte yandan Sanders, kendi ifadesiyle Kudüs'teki huzursuzluktan ve yakın bir tarihte yapılması planlanan, ancak uzun zamandır yapılması beklenen bu seçimleri erteleyen Filistin Yönetimi'nin başarısızlıklarından yararlanma girişimi olarak roketli saldırılarda bulunmasını hiçbir şeyin haklı çıkarmayacağını vurguluyor. Ancak Sanders’a göre gerçek şu ki, İsrail, İsrail ve Filistin topraklarında tek egemen otorite olmaya devam ediyor ve barış ve adalet için hazırlanmak yerine asimetrik ve demokratik olmayan kontrolünü sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Hem Demokrat Parti’nin hem Cumhuriyetçi Parti’nin İsrail'e yönelik desteklerini sürdürdükleri kabul edilirken, yeni odak noktası sadece bir Filistin devleti kurma hedefi değil, Filistinlilerin haklarıdır. Bu da daha fazla insanı, çatışmaya sosyal adalet açısından bakmaya itti. Geçtiğimiz yaz ABD’de pek çok kişiye sosyal adalet ve eşitlik talep etme konusunda ilham veren ‘Black Lives Matter’ (Siyahların Hayatı Önemlidir) gösterileri çizgisinde, Filistinlilerin de hayatlarının ve haklarının önemli olduğu vurgulandı.

Sadece Demokrat Parti’deki sol kanat böyle düşünmüyor. Aralarında İsrail’i güçlü bir şekilde destekleyen siyasetçilerin de bulunduğu bir dizi Demokrat Partili, İsrail’in Gazze saldırılarından kaynaklanan kayıplardan duydukları rahatsızlığı dile getiren açıklamalar yaptılar. Bazıları İsrail'i apartheid politikalarını kullanmakla suçlayarak daha da cüretkar davrandılar. Bu son aylarda önde gelen insan hakları grupları tarafından dile getirilen bir suçlamaydı, ancak Washington'da bir tabunun yıkılması anlamına geliyordu.

İnsan hakları sınavı

Özellikle Biden yönetimi, iktidara gelmeden önce dünya çapında insan haklarını savunacağını vurgulamıştı. Biden, Beyaz Saray'a geldikten sonra seçim kampanyası sırasında verdiği sözlere bağlı olduğunu duyurdu. Bugün ise İsrail'in Filistinlilere yönelik muamelesi söz konusu olduğunda, verdiği sözlerden ve değerlerden uzak göründüğünden, kendini dünya sahnesinde zorlu bir sınavla karşı karşıya buldu. Bu durum, diğerlerinin kolayca yararlanabileceği ABD yönetimindeki zayıflıkların orta çıkmasına neden oldu. Amerikan gazeteleri, ABD’nin, Çin'de Sincan Özerk Bölgesi'nde Müslüman Uygur Türklerinin ve diğer etnik azınlıkların haklarını talep etmesi halinde Çin'in bu durumu saldırgan bir şekilde kullanacağı konusunda uyardılar. Gazeteler, Çin’in ABD'yi, BMGK’daki diğer 14 devletin İsrail ile Hamas arasında ateşkes çağrısı yapan bir bildiri yayınlama çabalarını engelleyerek gerekli sorumluluklarını yerine getirmemekle suçlayabileceğinin altını çizdiler.

Washington'daki değişimin belki de en çarpıcı özelliği, merkez solu temsil eden İsrail yanlısı bir örgüt olan J Street’in Başkanı Jeremy Ben-Ami'nin açıklamalarıdır. Ben-Ami, Amerikan yönetimlerinin İsrail'e verdiği mutlak desteğin boş bir çek gibi olduğunu söyledi. Ben-Ami bununla İsrail'in işgali sona erdirmek ve çatışmaya çözüm bulmak için hiçbir şekilde teşvik edilmediğini kastediyordu.

Başkan Donald Trump’ın Netanyahu ile olan yakın ittifakı, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin İsrail üzerindeki güçlü mutabakatının aşınmasına katkıda bulunmuş olabilir. Ancak Demokratların birçoğu, Obama yıllarında, Biden da dahil olmak üzere, Trump'ın öncüllerinin İsrail’in yerleşim faaliyetlerini istikrarlı bir şekilde sürdürmesine engel olmadığını veya bağımsız bir Filistin devleti kurulması olasılığını engellemede İsrail'e herhangi bir kısıtlama getirmediğini kabul ediyor. Bu nedenle, ABD’nin İsrail'in güvenliğine olan bağlılığı, Amerikan yönetiminin artık Filistin topraklarında devam eden ilhakı durdurmak ve başlı başına bir devlet olduğu gerçekliğini güçlendirmek için çalışmanın önemini fark etmesi gerektiğiyle bağlantılı görünüyor.

Görüş ayrılığı ortamı

Tutum değişiklikleri sadece Demokrat Parti ile sınırlı görünmüyor. ABD merkezli Gallup araştırma şirketinin gerçekleştirdiği bir ankete göre Amerikalıların zayıf bir çoğunluğu, ABD yönetiminin, İsrail'e daha fazla baskı yapması gerektiğine inanıyor.

Maryland Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan ve son otuz yılını Amerikalılar arasında Filistin-İsrail çatışmasına ilişkin görüşlerini belirttikleri anketler yaparak geçiren Shibley Telhami, Ankete katılan Amerikalıların çoğunun, Kongre üyelerinin İsrail'i, onları seçen Amerikan kamuoyunun istediğinden çok daha fazla desteklemeye meyilli olduğuna inandıklarını söyledi.

Telhami tarafından yapılan araştırmalara göre Demokrat seçmenlerin çoğunluğu, İsrail'in yerleşim birimleri inşasını daha fazla alana yayması nedeniyle yaptırımların veya en azından bazı daha sert önlemlerin uygulanması gerektiğini düşünüyorlar. Araştırmalar, iki devletli bir çözümün artık mümkün olmadığına işaret ediyor.

Yine Telhami’nin araştırmalarına göre Cumhuriyetçi seçmenlerin çoğunluğu da dahil olmak üzere Amerikalıların büyük bir çoğunluğu, artık İsrail'in tüm vatandaşlar için tam eşitliğin olmadığı bir Yahudi devleti değil, demokratik bir devlet olmasını tercih ediyorlar.

Biden yönetiminin ateşkes çabalarının başarılı olup olmayacağını bir kenara, ABD’nin son birkaç gündür tanık olduğu tartışmalar, ülkede İsrail'e mutlak destek fikrinde net bir değişiklik olduğuna dair hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır. Bu da ABD yönetiminin şimdi veya gelecekteki davranışlarına ve eylemlerine yansıyabilir.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independentarabia.com/node/223216

DAHA FAZLA HABER OKU