Suriye, Körfez kapısından Arap Birliği’ne geri mi dönüyor?

Rusya, barışçıl çözümlere bağlanan umutlarla birlikte Suriye’de siyasi bir çözüm bulmak için bölgede hamlelerde bulunuyor

Tüm anlaşmazlıklara rağmen halen Şam'ın Arap Birliği’ne dönmesine dair umutlar var (AFP)

Rusya'nın Suriye'ye yönelik çabaları, Rus yetkililerin Körfez ülkelerine yaptığı, olumlu olarak nitelendirilen sonuçlara ulaştığı ve Suriye'de yakında on yıldır devam eden Suriye savaşını son erdirecek bir çözümle ve siyasi sürprizlerle ilgili söylemlerle büyük ses getiren diplomatik ziyaretlerle doruğa ulaştı.

Bu günlerde şekillenen uzlaşılar, Suriye muhalefetinin 15 Mart 2011 tarihinde Dera şehrinde başlayan ve ardından Suriye'nin güneyi ile diğer bölgelerine sıçrayan, silahlı çatışmalara dönüşmesiyle de tüm tarafların ağır kayıplar verdiği halk hareketinin onuncu yıldönümünü anmasıyla aynı zamana denk geliyor.

Öte yandan çatışan taraflar, uluslararası oyuncular ve sahadaki rakipler uzlaşmadıkça ve tüm taraflar bir anlaşmaya varmadıkça Şam'ın savaşın sona ermesiyle Arap Birliği'ne (AL) geri dönme umutlarının gerçeğe dönüşmesi zor görünüyor. Fakat halk, hevesle bu uzlaşıların sağlanmasını, barışçıl çözümlerin önünün açılmasını ve muhalifler ile rejim arasında yaşanan savaşın sona ermesini bekliyor.

Rusya'nın Körfez bölgesindeki hamleleri

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Katarlı ve Türk mevkidaşları ile yaptığı üçlü bir toplantı öncesinde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE) bir dizi üst düzey yetkili ile görüşmeler gerçekleştirdiği ve bu ülkelerin diplomatik kanallarını 9 Marttan itibaren barışçıl ve siyasi bir çözüme giden yoldaki engelleri kaldırmaya zorladığı ortaya çıktı.

Moskova'nın bölgedeki meseleleri, özellikle de uluslararası bir anlaşma öneren Suriye dosyasını görüşmek üzere Körfez ülkelerine gitmesi ve özellikle 5 Ocak'taki El-Ula Zirvesi'nden çıkan uzlaşının ardından Körfez ülkelerinin neredeyse tamamının ortak bir tutum karara varması sonrası Arap Körfezi'nin kapılarından geçecek uluslararası bir anlaşma önerisinde bulunması dikkat çekicidir.

11 Mart'ta Doha'da Türkiye, Rusya ve Katar dışişleri bakanlarının katıldığı zirvede, Suriye'ye ilişkin imzalanan anlaşmanın şartları, yeni talepler değillerdi. Ancak Rusya'nın, Türkiye ile birlikte Körfez ülkelerini, Suriye'de Nisan ayında yapılması planlanan ve 2012 Anayasası'nın onaylanmasından sonra ikinci kez gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde anlaşmaya varmak için çağrıda bulunması dikkat çekicidir.

Esasında Rusya zaman kazanmaya çalışmaktadır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev'i, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Riyad'da yaptığı görüşmeyle başlayan Körfez turunun nedeni de buydu.

Doha'daki üçlü zirve sonrası yapılan ortak açıklamada, Suriye'in egemenliğinin korunmasına ilişkin askeri operasyonların durdurulması, siyasi çözüm sürecinin ve Suriye Anayasa Komisyonu çalışmalarının ilerletilmesi gibi bir dizi karar alındığı belirtildi. Fakat gözlemcilere göre Suriye yönetiminin olmaması durumunda bunların hiçbirinin bir faydası olmayacaktır.

Bu nedenle ortak açıklamada, ‘başta kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olmak üzere tutukluların salıverilmesiyle ilgili siyasi partiler arasında güven artırıcı girişimlerin desteklenmesi' maddesi eklenerek, böylece taraflar arasında olumlu bir atmosfer yaratarak siyasi sürecin güçlenmesine katkıda bulunacağı vurgulandı.

Suriye'de uzlaşı çabaları

BAE, Suudi Arabistan ve Katar, Suriye dosyasını takip ederken, Körfez ülkeleri ile ilişkilerini yeniden kurmasından sonra ortak bir pozisyon formüle etmeye istekli görünen Doha'nın Türkiye üzerinde büyük bir etkiye sahip ve böylece Körfez'in Suriye kriziyle ilgili kararı netleşti.

Öte yandan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Doha'daki üçlü zirve sonrası yapılan açıklamadan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. SMDK tarafından 12 Mart'ta yayınlanan bir basın açıklamasında, "SMDK olarak çözüm vizyonumuz, uluslararası kararlar çerçevesinde savaş suçlularından hesap sorulması, suçluların cezalandırılmaktan kaçmasının engellenmesi ve 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı ile Cenevre bildirgesi çerçevesinde bir siyasi geçiş sürecinin işletilmesidir" ifadeleri yer aldı.

Buna karşın Suriye Parlamentosu Arap ve Dış İlişkiler Komitesi'nin Başkanı Butros Morjana, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, çözüm söylemlerinin halk arasında olumlu yankıları olduğunu gizlemezken, ancak aynı zamanda Suriyelilerin sözlerin eylemlere dönüşmesini beklediklerini de sözlerine ekledi. Suriye-Suriye uzlaşısında zaman alacak olan ve uluslararası çıkarları dikkate alan sancılı bir süreç olmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Morjana, özellikle bölgenin maden ve petrol kaynakları açısından zengin olmasının, gerek bölgesel gerekse uluslararası olsun, birbiriyle bağlantılı çıkarların bu uzlaşılarda veya anlaşmalarda rol oynadığını belirtti. Morjana, siyasi çözümün, ancak Suriye'nin egemenlik ve toprak bütünlüğünün korunması koşuluyla istenildiğinin de altını çizdi.

Muhalifler ile rejim güçleri arasındaki savaş

Diğer yandan BAE, 2019 yılında Şam'da büyükelçilik açması nedeniyle Körfez'de Şam'a en yakın ülke olmaya devam ediyor. BAE Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan, Suriye'nin Arap ülkeleri arasına dönüş yolculuğuna başlaması gerektiğine işaret etti. Al Nahyan, Rus mevkidaşı Lavrov ile düzenlediği ortak basın toplantısında çeşitli taraflar arasında bir takım tedirginlikler olduğunu ima ederek, "Bugün Suriye ile koordinasyon ve ortak çalışmaların karşı karşıya olduğu en büyük zorluk Sezar (Caesar) Yasasıdır" ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ise Suriye halkının güvenliğini garanti altına alan ve onlara hizmet veren gerçek çözümlerin getirilmesini engelleyen terör örgütlerinden ve mezhepçi milislerden onları koruyan bir siyasi yol bulmanın önemini vurguladı.

Bu arada Rusya'nın çabalarının, Şam'la sağlanan koordinasyonun ardından geldiğini ve Şam'ın bu çabaları desteklediğini belirten Suriyeli milletvekili Butros Morjana, aksi takdirde Moskova'nın bu adımları hızlandıramayacağını ve Sovyetler Birliği'nin kuruluşundan bu yana ‘iyi niyetler ve karşılıklı güvene dayalı' istişarelere başlamak için bu girişimi başlatamayacağını, Suriye'nin yaşananlardan istifade ederken güvenliğe odaklandığını söyledi. Morjana Suriye'nin ayrıca egemenliğini ve tüm toprak bütünlüğüne yönelik ihlalleri de ihmal etmeyeceğinin altını çizdi.

Yaptırımlardan vazgeçilmesi

Bu gelişmeler sonrası açıklama yapmak için hızlı davranan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısı Josep Borrell, tüm bunların, AB'nin, Suriye'ye uyguladığı yaptırımlardan vazgeçmesini sağlamayacağını belirtti.

Ancak, 25 Mart'ta düzenlenmesi planlanan Suriye'nin geleceği konulu beşinci konferansın eş başkanlığını yapacak olan Borrell, AB'nin Suriye'ye yardım sağlayabileceğini ve Suriye'nin yeniden inşasına odaklanabileceğini belirterek, "Tüm çalışmalara normal bir şekilde destek vermeye hazırız. Kayıp kişilerle ilgili soruşturmalar, uluslararası mekanizma kullanılarak yürütülmelidir" dedi.

Suriye rejimi Borrell'in açıklamalarına Dışişleri Bakan Yardımcısı Eymen Susan'ın Avrupa'yı ‘bu kez modern bir şekilde olmak üzere sömürgeci politikalarını sürdürmekle' suçladığı açıklamalarıyla karşılık verdi. Susan, AB'nin Suriye'ye sağladıklarının ‘kesinlikle hibe veya bağış olmadığını, aksine periyodik olarak geri ödenen krediler olduğunu' açıkladı.

Savaşın devam etmesi ve çözüm beklentisi

Çatışan taraflardan hiç birinin, uzun süren bir savaşın kaybedeni olarak ortaya çıkmak istememesi nedeniyle çözüm, siyasi geçiş süreciyle ilgili büyük zorluklar ve anlaşmazlıklarla karşı karşıyadır. Gözlemciler, Sezar Yasası'nın geçtiğimiz yıl Haziran ayı ortalarında uygulamaya konmasının ardından bugün Suriyelilere yönelik yoğunlaşan yaptırımların kaldırılması karşılığında kapsamlı bir çözüme ulaşmak için karşılıklı tavizlerin verilmesini bekliyorlar.

Buna karşın Morjana, özellikle cumhurbaşkanlığı seçimleri için kabul edilebilir oldukları ve Avrupa ülkelerinin bir gün Suriye savaşında ABD'den talimat alan bir taraf asla olmayacaklarından ötürü durmadan devam edecek bir gerilimden bahsetti.

Morjana son olarak şunları söyledi:

"Siyasi çözüme, ekonomik bir çözüm eşlik edecek ve savaşın patlak vermesine neden olan ekonomik faktörler dikkate alınacak. Suriye'nin yeniden inşası için geniş kapsamlı bir ortaklık oluşturulması gerekiyor."

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independentarabia.com/node/202076

DAHA FAZLA HABER OKU