Avrupa'nın Kovid-19 aşı dağıtımı kaosa dönüştü

Bu süreç bir başarı anı olmalıydı. Peki, yanlış giden neydi?

AB ülkelerinde aşılamanın yavaş ilerlemesi eleştirilere yol açıyor (AFP)

Avrupa'nın en başarılı zamanı olmalıydı. Çok sayıda Kovid-19 dalgası, tecritler ve ekonomik durgunluktan mustarip Avrupa Birliği, Brüksel liderliğinde eşi görülmemiş bir ortak tedarik girişimiyle aşıları zengin ya da fakir, zayıf veya güçlü 27 üye devlete eşit olarak sunarak, varoluş nedenini kanıtlamanın asil bir yolunu bulmuştu.

Aşılar iki kat etkili olacaktı. 450 milyon kişinin sağlığını koruyarak normal ekonomik faaliyetin devam etmesini sağlayacak ve bloğun birliğini güçlendireceklerdi. Geçen yıl Avrupa entegrasyonu için dikkate değer bir başarı olarak alkışlanan ortak bir iyileşme planının benimsenmesinin ardından, hep birlikte daha güçlü olduğumuzu göstermenin herkese aşı sağlamaktan daha iyi bir yolu olabilir mi?

Keşke bunlar olabilseydi. Bunun yerine süreç kaosa dönüştü. Aşı sözleşmelerini güvence altına almakta yavaş kalan blok, özellikle Britanya ve ABD'den daha sonra dağıtıma başladı. İşler daha da kötüye gitti: Üreticilerden AstraZeneca, siparişlerini yerine getiremedi ve bu da Britanya’yla eksik tedarikten kaynaklı çirkin bir ağız dalaşına neden oldu. Fransa, İspanya ve Portekiz dahil birçok ülkede yeni aşılama çalışmaları durma noktasına geldi. AB nüfusunun sadece yüzde 3'ü (4 Ocak itibarıyla- ed.n.) aşı oldu.

Yanlış giden neydi? Birkaç faktör bariz şekilde görünüyor. Aşı programından sorumlu yürütme organı olan Avrupa Komisyonu’nun Başkanı Ursula von der Leyen bunlardan biri. Gizli yönetim tarzı, taktiksel hatalara yol açtı. Hiçbiri, İrlanda ve Kuzey İrlanda arasında fiilen katı bir sınır oluşturacak şekilde Avrupa Birliği'nde üretilen aşıların ihracatını kontrol etme kararından daha göze göz kamaştırıcı değildi. Bu, Avrupa Birliği'nin son üç yıldır kaçınmaya çalıştığı bir sonuçtu.

Brexit sonrası yeni dünyada, bu kışkırtıcı bir hareketti. Britanya ve İrlanda başbakanlarının yaygın eleştirilerinin ve öfkeli telefon görüşmelerinin ardından karar çabucak iptal edildi. Daha kolektif bir yaklaşım, Bayan von der Leyen'i aşağılanmaktan kurtarabilirdi.

Bloğun ihtiyatlı yaklaşımı başka bir etken. Üye devletler genellikle kendi halk sağlığı politikalarından sorumludur. Ancak pandemi beklenmedik bir şekilde Brüksel'i sürücü koltuğuna oturttu: İlaç endüstrisiyle sözleşmelerin kıta çapında müzakere edilmesi, yeni ve karmaşık bir deney.
 


Geçen haziranda Avrupa Komisyonu, siparişleri güvence altına almak amacıyla potansiyel aşı üreticileriyle bir ay önce görüşen 4 ülkenin (Almanya, Fransa, İtalya ve Hollanda) oluşturduğu bir ittifaktan görevi devraldı. Britanya hükümeti şirketlerle kendi başına pazarlık yapabilirken, komisyon tüm üye devletler arasında koordinasyon sağlamak zorunda kaldı. Bu durum, açıkça işleri yavaşlattı.

Ancak bu, Brüksel'in AstraZeneca’yla Britanya'dan iki ay sonra sözleşme imzalamasına yol açan müzakerelerin hızını tek başına açıklamıyor. Bazıları gecikmeyi bloğun aşıları daha düşük fiyata alma konusundaki ısrarına bağladı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, stratejisinin kısmen “aşıların fiyatı konusunda tartışmaması” nedeniyle başarılı olduğunu savundu. Ancak kendisi 450 milyon değil 9 milyon kişi için sipariş vermek zorundaydı.

Gerçek sebep daha derine iniyor. Sebepler, bazı ülkelerde aşılara şüpheyle yaklaşan ve riskten kaçınan bir Avrupa kültürüyle ilgili. Halkın tepkisine karşı bir koruma olarak, Avrupalı liderler olabildiğince çok güvence sağlamaya çalıştılar. Açıkça söylemek gerekirse aşı üreticileriyle müzakerelerde en zor noktalardan biri, bloğun bir şey ters giderse üreticilerden kabul etmelerini istediği sorumluluk düzeyiydi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a yakın bir kaynak, görüşmemizde bana, AB’nin aşılamanın güvenlik garantileriyle eş zamanlı ilerlemesi konusunda endişeli olduğunu söyledi. Bu ikisi maalesef nadiren birlikte iyi giden zorunluluklar.

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in dediği gibi, vatandaşların “güvenini” yeniden kazanmak için ihtiyatlı davranmak gerektiğini öne sürebilirsiniz. Ve her Avrupa ülkesi kendi başının çaresine bakmak zorunda bırakılsaydı durum kesinlikle çok daha kötü olurdu. Ancak bu acı verici deneyimin siyasi zararı yüksek olacak.

Birincisi bu durum, pandemiyle başa çıkma konusunda kendi başarısızlıklarını silmeye hevesli Britanya Başbakanı Boris Johnson'ın AB dışında olmanın büyük avantajlar sağladığını iddia etmesine yol açabilir. Bu, Avrupa'daki milliyetçilerin duymak isteyeceği bir argüman. Ve aşıların jeopolitik gücün yeni bir ölçütü haline geldiği bir dünyada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Avrupa’nın zorluklarına şüphesiz gülümseyecekler.

Daha da kötüsü, Avrupa'nın açıklığa olan bağlılığının üzücü biçimde aksine önceki hafta aşı milliyetçiliği yaptığı izlenimiydi. Aşıların küresel çapta kamu yararına olması gerekmiyor muydu? Avrupa, Covax'ın yoksul ülkelere aşı tedarik etme girişiminin en güçlü destekleyicilerinden biriydi. Ancak bu aşamada kendi vatandaşlarını aşılamakta zorlanıyor.

Bu pandemi, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ABD yönetiminin olmadığı ilk küresel kriz. Birleşik ve tek bir amacı hedefleyen Avrupa, bu boşluğu doldurabilirdi ancak şu ana kadar bu fırsat fena halde kaçırıldı. Deneyimlerden ders alması gerekiyor.

* Gazeteci Sylvie Kauffmann, Fransız Le Monde Gazetesi’nin Yayın Yönetmenidir.



* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

nytimes.com/2021/02/04/opinion

Independent Türkçe için çeviren: Ahmet Sait Akçay

DAHA FAZLA HABER OKU