Geçmiş ile günümüz arasında Fransa ve Lübnan

100 yılı aşkın bir süre sonra bugün, Fransız gemisi, ülkeyi kurtarma ve Araplar ile barışmaya istekli bir Lübnan ruhundan yoksun Lübnan siyasi ortamını, İran füzeleri veya ABD insansız hava araçları ile paylaşıyor

Fotoğraf: AP

Tarihsel sorunlarına rağmen, dostluk, Fransa'nın Lübnan ile ilişkisine hükmetmeyi sürdürdü. Bu nedenle, intikam fikrinin ağır bastığı ve egemen özelliğinin hoşgörü olmadığı bir doğunun tarihi yaraları göz önüne alındığında, Fransa ve Lübnan arasındaki uzlaşma gibi bir manda yönetimi ile yönetimi altındaki halk arasındaki uzlaşı enderdir.

Nitekim daha 1250 yılında 9. Louis'in Fransası, Akka topraklarından Aziz Marun'un halkının Fransa ulusunun bir parçası olduğunu duyurmuştu.

1. François Fransası, Kanuni Sultan Süleyman ile 1535 yılında imzaladığı anlaşmada Lübnan'daki Katolik cemaatinin hamisi olduğunun kabul edilmesini istemişti.

14. Louis Fransası, 1649'da Maruni Kilisesi'ni de koruması altına almıştı.

3. Napolyon Fransası, 1860'da patlak veren olaylarda kendi desteklediği tarafın (Hristiyanlar) kazanmasına yardım etmek için siyasi ve askeri varlığını ortaya koymuştu.


Manda yönetiminin (bu ifadeyi yumuşatmak için "yüksek ulusların rehberliği" ifadesi kullanılırdı) Fransası, Fransa deniz kuvvetlerinin elindeki eski bir haritaya dayanarak 1920 yılında mevcut teorik sınırları içindeki Büyük Lübnan'ı deklare etmişti.

Ancak aynı Fransa, bölgede görev yapan bazı yüksek komiserlerinin anlayışı sayesinde, kurulan yapının (Lübnan devleti) yaşamasının, Müslüman ve ılımlı Arap milliyetçiler gibi geri kalan taraflar ile de uzlaşmayla bağlantılı olduğunu biliyordu.

Öyle ki, daha sonraki dönemlerde samimi dostu Emile Edde yerine bu gerçeği iyi bildiği ve anladığı için Bişara Huri'nin cumhurbaşkanı olmasını tercih etmişti.

Fransa'ya göre Edde, o dönemde kuru, eskimiş ve uygulanamaz bir fikri desteklemeye devam ediyordu; saf bir Hristiyan vatanı olan Lübnan.

Yine de Fransa için bu seçimlerde dostunu destekleme düşüncesi daha ağır bastı. İnce düşünce ve hesaplara üstün geldi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Fransa'nın yakın bir zamanda Lübnan'da üstlendiği reform inisiyatifi ilk değil.

Eski Lübnan dışişleri bakanı Fuad Butrus hatıratında, Fransa'nın Lübnan'da kökleşmesini sağlamaya çalıştığı akıllı ve sağgörülü yönetişim ile bağımsız yargı ilkelerinden bahseder.

Fransız bir yargıcın, Fransız Yüksek Komiserliği'nin Fransız ekonomi danışmanı için tutuklama emri verdiği günü saygıyla hatırlar.

Danışmanın tutuklanmasının nedeni, 1941'de yiyecek kıtlığı ve bugünkü tüccarların açgözlülüğü gibi Lübnanlı tüccarların açgözlülüğü (kişiler değişir açgözlülük kalır) nedeniyle halka dağıtılan yardımlar konusunda patlak veren yolsuzluk skandalına karışmasıydı.

Nitekim tarihçi Kemal el-Salibi'nin "Modern Lübnan Tarihi" kitabında Fransa'nın yolsuzluk konusunda Lübnanlı politikacılardan neler çektiklerini anlatan özel bir bölüm de vardır.

Ülkenin bir anayasa olmadan yönetildiği 1932-1934 döneminde, artan memur sayısının azaltılması, rüşvet ve yolsuzluk skandallarının yargıya taşınması, idari ve mali sistemlerde reform ve limanların iyileştirilmesi gibi bugün bazı kişilerin dillendirdikleri talepleri karşılayan Fransız reformlarıyla dolu olması, doğrusu tarihsel bir ironidir.


Gerek Fransa gerekse Lübnan değişti.

1860 olaylarından sonra Lübnanlıların kendisine verdiği adla "şefkatli annenin", Lübnan'ın belirleyici özelliklerini yeniden incelemeye ihtiyacı var.

Zira iyi niyetli tarihsel duygular bu noktada yeni siyasi ve askeri gerçeklerin üstesinden gelemeyecek gibi görünüyor.


Fransa'nın Lübnan'a önerdiği inisiyatif tüm dürüstlük ve doğruluk unsurlarını içeriyor ve belki de bu nedenle başarısız oldu.

Fransa çabalarını Lübnan'ı ekonomik ve sosyal olarak kurtarmaya yoğunlaştırmaya çalıştı ve ince bir karşıtlıklar ipi üzerinde yürümeye çalıştı, ancak birçok zorluk ve tek bir meydan okumayla karşılaştı.

İran, ABD ve Lübnan'ın iç güçleri Fransa'nın karşılaştığı zorluklar. Arapları Lübnan'ı geri kazanmayı istemeye ikna etmek ise karşısına çıkan en büyük meydan okuma oldu.


Fransa, İran'ı kızdırmamaya çalıştığı için büyük meselelere değinmekten kaçındı.

Liman patlamasının bir kaza olduğunu, yapılan uluslararası soruşturmanın konuyla ilgisi olmadığını, erken seçimlerin öncelik olmadığını ve herhangi bir anlaşmanın Hizbullah'ı da kapsaması gerektiğini kabul etti.

Ancak bu tutumu, yine de İran'ı memnun etmezken, ABD'yi öfkelendirdi.


İran, Lübnan'da işsizlik ve yoksulluk oranlarının yüksekliği ile değil, büyük hesaplaşma anında buradan fırlatılmaya hazır füzelerin sayısı ile ilgileniyor.

Lübnan ulusal üretiminin yarıdan daha az bir orana düşmesi yerine, yaşanması durumunda savaş anındaki askeri motivasyonun yüksek olmasını önemsiyor.

Lübnan'da gelecekteki projesini engelleyebilecek hiçbir liderliği, inisiyatifi veya ortaklığını kabul etmeyecektir. Fransız inisiyatifinin elverişli bir İran bağlamına ihtiyacı var.

Gelgelelim şu ana kadar İran bu girişime son derece soğuk baktı. Halbuki inisiyatif, esasında İran'ın Lübnan'ın kaderini elinde tutma projesinin özüne dokunmuyor, ekonomik, finansal ve idari olsun bütün maddeleri genel.

Siyasi maddeleri de prosedürle ilgili ve uzmanlardan oluşan bir hükümet kurulması çağrısı dışında mevcut yapının özüne ve gelişim olanaklarına dokunmuyor.

Hatta büyük bir alçakgönüllülük gösterip hedefini, Lübnan'ı ekonomik olarak kurtarmakla sınırlıyor. Elbette, bu da büyük ve soylu bir görev.


Trump ABD'si bir sorun ve engeldi, Biden ABD'sinin nasıl olacağını henüz bilmiyoruz. İran ve müttefikleri ile savaşı bağlamında eski yönetim, şu ana kadar İran'ı değil Lübnanlıları yoran ve tüketen siyasi, ekonomik ve mali baskısını sürdürdü.

"Karz-ı Hasen" deneyimi gelişirken, geçmişte Dünya Bankası'na, Hint hükümetine ve Fransız Renault şirketi gibi büyük şirketlere kredi veren (Modern Lübnan Tarihi kitabı- Fevvaz Trabulsi bölümü) köklü Lübnan ticari banka sistemi çöktü.

Lübnan Merkez Bankası bir belirsizlik içine girdi. Başkanı Riyad Selame mahkeme salonlarında dolaşıyor. Bütün bu görüntüler, İran'ın müttefiklerinin meşruiyetiyle savaşan ama onlarının gücünün daha da pekişmesine neden olan Trump döneminin Lübnan'a yönelik politikalarının ne kadar başarılı olduğunun en iyi ifadesidir.


Fransız inisiyatifinin karşı karşıya kaldığı en büyük zorluğa gelince, bu dürüst, bağımsız ve dengeli bir yerli Lübnan itici gücün yokluğuydu.

Bu inisiyatifin ekonomik, sosyal ve politik iyileşmeye giden yolda ilk adım olması gereken bir hükümet kurma, Lübnan'ın onlara karşı her türlü düşmanlığı göstermesinden sonra ondan uzaklaşan Arap ülkeleri ile yeniden ilişki kurması hedefini asgari düzeyde de olsa paylaşan bir iç güç yoktu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu inisiyatif ile kendi ülkesiymiş gibi Lübnan'da bir hükümetin kurulması için ısrar edip çabalarken, Lübnan Cumhurbaşkanı son derece soğuk bir tutum içindeydi.

Bu sahne pek manidardı, çünkü açıkça Macron'un Cumurbaşkanı Mişel Avn'dan daha fazla Lübnan'ı önemsediğini gösteriyordu.

Avn, Macron gibi hükümetin kurulması için çırpınmak yerine büyük bir mutlulukla günlük söylemlerini tekrarlıyor. Hatta danışmanları cumhurbaşkanlığı makamının bu konudaki inadını nöbetleşe koruyorlar.


Suriye'den Irak, Yemen ve bağımsız bir ülke iken yarı ülke veya bir arenadan ibaret hale gelen ülkelere kadar İran'ın yayıldığı coğrafya boyunca Lübnanlılar, Araplara karşı her türlü düşmanca eylemlerde bulunduklarında Araplar da onlara sırtlarını döndüler.

Arap ülkelerini arayan Lübnanlılar kadar, Arapları hayal kırıklığına uğratıp Lübnan'dan uzaklaştırmayı başardıklarını düşünenler de var.

Lübnan'ı üzerindeki karşı çıkma ekseninin ağırlıkları ile dış politikaları üzerindeki kontrolden kurtaracak yeni bir siyasi tutum var olmadıkça, tek başına dengeli bir hükümetin kurulması, Arapların dikkatini yeniden Lübnan'a çekmekte yetersiz kalacaktır.

Bu, Fransız inisiyatifinin karşı karşıya kaldığı en büyük meydan okumaydı, ama ondan önce Lübnan'ın karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biridir.

Lübnan tarihi boyunca ve cumhurbaşkanı Şarl Helu döneminde Suudi Arabistan ile Lübnan arasında patlak veren krizden bu yana Arap ülkeleri ile bugün yaşadığı gibi bir kopukluk yaşamadı.

O zamanki kopukluk bile bugünkü kadar şiddetli değildi.


1918 yılında bir avukat olan Emile Edde'nin bir Fransız gemisi ile Lübnan'a ulaşması başbakanlık, ardından 1936'da cumhurbaşkanlığı mevkiine gelmesi için yeterliydi.

100 yılı aşkın bir süre sonra bugün, Fransız gemisi, ülkeyi kurtarma ve Araplar ile barışmaya istekli bir Lübnan ruhundan yoksun Lübnan siyasi ortamını, İran füzeleri veya ABD insansız hava araçları ile paylaşıyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU